Çocuk Terbiyesine Dair...

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Sevgili kardeşlerim çocuk terbiyesine dair bazı şeyler paylaşacağım... katkıda bulunusanız sevinirim..

Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle ferman ediyor: "Ahir zamanda babalarından ötürü evlâtların vay hâline!" Bu söz üzerine sahabe şaşkınlık içinde sorar:- Müşrik babalardan ötürü mü onlara kıyıldı da heder oldular?
- Hayır mümin babaları onlara kıydı.
- Nasıl oldu ya Rasûlallah?
- Babaları onlara ferâiz-i dini, yani dinin temel rükünlerini öğretmediler.

Çocuğa Karşı Vazifeleriniz

1) Terbiye Vasatı Hazırlama

Çocuklarımızın mükemmel yetiştirilebilmesi için vasatın da mükemmel olması şarttır. Evet, her çocuk ortama göre şekillenir ve bir mânâda o, ortamın çocuğu sayılır. Unsurların başında yuva gelir. Sâniyen mektep, sâlisen arkadaş ve dost çevresi, râbian ders mütalâa arkadaşlığı gelir. Hayat-ı içtimaiyede, terzi dükkanı, marangoz atölyesi, ütücü dükkanı, elbise temizleme merkezi ve diğer iş alanlarını da zikredebiliriz.
Siz çocuğun gezip-tozacağı bu vasatı, iyi belirleyememiş, onun insiyaklarını bu istikamette geliştirememiş iseniz, çocuğunuzun bir gün mutlaka herhangi bir virüs kapması kaçınılmazdır. Evet bu çocuk, vasat bozuk olduğu takdirde bir gün kat'iyen bozulacaktır. Onun için vasatı, hânenizden başlamak suretiyle, yolun her menzilinde ve hayatın her ünitesinde çocuğunuzun mükemmel yetişmesine müsait hâle getirmelisiniz; çünkü, olan olduktan sonra zamanı geriye işletip durumu düzeltmemiz mümkün değildir.

2) Haram Lokma Yedirmeme
Çocuğun, anne karnındaki teşekkülünün ilk döneminden başlayarak onun helâl ve meşrû rızıkla beslenmesi de fevkalâde önemlidir. Kat'iyen bilmeliyiz ki, çocuğun gelişme sürecinde, Allah'a bağlama mecburiyetinde olduğumuz herhangi bir hadisedeki kopukluk, negatif bir 'olgu' olarak -muvakkaten dahi olsa- çocuğa da aksettiği çok görülen vak'alardandır.
Damarlarınızdaki bir parça haram ya da şu veya bu şekilde elde ettiğiniz şüpheli bir nesne -aynı şeyler hanımınız için de söz konusudur- o çocuğun muvakkat veya müebbet kayma sebeplerinden biri olabilir.

burda bir ekleme yapmak istiyorum arkadaşlar bu helal yeme meselesi çok mühim..belki çoğumuz farkında olmadan şüpheli şeyler yiyebiliyoruz...şükür ki piyasada islami usullere gore .. gibi tabırlı yiyecekler bulabılıyoruz lakin acizane ben ilaç meselesine dikkatleri çekmek istiyorum mesela kapsullu ilaçların kapsulleri jelatinden yapılıyor ..anne adaylarının kullandırıldıgı vıtamın komplekslerının içeriği gibi..hatta öksürük şurubunun içeriği gibi..

3) Kem Nazarlara Karşı Koruma

Çocuk dünyaya geldikten sonra, gıdasına, bakımına, görümüne dikkat ettiğimiz gibi, onun kem ve hâin nazarlardan korunması da çok önemlidir.
Meselâ, duyguları kirli, düşünceleri kirli, tavırları kirli, sözleri kirli, mücrim ve günahkâr gözlerin ifraz ettiği şerârelerle, o çocuğun ince bir kısım duygularının dumura uğrayabileceği mutlaka hesaba katılmalıdır.
Bütün bu hususlar, Allah'la (celle celâluhu), dinle, aranızdaki münasebetlerin ifadesi olarak, çocuğumuza karşı yapmamız gereken vazifeler cümlesindendir. Bu vazifeleri titizlikle yerine getirirsek, melekler gibi bir toplum hâline gelebiliriz.

