Cihan:
f. Dünya, kâinat, âlem.
Cihan-ârâ:
f. Cihanı süsliyen, dünyayı bezeyen.
Cihan-bân:
f. Cihanın bekçisi, dünyanın koruyucusu olan. Allah. Hükümdar.
Cihân-bin:
f. Dünyayı, cihanı gören. Allah.
* Göz.
Cihan-değer:
f. Cihan kıymetinde. Çok kıymetli.
Cihan-dîde:
f. Cihanı görmüş. Tecrübeli.
* Meşhur, nâmdar.
Cihan-efrûz:
f. Cihanı, dünyayı aydınlatan.
Cihan-gîr:
f. Meşhur, cihanı zabteden, fâtih.
Cihan-nümâ:
f. Dünyayı gösteren harita veya coğrafya.
* Çatının üzerinde her tarafa nezareti olan açık taraça.
* Meşhur Türk Âlimi Kâtib Çelebi'nin 1654 (Hicri: 1065) tarihinde çizdiği Asya Kıt'asının haritası.
Cihan-pesend:
f. Cihana meydan okuyan.
Cihan-şümûl:
f. Cihan vüs'atinde, dünya çapında, cihanı alâkadar eden. Dünyayı kaplayan.
Cihaniyân:
f. Dünya ahalisi olan insanlar.
K: Yeni Lûgat
f. Dünya, kâinat, âlem.
Cihan-ârâ:
f. Cihanı süsliyen, dünyayı bezeyen.
Cihan-bân:
f. Cihanın bekçisi, dünyanın koruyucusu olan. Allah. Hükümdar.
Cihân-bin:
f. Dünyayı, cihanı gören. Allah.
* Göz.
Cihan-değer:
f. Cihan kıymetinde. Çok kıymetli.
Cihan-dîde:
f. Cihanı görmüş. Tecrübeli.
* Meşhur, nâmdar.
Cihan-efrûz:
f. Cihanı, dünyayı aydınlatan.
Cihan-gîr:
f. Meşhur, cihanı zabteden, fâtih.
Cihan-nümâ:
f. Dünyayı gösteren harita veya coğrafya.
* Çatının üzerinde her tarafa nezareti olan açık taraça.
* Meşhur Türk Âlimi Kâtib Çelebi'nin 1654 (Hicri: 1065) tarihinde çizdiği Asya Kıt'asının haritası.
Cihan-pesend:
f. Cihana meydan okuyan.
Cihan-şümûl:
f. Cihan vüs'atinde, dünya çapında, cihanı alâkadar eden. Dünyayı kaplayan.
Cihaniyân:
f. Dünya ahalisi olan insanlar.
K: Yeni Lûgat