günlük sıkıntıların panik atağa etkisi

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
günlük sıkıntıların panik atağa etkisi

Panik atak tamamen, hastanın kendi kendine yazdığı bir ‘kara senaryo’… Kadir Has Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölüm Başkanı ve Florance Nightingale Hastanesi Psikiyatri Bölümü sorumlusu Doç. Dr. Tarık Yılmaz, panik atağı böyle tarif ediyor. Hasta bu senaryoya inanmazsa, yaşadığı panik duygusunu, bedeninde hissettiği ‘kalp krizi’ belirtilerini kolayca atlatabilir. Doç. Dr. Yılmaz, bugünkü bölümde panik atağın ilaçla ve psikoterapi yöntemleriyle tedavisini anlatıyor.

Panik atağın sosyal durumla bir ilişkisi var mı?
Panik atağın ağırlıklı olarak stresle bir ilişkisi vardır. Ekonomik gelir düzeyi olarak bakıldığında alt ve orta gelir grubunda da görüldüğünü ama en çok da yüksek gelir grubunda görüldüğünü belirliyoruz. Boşanma durumları da bir stres olarak algılandığı için sıklıkla panik atağa zemin hazırlar. Yalnız yaşayan kişilerde de oran yükseliyor.

Tedavisi nasıl yapılıyor?
Tedavide ilk yaptığımız şey panik atağın ne olduğunu hastamıza anlatmaktır. Panik atak tedavisi iki bacak üzerine oturur. Bunlardan biri ilaç tedavisi ikincisi psikoterapidir. Psikoterapide kişi panik atağı kendi kendisine durdurmayı öğrenir. Bunun için de mekanizmasını anlaması gerekir. Psikiyatrist panik atağı nasıl durduracağıyla ilgili tetkikleri öğretir, bunları uygulamaya koyar, sonra da denemeler yapmasını ister ve bunların sonunda hastanın sonuca ulaşması sağlanır. Yani kişi kendi kendine yardım etmesini öğrenir.

Bunun yanında da ilaçla tedavi yapılır. Burada kullanılan ilaçlar antidepresanlardır. Çok uzun olmamak kaydıyla da tedaviye yeşil reçeteyle satılan bazı ilaçlar daha eklenebilir. Halk arasında çok yanlış bir inanış vardır. “Panik atak tedavi edilmez” diye düşünülür. Oysa panik atağın tedavisi vardır.

Tedavide başarı yüzde 90'ın üzerindedir. Ancak bunun için psikoterapi ve ilaç tedavisinin doğru olarak uygulanması gerekir. Sadece ilaç tedavisi uygulandığında panik atağın tekrarladığı görülür. O zaman hastalar “İlaca rağmen panik atak yine başladı ve ben başa dönüyorum” diye daha büyük bir paniğe kapılırlar. Hastalar psikoterapi seanslarında panik atağı durdurmayı öğrenmedikleri, nasıl baş edebileceklerini bilmedikleri için panik atağın tekrarlama riski vardır. Bu nedenle ilaç tedavisi ve terapi birlikte yürütülmelidir.

İlaç nasıl bir mekanizmada işliyor?
Beyinde iletiyi sağlayan bazı maddeler vardır. Bunlar bizim sağlıklı düşünmemizi, duygu durumumuzu düzenleyen maddelerdir. Bu maddelerin sinirler arasındaki geçiş yerlerindeki seviyeleri çok önemlidir. Bunlar halk arasında tanınan seratonin gibi maddelerdir.
Stresle birlikte seratonin seviyesi olması gerektiğinden daha düşük bir düzeye iner. Bu ilaçlar o seviyeyi olması gereken yere çıkarır.
Olayı bir maratoncu örneğiyle açıklayabiliriz. Bir maratoncu koşar, koşu sonrasında su ve tuz kaybeder, yorulur. O maratoncunun tekrar gücüne ulaşması dinlenerek de mümkündür ama su ve tuzu da yerine koyduğunda daha kolay olur. Panik atak hastasında da durum aynıdır. Hem panik atak öncesinde gündelik hayatında yaşadığı bir stres vardır. Hem de panik atağın getirdiği bir stres vardır. Dolayısıyla seratonin seviyesinde azalma olmuştur. İlaçlar bu seviyeyi olması gereken yere çıkarır.

İlaç ne kadar kullanılmalıdır?
İlaçların çoğu iki-üç hafta sonra gerçek etkilerini gösterir. Bu süreden erken dönemde de etkisini gösterebilir, ama üç haftanın sonunda gerçek etki ortaya çıkar. “Bu ilaç etkili ya da etkili değil, başka bir ilaca geçilmesi gerek” kararı için ilacın bir ay kullanılması şarttır. Kişi uzun süre aynı ilacı kullanıyor ve panik atağı geçmiyorsa ilacı değiştirmek ya da dozunu ayarlamak gerekir. İlaç tedavisi başarılı olduğunda da hemen bırakılmamalıdır. “Ben iyileştim panik atak artık olmuyor” diye ilacı bırakmak büyük bir hata olur. Hasta ilaç etki ediyor diye düzelmiştir ve ilacı bıraktığında panik atak yine ortaya çıkar.

