Fedheddin Mahsum R.A.

Mukeka

Düzenleyici
Moderator
Özel Üye
Fetheddin Mahsum Özbek Türklerinden olup, 1923 yılında Namengan'da doğdu. Aslen Tacikistan'ın Düşembe şehrinden olan babası Nur Muhammed Kâri ile Sovyet rejiminden kaçarak 1933 yılında Hoten'e gelip yerleşti.
Fetheddin Mahsum
Fetheddin Mahsum Özbek Türklerinden olup, 1923 yılında Namengan'da doğdu. Aslen Tacikistan'ın Düşembe şehrinden olan babası Nur Muhammed Kari ile Sovyet rejiminden kaçarak 1933 yılında Hoten'e gelip yerleşti.

Fetheddin Mahsum küçük yaşta yetim kaldığı için büyükannesi İşanayım'ın yanında büyümüştür. Hoten Darülitam'ı (yetimler okulu) bitirdikten sonra 1946 yılında Veteriner Meslek Okulundan diploma aldı. 1948 yılının sonuna kadar mesleğinde çalıştı. Ocak 1949 senesinde Urümçi'ye gelip orada bir süre "Tamirai Nezareti"nde çalıştı.

Fetheddin Mahsum, yılmaz ve ateşli bir vatanperverdi. Onun bu özelliğini yazdığı makalelerinde ve ulusal duyguları işleyen Coşku dolu şiirlerinde görmekleyiz. Ben bu yazım da onun hatırımda kaldığı şiirlerinden bazılarını sunacağım.

1949 yılının Eylül ayında Çin Komünist askerleri Doğu Türkistan'a girdikten sonra, Mehmet Emin Buğra, İsa Yusuf Alptekin Bey'in kafilesiyle yola çıkmışsa da bazı nedenlerle hududu geçemeyip, Hoten'e geri dönmüştü. 1950 senesinde tutuklanıp, 1953 senesine kadar merkez nahiyesinde göz hapsinde bulundurularak veteriner ocağında çalıştırıldı. Burada çalıştırılırken bazı aydın kişilerle tanıştı. Tanıştığı aydınlarla birleşip bazı işler yapmak için fikir alışverişinde bulundu.

Yarkent'e yapağı bir yolculuğunda Kara-kaşlı tarikat şeyhi Abdulhamid Damolla İle tanışır. Abdulhamid Damolla Doğu Türkistan'ın güneyindeki şehirlerde bulunan itibarlı bir şeyh olup, 1945 yılında müritlerinin sayısının 40 bin civarında olduğu söylenmektedir. Abdulhamid Damolla'nın müritlerine dayanarak Fetheddin Mahsum "Teşkil-i Necat" isimli gizli bir teşkilat kurar. Bu teşkilatın başkanlığını Abdulhamid Damolla, başkan yardımcılığını Fetheddin Mahsum üstlenir. Halifeleri kanalıyla müritleri teşkilatlandırır.

Teşkilatın gayesi şudur: Müritleri başta olmak üzere halkı silahlı mücadeleye hazırlayıp, Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti kurmaktı. Bu gayeye ulaşabilmek için bölgelerde küçük teşkilat üniteleri kurup, bu üniteler vasıtasıyla kongreler düzenlendi. Ayrıca teksir yoluyla "Şura" isimli bir dergi çıkardı. Bu dergide Şark Türkistan İslam Cumhuriyeti Anayasası" " Gençlere Çağrı", Birleşmiş Milletlere Arz gibi yayınlar neşredildi. Teşkilat üyelerine ay yıldızlı bayrak dağıtıldı (4).

Fetheddin Mahsum, ayaklanma başarısızlığı uğradıktan sonra ancak iki yıl gizlenebildi. Sonunda yakalandı, l Mayıs 1959'da hükumet Hoten'in büyük meydanına mecburi seyirci topladı. Fetheddin Mahsum'a söz hakkı vermeden orada bulunan hakim ölüm karan verdi ve aynı anda Fetheddin Mahsum kurşuna dizilerek şehid edil di.

