el-Muhsî
el-Muhsî, sonsuz ilmi ile her şeyi kuşatan ve mülkündeki her şeyin sayısını bilen, her yapılanı bir bir sayan demektir.
Haydi, dostlar, beyninizi zorlayın birkaç dakika süreyle. Nelerin sayısını gerçek anlamda sayabileceğinizi düşünün. Ve sonra da kendi acizliğinizin yanında,
O Yüce Yaradanın sonsuz ilmini kavramaya çalışın, tefekkürün muhteşem lezzetini yaşayın!
Hz. Âdem’den bu yana yaratılmış insanların ve dâhi, kıyamete kadar da doğacak ve yaşayacakların sayısınca hesap tutuluyor. Bu keyfiyet, çok geldi düşünce
dünyamıza, zonkladı beyinlerimiz değil mi? Sadece kendi zamanımızla konuşalım isterseniz. Günümüzde beş milyar insan mı yaşıyor, şu yaşlı dünyanın
omuzlarında! Beş milyar insanın hesabı ayrı ayrı tutuluyor; yaptıkları iyilik ve kötülükler bir bir sayılarak, bir gün önlerine çıkartılacak şekilde muhafaza
ediliyor. Bunu düşünmek bile, dehşetengiz bir hesap ilmini anlatmak için yeterli geliyor bana.
Meteoroloji haberlerinde spiker, “Ülkemizin şu bölgesine, 1m2’ye şu kadar m3 yağış düşmüştür” derken, yağmurlu ve karlı havaların hesabını m3’le ölçüp
biçerken, o lapa lapa yağan kar tanelerinin, rahmetle inen yağmur tanelerinin adedini hiç düşündünüz mü acaba? Ya da bu hesapların, kâinatı sonsuz ilmi ile
kuşatan Sâni-i Zül-Celâl’in bilgisi dâhilinde olduğunu hissedip, ürperdiniz mi hiç tâ yüreğinizden?
Peki, yeryüzündeki canlı türlerinin sayısı ne kadardır? Karıncaların, o çalışkan hayvancıkların adedini bilen var mı aramızda?
Mikroorganizma türlerinin sayısı ne kadardır acaba?
Peki, denizlerin bağrında yaşayan kaç bin canlı türü vardır? Ya, nesilleri tükenmekte olanların, ya da nesilleri tükenmişlerin miktarı ne kadardır?
Tefekkürünüzü burada noktalayın dostlarım. Biz kim, bunları saymak kim?
Acizliğimizi görelim yeter! O yüce kudreti hissedelim yeter! Bizden istenen bu!
el-Muhsî’dir O!
Mülkündeki her şeyin sayısını bilendir O!
Hûd sûresi (11), 6: “Yeryüzünde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir.
Onların hepsi apaçık bir kitaptadır.”
Kullarının yaptıklarını da bir bir sayacak ve önüne getirecek olandır O!
Meryem sûresi (19), 93, 94, 95: “Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki (kıyamet günü) Rahmân’ın huzuruna kul olarak çıkmasın. And olsun ki Allah
onların hepsini kuşatmış, kendilerini ve yaptıklarını bir bir saymıştır Kıyamet günü onların her biri Allah’ın huzuruna tek başına çıkacaktır.”
Bize düşen, o dehşetli güne, kendi hesabımızdan haberdar olarak yürümek ve bu dünyada Rabbimizin bizden beklediklerini tam olarak yerine getirmektir.
Bizden, teferruatlarla uğraşmamız istenmiyor; tefekkür edip, o engin rahmetin sahibini tanımamız, O’nun kudretini düşünüp kulluk etmemiz isteniyor. Yolculuk
kıyamete; yolculuk haşre dostlar!
Her kişinin kıyameti, kendi ölümüyle kopacak!
Büyük kıyametin zamanı ile de uğraşmayın sakın! Onun zamanı da Allah’ın ilmindedir. Bizim için ‘gayb’dır. Biz, sadece kendi kıyametimize endekslenmeli, yüz
akı ile huzura çıkabilmenin hesabını yapmalıyız.
Yâ-Sîn sûresi (36), 12: “Gerçekten Biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık
bir kütükte, bir “imam-ı mübin”de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.”
Mücâdele sûresi (58), 6: “O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise
unutmuşlardır. Allah her şeye şâhiddir.”
Ömür hızla geçiyor dostlar. Varlığımız yerindeyken, sıhhatimiz elimizden alınmamışken, koşturabiliyorken ve de henüz zamanımız varken, Rabbimize, ruhlar
âleminde verdiğimiz sözün icaplarını yerine getirelim.
Kehf sûresi (18), 47: “O kıyamet gününü hatırla ki, dağları yürüteceğiz ve yeryüzünü çırılçıplak göreceksin. Bütün insanları, mahşerde toplayacağız hiçbir
kimseyi bırakmayacağız.”
Kehf sûresi (18), 49: “O gün herkesin amel defteri ortaya konulmuştur. Ey Muhammed! Günahkârların, amel defterlerinden korkarak: “Eyvah bize! Bu nasıl
deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş” dediklerini görürsün. Onlar, bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç
kimseye zulmetmez.”
Ey, güzel Allah’ım! Âyetleriyle bizimle konuşan, bizi o dehşetli azap gününden korumaya çalışan Rabbim! el-Muhsî isminin tecellileriyle bizi, parasını sayıp
üst üste yığanlardan değil; üzerimizdeki nimetlerini sayıp, idrak etmeye çalışan ve şu dünya adlı gül bahçesinden, sana getirebileceğimiz kaç gülümüzün
olduğunun hesabını yapanlardan eyle bizi! Âmîn.

