Ebû Leheb Neden Lanetlendi?

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Ebû Leheb neden lanetlendi?
M. Ali KAYA

GİRİŞ
ates.jpg
Sure Mekke’de nazil olmuştur. Sureye “Leheb” “Mesed” ve “Tebbet” suresi de denir. Leheb Suresi 5 ayet, 20 kelime ve 77 harftir.

NÜZUL SEBEBİ:
Yüce Allah peygamberimize (sav) “Yakın akrabalarını uyar” (Şuarâ, 26:214) ayeti nazil olmuştu. Önemli olayları Safâ Tepesine çıkarak haber vermek âdetti. Peygamberimiz de (sav) Safâ Tepesi’ne çıktı “Ya Sabâhâh!” diye Kureyşi çağırdı. Toplanan Kureyşlilere “Ben size şu tepenin arkasında düşman askerleri var saldırmak için bekliyor dersem inanır mısınız?” diye hitap etti. Onlar da “Elbette inanır ve seni tasdik ederiz. Çünkü sen asla yalan söylemezsin” dediler.

Peygamberimiz (sav) onlardan bu sözü dinledikten sonra şöyle dedi: “Öyle ise sizi gelecek bir azapla uyarıyorum. Sizler öleceksiniz ve Allah sizin bu dünyada yaptıklarınızdan dolayı hesaba çekecektir. Bu azaptan kurtuluşun tek yolu benim risaletimi tasdik ederek Allah’ın birliğine inanmanızdır. Kim Allah’ın birliğine inanır, ahireti ve benim risaletimi tasdik ederse o cennete gidecektir.”
Bunun üzerine dinleyiciler içinde Ebu Leheb yerden bir taş alarak peygamberimize fırlattı ve “Tebben lek!” (Elin kurusun!) Yuh sana! Bizi bunun için mi buraya topladın?” dedi ve toplanan Kureyşlileri dağıttı. Peygamberimize hakaret etti ve davasını anlatmasına engel oldu. (Buhari, Tefsir-i Sure 111, 1-3; Müslim, Fiten, 91; İman, 348, 355)


Ebu Leheb:
“Muhammed mahiyetini bilmediğimiz bir takım şeyleri bizlere vaat ediyor. Onların ölümden sonra da vuku bulacağını zannediyor. Bu dünyada benim elime ne koymuş?” diye ellerini üfler ve “Tebben lekümâ / Yuh olsun sizlere! Ben onun sözlerinden ve vaatlerinden bir şey görmüyorum” derdi. (Buhari, Cenâiz, 98; Tirmizi, Fiten, 63; Tefsir-i Sure 111)

Ebu Leheb bundan önce de peygamberimiz (sav) nereye giderse peşinden gider. “Bu benim yeğenimdir. Atalarımızın dinini bırakmıştır. Söyledikleri şeylerle sizin kafanızı karıştırmak istemektedir. Sakın bunu dinlemeyin. Ben bunu sizden çok daha iyi tanırım, kendisine cünun arız olmuştur” derdi.

Yine Resulullah (sav) Zü’l-Mecaz çarşısında “Ey insanlar! ‘Lâ ilâhe illallah’ deyin ve kurtulun” diyordu. Arkasından amcası Ebu Leheb “Onu dinlemeyin” diyor, yerden taş alarak atıyor ve peygamberimizin (sav) bacaklarını kanatıyordu. (Âlûsî, Tefsir, 2:333)

Bu ve buna benzer yüzlerce olay bu surenin nazil olmasına sebep olmuştur. Yoksa sadece bir olayı surenin nüzul sebebi göstermek doğru değildir. Rahman ve Rahim olan Allah insanların cehennemden kurtulması ve ebedî saadete ve cennete gitmeleri için peygamberini ve kitabını inzal buyurmuştur. Ortada peygamberimizden kaynaklanan hiçbir haksız sebep, zulüm ve yanlışlık olmamasına rağmen, üstelik kardeşinin oğlu olduğu ve akrabalık gibi güçlü bir bağ da bulunduğu halde, Ebu Talip gibi inanmasa da akrabalık yönü ile yeğenini savunması gerekirken, getirdiği davaya sadece küfür ve inkârından dolayı karşı çıkması ve her zaman peygamberimizin hak davasını anlatmasına ve böylece binlerce insanın hidayetine, ahiretine ve ebedî saadetine engel olmasıyla yüce Allah’ın bu lanetine ve hicvine layık olmuş ve bu surede belirtilen hususları hak etmiştir. Bediüzzaman Said Nursi’nin dediği gibi “Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değildir. Nice olaylar vardır ki yaşasın cehennem!’ dedirtir.”