4) Aile Ortamını Düzenleme

Hadis-i şerifte; 'Çocuğun ilk söyleyeceği söz 'Lâ ilâhe illallah' olmalıdır.'[1] buyuruluyor.
Çocuk daha iki-üç yaşındayken ağzından çıkan ilk sözün tabiî olanı 'anne-baba', irâdîsi de 'Allah (celle celâluhu)'[2] olmalıdır. Çünkü Allah (celle celâluhu) Evvel'dir, Allah (celle celâluhu) Ezelî'dir, Allah (celle celâluhu) Ebedî'dir. Sonra bu esaslı atkı üzerine diğer şeyler bina edilecek, yaşına ve idrak ufkuna göre vatan, toprak, bayrak, hürriyet, istiklâl vb. terimler de bunun etrafında örgülenecektir. Şayet, çocuk ilköğretimde okuyorsa ona göre malumat verilecek.. lisede okuyor, felsefe ve sosyal bilimler, içtimâî bilimlerle iştigal ediyorsa, o seviyenin malzeme ve materyaliyle takviye edilecek... Bir evde, Allah'a (celle celâluhu) karşı saygı var ise ve sıkça Allah'tan (celle celâluhu) bahsediliyorsa, çocuğa diyeceği şeyi dedirtme konusunda hedefe kilitlenmiş sayılırız. Evet bir evde, Allah (celle celâluhu) denilip rükua ve secdeye gidiliyor, Allah (celle celâluhu) denildiğinde ayakların bağı çözülüyorsa çocuğun ilk kelimesinin 'Allah (celle celâluhu)' olması da kolaylaşacaktır. Çünkü böyle bir evde her şey yörüngesinde sayılır.

5) Muhabbetin Dozunu Ayarlama

Cenâb-ı Hak, bir çocuk ihsan edince, -Kur'ân'ın bir âyetinde de ifade edildiği gibi- bütün kalbimizle ve sınırsız bir muhabbetle ona yönelerek -hâşâ ve kellâ- Allah'ı (celle celâluhu) sevme ölçüsünde bir alâka ifratına da girmemeliyiz.
Allah (celle celâluhu), nazarında bu, bir nevi şirk sayılabilir. Evet, doğrudan doğruya evlât sevgisine inhimak edip Allah'ı (celle celâluhu) unutmanın büyük bir yanlış olduğu şüphesizdir. Ayrıca, bir yönüyle çocuğa karşı sizi böyle hesapsız hareketlere sevk edecek derecede bir sevgi de zararlıdır. İşte Allah (celle celâluhu) nezdinde memnû' olan sevgi de bu olsa gerek. Allah'a (celle celâluhu) karşı göstereceğiniz muhabbeti, herhangi bir fâniye tevcih ettiğinizde o sevgi bazen gayretullaha dokunabilir.
Evet şu hususlardan ötürü sevgide i'tidal çok önemlidir:
1. Gönüllerin sultanı Allah (celle celâluhu)'tır. Gönülde O'nun muhabbetinin yerini hiçbir muhabbet almamalıdır.
2. Kat'iyen bilmeliyiz ki, bu yavru, Allah'ın (celle celâluhu) bize bir emanetidir. Bizim o yavruya duyduğumuz sevgi ve alâka, o emanetin bakım ve görümü için verilmiş bir avans ve bir teşvik primidir. Evet, sizin o yavruya karşı sevgi