O gün bu acı olaya şahit olanlar, bu dehşetli hadiseyi hiç unutamadılar. Fetheddin Mahsum başı açık, üstüne geçirilen beyaz elbise ile arkasından bağlı olarak meydana getirildi. Fetheddin Mahsum başını dik tutup, etrafa acı bir tebessüm ile bakmaktaydı. Çehresinde hiç bir korku alameti görülmüyordu. Onu meydana getiren Çinli askerleri sık sık Fetheddin Mahsum'un başını zorla öne eğdirdiyse de başından Çin askerlerinin darbesi kalkınca gene başını dik tutuyordu. Fetheddin Mahsum meydana gelirken, onu gören halk Fetheddin Mahsum'u dudağını ısırarak yürür gibi gördü. Fetheddin Mahsum'un şahadetinden 33 yıl geçtikten sonra bu makaleyi yazarken Çin cellatlarının Fetheddin Mahsum'un dilini telle dudağına bağlamış olduğunu öğrenmiş oldum.

Söylendiğine göre Fetheddin Mahsum'un halkın önünde herhangi bir şey söylemesini ve slogan atmasını önlemek için bu çareye başvurmuşlar. Çünkü, Fetheddin Mahsum, o geceki sorgulama sırasında durmadan "Allahü Ekber", "Yaşasın Şarki Türkistan" ve "Kahrolsun Zalim Çinliler" diye bağırmış.

Fetheddin Mahsum'un 35 senelik ömrü çeşitli zorluk ve işkencelerle geçti. Babası Stalinci Sın Si şey tarafından öldürüldü. Fetheddin Mahsum'un çocukluğu, gençliği hep yoksulluklar içinde geçti, ömrünün büyük bir kısmı milliyetçi Çin ve Kızıl Çinlilerin zindanlarında geçti. Doğu Türkistan halkının aydın ve vatanperver oğlu, Özbek yiğidi Fetheddin Mahsum milletimizin kalbinde ebediyen yaşayacaktır.

FETHETDİN MAKSUM'UN ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER:

AÇILMAZ MI? Dünyadın ötermen mu bir şad bolalmastın

Daim tökülüp yerge bir yolu tolalmastın

Gam hardukidin azat bir tenmu alalmastın

Derdimni sınğırmek üçün içimge salalmastın



Könglim bu çiçek güller, külgende çiçilmaz mu?

Ermani tola dil hem, bir merre açılmaz mu? El külgini dek menmu, külmekni heves kildim

Köngnümde tilep şiirin bir netçe nefes kildim





Bahsi şu bölüp özni sonğ demde kafes kildim

Bendimni açay dep ah urgansın tes kildim. Könglim bu çiçek güller, külgende çiçilmaz mu?

Yıldızlı cerahatler hasrette tişilmez mu?
Dünyadiki devzehtin canlık çikişim bar mu?
Zindan da eda kılsam ikinci başım bar mu?
Yardimçi tügel, halım tingşarga kişim bar mu? Könglim bu çiçek güller, külgende çiçilmaz mu?
Ermani toladi hem, bİr merre açılmaz mu? Her köz açışım birle otlarda yanar öpkem
Her lahzade bu millet baştın keçirür matem
Düşmenge oyunhana bolmakta eziz ölkem
Bu fecih menzerege kandağ çıdasun adam



Şehid Fetheddin ve Hoten Atçüy Ayaklanması

15 Kasım 1955'de Abdulhamid Damollam ve Fetheddin Mahsum önderliğinde Çin Komünist hakimiyetine karşı silahlı ayaklanma yapıldı. Bu ayaklanma komünist Çinlilerin Doğu Türkistan'ı İşgal etmesinin 6. senesine rastlar.

