Evlerin Şimdiki Kâbesi :T√

!!_serp!L_!!

Deneyimli Üye
Kademeli
Bizim kültürümüzde kıble büyük yer tutar. Kıble yön ve yöneliş, cihet demektir. Mü'minin kıblesi Beytullah'tır. Kıble bizim hayatımıza işlemişti. Evler inşa edilirken, kıble temel alınarak inşa edilirdi. Mutlaka kıble göz önünde bulundurulur ve evin şekli şemaili kıbleye göre ayarlanırdı. Dikkat edin, Anadolu'muzdaki birçok yerleşim yeri adeta namazda safa durmuş gibi kıble cihetine doğru sıralanmıştır. Yani bizim şehir kültürümüzün ruhunda cami vardır ve bu camilerin yönü de kıbledir.

Evler kıbleye doğru inşa edilir de, evlerin içi kıbleye göre tasarlanmaz mı? Her şeyiyle evler adeta ''namazdaymış'' gibi kıbleye yönlendirilirdi. Mesela ''Sedirler ne tarafa konulacak?'' Öyle konulmalı ki, oturanın sırtı asla kıbleye karşı gelmemeliydi. Onun için koltuklar kanepeler hep kıbleye göre ayarlanır. Ev içerisinde sadece insanların yüzü ve yönü değil; eşyaların da yüzü ve yönü kıbleye çevrilirdi. Evlerin içerisi sürekli ibadete hazır tutulur ve her an mescid olarak kullanılmaya hazır düşünülürdü.

Eskiden mi demem gerekiyor, bilmem ama büyüklerimiz ev içerisinde oturunca mutlaka kıbleye karşı oturur, asla kıbleye karşı ayak uzatmaz, kıbleye büyük bir tazim ve hürmet gösterirlerdi. Kıbleye karşı tükürmezler, abdest ihtiyacını giderirken asla öyle bir saygısızlık yapmazlar, yapanlara da pek iyi gözle bakmazlardı. Yatıp uyuyacakları zaman yüzleri veya baş tarafları kıbleye gelecek şekilde yatar uyurlardı. Namazda yönelip ibadet ettikleri Beytullah'a asla namaz dışında saygısızlık yapmazlar, hürmette kusur etmezlerdi. Kâbe sevgisi, kıble sevgisi onların tavır ve davranışlarında görülürdü.

Kıble, mü'minin hayat yönüdür. Yapıp ettiklerini kıble eksenli yapar. Düşündüklerini kıble eksenli düşünür. Mü'minin gönlü de, yüzü de kıbleye dönüktür. Kıble, mü'minin doğumundan ölümüne yüzünü döndüğü ve yüzüyle birlikte kişiliğini şekillendirdiği, oradan aldığı ruhla bir şeyler yapabildiği feyz kaynağıdır.

Ne olduysa ''evlerin yeni kâbesi'' çıktıktan sonra oldu. Eskiden gördüğümüz birçok şey değişti. Artık evlerin iç tasarımı ''yeni kâbeye'' göre yapılıyor. Beytullah arka planda kaldı. Koltuk ve kanepeler ona göre ayarlandığından, oturmalar da ona göre şekil alıyor. Kimsenin aklına artık, ''Sırtım kıbleye geldi, böyle oturmamalıyım.'' gibi düşünceler gelmiyor. Yüzler ''yeni kıbleye'' dönüyor. Sırtlar ise Beytullah'a.. Çocuklar bu ''yeni kıbleye'' göre yetiştiriliyor, eğitiliyor. Yatana kadar, huzuruna ailecek yüz dönülüyor. Örnek şahsiyetler oradan alınıyor. Yavrularımız oradan şekilleniyor. Günlük hayatta konuştuğumuz birçok şey oradan dile getiriliyor. Evlerde, ''Kumandaya sen hâkim olacaksın, ben hâkim olacağım.'' tartışmaları yapılıyor. ''Hocam, babam ona bakarken yanında konuşamıyoruz, geliyor yorgun yorgun onun başında kalıyor, sonra uyuyup gidiyor.'' diyor öğrencilerimiz. Bu kıble aile ortamını bombardıman etti. Anne ve babaları çocuklarından kopardı. Evlerdeki ''sohbet ortamını'' yok etti. Artık çocuklarımıza bizler değil, ''yeni kâbe''dekiler sohbet yapıyor. Onların tekeline terk ettik geleceğimizi.. Onlar evlerin başkösesinde kıble yerinde sohbet makamındalar.

Evlerimizde artık Kur'an, hadis sohbetleri yok. Büyüklerin küçüklere anlattıkları öğüt, verdikleri o güzel sohbet ortamları yok. Hasbihal etmek, dertleşmek yok. Hayat damarlarımızı kurutuyor bu nesne bizim.

