Fucûr

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Azmak, günaha dalmak, doğru yoldan ayrılmak, yemin ve sözünde yalancı çıkmak. Allah'ın emirlerinden çıkmak, dinî ölçü ve prensiplere aykırı hareket etmek, fısk ve isyana düşmek.

Kur'an-ı Kerîm'de, bu kelime benzer kalıplarıyla yedi yerde geçmekte, fakat "fücûr" kalıbı halinde sadece bir yerde geçmektedir. O da eş-Şems suresi 8. Ayet-i Kerîmedir ki, meâlen şöyledir: "Sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene andolsun ki..." (Diğer ayetler için bkz. "Facir" maddesi)

Bu ayette "fücûr" kelimesi "takvâ" kelimesinin zıddı olarak ifade edilmekte ve "takvâ", "iyilik kabiliyeti" olarak, "fücûr" ise, "kötülük kabiliyeti" olarak ele alınmaktadır. Buradan da "takva" ve "fücûr"'un zıt anlamlar taşıdığını ve her ikisinin de insanda yerleşmiş birer durum olduklarını çıkarmak mümkündür.

Bilindiği üzere "takvâ", insanın Allah'tan hakkıyla korkup, O'na hakkıyla inanıp, bağlanmak, nefsini O'nun himayesi altında tutup kötülüklerden koruma anlamlarını taşımaktadır ki, buna bağlı olarak "fücûr" da, Allah'ı hakkıyla tanımamak, O'ndan hakkıyla korkmamak, tam anlamıyla bağlanmamak ve dolayısıyla O'nun himayesi ve tasarrufunun dışında günah işleyerek, kötülük içinde bulunmak anlamlarına gelmektedir.

Yine aynı ayette "fücûr" kelimesi,

"takva" kelimesinden önce zikredilmiştir. Bu da genel bir kuralı hatırlatmaktadır ki, o da, iyi bir hasletin yerleşmesi için, kötü hasletin terki esas tır. Her ikisinin bir arada bulunabileceğini düşünmek doğru değildir. Bir insan hem fısk-u fücûr içinde bulunup hem de takva üzere yaşamış olamaz. Takva için esas şart, fücûr halini terketmektir. Önce, günaha dalmaktan, Rabbına karşı gelmekten ve asi olmaktan uzaklaşıp, daha sonra da O'nun emrettiği şeyleri tam bir ihlasla yapıp, O'na tam anlamıyla bağlanmak, yani "takva" ya ulaşmak sözkonusudur.

fücûr, her ne kadar Allah'ın emir ve yasaklarını çiğnemek durumlarını ihtivâ etmiş olsa da, bu durumlarda eğer kesin bir inkar görülmüyorsa, fücûru küfürle aynı sayamayız. Küfür ancak açık bir inkâr ve Allah'a ortak koşma söz konusu olduğunda ortaya çıkmaktadır. Kısaca söylemek gerekirse, her küfür fücûr sayılmış olsa da, her fücûr, inkâr olmadığı sürece küfür olarak ele alınamaz.

(Ayrıca bkz: "Fâcir" ve "Fasık" maddeleri).

Abdurrahim GÜZEL
 
Üst