Bu 6 yıl içersinde Çinli'ler tüm dehşetiyle halkı çeşitli yollarla baskı altına alıp "Kira bedelini azaltmak, zorbalara karşı koymak, Çin hakimiyetim sağlamlaştırmak, toprak reformu, komünist devrimine karşı olan unsurları yok etmek ve üçe karşı hareket" gibi kampanyalarla Doğu Türkistan halkını ezerek, baskı altında tutmaya başlamışlardı.

Bu baskıların başında karşı devrimci diye yakaladıkları kişileri, zorla ellerini bağlayıp, sokakları dolaştırdıktan sonra, meydana zorla topladıkları kalabalığın önüne getirip sorguladıktan sonra hemen kalabalığın önünde kurşuna diziyorlardı. Bu gibi katliamlarla halkımızı korkutup, etrafa dehşet saçmakla idiler. Bu ve benzeri zulümler karşısında halkımız çaresizlik İçinde kalmıştı, istilacılar ise yaptıklarından gurur duyuyorlardı, Burhan Şehidi, Urümçi Radyosu'nda yaptığı konuşmasında "Çin Komünist Partisi ve ordusunun gücüyle karşı devrimciler yakalanıp öldürüldü, bir kısmı hapse atıldı. Bu gibi tedbirler sayesinde yurtta asayiş sağlandı." diyordu (1).

İşte böyle bir vaziyette kendilerini çok güvenlikte hisseden Hoten'deki Çin Komünist güçleri bir gece yarısı aniden patlayan el bombalarının gürültüsüyle sıçrayıp uyandılar. Ertesi sabah 15 Kasım 1955'de Hoten halkı şehirde ilan edilen sıkıyönetimden sonra Atçüy ayaklanmasını öğrenmiş oldular, Hoten, Çin Komünist askerleri tarafından kuşatıldı. Çin askerleri evleri basarak, önlerine çıkanları yakalıyorlardı. Hoten garnizonu ile Şorvağ köprüsü civarında çarpışan mücahitler yenilmişlerdi.

Bu ayaklanmanın kısaca özeti şudur: Aralık 1954'de Hoten'in Atçüy kentinde Niyaz Beğ Hacı'nın evinde Karakaşlı Abdulhamid Damollam ve Fetheddin Mahsum'un önderliğinde kurulan "Teşkil-i Necat" Partisi'nin toplantısı yapıldı. Bu toplantıda 15 Kasım 1955'de ayaklanma kararı alınmıştı. Bu karar gereğince Fetheddin Mahsum öncülüğünde bir bölük mücahitler Atçüy'deki "Emgek Bilen Özgertiş" hapishanesine baskın yaparak muhafızların silahlarını aldılar. Hoten kalesindeki garnizona hücum ederek şehri ele geçirmeyi planlamışlardı.

Planın birinci kısmı gerçekleşti. Yani muhafızların yedisi öldürüldü, silahlarına el kondu. Fakat mahkumlar içerisinde ömür boyu hapse mahkum olan Vang isimli milliyetçi Çin albayı mücahitlere katılıp arabayı sürmede yardımcı olmak ister ve mücahitleri alıp yola çıkar. Zaten Çinli olduğu için Türk düşmanlığı damarı kabarır, mücahitlere oyun oynayıp, arabayı son hızla sürüp, askeri kışlanın yanına geldiğinde korna çalmaya başlar. Kışladaki askerler mücahitlere saldırırlar. Durumu kavrayan mücahitler dağılır.