6) Güzel Örnek Olma

Yetiştirme durumunda olduğumuz çocuklarımıza karşı duygularımız, düşüncelerimiz, sözlerimiz, kalbî hayatımız, davranışlarımız hep örnek olma hedefine bağlanmalıdır. Evet onların mükemmel şekilde yetişmesini istiyorsak, bu hususa fevkalâde dikkat etmek zorundayız. Meselâ, onların namaz kılmalarını arzu ediyorsak, namazı gözlerinin önünde kemâl-i ihtimam ile eda etmeli, Allah'a karşı edebin sınırları konusunda tavrımızı ortaya koymalıyız. Hep doğru söylemeli ve yalandan uzak olmalıyız. Onların uygunsuz söz söylemelerini arzu etmiyorsak, o evin içinde, uygunsuz hiçbir söz söylenmemeli ve onların hafıza lûgatlarına uygunsuz kelimeler kat'iyen yazılmamalıdır. Aziz olmalarını, namuslu yaşamalarını, ırzımız kadar başkalarının ırzına, namusuna karşı hassas olmalarını düşünüyorsak, aynı vaziyetin o evin içinde yaşanmasını sağlamalı ve bu işin ilk kahramanları biz olmalıyız.
Kur'ân-ı Kerim okumalarını, Kur'ân'ın hakikatlerine aşina olmalarını istiyorsak, o evin içinde sabah akşam, hem de onların duyacağı şekilde Kur'ân müzakere etmeli, Kur'ân'ın o muallâ mevkiine ihtiram göstermeliyiz ki, onları çelişkiye itmeyelim.
Binaenaleyh söz, duygu, kalbî heyecanlar ve davranışlar evde en müessir eğitim esaslarıdırlar ve mutlaka değerlendirilmelidirler. Yoksa meseleyi sadece, başkasına havale ederek 'şuna bir şeyler anlatın' demeye bağlarsanız çocuğa hiçbir şey anlatamazsınız.

7) Çocuklara Kadirşinaslık Hissi ve Allah Sevgisi Kazandırma

Bilindiği üzere çocuk, ilköğretim devresine, bazen onu da aşacak daha ileri bir seviyeye kadar ibadet ü taatle mükellef değildir. Binaenaleyh, o, bu dönemde namazında, orucunda ve sair dinî vecibelerinde yaptığı kusurlardan ötürü tedip edilmez; edilmemeli ve hele asla itap görmemelidir.
Ancak, şu da bilinmelidir ki, henüz mükellef olmadığı bu devrede, ona anlattığımız şeylerin hiçbirisi, ömür boyu onun hatırından, kafasından, kalbinden çıkmayacaktır. Onlara karşı kadirşinaslığımız da bu ölçüde pekiştirilmesi gereken bir husustur. Evet, çocuklarımızın kadirşinas olmalarına dikkat etmemiz çok önemlidir. Onlar, kendilerine gelen ihsanları bilmeli, nimet karşısında Allah'a (celle celâluhu) da, insanlara da mutlaka teşekkür etmelidirler. Kadirşinaslık hissi, sonraları daha da derinleşerek Allah'ın (celle celâluhu) nimetleri karşısında onu, hep hamd ü sena eden biri ve insanlardan gördüğü iyilikler karşısında da müteşekkir biri hâline getirecektir. Evet, çocuklarımızda iyilik etme ve iyilik bilme duygularını geliştirerek onları birer sarraf gibi cevâhir kadrini bilir hâle getirip Mabud-u Mutlak'ı bütün cemâlî ve celâlî tecellileriyle kafalarına yerleştirme mecburiyetindeyiz. Nihayet o, yer yer Allah (celle celâluhu) büyüktür dediği gibi, insanların ihsanları karşısında da kadirşinas davranacaktır. Hatta zamanla kadirşinaslık, onun karakteri hâline gelecektir ve böylece her nimet karşısında içinden gelerek 'teşekkür ederim' diyebilecektir.
Bu konuyla alâkalı diğer bir husus da, çocuğumuza, nimetleriyle bizi perverde eden Allah (celle celâluhu) şefkatinin, Rahmâniyetinin ve Rahîmiyetinin anlatılmasıdır. Allah'ın (celle celâluhu) bizi nasıl beslediğini, baktığını, büyüttüğünü, bize nasıl sevgi verdiğini anlatacak ve 'O (celle celâluhu) çok şefkatlidir, bizi korur, bütün belâlardan muhafaza, himaye ve vikaye eder.' diyerek çocuklarda O'na karşı güven, itimat ve sevgi hissini coşturmalıyız. Hatta en küçük yavruların, dahası haşaratın, Allah'ın şefkatiyle, re'fetiyle, rahmetiyle beslendiğini uygun bir dille ona anlatarak Rabbiyle münasebetini sağlama bağlamalıyız.
Böylece, o çocuğun zihninde, bütünüyle kâinat Rahmân ve Râhim isimlerini tilavet eden bir varlık hâlinde tecessüm etmeye başlayacaktır ki, o evin içindeki bütün nimetlerin bir sahibi olduğu duyulup hissedilecek, o nimetlere karşı onların o inkişaf etme sürecindeki vicdanları şükür hissiyle dolup taşacak ve o hâne âdeta bir şükür tezgahı gibi işleyecektir.
Ancak, bütün hu hususlarda ona, yaşına göre hitap edilmelidir, meselâ:
"O vermezse nar ağacı nar vermez.
O sahip olmasa hayvanların memelerinden süt akmaz.
O'nun rahmeti olmasa gökten bir damla yağmur düşmez.
O merhamet etmezse yerde bir ot bitmez,
O istemezse biz konuşamayız,
O gördürmezse biz göremeyiz,
O duyurmazsa biz duyamayız,
O çalıştırmazsa ağzımız ıslanmaz,
Midemiz çalışmaz, böbrekler iş görmez..
Evet bütün bunların sahibi O'dur evlâdım..
Biz yapmadık bunları, her şey O'ndandır
Ve O'nun gözetimindedir.
Öyleyse evlâdım, bu nimetleri bize veren,
Bunları böyle hazırlayan
Allah'a (celle celâluhu) karşı içimiz sevgiyle dolup taşarsa,
O da bunları artıracaktır.
Ama eğer nankörlük edersek,
O da nimetlerini ya kesecek,
Ya da onlardan istifade etme imkânını
Elimizden alacaktır."
diyecek, sürekli rehabilitasyonda bulunacağız.
Evet, bütün bunları hem davranışlarımızla, hem sözlerimizle, hem bakışlarımızla, hem de bütün heyecanlarımızla, bir hatip gibi ona duyurmaya çalışacağız.
 

