Hazreti Ömer'den ibret dersleri

*TuanA*

Vip Üye
Özel Üye
Bizim çocukluğumuzda "Tarihten altın sayfalar" başlıklı kitaplar vardı. Onları okuyunca pek sever, bazen roman kahramanları yerine kendimizi koyardık. O zaman kitap çok değerli bir meta idi. Kitap almak her yiğidin harcı değildi. O nedenle şehirlerde kitap kiralayan dükkânlar vardı. Bunlardan biri de İzmir'de Hatuniye Camii'ne varmadan hemen sol kolda idi. Ağzına kadar eski kitap ve dergi doluydu. Kitapçı güleç biriydi. Kitap kiralamaya karar vermiştim. Bir arkadaşımla karşısına dikildik. Ya bana kitap kiralamazsa diye endişe ediyordum. Yaşım on iki ya da on üçtü. Önce beni baştan aşağı bir süzdü. Kitap okumayı seviyor musun? diye sordu. Sanki ahretlik sorulardı. Ciddi biçimde endişelenmiştim. "Kiraladığın kitapları katlamayacaksın, çizmeyeceksin, sayfaları yıpratmayacaksın. Kitabın kirası 25 kuruş. Fakat sen 50 kuruş vereceksin. Arkadaşını tanıyorum. Tanımasam kaparo olarak bir lira alırdım..." İşte o zaman başlamıştım kitap kiralamaya... Yüzü aşkın kitap kiraladığımı hatırlıyorum. Hatta bazen jest yapıp elli kuruşa üç kitap verdiğini hatırlıyorum.

Okuduğum, sevdiğim kitaplardan biri de tarihten altın yapraklar, tarihten sayfalar şeklinde bir başlıktı. Şu an tam hatırlamıyorum ama kitap Hz. Ömer'in adaletini içeriyordu. Çok sevmiştim o kitabı. Hz. Ömer'in kervanlara muhafızlık yaptığını, eşini alıp doğum için Müslümanların yardımına koştuğunu... Dilerseniz birkaç örnek aktaralım. Abdurrahman Avf anlatıyor:

Bir gün Hz. Ömer evime gelmişti. Niçin beni çağırmayıp evime kadar zahmet ettiğini sorunca şu karşılığı verdi:

- Medine'ye bir kervan gelip şehrin haricinde konakladı. Yolcular yorgun oldukları için istirahata muhtaçlar. Haydi, gidelim de kervana muhafızlık edelim". Bunun üzerine birlikte gittik, sabaha kadar kervanı bekledik.

Bir başka örnek de şöyle:

Bir defasında Hz. Ömer hastalanır. Doktorlar şifa için bal yemesini tavsiye ederler. Fakat o mevsimde çarşıda pazarda bal satılmıyordu. Ancak hükümetin depolarında çok miktarda bal vardı. Hz. Ömer, devlet ambarındaki balı şahsı namına kullanamayacağına kani idi. Bundan dolayı camiye giderek halkı topladıktan sonra, tedavisi için bir miktar hazineden bal almasına müsaade edilmesini rica etti. Hz. Ömer bu davranışıyla devlet başkanının devlet hazinesinden bir şey alamayacağını göstermek istemişti. İzin verilince bir miktar bal alıp tedavi oldu.

Konu Hz. Ömer'den açılmışken konular birbirini kovalar. Yine bir defasında Hz. Ömer teftiş ile meşgulken çadırın önünde oturan çaresizlik içinde düşünen bir bedeviyle karşılaştı. Onun yanına, selam verip oturur. Hal hatırını sorar. Tam bu esnada çadırdan bir kadının çığlıkları duyulur. Hz. Ömer bunun sebebini sorar. Bedevi eşinin doğum yapmak üzere olduğunu söyler. Hz. Ömer aceleyle kalkıp evine gidip hanımını alıp bedevinin eşinin yardımına koşar. Eşi çadıra girerek doğuma yardımcı olur. Çok geçmeden bir erkek çocuk dünyaya gelir. Bunun üzerine eşi, Hz. Ömer'e:

- Ey Müminlerin Emiri. Arkadaşına müjde ver. Allah'ın yardımıyla dünyaya bir oğlu geldi, diye seslenir.