Kur’ân-ı Kerim kıyamete kadar bakidir. Ayetler de bütün zamanlara ve asırlara bakar ve her asır yeni nazil oluyor gibi o zamanın insanına ders verir. Bu bakımdan her asrın bir Ebu Leheb’i vardır. Sure bunların hepsine bakar ve onların vasıflarını ortaya koyar. Bu bakımdan Ebu Leheb’in şahsında her asırda imana ve Kur’âna karşı çıkan ve inananları imanlarından vazgeçirmeye çalışanlara hitap eder, ehl-i imana da uyanık olmaları cihetinde ders verir.

YÜCE MEÂLİ
1. Ebu Leheb’in iki eli kurusun; kurudu da…
2. Ne malı ve ne de kazancı kendisini kurtarmadı.
3. Alevli bir ateşe girecektir o…
4. Karısı da odun taşıyan bir hamal olarak ateşe girecektir;
5. Omzunda hurma lifinden bir ip olduğu halde…

TEFSİRİ
1. Ebu Leheb’in iki eli kurusun; kurudu da…
Tebbet:
“Eli kurusun” anlamındaki bu kelime “Helak olsun, kahrolsun” anlamında bir hakaret cümlesidir. Daha çok “eli çolak olsun” anlamında kullanılmaktadır. Ebu Leheb’in Peygamberimize hakaret etmek için kullandığı bu hakaret kelimesini yüce Allah Ebu Leheb’in şahsına çevirmiştir.

Yedâ: İki el, eller anlamına gelir. Eller kazanç vasıtasıdır. Elin kuruması ve çolak olması da kazancın eksilmesi ve malın elden çıkması anlamını taşır. Elin delik olması israfa, bir şeyi ele konması mala sahip olmaya, elden çıkması da malın zayi olması anlamına gelmektedir. “Elleri kırılsın” tabiri de hiçbir şey yapamaz olsun anlamında bir kelimedir. Yüce Allah “Tebbet” kelimesi ile Ebu Leheb’in kazanç kapılarının kapanacağını ve malının kendisine hiçbir fayda vermeyeceğini belirtmektedir.

Ebu Leheb: Ebu Leheb son derece zengin, iri cüsseli, kırmızı yüzlü ve çok çabuk hiddetlenen birisiydi. Ebu Leheb’in adı “Abdu’l-Uzza b. Abdulmuttalip”dir. Mahlas olarak Ebu Leheb denmiştir. Leheb, alev ve ateş parçası anlamına gelmektedir. Yüzü yuvarlak ve yanakları ateş gibi kırmızı olduğu için ona bu lakap verilmiştir. Ebu Leheb kabilesinin yaşlısı ve sözü tutulan birisiydi. Ne zaman ki “Tebbet suresi” nazil oldu artık herkesin kendisi ile alay ettiği biri haline geldi. Şerefi, itibarı ve saygınlığı tamamen kayboldu. (Kurtubî, Câmiü’l-Ahkâm’il-Kurân, 20:235)

Ve Tebbe: Kurudu da… Yüce Allah bu kelime ile hükmünü vermiştir. Dünyada amacına ulaşamayacağını, ahirette de asla kurtulamayacağını ifade etmektedir. Ebu Leheb “Adese” hastalığına yakalandı. Hastalık geçer korkusu ile kimse yanına yanaşmadı para ile kölelere yıkattılar. Hiçbir şeyin kendisine faydası olmadı.

2. Ne malı ne de kazancı kendisine fayda vermedi; kendisini kurtarmadı.
Mekke müşrikleri arasında Kur’ân-ı Kerimde ismi açıkça geçen ve lânetlenen tek kişi Ebu Leheb’dir. İman etmediği için peygamberimizin öz amcası olması ona hiçbir fayda sağlamamıştır. Daima peygamberimizin karşısında ve müşriklerin başında yer alan Ebu Leheb Bedir harbine katılmamış yerine asker göndermiştir. Bedir hezimeti ve peygamberimizin (sav) zaferi kendisine haber verilince son derece üzülmüş ve yakalandığı “Adese” hastalığı sebebi ile yedi gün içinde ölmüştür. Ölümünden sonra oğulları dahi cesedine yaklaşamamışlar ve kokuşan cesedini Sudanlı kölelere para karşılığı kaldırtmışlar ve merasim dahi yapılmadan gömmüşlerdir. Çocuklar da kişinin kazancı sayılır. Çocuklarından hayır görmemek de kazançtan fayda görmemek anlamına gelir. Nitekim Ebu Leheb’in çocukları onun yanında kavga etmiş araya giren babalarını da iterek yere düşürmüşlerdir. Bu örnek tefsir kitaplarında geçmektedir. Bu örnek Ebu Leheb’in çocuklarından dan fayda görmediğini göstermektedir.

