Hakkını Helal Etsin

nazile

Çalışkan Üye
Kademeli
Hakkını helal etsin!

Şu yaşanmış olay günümüz insanına garip gelebilir, idrak etmekte zorlanabilir. Fakat ecdadımızın hepsi bu anlayıştaydı...

Çanakkale savaşında, kimi Urfalı, kimi Maraşlı, kimi Adıyamanlı, kimi Gürünlü, kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor hastaneye.
...
Bunlardan biri Lapsekilidir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir
Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır.
Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından:
“Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşıma ulaştırın...”
Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur. Komutanı pusulayı elinden alıp okur:
“Ben... Ben köylüm Lapsekili İbrahim Onbaşından 1 Mecidiye borç aldıydım... Kendisini göremedim Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin!..”

“Sen merak etme evladım” der komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Az sonra da komutanının kollarında şehit olur ve son sözü “söyleyin hakkını helal etsin” olur...

Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan gözyaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine ne de gözyaşlarına engel olamaz...
Pusuladaki notta şunlar yazılıdır: “Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil’e 1 Mecidiye borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim...”

Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruldu:
“Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette paranın pulun değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.”[Buhari]



alıntı..
 
Üst