Fenâfişşeyh ne anlama gelir?

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Rabıta kelime anlamı ile;
*Rabteden, bağlayan, bitiştiren.
* Münasebet, alâka, bağlılık, yakınlık. İki şeyi birbirine bağlayan tertip.
* Nefsini dünyadan men edip âhirete, Allah'a (C.C.) bağlanmak.
* Tertip, sıra, düzen, usûl.
anlamlarına gelir.Tasavvufta rabıta çeşitleri üçtür.Bunlar:
1-Tabii râbıta:
İnsanın evlâd,iyâl,akraba,eş ve dostlarına duyduğu yakınlık ve bağdır.
2-Bayağı râbıta:
Kişinin dünya ve içindekilere duyduğu alakadır.
3-Ulvî ve kudsî râbıtadır.Bu da üçe ayrılır:
1-Fenâfişşeyh
2-Fenâfirresûl
3-Fenâfillâh mertebeleridir.


Fenâfişşeyh, tasavvuf ehline göre,bütün mâneviyâtını şeyhin mânevî şahsiyetinden ve feyzinden almak demek olan bir tabirdir.Yani buna Râbıta çeşitlerinin en makbulü olan ve "ulvi râbıta" olarak tanımlanan üç tür râbıtadan biri diyebiliriz.

Konunun başındaki açıklamadan da anlayacağınız gibi,Fenâfirresûl, sanki asr-ı saadette Rasûlullâh (s.a.v) ile yakın yaşıyormuş gibi,onun eşsiz ahlakıyla,feyziyle,ilmiyle adete bütünleşmesi,ömrünün her dakikasını bu ulvi his ve feyizlerle nurlandırması demektir.

Fenâfillâh mertebesi ise,tasavvufta varılacak son nokta olarak nitelendirilir.Yâni kulun Cenâb-ı Hakk'ın " Biz ona (insanoğluna) şah damarından daha yakınız. (Kaf Sûresi,16)” fermânını idrâk edip,özümseyerek ,O'nun sevdiklerini sevip,O'nun istediği ve razı olduklarıyla fenâ olmaktır.

Burada bizim konumuz fenâfişşeyh kısmı olduğundan,konuyu biraz daha açmak ve aydınlatmak için teferruatını Miftâh-ul usûl'e bırakalım.

(Burada müridin gayreti, kalbini ve gönlünü mürşidine, Peygamber (s.a.v)’e ve Cenâb-ı Hakk’a bağlamasından ibarettir. Böylelikle, bütün sevgi ve samimiyetiyle kalbini bağlayan mürid “Ey iman edenler, Allahu Teâlâ’dan korkun ve sadıklarla beraber olun (Tevbe, 119)” ayet-i kerimesinde emredilen şekliyle onların meclislerinde sanki onlarla beraber, yüz yüze ve diz dizeymiş gibi hisseder. Bu manevi bağlantıyı kuran sâlik, rabıtasını gerçekleştirdiği zaman, rabıta edilen ile rabıta eden arasında bir sevgi meydana gelir. Cenâb-ı Hakk’a vuslat konusunda onlardan himmet ve yardım talep eder. Böylelikle günahlardan, kötülüklerden, Allah’ın yasak ettiklerinden uzak durmaya gayret eder.M.U)

Şeyhte fenâ olmanın ne demek olduğunu nisbi olarak da olsa idrak ettikten sonra,konulara her zaman farklı ve pozitivist olarak yaklaşan,verdiği misaller ile şeksiz ikna eden ve cerh edilmez delilleriyle mûterizleri susturan asrımızın müçtehidi ve bedi'si olan Bedi'üz-zaman hazretlerinin,fenâfişşeyh hususunda yapmış olduğu isabetli tesbitleri,bizzat yaşadığı bir hatırasını naklederek bizlere ifade ettiği ,konunun farklı bir boyutunu görebilmek amacıyla burada nakletmek istiyorum.