Evet, anladınız bahsettiğim ''yeni kâbe''yi. Bu yeni kâbe, elbette ki televizyon. Zararları saymakla bitmeyen televizyon... Kontrol edemediğimiz ve bizi kontrol eden televizyon. Peki, sorum şu: Sizin evin kıblesi, kâbesi neresi?
Şimdi bunları yazarken hemen televizyona karşı olup olmama gibi bir şey sorulabilir. Teknolojiye karşı çıkmak akıl kârı değil. Lakin önemli olan, teknolojiyi hayra veya şerre vasıta yapmaktır..Teknolojinin, bugün hayatı kolaylaştırmak adına ürettiği her ürün dahildir buna.. Eğer ki o bizim hayatımıza hükmediyorsa, hayatımızı o şekillendiriyorsa, şerre kaydırıp insanlarla iletişimimizi, EN ÖNEMLİSİ, RABBİMİZLE İLETİŞİMİMİZİ hançerliyorsa burada ters giden bir şeyler var demektir.. Televizyon bıçak gibi bir alettir. Nasıl kullanıldığına bakmamız lazım. Bıçakla ister ekmek keseriz ister kötü şeyler yaparız. Maalesef bu televizyon bıçağı bizim birçok değerimizi kesiyor. Onun yüzünden veya içindekilerin yüzünden birçoklarımız Allah'ın farz kıldığı namazı bile aksatıyoruz. Bunun acı sonuçları olarak günümüz gençliğine, günümüz aile anlayışına ve insanlar arasındaki iletişim kopukluğuna bakmamız yeterli olacaktır.. Tabi bir de, Allah c.c'nin her anından bizi hesaba çekeceği kıymetli bir nimet olan zamanı, ne ile, ne yolda harcadığımıza.. Allah c.c’nin, kullarına bir nevi ‘’hayat programı olarak indirdiği’’ Kur’an’ın programını bırakıp, zehirli mihrakların bizlere reva gördüğü programı, nasıl hayat standardımız ve programımız yaptığımıza da bakmayı unutmayalım..
Sizin evin kıblesi neresi??

SALİH AYDIN

 

!!_serp!L_!!

Deneyimli Üye
Kademeli
0-3 yaş gurubuna etkiler :



0-3 yaş için TV bazı durumlarda ciddi sıkıntıların kaynağı olabilmektedir. Ailelerin sosyoekonomik zorlukları , çalışan annelerin durumu , çocuğun-ilgilenilmesi gereken - ek kardeş durumu , anne babaların kendilerine ait sorunları ,yapılması gereken ev işleri , anne babaların sosyoekonomik zorluklardan dolayı ek işlerde çalışmaları , anne babalardan birinin veya ev içerisindeki bireylerden birinin kronik hastalığı , ailelerin kendi psikososyal ihtiyaçları için zaman ayıramaması , anne babaların kendilerinin psikiyatrik sorunları , istenmyen hamilelik sonucu bebeğin doğmuş olması , çocuğun bedensel bir hastalığının olması ve buna benzer sayacağımız onlarca etken nedeni ile anne ve babalar çocuklarına yeterince zaman ayırmamakta veya ayıramamaktadırlar. Bu nedenlerden dolayı anne babalar isteyerek veya istemeyerek çocuğu ile fazla ilgilinememekte çocuğu ile ilgilenme fiziksel bakım ( karnını doyurma , altını temizleme vb. ) ötesine çok fazla geçememektedir.


Bu dönemde çocukların duygusal doyum sağlaması ve onun ile her bakımdan ilgilenilmesi onun sağlam ve güçlü bir psikolojik yapısının oluşmasına zemin hazırlar. Bu dönem için bebeği okşamak , kucaklamak , onun ile konuşmak , sevildiğini hissettirmek , onun ile oynamak, onun ile birlikte vakit geçirmek , onu gezdirmek, psikomotor ve psikososyal yönünün gelişimine çok büyük katkılarda bulunur. Bebek ile birlikte vakit geçirmek , onun insanlar arası ilişkilere yabancılaşmasını engeller ve ilgilenen bakıcısı vasıtası ile önce karşısındaki bireyi , aile ortamını ve yavaş yavaş sosyal çevresini tanımasına yol açar . Bu bağlanma yolu ile önce anneye karşı bir ilişki gelişir . Bu durum anne karnında başlar ve bebeklik döneminde devam eder. Çocuk bu bakım veren aracılığı ile iletişim geliştirmeye , kendini ifade etmeye , ihtayaçlarını anlatmaya çalışmaya , kısacası sosyal ortamın gereklerini yaparak yanında ve çevresinde bulunan insanlar ile iletişim ve etkileşim içerisine girmeye başlar.


