el-Muksit

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
el-Muksit

imaj%20%2887%29.jpg


el-Muksit, adaletle hükmeden, bütün işlerini uygun ve denk olarak yerli yerinde yapan, mazlumların hakkını zalimlerden alan, her işinde dengeyi kuran demektir.
Â’râf sûresi (7), 29: “De ki: “Rabbim bana adaleti emretti. Her mescidde yüzünüzü O’na doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O’na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi yine O’na döneceksiniz.”
Dünya, “seyretmeyi bilene” bir seyirhane! “İbret almayı bilene” de bir ibrethanedir dostlar. Yaşanan olaylara ibretle bakan her insan, muazzam bir kudretin, adaletle hükmünü yürüttüğünü görür. Sanki yaşanan olaylar, iki-üç nesil sonrasında “hak yerini buldu” dedirtecek şekilde sonlanmaktadır dostlar. Önümüzde en büyük gayb perdesi zaman olduğundan ve yaşamımız içinde vuku bulan pek çok olayın neticesini alamadığımızdan, adaletin seyrini gözlemleyemiyoruz. Ancak, yaşlılarımızdan dinlediğimiz ya da yaşanmış olaylarda, muhteşem bir adalet mekanizmasının yürürlükte olduğunu hisseder ve mânen rahatlarız değil mi?
Evet, mutlak bir mahkemeye doğru yürüyoruz ama daha bu dünyada iken bile, hiçbir suç, neredeyse cezasız kalmamakta, insanlara zulmeden zâlimler, cezalarını bir şekilde, mutlaka çekmektedir.
Yüce Allah Âdil’dir, el-Muksit’tir.
O’nun kudret eli zalimin yakasına er geç yapışır. Allah-ü Teâlâ Hazretleri, İslâm toplumunda adaletin korunmasını ve yeryüzünde islâh ediciler olarak, vazife görülmesini ister, kullarından.
Asr-ı Saadet’te Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya (s.a.s.) meselelerinin halli için gelenler, O’nun en adil kararı vereceklerinden emindi. Çünkü bu insanlar, İslâm’ın, haksızlığa uğrayan insanların haklarını alabildikleri tek nizam olduğunu fark etmişlerdi. Çünkü bu dinin Yüce Peygamberi, “Mazlumun (bed-kötü) duasından sakınınız. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur” (Buhârî, Zekât, 64; Müslim, Îmân, 29; Ebû Dâvûd, Zekât, 4.) buyurmakla, bununla hem zalimin zulmüne engel oluyor, hem mazlumu sabra teşvik ediyor, hem de Mahkeme-i Kübrâ’da tüm haksızlıkların karşılığının alınacağı inancını yerleştiriyordu.
İyâz İbn-i Himâr (ra) “Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim” dedi:
“Cennetlikler üç gruptur. Bunlar: Âdil ve başarılı devlet başkanı; yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yuf¬ka yürekli olan kişi; ailesi kalabalık olduğu halde iffetli, namuslu (haram bir şey isteme¬yen) adamdır.” (Müslim, Cennet, 63.)
Allah (cc) Hazretleri hangi din ve ırka mensup olursa olsun, insanlara zulmü yasaklamıştır dostlar.
Hûd sûresi (11), 85: “Ey kavmim! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin. Halkın mallarını eksik vermeyin ve yeryüzünde fesatçılık yaparak fenalık etmeyin.”
Rahmân sûresi (55), 8, 9: “Sakın tartıda taşkınlık etmeyin. Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.”
Mümtehıne sûresi (60), 8: “...Çünkü Allah adaletli olanları sever.”
O, el-Muksit’tir dostlarım.
Cenâb-ı Hakk, adaletle hükmeder, adalet terazisini hep dengede tutar. O’nun indinde kimseye haksızlık yapılmaz, zulüm de edilmez. Kullarından da adil ve dengeli davranışlar ister Yüce Allah.
En’âm sûresi (6), 152: “Yetimin malına yaklaşmayın; yalnız erginlik çağına erişinceye kadar (malına) en güzel biçimde (yaklaşabilir ve uygun şekilde harcayabilirsiniz). Ölçü ve tartıyı tam adaletle yapın. Biz kimseye gücünün yettiğinden fazlasını teklif etmeyiz. Söylediğiniz zaman da, yakınınız da olsa âdil olun ve Allah’a verdiğiniz sözü tutun. Öğüt alıp düşünesiniz diye Allah bunları size emretmiştir.”
Gerçek Müslüman, yakın çevresinden başlayarak, anne-babasıyla, eşiyle, çocuklarıyla, komşu ve akrabalarıyla ve dostlarıyla olan ilişkilerinde adaletin, merhametin, saygının ve sevginin tüm erdemli davranışların yaşayan örneğini oluşturur.
Ömrü, sadece insanlara karşı değil, yaşamı paylaştığı tüm canlılara karşı saygı duyarak geçer, gerçek Müslüman’ın.
Rabbini bilen, tanıyan, O’nun el-Muksit isminin tecellileriyle yaşayan insanların oluşturduğu toplumda huzur olur, kardeşlik olur, muavenet olur. Böyle bir toplumda adalet ayakta tutulur, insanlar birbirlerine sevgi ve saygıyla davranır, kimsenin hakkına-hukukuna tecavüz edilmez.
Adaletin ayakta tutulduğu bir toplumda kimse kimseye zulmetmez. Böyle bir toplumda verilen sözler yerine getirilir. Adil bir cemaatte herkes birbirinden emin olduğu için cemaat mensuplarının ruh dünyaları sağlam; vicdanları da rahat olur...
Rabbim, bizlere her durumda âdil olmayı nasip etsin. Âmîn.
 
Üst