Bedevi yanındaki kişinin Halife Ömer olduğunu duyunca hemen ayağa kalkıp saygı vaziyetine geçer. Hz. Ömer onu tebrik ederek, ertesi günü gelip çocuğun tahsisatını almasını söyler...

Tahsisat deyince, Hz. Ömer'in uygulamalarından biri de çocuklar doğar doğmaz maaş bağlamak olmuş. Tabii bu olayın da bir arka planı var. Hz. Ömer öncelikle emzikten kesilen çocuklara tahsisat verilmesini emretmiş. Bu uygulama devam ederken bir gün Medine'ye bir kervan gelmiş, şehrin dışına konaklamış. Hz. Ömer yine kervanın muhafızlığı görevini üstlenmiş. Bu esnada bir çocuğun ağlamasına tanık olmuş. Sesin geldiği tarafa gidince bunun annesinden meme emen bir çocuk olduğunu anlamış. Hz. Ömer kadına çocuğu ağlatmamasını rica etmiş ve oradan ayrılmış. Birkaç saat sonra aynı yere geldiğinde çocuğun yine ağladığını görünce çocuğun ağlamasından müteessir olarak kadını şöyle uyarmış:

- Çocuğuna acımıyor musun? Onu niçin ağlatıyorsun? Yazık değil mi?

Kadın şöyle cevap vermiş:

- Hakikati bilseniz beni suçlamazdınız. Devlet başkanı Hz. Ömer, emzikli çocuklara tahsisat verilmemesini emretti. Bu yüzden benim de sütüm çocuğa yetmiyor. Onu doyuramıyorum. O nedenle ağlıyor.

Hz. Ömer hemen bir karar çıkartarak çocuklara tahsisatın doğdukları günden itibaren bağlanmasını istemiş...

Hz. Ömer'den adalet dersleri, anlat anlat bitmez. Çünkü o adaletin, eşitliğin, insanlığın timsalidir. Her sahabe gibi Hz. Peygamber tarafından özel bir surette yetiştirilmiştir. Serttir, öfkelidir. İnsanları korkutur. Ama sıcacık, sevimli, nahif bir yüreğe sahiptir. Koskoca Ömer, yeri geldiğinde üzülür, kederlenir hadiseler karşısında gözyaşlarını tutamaz. İşte, Hz. Ömer'i, Ömer yapan adaletinin yanında bu tavrıdır. Dilerseniz bir örnek daha anlatarak bahsimize son verelim:

Hz. Ömer Medine dışında yürürken tek başına bir çadır görür. Çadıra yaklaşır ve tek başına ihtiyar bir kadının yaşadığını görür. Selam verip sorar:

- Halife Ömer hakkında ne düşünüyorsun?

Kadın:

- Allah Ömer'in cezasını versin. Bütün yönetimi boyunca beş para alamadım, deyince Halife Ömer:

- Sen böyle uzak ve ayrı yerde yaşıyorken, Halife Ömer seni nerede bulsun?

- Beni bulamayacak, benim yoksulluğumu gideremeyecekse niçin halife olup devletin başına geldi?

Bu sözler üzerine Hz. Ömer öylesine üzülür ki gözlerinden yaşlar gelir...

Efendim, kitaplardan bahis açtık, kitaplarla bitirelim. Eskiden okumak için kitap bulamazdık. Şimdi ise okuyamadığımız kitaplar, yığılıyor. Tamam, fazla kitap alıyoruz ama onları bazen karıştırmaya bile vakit bulamıyoruz...


Fahri Güven - MİLLÎ GAZETE

 

FERASETLİ

KF Ailesinden
Özel Üye
Efendim, kitaplardan bahis açtık, kitaplarla bitirelim. Eskiden okumak için kitap bulamazdık. Şimdi ise okuyamadığımız kitaplar, yığılıyor. Tamam, fazla kitap alıyoruz ama onları bazen karıştırmaya bile vakit bulamıyoruz...


:gula::tşk:
 
Üst