eternafelicity

KF Ailesinden
Özel Üye
ÇOCUKLARIN ANNE BABA ÜZERİNDEKİ HAKLARI
Prof.Dr. Mehmet SOYSALDI*
Anne-babanın çocukları üzerinde hakkı olduğu gibi çocukların da anne ve babaları üzerinde birtakım hakları vardır. Genellikle anne-babanın çocukları üzerindeki hakları üzerinde durulup çocukların anne ve babaları üzerindeki hakları göz ardı edilir.
Anne babalar çocuklarına Allah ın verdiği bir emanet nazarıyla bakmalıdırlar. Ailevî sorumlulukları yerine getirmek anne-babanın kıyamet günü Allah huzurunda sorguya çekileceği bir emanettir. Nitekim Yüce Allah: Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz. (Tahrim66/6) buyurmaktadır.

İslam âlimleri ayet-i kerimenin emrettiği ateşten koruma işinin eğitimle olacağını belirtmektedirler. Yani aile fertlerine İslamî terbiye verildiği takdirde onların hem dünyada hem de ahirette mutluluğa ulaşmaları sağlanmış olur. Böylece onlarcehennem azabından korunurlar.

Kur an da aile reisine terettüp eden uhrevî sorumluluk çeşitli ayetlerde veciz bir şekilde ifade edilmektedir. Nitekim bir ayette İslamî terbiyeyi ailesine vermeyip de onların cehennem ateşine düşmelerine sebep olan kişinin kıyamet gününde en bedbaht kişi olacağı şöyle belirtilmektedir: De ki: Asıl ziyan edenler asıl hüsrana uğrayanlar hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet günü hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun ki apaçık hüsran işte budur. Onların hem üstlerinde hem altlarında ateşten kat kat örtüler vardır. İşte Allah böyle bir azabın varlığını bildirerek kullarını bunlardan sakındırıyor. Ey kullarım! Bana karşı gelmenizden ötürü azabıma uğramaktan sakının. (Zümer39/15-16)
Rasulullah (sav) bu hususta şöyle buyurmuştur: Hepiniz bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi siz de evlerinizde ve emriniz altındakileri cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmelisiniz. Öğretmezseniz mesul olacaksınız. (Buhârî Vesâyâ 9; Müslim İmâre 20)
Bu ayet ve hadisten anlaşıldığı gibi çocuklar anne-babaya Allah ın verdiği bir emanettir. Bu emanet de anne-babalara büyük bir sorumluluk getirmektedir. Zira anne babalar kıyamet gününde bu emanetlere karşı nasıl davrandıkları hususunda Allah ın huzurunda hesaba çekileceklerdir.