Çocuk sosyal ortamda iletişimin temel esası konuşma olduğu için konuşmayı öğrenmek zorundadır. İnsanlar tarafından sevilmek için onları anlamak onların duygusal uyarılarına cevap vermek zorundadır. Çocuk sosyalleşmek ve iletişimini kurmak için etrafındakilerden özelliklede bakım veren kişiden teşvik almak zorundadır. Bu çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak ( yiyecek , giyecek , temizlik , koruma vb) , onun dertleri ile ilgilenmek , onun ile birlikte vakit geçirmek , onu öpmek , okşamak, konuşmak , oynamak vb gibi yapılan girişimler ile çocuk sevildiğini hissettirerek , onun için , psikososyal gelişim için bir teşvik oluşturmalıdır. Konuşma , etraf ile ilgilenme , sosyal ortamların gereklerini yerine getirme , insanlar ve yaşıtları ile ilgilenme , ihtiyaçlarını insanlara anlatma , insanlara duygusal yakınlık kurma ,cansız varlıklardan çok canlı varlıklar ile ilgilenme gibi bir çok psikososyal faktör çocuklarda bu iletişim ve etkileşim ortamında kendileğinden meydana gelmeye başlar .


Bütün bunlardan bahsetmemizin nedeni , bizim meselemiz ile yakından ilgili olmasından dolayıdır. Çocuk cansız bir varlığın karşısında , duygusal ve sosyal uyarıdan mahrum , sevgiden ve bağlandığı kişiden uzak ,çocuğun konuşmasına , bakışına , gülümsemesine karşılık vermeyen , gönderdiği iletişim ve etkileşim mesajlarına cevap vermeyen, sert , soğuk bir cismin karşısında kaldığında ( ne kadar ses ve görüntü olursa olsun çocuk onları yorumlayacak ve kabul edecek durumda ve psikososyal seviyede değildir ) biraz önce saydığımız sosyalleşme ve bireyselleşme ve kendiliğinden gelişecek olan psikososyal yönlerin hepsi eksik veya yetersiz kalacaktır. Neden küçük çocuklar için bu biraz daha sıkıntılı bir durum ? çünkü çocuğun busosyal ve duygusal eksikliği telafi edeceği arkadaş ve sosyal ortamı , konuşmak veya vakit geçirmek için gideceği ikinci bir ortam ve bunu telafi edebilecek psikomotor ,psikososyal yeterlilik henüz gelişmemiştir ayrıca alternatif bir gelişim ortamı yoktur .TV karşısında 0-3 yaş arasında aşırı miktarda kalan (günlük 1-2 saatin üzerinde ) çocuk , ailede ve özellikle de bakım veren kişide eşlik eden yukarıda saydığımız diğer etkenler de varsa , sosyal gelişim (duygusal etkileşim ve karşılık verme, sosyal ortamlara uyum , insanlar ile ilgilenme , onlara yakınlık gösterme , yaşıtlarına ilgi vb) , ve iletişim ( konuşma , anlamlı jest ve mimikler , heceleme , agulama , ses çıkarma , cümle kurma vb.) için gerekli olan fonksiyonların gelişiminde gecikmeler veya yetersizlikler görülür. Bu duruma yani iletişim ve etkileşim bozukluğuna yol açabilecek diğer nedenlerin olup olmadığı incelenmelidir. Bütün bu nedenlerden dolayı bebekler için sevgi ,duygusal ilgi ve birlikte geçirilecek vakit yerine çocuğun TV karşısında kalması son derece sakıncalıdır.Bu dönemde uzun süre çok aşırı miktarda TV karşısında kalan çocuklarda başka hazırlayıcı nedenler yok ise , başka nedenler de eklenerek bazı psikiyatrik tablolar gelişebilir. Bu tür çocuklarda etrafa karşı ilgisizlik , seslenince bakmama , göz kontağı kurmama , insanlara ve yaşıtlarına ilgisizlik , onlarla duygusal ve sosyal iletişime geçmeme , kendi halinde olmaya çalışma , kendi etrafında dönme , sallanma , aşırı derecede cansız nesneler ile ilgilenme , konuşmama , cümle kurmama , iletişim ve etkileşimde problemler , duygusal olarak karşılık verememe vb. bir çok belirti görülebilir. Bu nedenle ane babaların özellikle bu yaş için TV izleme konusunda sınırlamalar ile birlikte durumu yönlendirmeleri , normal psikomotor ve psikososyal gelişim için uygun olur. Aynı zamanda bu yaş içindeki bir bebek veya küçük çocuk ile hem anne hem babanın , mümkün olduğunca fazla vakit geçirme ,onunla oyun oynama , konuşma , sevdiğini belli etme , duygusal yakınlık gösterme , onun ile gezme , onun fiziksel bakımını ihmal etmeme , onun normal gelişim basamakları konusunda dikkatli olma , onun diğer çocuklar ile etkileşim ve iletişimine zemin hazırlama , sadece onun için belli zamanlar ayırma vb. birçok faaliyeti günlük hayat içerisinde yapmaları uygun olur.

 
Üst