[Risale-i Nur talebelerinden bir kısım kardeşlerimin, benim haddimin çok fevkinde hüsnü zanlarını ve ifratlarını tadil etmek için ihtar edilen bir muhaveredir.]
Bundan kırk elli sene evvel, büyük kardeşim Molla Abdullah (rahmetullahi aleyh) ile bir muhaveremi hikâye ediyorum.
O merhum kardeşim, evliya-i azimeden olan Hazret-i Ziyaeddin'nin (k.s.) has müridi idi. Ehl-i tarikatça, mürşidinin hakkında müfritane muhabbet ve hüsnüzan etse de makbul gördükleri için, o merhum kardeşim dedi ki:
"Hazret-i Ziyaeddin bütün ulûmu biliyor. Kâinatta, kutb-u âzam gibi herşeye ıttılâı var." Beni onunla raptetmek için çok harika makamlarını beyan etti.
Ben de o kardeşime dedim ki: "Sen mübalâğa ediyorsun. Ben onu görsem, çok meselelerde ilzam edebilirim. Hem sen benim kadar onu hakikî sevmiyorsun. Çünkü kâinattaki ulûmları bilir bir kutb-u âzam suretinde tahayyül ettiğin bir Ziyaeddin'i seversin. Yani o ünvanla bağlısın, muhabbet edersin.
Eğer perde-i gayb açılsa, hakikati görünse, senin muhabbetin ya zâil olur veyahut dörtten birisine iner. Fakat ben, o zât-ı mübâreki senin gibi pek ciddi severim, takdir ederim. Çünkü, Sünnet-i Seniye dairesinde, hakikat mesleğinde, ehl-i imana halis ve tesirli ve ehemmiyetli bir rehberdir. Şahsî makamı ne olursa olsun, bu hizmeti için ruhumu ona feda ederim. Perde açılsa ve hakikî makamı görünse, değil geri çekilmek, vazgeçmek, muhabbette noksan olmak, bilâkis daha ziyade hürmet ve takdirle bağlanacağım. Demek ben hakikî bir Ziyaeddin'i, sen de hayalî bir Ziyaeddin'i seversin."
Haşiye
Benim o kardeşim insaflı ve müdakkik bir âlim olduğu için, benim nokta-i nazarımı kabul edip takdir etti.
Ey Risale-i Nur'un kıymettar talebeleri ve benden daha bahtiyar ve fedakar kardeşlerim,
Şahsiyetim itibarıyla sizin ziyade hüsnü zannınız belki size zarar vermez; fakat sizin gibi hakikatbin zatlar vazifeye, hizmete bakıp, o noktada bakmalısınız. Perde açılsa, benim baştan aşağıya kadar kusuratla âlûde mahiyetim görünse, bana acıyacaksınız. Sizi kardeşliğimden kaçırmamak, pişman etmemek için şahsiyetime karşı haddimin pek fevkinde tasavvur ettiğiniz makamlara irtibatınızı bağlamayınız.
Ben size nispeten kardeşim; mürşidlik haddim değil. Üstad da değilim, belki ders arkadaşıyım. Ben sizin, kusuratıma karşı şefkatkârâne dua ve himmetlerinize muhtacım. Benden himmet beklemeniz değil, bana himmet etmenize istihkakım var.
Cenab-ı Hakkın ihsan ve keremiyle sizlerle gayet kudsi ve gayet ehemmiyetli ve gayet kıymettar ve her ehl-i imana menfaatli bir hizmette taksimü'l-mesâi kaidesiyle iştirak etmişiz. Tesanüdümüzden hâsıl olan bir şahs-ı manevinin fevkalade ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir.
Hem madem bu zamanda herşeyin fevkinde hizmet-i imaniye en ehemmiyetli bir vazifedir. Hem kemiyet ise, keyfiyete nispeten ehemmiyeti azdır. Hem muvakkat ve mütehavvil siyaset âlemleri ebedî, daimi, sabit hidemat-ı imaniyeye nispeten ehemmiyetsizdir, mikyas olamaz, medar da olamaz. Risale-i Nur'un talimatı dairesinde ve bizlere bahşettiği hizmet noktasında feyizli makamlara kanaat etmeliyiz. Haddinden fazla fevkalade hüsnüzan ve müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalade sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlas lazımdır. Onda terakki etmeliyiz.

Kardeşiniz Said Nursî
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst