En büyük inkılâb

merkur

KF Ailesinden
Özel Üye
Hz. Ömer (ra) bir orduyu İran’ın fethine yollar.
Ordu, büyük bir İran ordusuyla karşılaşır. İranlı komutan bir elçi taleb eder. Elçi olarak Muğîre bin Şu’be (ra) uygun görülür. Vâli, tercüman vâsıtasıyla Hz. Muğîre’ye (ra) istiskal edici bazı sözler sarf ederek şöyle sorar:
“Siz nesiniz? Siz Arablar, yine açlık ve yokluğa uğradınız da onun için geldi iseniz, size gıdâ yardımı yapalım da dönün!
Siz Arablar, en çok açlık çeken, her çeşit hayırdan en uzak olan kimseler değil misiniz? Ben şu esirlere emrederek sizi oklarla düzene sokmalarını da isteyebilirdim, ama leşlerinizden iğrendiğim için bunu yapmadım.”
Hz. Muğîre (ra) Allah’a hamd ve senâdan sonra şu cevâbı verir:
“Bizim sıfatlarımızla ilgili olarak söylediklerinizde hiçbir hata yapmadınız.
Gerçekten biz öyleydik. Ama Allah, bize Resûlünü (asm) gönderince iş değişti. Doğru, biz Arab kavminden kimseleriz. Daha önce şiddetli sefâletler, dehşetli derbederlikler içindeydik.
Açlıktan derileri ve hurmâ çekirdeklerini emerdik. Giydiklerimiz deri ve kıl, taptıklarımız taş ve ağaçlardı.
Ancak biz bu halde yaşayıp giderken, göklerin ve yerlerin Rabbi olan Allah, aramızdan atasını ve annesini tanıdığımız birisini peygamber olarak yolladı. Rabbimizin elçisi olan Peygamberimiz (asm), bize bir olan Allah’a ibâdet etmenize veya cizye ödemenize kadar sizinle harb etmemizi emretti.
Hem Peygamberimiz (asm) bize, Rabbimizin risâletini bildirdi. Buna göre, bizden kim öldürülürse cennete gidecek, benzeri görülmemiş ni‘metlere kavuşacaktır.
Bu sebeple biz ölümü, sizin hayatı sevdiğinizden daha çok seviyoruz. Sağ kalanlarımız da sizleri esîr alacaktır.”
 
Üst