İslama göre çocukların anne ve babaları üzerinde bir takım hakları vardır. Bu haklardan bazıları;
1.Evlilik öncesi haklar: İslama göre çocukların anne ve babaları üzerindeki hakkı anne ve baba evlenmeden önce başlamaktadır. Yani kişi evleneceği ve neslini devam ettireceği eşini seçerken dikkatli davranması ve eşini itinayla seçmesi gerekir. Çünkü soyu ondan devam edecektir. Bu dünyada en değerli varlığı olan çocukları ondan dünyaya gelecek ve aynı zamanda da çocukların yetişmesinde büyük rolü olacaktır.

Nitekim büyük İslam âlimlerinden olan Ebu Esved ed-Düelî çocuklarına şöyle deyip övü*nürmüş: küçüklüğünüzde büyüklüğünüzde ve doğumunuz*dan önce size iyilik ettim. Doğumlarından önce kendilerine nasıl iyilik ettiğini soran çocuklarına: Sizesövülmeyecek bir anne seçtim. dermiş.[1]

Anne çocuğuna hamile olduğu süre içerisinde yediğine içtiğine ve bütün davranışlarına dikkat etmek zorundadır. Çünkü hamilelik döneminde yaptıkları karnındaki çocuğuna mutlaka etki etmekte ve çocuğun ona göre şekillenmesini sağlamaktadır. O halde insan neslini devam ettireceği eşini itinayla seçtikten sonra çocuğun anne karnındaki yetişme sürecinde de azami dikkati göstermesi gerekir.

2.Güzel bir isim koymak: Çocuk doğumla dünyaya geldikten sonra çocuğun anne-baba üzerindeki hakları devam etmektedir. Çocuk dünyaya geldikten sonra anne ve babanın çocuklarına karşı yapmaları gereken ilk vazifeleri; yavrularına uygun ve güzel bir isim koymalarıdır. Zira isim kişi için çok önemlidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s): Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de ona güzel bir isim koyması ve terbiyesini güzel yapmasıdır. [2] Siz kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız öyle ise çocuklarınıza güzel isimler koyunuz. [3] buyurmaktadır.
Allah Resulü (s.a.s) de çocuklara güzel isim konmasını tavsiye etmiştir. Çocukluğunda kendilerine güzel isim verilmemiş olan pek çok sahabenin ismini değiştirmiştir. Mesela huzuruna gelen bir sahabeye ismini sormuş Zahim dediğinde bu ismi beğenmemişona Beşir ismini vermiştir. Böylece sıkıntı manasına gelen bir ismi neşeli müjdeci manasına gelen bir isimle değiştirmiştir.

Bir başka sahabenin ismi de el-Âsî idi. isyan eden anlamına gelen bu ismi peygamberimiz itaat eden anlamına gelen Mûtî ismiyle değiştirmiştir.[4]

Hz. Ali çocuğuna isim verilmesi ile ilgili olarak şöyle anlatmaktadır: İlk oğlum doğduğunda ona savaş anlamında Harb ismini vermiştim. Allah Resulü geldi. Oğlumu bana gösterin ona hangi ismi verdiniz? dedi. Harb ismini verdik dedik. Hayır onun ismi Hasan dır dedi. [5]

3.İyi bir eğitim ve terbiye vermek: Çocukların anne-baba üzerindeki diğer bir hakkı da onların güzel bir eğitim almalarını sağlamaktır. Zira çocukları eğitmek ve geleceğe hazırlamak anne babanın görevlerindendir.