Aynı gece telgrafhane, polis idaresi ve Yurungkaş köprüsünü kuşatmakta olan mücahitler de yenilgiye uğradı. Fetheddin Mahsum ve başka Mücahit liderleri halk arasında gizlenirler. Meydana gelen bu ayaklanma Çin komünistlerinin Doğu Türkistan'ı işgal ettikten sonra yapılan silahlı ayaklanmanın birincisiydi. Hoten halkının böyle bir ayaklanma yapacağı Çinlilerin hayallerine dahi gelmiyordu. Ayaklanma neticesiz sona ermesine rağmen, bunun tesir ve yankılan yıllarca devam etmiştir. Zulüm ve kızıl terör yüzünden ümitsizliğe düşen halkımızın gözü açılıp Çin hakimiyetine karşı gizli ve açık karşı koyma hareketi devam etmeye başladı. (Bu konuya sırası geldiğinde değineceğiz.) Bu hadise Çinlileri büyük endişelere düşürmüş olacak ki, Merkezi Hükumet, Eyalet Hükumeti, Çin Haber Alma Teşkilatı ve Parti Merkezi'nden soruşturma ekipleri peyderpey. Hoten 'e gelip olayı büyük bir titizlik ve tedirginlik içerisinde soruşturup araştırmaya başladılar. Bu soruşturma işi yıllarca sürdü. Sonuçta yeni siyasi müeyyideler kondu.

On sene müddetle Hoten'den yüksek okula alınacak öğrencilerin sayısını asgariye indirdiler. Hoten'e yeni yapılacak fabrika ve diğer iş sahaları on yıl müddetle donduruldu. Hoten vilayetinden diğer vilayetlere gidiş gelişler kısıtlandı. Acil durumlarda Hoten'den başka şehirlere gidecek olanlara resmi dairelerden izin kağıdı alma mecburiyeti koydular.

Ayaklanma akamete uğradıktan sonra bu mücadelenin öncüleri halkın içine karışıp gizlenmişlerdi. Çin yöneticileri ivedilikle bu ayaklanmaya katılanları yakalayıp, ikinci bir Atçüy olayının meydana gelmemesi için geniş çapta tutuklama yapma kararı almışlardı. Aynı zamanda halk arasına şöyle bir söylenti yayılmıştı: "Atçüy ayaklanmasını yapan liderler Karanlıkdağ (Hindistan hududunda) da Mehmed Emin Hazret'in (Buğra) askerleriyle birleşmişler, yakında Hoten'i ele geçireceklermiş, ayaklanma liderleri Çin kuvvetlerince ku şalı liri arsa gözden kayıp oluyormuş veya kuş olup uçup gidiyorlarmış." gibi rivayetler etrafa yayılıyordu.

Hükumet yetkilileri bu söylentilerin esassız olduğunu bildiği halde bu söylentileri bahane ederek Hoten başta olmak üzere tüm Doğu Türkistan'da genel bir tutuklamaya giriştiler. 1956-59 yılları arası devam eden bu tutuklamayı "Halkı aydınlatma ve olayları açıklama" sloganı altında büyük bir çapta yürüttüler. Tutuklananlardan büyük bir kısmı din adamları, tüccarlar ve aydınlardan oluşuyordu. Bu tutukluları "Öğretim Kursları" ismini ver dikleri kamplarda toplayıp onları ruhen ve cismen işkence altında ezdiler. Bunları birbirleriyle karşı karşıya getirip, içlerinden vicdansız kişileri bulup çıkararak bunlara "Aktıplar" ismini verip, milliyetçilere saldırttılar; yalan ve iftiralarını desteklediler. Bu tür kişiler vasıtasıyla gizlenmiş olan mücahit liderlerini yakalama yollarını buldular.

Örneğin bu öğretim kurslarında bulunan ve 1949'da hacı olup dönen Yop Yurungkaşlı Ruzi Molla'yı ortaya çıkarıp şöyle bir yalan söylettiler: "Ben Mehmet Emin Hazret (Buğra) ile Çongtaşta (2) karşılaştığımda kişi bana biz yakında döneceğiz, Hoten'e vardığımızda akrabalarımdan olan Abdülkerim Hacim ile bağlantı kurup bizden haber bekleyin" demişti diye tamamen yalan bir hikaye uydurmuştu (3). Bu yalanlara dayanıp Hoten ve Karkaş'ta Mehmet Emin Hazret'in bazı yakın akraba ve muhitleriyle 1933'de cereyan etmiş olan Hoten ayaklanmasına iştirak eden kişilerin hepsini tutukladılar.