el-Muhsî, sonsuz ilmi ile her şeyi kuşatan ve mülkündeki her şeyin sayısını bilen, her yapılanı bir bir sayan demektir.
Haydi, dostlar, beyninizi zorlayın birkaç dakika süreyle. Nelerin sayısını gerçek anlamda sayabileceğinizi düşünün. Ve sonra da kendi acizliğinizin yanında,
O Yüce Yaradanın sonsuz ilmini kavramaya çalışın, tefekkürün muhteşem lezzetini yaşayın!
Hz. Âdem’den bu yana yaratılmış insanların ve dâhi, kıyamete kadar da doğacak ve yaşayacakların sayısınca hesap tutuluyor. Bu keyfiyet, çok geldi düşünce
dünyamıza, zonkladı beyinlerimiz değil mi? Sadece kendi zamanımızla konuşalım isterseniz. Günümüzde beş milyar insan mı yaşıyor, şu yaşlı dünyanın
omuzlarında! Beş milyar insanın hesabı ayrı ayrı tutuluyor; yaptıkları iyilik ve kötülükler bir bir sayılarak, bir gün önlerine çıkartılacak şekilde muhafaza
ediliyor. Bunu düşünmek bile, dehşetengiz bir hesap ilmini anlatmak için yeterli geliyor bana.
Meteoroloji haberlerinde spiker, “Ülkemizin şu bölgesine, 1m2’ye şu kadar m3 yağış düşmüştür” derken, yağmurlu ve karlı havaların hesabını m3’le ölçüp
biçerken, o lapa lapa yağan kar tanelerinin, rahmetle inen yağmur tanelerinin adedini hiç düşündünüz mü acaba? Ya da bu hesapların, kâinatı sonsuz ilmi ile
kuşatan Sâni-i Zül-Celâl’in bilgisi dâhilinde olduğunu hissedip, ürperdiniz mi hiç tâ yüreğinizden?
Peki, yeryüzündeki canlı türlerinin sayısı ne kadardır? Karıncaların, o çalışkan hayvancıkların adedini bilen var mı aramızda?
Mikroorganizma türlerinin sayısı ne kadardır acaba?
Peki, denizlerin bağrında yaşayan kaç bin canlı türü vardır? Ya, nesilleri tükenmekte olanların, ya da nesilleri tükenmişlerin miktarı ne kadardır?
Tefekkürünüzü burada noktalayın dostlarım. Biz kim, bunları saymak kim?
Acizliğimizi görelim yeter! O yüce kudreti hissedelim yeter! Bizden istenen bu!
el-Muhsî’dir O!
Mülkündeki her şeyin sayısını bilendir O!
Hûd sûresi (11), 6: “Yeryüzünde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir.
Onların hepsi apaçık bir kitaptadır.”
Kullarının yaptıklarını da bir bir sayacak ve önüne getirecek olandır O!
Meryem sûresi (19), 93, 94, 95: “Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki (kıyamet günü) Rahmân’ın huzuruna kul olarak çıkmasın. And olsun ki Allah
onların hepsini kuşatmış, kendilerini ve yaptıklarını bir bir saymıştır Kıyamet günü onların her biri Allah’ın huzuruna tek başına çıkacaktır.”
Bize düşen, o dehşetli güne, kendi hesabımızdan haberdar olarak yürümek ve bu dünyada Rabbimizin bizden beklediklerini tam olarak yerine getirmektir.
Bizden, teferruatlarla uğraşmamız istenmiyor; tefekkür edip, o engin rahmetin sahibini tanımamız, O’nun kudretini düşünüp kulluk etmemiz isteniyor. Yolculuk
kıyamete; yolculuk haşre dostlar!
Her kişinin kıyameti, kendi ölümüyle kopacak!
Büyük kıyametin zamanı ile de uğraşmayın sakın! Onun zamanı da Allah’ın ilmindedir. Bizim için ‘gayb’dır. Biz, sadece kendi kıyametimize endekslenmeli, yüz
akı ile huzura çıkabilmenin hesabını yapmalıyız.
Yâ-Sîn sûresi (36), 12: “Gerçekten Biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık
bir kütükte, bir “imam-ı mübin”de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.”
Mücâdele sûresi (58), 6: “O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise
unutmuşlardır. Allah her şeye şâhiddir.”
Ömür hızla geçiyor dostlar. Varlığımız yerindeyken, sıhhatimiz elimizden alınmamışken, koşturabiliyorken ve de henüz zamanımız varken, Rabbimize, ruhlar
âleminde verdiğimiz sözün icaplarını yerine getirelim.
Kehf sûresi (18), 47: “O kıyamet gününü hatırla ki, dağları yürüteceğiz ve yeryüzünü çırılçıplak göreceksin. Bütün insanları, mahşerde toplayacağız hiçbir
kimseyi bırakmayacağız.”
Kehf sûresi (18), 49: “O gün herkesin amel defteri ortaya konulmuştur. Ey Muhammed! Günahkârların, amel defterlerinden korkarak: “Eyvah bize! Bu nasıl
deftermiş ki, büyük küçük hiçbir şey bırakmadan hepsini saymış dökmüş” dediklerini görürsün. Onlar, bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç
kimseye zulmetmez.”
Ey, güzel Allah’ım! Âyetleriyle bizimle konuşan, bizi o dehşetli azap gününden korumaya çalışan Rabbim! el-Muhsî isminin tecellileriyle bizi, parasını sayıp
üst üste yığanlardan değil; üzerimizdeki nimetlerini sayıp, idrak etmeye çalışan ve şu dünya adlı gül bahçesinden, sana getirebileceğimiz kaç gülümüzün
olduğunun hesabını yapanlardan eyle bizi! Âmîn.