Anne babalar çocuklarını sadece yedirmek içirmek giydirmekle görevli değildir. Aynı zamanda onların iyi bir eğitim görmesini sağlamakla da sorumludurlar.

Ailenin çocukların eğitiminde büyük bir yeri ve önemi vardır. Zira aile çocukların ilk eğitim yeridir. Eğitim ailede başlamaktadır.

Çocukların eğitimi konusunda ilk etapta baba sorumludur. Babanın bu konudaki sorumluluğu Allah a karşıdır. Bu sorumluluğunu yerine getirmeyen aile reislerinin kıyamet gününde en bedbaht ve hüsrana uğrayan babalar olacağı Kur an da ifade edilmektedir.

Kişi ailesinden sorumludur. Zira Kıyamet günü çocukları ya şefaatçi ya da şikâyetçi olacaklardır. Baba çocuklarına İslamî terbiye verdiği takdirde onların sevaplarına aynen iştirak edecek böylece şefaatlerine mazhar olacak vermediği takdirde de Bizim eğitimimizi niçin ihmal ettin niye cehennem ateşine girmemize sebep oldun? diye şikâyetlerine sebep olacaktır. Nitekim bir ayet-i kerimede; Mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir imtihandır. (Teğabün 64/15) buyrulmaktadır.

Ayette bahsedilen imtihan babaların çocuklarının sadece maddî ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor ayrıca onların eğitimini de güzel bir şekilde yaptırmakla da sorumludurlar.

O halde İslama göre babalık sorumluluk demektir. Baba aile fertlerinin dünyevî ve uhrevî sorumluluğu sırtında olan kimsedir. Çocuğun güzel terbiye edilmesi çocuğun hayata mükemmel bir şekilde hazırlanmasıyla bütün mükellefiyetlerini ifa edebilecek şekilde yetiştirilmesiyle yerine getirilmiş olur. Sadece din terbiyesi veya sadece meslek eğitimi vermek güzel terbiye değildir. Eksik terbiyedir.

Bir Babanın Sorumlulukları
İslama göre bir babanın çocuğuna öğretmekle yükümlü olduğu temel bilgileri maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:
1.İtikad ve ibadetle ilgili temel bilgiler.
2.Ahlak ile ilgili temel bilgiler.
3.Diğer insanlarla ilişkilerinde (adab-ı muaşerette) dikkat edeceği hususlarla ilgili bilgiler.
4.Meslek eğitimi.

Çocuğa aile içi eğitim verirken anne baba başta olmak üzere büyükler çocuklara güzel örnek olmalıdırlar. Aile içerisinde anne babasından ve büyüklerinden daima güzel örnekler gören çocuk mutlaka onlardan olumlu yönde etkilenecektir. Anne-babaçocukları önünde birbirine güzel hitap etmeli doğru konuşmalı yalandan sakınmalıverdikleri sözlerde durmalıdırlar. Aynı zamanda ibadetlerini de düzgün bir şekilde sürekli yapmalıdırlar. Anne-babalarından bütün bu olumlu davranışları gören çocuklarolumlu yönde etkileneceklerdir. Demek ki bizler gençlere düzgün ve ideal yaşayışımızla örnek olmalıyız. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki hal dili söz dilinden daima daha etkilidir. Sigara içen bir anne-babanın çocuğuna sigara içme demesi ne derece etkili olur? Elbette ki etkili olamaz. O halde söz ve davranışlarımız birbirine uymalıdır. Davranışları sözlerine uymayan bir anne babanın çocuklarına verdiği eğitimde başarılı olması mümkün değildir.

Aile kanatları altında çocuğun inanç esaslarını; İslamın prensiplerini değerlerini ve öğretilerini öğrendiği ilkokuldur.

Bizler sadece çocuklarımızın bir meslek edinip ilerideki hayatlarında rahat etmelerini sağlayacak eğitim ve öğretimi almalarını değil aynı zamanda onların inançlı ve dindar olarak yetişmesi için doğru ve yeterli bir dini eğitim almasını da sağlamak zorundayız.