3. Alevli bir ateşe girecektir o…
Asıl ismi Abduuzza b. Abdulmuttalip olan Ebu Leheb lakabının anlamı olan “Alev Babası” ismine layık bir yol takip etmiştir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde bir başka ayette “Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Ancak Allah inkarcılar istemese de nurunu tamamlayacaktır” (Tevbe, 9:32) buyurarak İslam nurunu söndürmek isteyenlerin söneceğini; ama o nurun tamamlanacağını ifade etmiştir. İslamiyet güneşini söndürmk amacı ile püf-üf eden sonunda kendi sonunu hazırlamış olur. Nitekim “Ebu Leheb de hayatının sonuda ve ölümünden sonra da “Ateşe yaslanmış” ve alevli ateşe girmiştir.

4. Hanımı da ateşe odun taşıyan bir hamal olarak ateşe girecektir.
Ebu Leheb’in karısının lakabı “Ümm-ü Cemîl”in adı Avra idi. Çok laf taşımasıyla meşhurdu. Bu sebeple kendisinde “Cehenneme odun taşıyıcısı” denilmiştir. Her nevi gıybet, dedikodu ve koğuculuğu yapardı. İslam bilginleri “Koğuculuktan kaçının. Çünkü o yakıcı bir ateştir. Koğucu bir saat içinde sihirbazın bir ayda yapmadığını yapar” demişlerdir. Bu sebeple olacak peygamberimiz (sav) “Nemmam, yani koğucu asla cennete giremez(Müsned-i Ahmed, 5:391, 396, 399, 406) buyurmuşlardır. Koğuculuk büyük günahlardandır.

5. Omzunda hurma lifinden yapılmış ipi olduğu halde…
Ümm-ü Cemîl ayrıca sırtında odun getirirdi. Bu yönü ile çok cimriydi. Diken taşıyarak peygamberimizin ve sahabelerinin yollarına döker onlara eziyet ederdi. Bu sebeple omzundan ipi eksik olmazdı. Zengin olmakla beraber cimriliği ile de ünlüydü. Ümm-ü Cemil de kendi ipi boynuna dolandı ve boğularak öldü. “İnsan yaşadığı gibi ölür. Öldüğü gibi dirilir” hadisine uygun olarak öldü ve bu şekilde cehenneme gireceğini yüce Allah bizlere haber vermektedir.

Sonuç:
Tebbet Suresi nazil olduğu zaman Ebu Leheb’in karısı “Ümm-ü Cemil” eline bir taş alarak Kâbe’ye koştu. Amacı taşı peygamberimize atmak ve hakaret etmekti. Kâbe’de Hz. Ebubekir’i gördü. “Senin arkadaşın nerede? O, kocamı ve beni hicvetmiş. Ben onu görsem bu taşı ağzına vuracağım” dedi. Hâlbuki peygamberimiz (sav) Ebubekir’in (ra) yanında oturmaktaydı. Ama mucize eseri olarak göremedi. Allah gözünden sakladı.” Gittikten sonra Hz. Ebubekir peygamberimize “Ya Resulallah! O sizi göremedi” dedi. Peygamberimiz (sav) “O beni göremez, çünkü Allah gözüne perde çekmiştir” buyurdu. Böylece peygamberimiz (sav) Tebbet Suresi’nde yüce Allah’ın “O alevli ateşe girecek” ayeti gereği imansız öleceğini ve hak ve hakikati göremeyeceğini belirtmiştir.
(Kadı Iyâz, Şifâ, 1:349; Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 1:353; İbni Hibban, Sahih, 8:152; Hâkim, Müstedrek, 2:361)

Elbette hıfz-ı ilâhîde olan Sultan-ı Levlâki böyle bir cehennem oduncusu onun huzuruna girip göremez. Ağzına mı düşmüş?(Bediüzzaman, Mektubat, 2004, s. 275)

fikirbahçesi
 
Üst