Cenaze ve Muhtezar

nazile

Çalışkan Üye
Kademeli
Ölüm alâmetleri beliren ağır hastaya muhtezar ve ölen insana cenaze denir.
Bir kimsenin malı, mülkü,
serveti, yetkisi ve rütbesi ne olursa olsun, öldüğü anda adı cenaze olur ve dünyası son bulur.
Ancak
geride kalan yakınlarının muhtezar'a ve cenaze'ye yapması gereken görevleri vardır. En iyi ölüm, Allah'ın dinini egemen kılmak için canı, malı ve dili ile cihad ederken ölmektir. Bu yolda ölenlere şehid denir ve Peygamberlerden sonra en üstün makam, şehitlik makamıdır. Şehitlikten sonra en iyi ölüm, hastanın kendi evinde yakınları ve dostları ile helâlleşerek, tevbe ederek, tevhid getirerek ve yanında Yâsin okunurken ölmesidir


Can çekişen hastanın îmanla ölmesi ve ruhunu rahatça teslim etmesi için yakınlarının bilinçli hareket etmeleri ve paniğe kapılıp bağırıp çağırmamaları çok önemlidir. Çünkü bağırıp çağırmanın, komşuları hastanın başına toplamanın ve hastaneye yetiştirelim diye telaş edip koşuşturmanın, can çekişmekte olan hastaya zarardan başka hiçbir faydası yoktur.

Yakınlarının yapacağı görevler nelerdir?

Resim bulunan evlere rahmet melekleri girmediği için öncelikle hastanın yattığı odadaki resimler
dışarı çıkarılmalı ve zorunlu değilse yani başkaları varsa, âdet halindeki kadınlarla cünub olanlar can çekişmekte olan hastanın yanına girmemelidir.

Can çekişmekte olan hasta melekleri ve ruhları görmeye başlayınca
dünyası kararır, bilinci ve görme duyusu zayıflar, ancak işitme duyusu son nefesine kadar devam eder. Bu nedenle,
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Ölmek üzere olan (hasta) larımıza Lâ ilâhe illallah demeyi telkin
ediniz.
(Müslim - Tirmizî - Nesâî)

Ölüm acısından bilinci giden ve beyni karışan hastayı şeytanların aldatmaması
için sevdiklerinden biri hafif sesle 'Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah"
diye kelime-i tevhidi hatırlatır. Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Kimin (dünyadaki) son sözü Lâ ilâhe illallah olursa, cennete girer.

(Ebû Dâvûd - Hâkim)

Hasta seslice ya da dudaklarını kıpırdatarak sessizce bir defa 'Lâ ilâhe illallah" der ve sonra başka

bir şey konuşmadan ölürse, âhiret âlemine îmanla gitmiş ve cennete girmeyi hak etmiş olur. Ayrıca kıraati (okuması) düzgün olan bir kimse hastanın yanında Kur'an harfleri ile Yâsin Sûresi'ni okursa (Latin harfleri ile olmaz) can acısı hafifler, sıkıntısı gider, rahmet melekleri yardım eder ve suya kanmış olarak ruhunu teslim eder.
Ümmü Seleme radıyallahû anha diyor ki:

Peygamberimiz (vefat eden) Ebû Seleme'nin yanına geldi, gözleri açık kalmıştı. (Eli ile) onları kapattı, sonra şöyle dedi: ''Ruh çıkarken, gözler onu izler." (Müslim)
Hasta ölünce gözleri kapatılır ve kapatan kimse kısaca, 'Bismillah ve alâ milleti Resûlullah" der.
Sonra, ağzı açık kalmaması için tülbentle alt çenesi yukarıya doğru
çekilerek başının üstünden sıkıca bağlanır, fazla giysileri çıkarılır, kıbleye karşı sırt üstü yatırılır, üstü örtülür ve şişmemesi için üzerine bir metal parçası konur.
Âdet halindeki kadınlar zorunlu değilse (başkaları varsa), cenazenin yanında oturmaz ve yıkanmadan önce cenazenin bulunduğu odada Kur'an okunmaz.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Hastanın ve ölünün yanında güzel sözler söyleyin. Çünkü melekler sizin sözlerinize (dualarınıza) Âmîn der. (Müslim)

Cenazenin yanında bulunanlar yerde yatan din kardeşlerine ibretle
baksalar ve güzel şeyler konuşup dua etseler, melekler onların duasına Âmin der ve bundan herkes yararlanır.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:

Ölünün arkasından (ve yanında) yüzünü, gözünü tırmalayan, yakasını parçalayan ve câhiliye insanı gibi ağıtlar söyleyip kendisine beddua eden, bizden değildir. (Buhârî - Müslim)

Cenaze götürülürken gülmek, eğlenmek, alkışlamak, rozet takmak, haçlı çelenk taşımak ve cenaze marşı çalmak, hıristiyanlık âdeti olduğu gibi, Cenazenin arkasından bağırıp çağırmak, yüksek sesle ağlamak, ağıtlar yakmak ve 'Allah benim canımı da alsın" gibi beddualar yapmak da câhiliye (müşrik) âdeti olduğundan, İslâm'da bunların hepsi yasaklanmıştır.



Cenazenin yıkanması!

Ölen bir müslümanın yıkanması, kefenlenmesi, namazının kılınması ve mezara gömülmesi, hayatta olan müslümanların üzerine farz-ı kifâye'dir, yani yeteri kadar müslüman bu görevi yapınca, diğerleri sorumluluktan kurtulur. Aksi halde o yöredeki müslümanların hepsi günahkâr olur. Zengin fakir, yerli ve yabancı ayrımı yapmadan bütün müslümanların cenazeleri ile ilgilenmek farz-ı kifâye olduğundan, nâfile ibâdetten daha hayırlıdır. Özellikle ölen kişi sâlih (iyi) lerden ise onun cenazesinde bulunmak daha faziletlidir.
Cenazenin yıkanması için, Ölen kimsenin müslüman olması şarttır. İslâm inancına ters düşen ideolojileri, rejimleri benimseyen ve Kur'an'daki İlâhi hükümlere karşı olanların cenazeleri yıkanmaz. Uçak kazası ve patlayıcı maddelerin infilak etmesi gibi olaylarda parçalanıp ölen kimsenin, bedeninin tamamı ya da yarıdan fazlası bulunur sa, yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınır. Eğer bedeninin yarısı ya da yarıdan
daha azı bulunursa; Hanefî'de bunlar bir organ hükmünde olduğu için yıkanmadan bir beze sarılıp gömülür. Şâfî'de ise yıkanır ve namazı kılınır. Baş, kol ve ayak gibi dış organları teşekkül etmemiş düşükler de yıkanmaz, bir beze sarılıp gömülür

Ahmet Tomor Hoca
.
.
.

Alıntıdır..

 

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
Şu sıralar çokça ölümlerle karşılaşıyoruz, her ne kadar çok sevilmese de ölümle iligli bilinmesi gereken şeylerden bahsedilmiş, Allah Razı Olsun. Rabbim bizlere güzel bir yaşam ve ardından güzel bir ölüm nasip etsin inşaAllah.
 

nazile

Çalışkan Üye
Kademeli
Amin cümlemize inşAllah.. Ne kadar korkmamız gerektiği tavsiye edilse de bir korku geliyor ama korkunun ecele faydası yok

İbrahim Tenekeci'nin şu sözünü uygulamamız gerekiyor aslında
rolleyes.png


Dünyaya biraz düşkün olduğum vakit, cep telefonumun 'hatırlatmalar' bölümüne 'ölüm var' yazıyorum. Böylece, saat başı uyarı geliyor: Ölüm var!
 
Üst