4.Çocuklara güzel davranmak: Aile içinde anne-babaların çocuklara güzel davranmaları çocukların anne babaları üzerindeki haklarındandır. Çocukları terbiye etmek için dövmek doğru değildir. Ancak yanlış bir iş yapınca cezalanabileceği hissini vermek lâzımdır. Aile içinde anne-baba çocuklarını eğitirken onlara daima anlayış sevgi şefkat ve merhametle yaklaşılmalıdır. Çocuk kötü bir davranışı ilk defa yapınca onun kötü olduğu güzelce izah edilmelidir. Çocuk ısrarla tekrar aynı hatayı yapmaya devam ederse uygun bir şekilde cezalandırma yoluna gidilebilir. Ancak asla zorlama ve baskıya müracaat edilmemelidir. Her hatayı büyütmek hemen müdahale etmek ağır şekilde cezalandırmak başkalarının yanında yapılan hatayı teşhir etmek uygun değildir.

Hakikatler çocukların seviyelerine inilerek onların anlayabilecekleri bir üslupla anlatılmalıdır. Gençlerin seviyesine inmek onların anlayabilecekleri bir dille anlatmak eğitimin başarılı olmasında önemli bir etkendir. Çünkü dinî hakikatler genellikle soyuttur. Anlaşılması idrak edilmesi kolay değildir. Bu nedenle Kur an Hz. Peygamber ve İslam büyüklerinin metoduna uyarak meseleleri temsil ve örneklerle onların akıllarına yaklaştırmalıyız. Günlük hayattan yaşayıp gördüklerinden temsiller getirmeliyiz. Temsil ve örnek soyut gerçeği hem kavratır hem de zihinde kalıcı hale getirir.

5.Çocuklar arasında eşit ve adil davranmak: Anne-babalar çocuklarına karşı eşit ve adil davranmalıdırlar. Anne babalar aile içerisinde bütün çocuklarına kız erkek büyük küçük farkı gözetmeksizin eşit davranmalıdır. Bu eşitlik çocuklar için alınıp satılan maddî şeylerden tutun da bir öpücüğe varıncaya kadar her türlü ilgi ve ikramda da gözetilmesi gerekir. Maalesef günümüzde bazı anne babalar çocuklarına karşı gerek sevgi ve ilgide gerekse onlara aldıkları maddî şeylerde eşit davranamamaktadırlar. Özellikle erkek çocukların daha fazla sevilmesi ve kız çocuklarının hor görülmesi ülkemizde yaygın bir yanlış davranıştır. Bu yanlış davranışın sonucu olarak da çocuklar birbirine karşı haset ve kin beslemekte ve böylece aralarındaki sevgi ve saygı ortadan kalkmaktadır. Hâlbuki İslam dini çocuklar arasında adaletli ve eşit davranmayı emretmektedir.

Numan b.Beşir den rivayet edildiğine göre o şöyle anlatmaktadır: Babam bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem Amra Bintu Ravaha: Bu hibeye Resulullah (s.a.s) i şahit kılmazsan kabul etmiyoruz dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şahit kılmak için babam beni de alarak Resulullah (s.a.s) e gittik. Durumu öğrenen Hz. Peygamber (s.a.s) babama: Başka çocukların da var mı? diye sordu. Evet cevabı üzerine Aynı şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu? dedi. Babam hayır deyince Hz. Peygamber (s.a.s): Allah tan korkun çocuklarınız hususunda adil olun dedi. Babam oradan ayrıldı ve hibeden vazgeçti.[6]

Bu hadisten de açıkça anlaşıldığı üzere çocuklar arasında eşit ve adil davranmak çocukların ebeveyni üzerindeki haklarındandır. Bazı İslam âlimleri çocuklar arasında eşit davranmak sadece maddi konularda değil öpücüğe varıncaya kadar her şeyde şarttır demişlerdir. Nitekim Hz. Enes (r.a) dan rivayet edildiğine göre; Bir adam Hz. Peygamber (s.a.s) in yanında otururken oğlunun biri gelir. Adam çocuğunu öper ve dizinin üstüne oturtur. Az sonra kızı gelir. Adamcağız onu öpmeksizin önüne oturtur. Bunun üzerine Resulullah (s.a.s): Böyle yaparak aralarında eşit davranıyor musun? diyerek onu kınar.[7]

Yine başka bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.s): Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever. [8] buyurmuştur.

6.Evlilik çağına geldiğinde evlendirmek: Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de buluğ çağına erişince çocuğunu vakit geçirmeden evlendirmesidir. Zira gerek Kur an gerekse Hz. Peygamber (s.a.s) gençlerin ve yetimlerin buluğ çağına erince evlendirilmelerini emretmektedir.

Evlenme ve evlendirme işi çocuğa verilecek ailevî terbiyenin en önemli bir meselesibir parçasıdır. Çünkü İslamın aile kurmada güttüğü gayeler iyi bir evlilikle gerçekleşebilir. Bu sebeple Kur an evlenme meselesine teferruatıyla yer vermişnamus ve iffet sahibi fuhuş ve gizli dosttan uzak kızların hoşa gidenlerinden ailelerin izniyle ve mehirleri verilerek aleni bir şekilde meşru bir nikâhla evlendirilmesi emredilmektedir. (Nisa 4/25) Keza kızlar mümin ve dindar bir erkekle erkekler de mümine ve dindar kızlarla evlendirilmeli müşrik ve dinsiz gençlerden kaçınılmalıdır. (Bakara 2/221) Hz. Peygamber ise evlenecek eşin dindar olmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.[9]

Esasen ebeveynin çocuğuna vereceği ideal manadaki temel eğitimi ve vazifesi buluğa eren gencin vakit kaybetmeden bir iş sahibi kılınarak evlendirilip müstakil bir yuvaya kavuşturulmasıyla noktalanmaktadır.[10]

Evlenen genç artık müstakil mükellef bir fert ve bir aile reisi olmuştur. Artık oailesinin ve cemiyetinin sırtında bir yük olmaktan çıkmış sorumluluk sahibi bir fert haline gelmiştir.

Sonuç
Anne ve babaların çocuklarına karşı birtakım görev ve sorumlulukları vardır. Bu görevlerini yapıp yapmadıkları hususunda Allah ın huzurunda hesaba çekileceklerdir. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza karşı görevlerimizi yapmada azami gayret göstermeliyiz.
Çocuklarımıza karşı görevlerimiz daha onlar dünyaya gelmeden başlamakta çocuk ana rahmine düştüğünde devam etmekte ve onlar dünyaya geldiklerinde ise sorumluluklarımız daha da artarak devam etmektedir.
Çocuğu dünyaya gelen bir anne baba önce ona güzel bir isim koymalıdır. Çocuğunun en güzel bir şekilde terbiyesi ve eğitimiyle ilgilenmeli bu terbiye ve eğitim süresinde de onlara şefkat ve merhametle muamele etmeli çocukları arasında eşit ve adil davranmalıdır.
Ergenlik çağına gelen çocuğunu da evlendirmek suretiyle ailesine ve topluma faydalı bir birey haline gelmesini sağlamalıdır.

* Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. msoysaldi@hotmail.com
[1] Ahmed el-Gandur el-Ahvâlu'ş-Şahsiyye fi't-Teşrî'i'l-İslâmiyye Kuveyt 1972 s.27; Ateş Süleyman Evlenme ve Boşanma. s.5.
[2] Canan İbrahim Hadis Ansiklopedisi VII 363.
[3] Ebu Davud Edeb 61.
[4] el-Edebü l-Müfred II 181.
[5] el-Edebü l-Müfred II 180.
[6] Müslim Hibat 13.
[7] Canan Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye Tuğra Neş. İst. trs s.175.
[8] Feyzu l-Kadir II 297.
[9] Buhârî Nikah 15.
[10] Canan İslamda aile terbiyesi Din Öğretimi Dergisi s.63.
 
Üst