Cennet Yolunun Delili

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
Cennet Yolunun Delili

b-407625-cennet_yolu.jpg


Allah Teâlâ buyuruyor:
«Habîbim! Sen yâ Rab ilmimi ziyâde et ve Kur’*ân’ın nefis malûmâtını ihsân et.» ziyâde ilim talebinden geri durma demektir. (Tâhâ Sûresi, 114)
Bu ayet-i Celîlede insan için ilim öğrenmeğe sa’y eylemesi ve Cenâb-ı Hak’tan dâimî ilminin ziyâde olmasını taleb etmesi bir vazîfe-i vecîbe olduğuna vâzıhan delâlet eder.
Cenâb-ı Hak Habîbine ilimde ziyâde talebini emir buyurmuştur. Fakat başka hiç bir şey için ziyâde talebini emir buyurmamıştır.
Abdullah İbn-i Mes’ûd (radıyallahu anh) hazretleri’nin bu âyeti okuyupta:
«Yâ Rabbî ilmimizi artır, îmân-ı yakîn ihsân buyur.»diye duâ ettiği mervîdir.
* * *
Âyet-i celîlede buyrulur:
«Mü’minler için dînde fıkıh ilmi tahsîli ve cihâd husûsunda hepsinin gitmesi sahîh olmadı. Keşke mü’minlerin her kabîlesinden bir tâife ahkâm-ı dîniyye ve âdâb-ı İslâmiyye’den lâzım olanları öğrenip tahsîl-i ilimden sonra dönüp memleketlerine geldiklerinde kavm ü kabilelerini inzâr etmiş olsalar, hem kendileri ve hem de kavm ü kabîleleri haklarında ayn-i nimet olur. Ve me’mül ki, onlar inzâr ile menhiyyâttan korkarlar.» (Tevbe Sûresi, 122)
Fahr-i Râzi ve Nisâbûri’nin beyânları vechile:
Ulûm-i Şer’iyyeyi tahsil etmek farz-ı kifâye olduğundan tâlib-i ilim olan kimsenin niyyeti de halkın noksanını ikmâl ve ahvâlini ıslâh etmek için olmak lâzım geldiğine bu âyet-i celîle delâlet eder.
Binâenaleyh her belde ve her kabîlede mesâil-i dîniyye’yi ta’lîm edecek bir âlimin bulundurulması farz-ı kifâyedir. Eğer bulundurulmazsa halkın cümlesi günahkâr olur.
Fakat her mü’minin ilm-i hâlini, ferâiz-i dîniyyesini kendisi öğrenmesi de farz-ı ayn olduğundan ilm-i hâlini öğrenmeyen kimse günahkâr olur. Çünkü İslâm diyârında cehâlet mazeret sayılamaz.
Nitekim Hadîs-i Şerîfte:
«Her bir müslim ve müslime üzerine ulûm-i dîniyyesini öğrenmek farzdır»buyurulmuştur.
* * *
Muâz -radıyallahü anh-, Hazret-i Peygamber -sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem-’den rivâyetle şöyle buyurur:
İlim öğrenmekle Bâri Teâlâ’nın azamet ve celâlini bilip havf u haşyet hâsıl olur.
İlim talebi ibâdettir. İlmin müzâkeresi tesbîhtir. İlimden bahsetmek cihâttır. Ve bilmeyene öğretmek sadakadır. Ve ehline bezletmesi kurbettir. İlim, helâl ve haramın nişancısı ve ehl-i Cennet yolunun delilidir. İlim haşyette enîstir ve gurbette musâhib, yoldaştır. Gam ve surûrda delîldir. İlim düşman üzerine silâhtır. Ve dostlar yanında zînettir.
Allahü Teâlâ Hazretleri nice kavmi ilim ile ref’ eyler, yükseltir. Ve hayrâtta onları muktedâ bih eyler.
Melâike-i kirâm, ehl-i ilmin dostluğuna rağbet ederler ve kanatlariyle ikramen mesh edip okşarlar. Melekler ehl-i ilim için istiğfâr ederler ve hattâ denizdeki balıklar ve hayvânât dahi onların yarlığanmasını isterler. Çünkü ilim, kulübun hayâtıdır. Kalblerin ölümü de cehildîr.
İlim gözlerin çerağıdır. Allahü Teâlâ, ilmi, süadâya ilhâm eyler. (İmâm Birgivî, Tekmile, 48)
Ebu Zer -radıyallahu anh- rivâyet eder.
Rasûl-i Ekrem -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuştur:
«Yâ Ebâ Zer! Sabahladıkta Kitâbullah’tan bir âyet öğrenmek sana yüz rekat nâfile namaz kılmaktan hayırlıdır. Ve sabaha girip ilimden bir bâb öğrensen sana bin rekat namaz kılmaktan hayırlıdır.»

Ramazanoğlu Mahmûd Sâmî, Musâhabe-1 s. 59-66



 
Üst