Bunları akıl almaz işkencelerle eziyet edip, şu şekilde söyletmek istediler: "Atçüy ayaklanması dışardan Mehmet Emin Hazret'in direktifleriyle olmuştur" Bunda muvaffak olamadılar. Fakat bu tutuklular içerisinde Mehmet Emin Hazret'in amcaoğlu olan Abdülkerim Hacı'yı sorgu sırasında elinden asıp döverek şehit elliler. Turdu Muhammed Ahun bilinmeyen bir sebepten hapishanede öldü. Abdülnebi Kari Hacını, Haşur Niyaz Ahunum, Muttellip Ahun Damolla ve Ruzi Met Ahunum ve başkaları sorgu sırasındaki eziyetlere dayanamayıp ölmüşlerdir.

Bu "Öğretim" sırasında bazı hainlerin bilgi vermesiyle Fetheddin Mahsum başta olmak üzere bazı kişilerin iki sene müddetle gizlendiği Tosalla köyünden 10 Şubat 1957'de yakalayıp, l Mayıs 1958 tarihinde Fetheddin Mahsum'u şehid ettiler. Abdulhamid Damollam başla olmak üzere bazı mücahitleri 4 yıl sonra Karakaş kazasının Yava isimli yöresinde gizlendikleri yerden yakalayıp Nisan 1959'da şehid ettiler. Hoten Atçüy ayaklanması çok kanlı ve zalimane bir şekilde bastırıldıktan soma Çin Komünist kuvvetleri, Hoten halkı, genelde tüm Doğu Türkistan halkı arlık ayaklanma yapamaz düşüncesinde idiler. Lakin Atçüy ayaklanması başarısızlıkla neticelendikten sonra da bu iş bitmedi.

Hoten halkı zulme ve din düşmanlarına karşı devamlı ayaklanmada bulundular. Örneğin 11957 senesinde Hoten'in Henarık yöresinde köylüler Hatice Han isimli bir bayanın öncülüğünde ayaklandılar. Bu ayaklanmayı bastırmak için gelen askerlerden yedisini Kukla Mola'dan Naşir Haci'yi sopalarla dövüp öldürdüler. Ocak 1958'de Hoten'in Tevekkül yöresinde Baki Damolla ve Semet Damolla Öncülüğünde çiticiler ayaklanıp, Tarım vadisindeki "Harbiye Çiftliği"ndeki görevli silahlı 20 Çin askerini öldürdüler. Bu çarpışmada 200 mücahit şehid olmuştur.

Nisan 1962'de Karkas kazasında Tursun Hafız önderliğinde oluşturulan "Şarki Türkistan Partizanları" isimli teşkilat üyeleri faaliyete geçmeden yakalandılar. Bunlardan başka yalnız Hoten'de kurulan gizli teşkilatların sayısı 5 olup, bunlar kuruluş aşamasında dağıtılmıştır. Bunların içinde geniş çapla üyesi olanı ise "Şarki Türkistan Uçkun Teşkilatı" idi.

1) Burhan Şehidi'nin l Ekim 1952 günü Urümçi'de yaptığı radyo konuşması. Aynı günkü "Şincang Ribao" gazetesine bakınız. 2) Çonytaş: Doğu Türkistan'ı Hindistan'a bağlayan bir yer adı. 3) Hoten'de Uygurca olarak basılan "Hoten Gazetesi" nin 9 Ekim 1956 sayısında basılan "Bir İnkılapçının Başkılışi" isimli haber makalesine bakınız. 4) Bunlar 1960 senesi Hoten'de açılan "Karşı devrimcileri yok ediş" sergisinde sergilenmiştir. ŞARKİ TÜRKİSTAN AVAZI