Yan etkileri var mı?
İlaçların gruplarına göre birtakım yan etkileri vardır. Mesela seratonin mekanizmasına etki eden antidepresanlarda hafif bulantı olabilir. Akşam alındığında uykusuzluk, kasılmalar olabilir. Ama yeni ilaçların yan etkileri çok daha azdır. Bunlar bağımlılık yapmazlar ama kesilmesi sırasında bazı belirtiler gösterebilirler. Birden kesildiği zaman çeşitli oranlarda huzursuzluk ve endişe görülür.
Bunlar hekim tavsiyesi üzerine kademeli olarak azaltılarak kesilmelidir. Bir de yeşil reçeteyle alınan ilaçlar vardır ki bunlar bağımlılık yapar. Bu nedenle bu tür ilaçları belirli bir süreden fazla kullanmamak lazım. Birçok kişi panik atağı geçtiğinde bu kez de ilaçları bırakmak için başka bir tedavi görmek zorunda kalır.

Psikoterapide neler oluyor?
Panik atakta psikoterapinin etkisi büyüktür. Mümkün olduğu kadar kısa sürede sonuca götürür. Kişiye kendi kendisinin doktoru olduğu öğretilir. Panik atağı freni çalışmayan bir otomobil olarak düşünürsek “Bu arabayı nasıl durdurabiliriz?” hastaya öğretiriz. Bu terapide panik atağın ağırlığına göre değişmek şartıyla altı ile sekiz seans arasında tedavisi yapılır.
Bazen tek seansta bile mekanizmasını anlayan ve yöntemi öğrendikten sonra panik atağını durdumayı başaran hastalarımız vardır. Bu seanslar 45 dakika-bir saat arasındadır. Burada yapılan panik atağın nasıl işlediğine dair mekanizmanın anlatılmasıdır. Kişi bunu anlar, notlar tutar. Sonra panik atağı durdurmayla ilgili yöntemler gösterilir. Hasta bu teknikleri kullanmaya başlar. Bu tekniklerle ilgili sorunlar çıkabilir. “Şunları yaptım ama olmadı, nerede eksiğim var?” gibi sorularla bize tekrar gelir ve doğruyu öğrenir. Panik atağı durdurmayı öğrenmek otomobil kullanmayı, bisiklete binmeyi öğrenmek gibi bir şeydir. Önce mekanizmasını anlatacaksınız, ondan sonra bisikletin üzerine çıktığında ya da aracın direksiyonuna geçtiğinde bildiklerini uygulamasını sağlayacaksınız. Tedavide dikkati yönlendirmek çok önemlidir. Dikkati bedenin dışında tutmak gerekir.

Birçok kişi “Başka şeylerle uğraşayım ve dikkatimi yönlendireyim” diye düşünür. Ama panik atak hastaları dikkatlerini başka tarafa yönlendiremez. Panik atak başladığı anda hastanın bunu fark edip uygulamayı işte tam bu anda yapması gerekiyor. Çünkü panik atak insanın bedeninde olan bir değişiklik üzerine yazdığı kara bir senaryodur. Bir süre sonra bu senaryoya inanmaya başlar.
Mesela Ahmet beyi düşünelim. Ahmet’in içinden bir ses “Eyvah çarpıntı başladı, Ahmet sen kalp krizi geçiriyorsun ve gidiyorsun” der. Oysa ne kalp krizi geçiriyordur, ne kalp spazmı. Aslında basit bir çarpıntısı vardır. Ancak Ahmet, kalp krizi geçirdiğini söyleyen iç sese inanır. Dikkatini bütün bedenine yönlendirir. Bu arada “Yüzde 80 oranında kalp krizi geçiriyorum” diye düşünmektedir.
Biz bunu nasıl durduracağını ona şöyle öğretiyoruz. Ahmet daha önce EKG yaptırmıştır, dahiliyeciyle görüşmüştür, doktorları onun hiçbir problemi olmadığını söyler. Ancak bu felaket tellalı olan sesle mücadele etmek için mantıklı düşünceyi ortaya koyması gerekir.

Teşhis süreci: Çarpıntı, sıcak basması var mı? Şimdiye kadar kaç kez atak yaşandı?
Teşhisi panik atağın belirtilerine göre yaparız. Tanı aşamasında öncelikle belirtilere bakarım. Çarpıntı, sıcak basması gibi tüm belirtiler sorulur. Ayrıca panik atağın önemli bir gösterisi kişinin korkularının olmasıdır. Korku olmayan panik atak yoktur. Bazen hastalarımız “Ben bir şeyden korkmuyorum” der ama gerçekten panik atak hastasıysa teşhisteki sorularla hastanın birçok korkusu olduğunu belirleriz.

Tek bir atak yaşayan kişiye biz panik atak hastası demeyiz. Birkaç atak geçirdikten sonra insanlar korkuya kapılabilirler ama tekrarladığı zaman ve kişinin hayatını etkileme durumu ortaya çıktığı zaman gerçekten tedavi edilmesi gerekir. Bununla birlikte bazı fiziksel problemlere de bakarız. “Diyabetle ilgili, kanla ilgili sorunlar var mı?” diye laboratuvar tahlilleri isteriz.
Mesela demir eksikliğini belirlemek üzere, kan şekeri seviyesini belirlemek üzere tahliller yaptırırız. Aslında bize gelen hastalar bu gibi testleri fazlasıyla yaptırmıştır. Çünkü kişi hasta olduğuna inandığı için daha önce birçok doktoru dolaşmış, doktorlar da bunu araştırmak için birçok tahlil istemişlerdir. Ancak sonunda fiziksel olarak hiçbir hastalık bulunamadığı için kişi psikiyatra yönlendirilmiştir.

Panik atak başka hastalıkları da tetikler mi?
Panik atak geçiren kişide korkudan korkma duygusu gelişir. Kişinin panik atağı geçer ama bu kez de “Ya bu bana tekrar gelirse” diye korkmaya başlar. Yalnız kalmamaya çalışır, otobüste, trafikte, köprünün üzerinden geçerken “Ya burada bana bir şey olursa, bana kimse yardım edemez” diye düşünmeye başlar. Evde yalnız kalamaz, dışarıya çıkamaz. Hep geçtiği yollarda “Acaba yakınlarda hastane var mı?” diye düşünüp endişelenir. Biz bu döneme ‘agorafobi’ diyoruz. Bunun da ayrıca tedavisi yapılır.
Panik ataklının bu durumdan kurtulmak için kendi kendine yapabileceği şeyler var mı?
Muhakkak vardır. Terapide zaten biz bunları öğretiyoruz. Dikkati yönlendirme, o düşünceyle yüzleşme ve savaşma. Fiziksel aktivite panik atak tedavisinde çok önemlidir. Ayrıca kişinin bedenine hâkim olması da tedavinin önemli bir aşamasını oluşturur. Panik atak geçiren kişi o anda kasılır. Bu kasılma sırasında göğüs kısmı da daralır ve rahat nefes alamaz. Gevşemeyi öğrendiğinde o süreci durdurabilir.

Dikkati yönlendirdiğinde, kendi kendine telkin yaptığında ve de gevşeme sağlandığında yani bedenini kontrol edebildiğinde panik atak tedavisinde önemli bir gelişme sağlanır.
Panik ataklı kişinin yapması gereken şeyler var mı?
Şunlara dikkat etmeli:
• Düzenli olarak fiziksel aktivite. Fiziksel aktivite spor salonlarına gidip jimnastik yapmak anlamına gelmiyor. Günde 1-2 saat yürüyüş çok yararlı.
• Çay, kahve, sigara veya kullandığı diğer maddelerden uzak durmalıdır.
• Uykusunun, yemek saatlerinin düzenli olması gerekir.
• Yaşantısındaki stresi ortadan kaldırması gerekmiyor ama mümkün olduğunca hafifletmelidir.
• Kişinin kendisine zaman ayırmayı ihmal etmemesi çok önemli.

Hastalığa zemin hazırlayan faktörler
• Kalıtım: Kalıtım, panik bozukluğun oluşumuna zemin hazırlayan önemli bir faktördür. Yani anne ya da babanızda panik bozukluk varsa, sizde de oluşma ihtimali yüksek demektir.
• Stres: Hayatının uzunca bir dönemini stres yükü altında geçirenlerde panik bozukluk oluşma riski artar.
• Alkol ve sigara: Aşırı derecede nikotin ve alkol alımı ile uyarıcıların kullanımı panik bozukluk oluşma riski artırır.
• Hayat tarzı: Bedensel zindeliğin azalması ve az uyku da panik atağın oluşumuna zemin hazırlayan faktörler arasındadır.
• Bedene aşırı dikkat: Kendi bedenine normalden fazla dikkat eden kişiler daha çok endişelenirler.
• Yaşantılar: Yaşanan bir kayıp ya da alınan bir ölüm haberi sonrası, özellikle ölüm nedeni kalp hastalıkları ise kişilerde bu konuya karşı olan hassasiyet artar.
• Not: Hans Wittchen temel alınarak Doç. Dr. Tarık Yılmaz tarafından yeniden düzenlenmiştir.
 
Üst