Hayvan Hakları Varmıdır Varsa Nelerdir ?

  • Konuyu başlatan Kayıtsız Üye
  • Başlangıç tarihi
K

Kayıtsız Üye

Ziyaretçi
Hayvan Hakları Varmıdır Varsa Nelerdir ?
 

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Tavukları aç bırakarak yumurtlamaya döndürmek caiz midir? Ayrıca hayvan hakları konusunda bilgi verir misiniz?

Değerli kardeşimiz;

Cevap 1: Allah'u Teâlâ mahşer günü birbirlerinde hakları olan insanlara, haklarını almalarına müsaade edecek ve hak sahibi de hakkını alacaksa; üzerinde hayvanların hakkı olan, onlara zulmetmiş kişiye de zulmü oranında azab edecektir. Hatta hayvanlara yapılan zulüm insanlara yapılan zulümden daha günah ve azabı da daha ağırdır. Zira helalleşme ve müsamahasını alma imkanı yoktur. (Muhammed Said Burhani, et-Ta'likat el-Merdiyye ala el- Hediyyetilalaiyye S.466 )Hadislerde: "Eğer hayvanlara yapılan haksızlıklardan dolayı Allah affedecek olursa, kişinin pek çok affa mazhar kılınacağı" "Kedisini hapsederek açlıktan ölmesine sebep olan kadının, cehennemde bir kedi tarafından tırmalanmak sûretiyle azâba mâruz bırakılacağı" bildirilir. (Buhari, Bed'u'l-Halk 16, Cezâ'u's-Sayd 7; Müslim, Hacc 66-67; Muvatta, Hacc 90; Tirmizi, Hacc 21; Nesai, Hacc 113).Bu nedenle hayvanlara yaptıkları eziyetlerden dolayı da insanlar hesaba çekilecektir. Bir kimse hayvanlara eziyet etmiş ve sonradan pişman olmuşsa helalleşme imkanı da olmayacağından tevbe etmeli ve bundan sonra güzel amellerde bulunmalıdır. Vereceği hesaba karşı salih ameller işleyerek hazırlanmalıdır ki hesap günü eli boş kalmasın. Önemli olan samimi olarak tevbe etmek ve kalan ömrünü Allah'ın rızası dairesinde geçirmeye çalışmaktır. Tevbe ederek hatalarını telafi etmeye çalışan ve kalan ömrünü Allah'ın rızası dairesinde geçiren bir kulu Allah hesap günü mahçup etmeyecektir.

Kul haklarıyla ilgi için tıklayınız...
Hayvan hakları konusu için tıklayınız.

Cevap 2:
Hayvanlarda cüz’i irade vardır. Çünkü, mesela siz bir hayvana güzel davrandığınız zaman size korkmadan yaklaşır.

Kötü davranıp dövdüğünüz zaman sizi gördüğünde sizden kaçar. Buradan da anlıyoruz ki, hayvanların cüz’i iradesi vardır. Fakat teklifi iktiza edecek kadar değildir. Yani insanların taşıdığı “ibadet ve Allah’a itaat hususunda isterse yapar istemezse yapmaz” iradesi cinsinden değildir.

Şerita kanunlarını ikiye ayırmak mümkündür. Bunlardan biri şeri kanunlardır. Bunlardan insanlar sorumludur.

Diğeri ise fıtri kanunlardır. Yer çekimi kanunu, ateşin yakma kanunu gibi. Kendini boşluğa bırakan yere düşer ve acıyla peşinen cezasını çeker.

İşte vahşi hayvanların helal rızıkları leşlerdir. Ayrıca bir birlerine tecavüz edemezler. Bu fıtri kanun onlara ilham ile bildirilmiştir. Yaratılışından gelen bir his ile onlara bildirilmiştir. Nasıl ki bir kuş yaşamının gereklerini ilham ile öğrenir. Onun gibi yaşamında yapması gerekli şeyler de fıtri olarak ilhamen bildirilir.

Bu nedenle canlı hayvanlara zarar veremezler, güçlüyüm diye zayıfı ezemezler. Böyle yapan bir hayvan ya dünyada ya da ahiretin haşir meydanında cezasını çeker. Akıl omadığı için de cehenneme girmezler.

Hayvanlar ilhama nasıl mazhar olurlar?

Hava karardığında bir ağacın dalları arasına saklanan serçelerden, yuvalarına dönen karıncalara, bir kaya parçasının kuytuluklarında gizlenen balıklardan, ormanın izbe bir köşesinde kendine emniyet arayan ceylana kadar her canlıyı sevk ve idare eden ayrı bir âlem. Hepsi bir ilham ile, bir sevk-i kaderî ile geceleyeceği yeri en güzel biçimde belirliyor. Ertesi gün, güneşin ilk huzmelerinin ufukta belirmesiyle birlikte başlayan çeşitli, karmaşık, müthiş bir mesai. Görevlilerin hepsi bir his ile yola çıkar, bir tarafa yönelir, uçar, koşar, yürür, yüzer... Ama hiçbiri nereye gittiğini, saatin kaç olduğunu, kaç saat mesai yapacağını, ne zaman yuvasına döneceğini bilmez. Ama hepsinin de işi mükemmel görülür: İlhamla...

Hayvanlar, kendilerine ilham eden Rablerini, yine ilhamla bilirler. Bir hayvan, kendisinin ne olduğunu, kaç ayağı bulunduğunu, midesini, ciğerini bilmese bile var olduğundan haberdardır. Ve bu varlığı korumak ister. Elinden almaya kalkışırsanız sizden kaçar. İşte kendi varlığını ilhamen bilen ve bundan memnun olan her canlının kalbinde, bilemeyeceğimiz bir keyfiyette, bu ihsana teşekkür duygusu mevcuttur. Evet, kendini bilenin Rabbini de bilmesi gerekir. Bu mânâ, hayvanların hepsinde geçerlidir. Lâkin Rablerini bilişleri de kendilerini bilmeleri gibi, çok cüz’îdir, ama gerçektir.

Göz göze geldiğimiz herhangi bir hayvan, bizim ruh dünyamızı bilmekten ne kadar uzak ise, biz de onun iç âlemini bilmekten o kadar uzağız. Bizim bildiğimiz, onun sadece bedeni ve organlarıdır. Kanında nelerin yüzdüğünü bilsek bile, içinden nelerin geçtiğini bilemeyiz. Öyle ise, iç âlemlerinin cahili olduğumuz canlıların, Rablerini bilmediklerini nasıl iddia edebiliriz?

Hayvanların mahşerdeki durumu nasıl olacak?

Canlıları zîhayat (canlı), zîruh (ruh sahibi) ve zîşuur (akıl ve şuur sahibi) olarak üçe ayırırsak, bitkiler sadece zîhayattır, canlılar içinde yer alır. Hayvanlar ise hem zîhayat, hem de zîruhturlar. İnsanlar, melekler ve cinler ise hem zîhayat, hem zîruh, hem de zîşuurdurlar. Bunların içinde ise insanlar ve cinler mükellef varlıklardır; Allah’ın emir ve yasaklarına uymakla vazifelidirler, hayatları boyu bir imtihana tâbidirler. Ölünce de ya Cennette veya Cehenneme gireceklerdir.

Hayvanlar ise akıl ve şuur gibi kendilerine mes’uliyet yükleyecek duygulardan mahrum olduklarından, günah-sevap, hayır-şer, Cennet-Cehennem gibi mefhumlar onlar için söz konusu değildir.

Tek hücreli varlık olan amipten balinaya varıncaya kadar bütün hayvanlar ruh sahibidirler. Esas itibariyle ruhun kendisi bâkîdir, ölmez, yok olmaz, bozulmaz. Ruhun geçici olarak misafir olduğu vücut ise ölür, dağılır, gider.

Kur’ân-ı Kerimde de açıkça ifade edildiği gibi ruh Cenab-ı Hakkın emri, kudreti ve tasarrufu altındadır. Ruh üzerinde Allah’tan başka hiçbir varlık tasarrufta bulunamaz. Onu yaratmak Allah’a ait olduğu gibi, muhafaza etmek de Allah’a aittir.

Mahşerdeki duruma gelince; esas olarak mahşerde iki sınıf mahlukat diriltilecek, hesaba çekildikten sonra ebedî yurdu belli olacaktır. Bunlar insanlar ve cinlerdir.

Hayvanların durumu ise tamamen farklıdır. Onlar da diriltilecek, mahşer yerine getirileceklerdir. Bu hususta iki âyet meâli şöyledir:

“Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında” (Tekvir, 5) “O öyle bir gündür ki, insan kendi eliyle işlediklerine bakar. Kâfir de, ‘Ne olurdu’ der, ‘ben bir toprak olsaydım.” (Nebe, 40)

Bu âyetlerin tefsirinde Abdullah bin Ömer, Ebû Hüreyre ve İmam Mücahid’in rivayetlerine göre, Cenab-ı Hak mahşer gününde hayvanları da diriltip huzuruna getirecek, birbirlerinden haklarını alıp ödeştirecek, sonra da onlara, “Toprak olun” buyuracak, sonunda onların hepsi de toprak olacaklardır. Hayvanların bu haline gıpta ile bakan kâfirler, Allah’tan, kendilerini de toprak yapmasını isteyeceklerdir. Fakat insanlar cezasını çekeceğinden hayvan gibi muamele görmeyecektir.

Hayvanlar her ne kadar mükellef varlık olmasalar da onlar da belli nisbette haklaştırılacaklardır. Nitekim bir hadiste Peygamber Efendimiz, “Her hak sahibine hakkını vereceksiniz. Hatta boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan kısas sûretiyle hakkı alınacaktır” buyurarak âhirette hiçbir haksızlığın karşılıksız kalmayacağını bildirirler. Yine hadis âlimlerinin ifadesine göre, karınca karıncadan hakkını alacaktır. (Elmalılı Hamdi Yazır. Hak Dini Kur'dn Dili, 8:5599)

Bediüzzaman da bu meseleyi şöyle izah eder:

“Gerçi cesetleri fena bulur, fakat ervahları (ruhları) bâki kalan hayvanat mâbeyninde (hayvanlar arasında) da onlara münasip bir tarzda dar-ı bekada mücâzat (ceza) ve mükâfat vardır.” (Lem'alar, (Osm.) s. 887)

Evet, hayvanların ruhu bâki kalacak, Cenab-ı Hak onların ruhunu muhafaza edecektir. Fakat ruh Allah’ın emir ve iradesi altında bulunduğundan nasıl muhafaza edileceğini ancak O bilir.

Hayvanlar arasında dahi hak geçme hususu varsa hayvanın insan üzerinde, insanın da hayvan üzerinde hakkı olacaktır. Sebepsiz yere insana zarar veren bir hayvana hesap sorulacağı gibi hayvanlara eziyet eden insanlara da hesap sorulacaktır. Bu hesaplar mahşerde görülecektir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Peygamberimiz (asv)'in hayvanlara olan merhametini açıklar mısınız?

Yüce dinimiz İslam, kainatta her şeyin bir denge ile yaratıldığını bildirir. Kainattaki tüm varlıklarda görülen denge, Allah’ın varlığının birer işareti ve belgesidir. Kainattaki ekolojik dengeyi sağlayan en önemli unsurlarından birisi de hayvanlardır. Kur'an-Kerim ekolojik sistemin önemli üyeleri olan hayvanları, “ümmet” olarak isimlendirmektedir. En’am suresinin 38. Ayetinde;
“Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa, hepsi ancak sizin gibi ümmettir. Biz o kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.”
buyrulmaktadır. Bu Ayet-i Kerime'de, yeryüzündeki bütün canlıların insanlar gibi birer tür oldukları, tek hücrelilerden, omurgalılara, sürüngenlerden, ayaklarıyla yürüyenlere ve kanatlarıyla uçanlara kadar bütün canlıların müstakil birer varlık oldukları bildirilmektedir.

Allah’ın yarattığı her şey güzeldir ve O’nun engin sevgisiyle yaratılmıştır. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde ifadesini bulmuştur:
“O ki yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır.”(1)“Hayvanları da O yaratmıştır.”(2)​
Canlı cansız yaratılmışların tamamı, kendi lisanı halleriyle Allah’ı tesbih etmektedir. Cuma Suresinin birinci ayetinde şöyle denilmektedir:
“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey (herkes) O’nu tesbih eder. Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, aziz ve hakim olan Allah’ı tesbih eder.”
Yaratılmışların en şereflisi ve en üstünü olan insandan beklenen de, Allah’ı tesbih eden her varlığa şefkat ve merhametle muamele etmektir.Resulullah (asv) sadece insanlara değil, bütün canlılara karşı merhametli olunmasını istemiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor:
“Merhametli olanlara Rahman olan Allah merhamet eder. Yerde olanlara da merhametli olun ki, gökte olanlar (melekler) de size rahmet merhamet etsin.”(3)​
Hadiste geçen “yerde olanlara” ifadesinin içine her çeşit canlı girmektedir.Hz. Peygamber (asv)'in bu nasihatinin tarih boyunca Müslümanlar üzerinde çok etkili olduğu görülmektedir. Hz. Muhammed (asv)’den aldıkları bu öğütle hareket eden Müslümanlar, bütün canlılara merhamet ve hoşgörü ile bakmışlardır. Bu merhamet, sevgi ve hoşgörü medeniyetinden hayvanlar da nasibini almışlardır.Büyük gönül insanı ve halk şairi Yunus Emre’nin “Yaratılanı sev, yaratandan ötürü.” şeklindeki sözü, atalarımızın kendi çevrelerine ve bu çevrede yaşayan her türlü canlıya karşı takındıkları tutumu çok özlü olarak dile getirmektedir.Atalarımız hayvanlara karşı olan sevgi ve merhametlerini, hayvan hastaneleri, kuş evleri, kuş hastaneleri ve hayvanları korumaya yönelik çeşitli vakıflar kurarak göstermişlerdir.Hayvanlara iyi davranmanın, cennete girmeye sebep olacağını bildiren Peygamberimiz (asv) sahabîlere şu olayı nakleder:
“Yolda gitmekte olan birisinin susuzluğu artar. Hemen bir kuyuya inip suyundan içer. Kuyudan çıkınca susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir köpekle karşılaşır. Adam kendi kendine: “Bu hayvan da benim gibi susamış.” deyip kuyuya tekrar iner. Ayakkabısına su doldurur ve ağzıyla tutarak yukarıya çıkar, köpeği sular. İşte Allah bu kulunu övmüş ve günahlarını bağışlamıştır.”
Bunun üzerine sahabîler: “Hayvanları sulamakla bize de sevap var mıdır?” diye sordular. Resulullah (asv):“Yaşamakta olan her canlıyı sulamakta sevap vardır.” buyurmuştur.(4)Hayvanlara kötü davranmanın insanı cehenneme götüreceğini bildiren Hz. Peygamber (asv):
“Bir kadın, bağlayıp yemek vermediği ve yer haşerelerinin yemesi için serbest bırakmadığı kedi yüzünden cehenneme girdi.” buyurmuştur.​
İslam dini, insana işkence yapmayı yasakladığı gibi hayvanlara da eziyet etmeyi ve işkence yapmayı yasaklamıştır. Sevgili Peygamberimiz (asv), “Cenab-ı Hakk'ın haksız olarak bir serçeyi öldürenden kıyamet gününde hesap soracağını...”,(5) bildirmiş; “Kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını”(6) emretmiştir.Ömer b. Abdulaziz, hilafeti döneminde valilerine gönderdiği mektuplardan birinde, atların boş yere koşturulup eziyet edilmemesini, bu şekildeki tatbikata kesinlikle mani olunmasını, atlara ağır gemlerin takılmamasını ve altında demir bulunan yularla eziyet verilmemesini istemiştir. Ömer b. Abdulaziz’in bu talimatı, hayvan haklarını koruma altına alınması bakımından son derece önemli tarihi bir örnektir.Osmanlıların örfi hukukunda da hayvan haklarının korunduğu ve ihlal edenlere cezalar verildiğine dair bilgilere sahibiz.Netice itibarıyla İslam, hayvanların sevilmesi, fıtrî yapılarına uygun işlerde çalıştırılması, kaldırabilecekleri kadar yük vurulması, yiyeceklerinin zamanında verilmesi, dövülmemeleri, hasta oldukları zaman tedavi ettirilmelerini emretmektedir.Dipnotlar:

1. Secde, 32/7
2. Nahl, 16/5
3. Tirmizi, Birr, s. 16
4. Tecrit, c. vii, s. 223
5. Ebu Davud, 2/11
6. Buhari. Edebü’l-Müfred, 139

sorularlaislamiyet
 
M

Misafir Yorumu

Ziyaretçi
Açıklamalarınız çok güzel teşekkür ederim.ama benim içimi serinletmedi. Çünkü çinlilerin en başat olmak üzere acı çektirerek işkence ile öldürdüğü hayvanların bir mukafatı olmayacak mı ? Biz kullar bir sınavdan geçiyoruz. Ettiklerimizin yada çektiklerimizin karşılığını elbet göreceğiz.. Ya hayvanlar çektiklerinin karşılığını nasıl görecekler.
 
Üst