Farklı Bir kaynaktan
O şehidin dili, tekbir getiremesin diye dikilmiş
Emsâlsizcesine şehâdete yürüyüşün ve tasavvufun zalime direnişte tesirini gösteren ismidir Türkistan'da o: Fetheddin Mahsum

Müslümanların idarede dünyada çöküşünden sonra Müslümanlar arasındaki bağ da çöktü. Bugün, bunca teknolojiye rağmen Osmanlı Devleti'nin son demlerindeki aşk, vecd coşkusunun ve fikirde birliğin olmadığı aşikar. Hilâfet vardı tabii o zamanlar. Müslüman birliğinin dağılmasından sonra, gelişen teknoloji ile eli daha fazla Müslüman kanına batan küfür milleti, vatan müdafii mücahidler tarafından fevkaladelikler ile karşılanmışlardı. Daha evvelden Kuzey Kafkasya'da Şeyh Şâmil, Cezayir'de Abdulkadir Cezairi, Doğu Türkistan'da Yakup Bey,.. Sonraları Libya'da Ömer Muhtar, Filistin'de İzzeddin El-Kassam, Batı Türkistan'da Şir Muhammed Beg ve Korbaşılar Harekâtı, Doğu Türkistan'da Osman Batur Han... Şehidlerimiz, sembol isimler olarak mücâhedelerini tarihe kazıdılar.

Yirminci asırda iki kutba doğru varan ve "Soğuk Savaş" diye adlandırılacak dünya siyâsî ortamı ve coğrafya uzaklıkları ile beraber bu devirde nice kahramanın daha işgâlcilere karşı ecdadlarına eş, şanlı birer kavga yürüttüklerini yavaş yavaş öğreniyoruz. Bunda internetin faidesi bu yazıda da görüleceği üzere büyük.

Fetheddin Mahsum kimdir?

Fetheddin Mahsum aslen, Duşanbeli (bugün Tacikistan'da) bir babanın oğlu olarak Namangan'da (bugün Özbekistan'da) 1923 yılında dünyaya gelmiş Özbek Türkleri'ndendir. 10 yaşında iken babası Nur Muhammed Kâri ile Sovyet Ruslar'ın zulmünden dolayı Doğu Türkistan şehirlerinden olan Hoten'e hicret etmişler. Sovyet Ruslar'dan kaçan babası Nur Muhammed Kâri, komünist Rusların yardakçısı olan işgâlci Çinli yönetici Şin-Şı-Sey tarafından katledilmiş. Babaannesi İşanayım'ın yanında büyüyen Fetheddin Mahsum, önce Darülhitam'ı (yetim okulu) sonra Veternerlik Yüksek Okulu'nu okumuş ve iki yıl mesleğini icrâ etmiş
fethiddin-masum.jpg
.

Kumul şehrinden Doğu Türkistan'ı işgâle başlayan Kızıl Çin Ordusu'na karşı askerî kuvvet olmadığından savaşamayan başta Mehmed Emin Buğra, İsa Yusuf Alptekin gibi devlet adamları ve münevverler olmak üzere bir kâfile, Hindistan'a hicret kararı almıştı. Sene 1949. Fakat Hindistan tarafından çıkarılan çeşitli engellerden dolayı geri dönmek zorunda kalan bu kişiler arasında Fetheddin Mahsum da vardır. Fetheddin Mahsum tekrar Hoten şehrine döner. 1950 yılında tutuklanır, 1953 yılına kadar gözetim altında veterinerlik yapar. Bu sırada münevver kişilerle tanışır. Ve onlarla hürriyet için neler yapılabileceği hususunda istişarelerde bulunur.

Şeyh Abdülhamid Nakşibendî ve Teşkilât-ı Necat ile mücâhede başlıyor

Bu mücâdele azmi ile dolu iken Doğu Türkistan'ın güneyindeki Yarkent şehrine bir seyahatinde Nakşibendî Şeyhi Abdülhamid Damolla ile tanışması mücadelesindeki dönüm noktalarından birisidir. 40 bin civârında müridi olan Şeyh ile beraber Teşkilât-ı Necat adıyla örgütlenirler. Teşkilât hücre yapılanması şeklinde kurulur ve gâyesi, 1933'de kurulmuş fakat yıkılmış olan "Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti"ni yeniden inşâ etmektir. Silâhlı direniş ile neticeyi alacağına inanan Teşkilât, aynı zamanda matbu eserlerle halka ve mektuplarla da yurtdışındaki makamlara ulaşmaya gayret ediyordu. Ve hatta "Şûra" isimli teksirle çoğaltılan bir mecmuadan İslâm Cumhuriyeti'nin anayasası ilân edilmişti.

Ayaklanma tarihi 15 Kasım 1955 olarak seçilmişti. 14 Kasım gecesinde Fetheddin Mahsum reisliğinde mücâhidler bir karakolu basıp esirleri kurtarır. Bu mahpusluklar arasında komünist karşıtı bir Çinli albay da vardır. Harekete katılmak ister ve şoför olarak kabul görülür. Ertesi gün Hoten Kalesi'ndeki garnizona saldırılacak, polis binası, telgrafhane ve köprüler ele geçirilerek topyekûn ayaklanma başlayacaktı. Ele geçirilen silahlar ve araçlarla garnizon önüne varılırken Çinli albay kornaya basarak işgâlcileri uyarır. Bu fâciânın başlangıcı olacaktır. Garnizon uyanınca mücâhidler dağılmak zorunda kalır. Diğer bölgelerdeki mücâhidlerden de mağlubiyet haberleri gelir. Fetheddin Mahsum, Şeyh Abdülhamid ve diğer reisler halk arasına saklanmak zorunda kalırlar. Ayaklanma başarısız olur.

İşgâlin 6. yılında onca ezmesine ve korkutmasına rağmen hiç beklenmedik bir ânda bu çeşit ayaklanma ile karşılaşan işgâlciler paniğe kapılırlar ve Müslüman halka etmedik zulüm bırakmazlar. Bu zulümler nihâyetinde 2 yıl sonra Fetheddin Mahsum, 4 yıl sonrada Şeyh Abdülhamid ele geçirilerek şehid edilirler.

Ve emsâlsiz şehâdeti

10 Şubat 1957'de yakalanan Fetheddin Mahsum'un l Mayıs 1958'deki şehâdetini, Mustafa Kutlu’dan öğrendiğimize göre Fetheddin Mahsum kendisini kollarından tutup meydana getiren Çinli askerlerin başını sürekli yere eğik tutma çabalarına ragmen meydana başı dik geldi. Çin cellatları dilini tellerle dudağına diktiklerinden slogan atmadı ve bir şey söylemedi.

Söylendiğine göre Fetheddin Mahsum'un halkın önünde herhangi bir şey söylemesini ve slogan atmasını önlemek için bu çareye başvurmuşlar. Çünkü, Fetheddin Mahsum, o geceki sorgulama sırasında durmadan "Allahü Ekber", "Yaşasın Şarki Türkistan" ve "Kahrolsun Zalim Çinliler" diye bağırmış.

Şehid Fetheddin Mahsum, bir şiirinde şöyle demiş:

Açılmaz mı?

"Her köz açışım birle otlarda yanar öpkem

Her lahzade bu millet baştın keçirür matem

Düşmenge oyunhana bolmakta eziz ölkem

Bu fecih menzerege kandağ çıdasun adam"

Şeyh Abdülhamid Nakşibendî ve Fetheddin Mahsum riyâsetinde gerçekleşen bu kıyâm Doğu Türkistan'da büyük bir umud ışığı olarak yanmış ve istikbâl için yol göstermiştir. Temmuz 2011'de yine Hotenli mücâhidler bir karakolu ele geçirmiş ve şehid olana dek savaşmışlardı. Şehidlerimizi rahmetle anıyoruz.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst