Bu fânî ömür bitti; az Önce

FERASETLİ

KF Ailesinden
Özel Üye
Bu fânî ömür bitti;
az önce!



Kendimize göre ne kadar emîniz. Hayatı
mızda hiç kimseyi aldatmadık!
oyalamadık. Fakat far
kına varmadan oyaladığımız, aldattığımız
birisi var: Kendimiz...
Her zaman sığındığımız bir kelime:
“Biraz sonra yaparım.” Dilimizde küç
çük bir cümle… O anda rahatlatıcı bir ilaç
gibi.
Çocukken alışmışızdır; annemiz çağır
dığında, “Biraz sonra giderim.” “Ödevlerimi
yarın yaparım.” Derken gençlik zamanımız
geldi. Ertelemekten hiçbir şey yapamadık!
Kazandığımız bir tek kuytu kafes var: “AZ
SONRA!”
Yememizde, içmemizde kısacası fânî
ömrümüzde hiç aksama yok. Hatta sipariş
verdiğimiz bir yemek on dakika gecikse kı
pır kıpır olur, yerimizde duramayız. “Vüc
cûdumuzun gıdası!” deriz. Peki, ya rûhu
muzun gıdası olan namazımız, ibâdetlerimiz
gecikince neler oluyor? O kadar huzursuz
oluyor muyuz? Niye huzursuz olalım ki,
ilâcımız hazır: “AZ SONRA!”
“Bugünün işini yarına bırakma!”,”Bir gün
nün öncekinden daha mükemmel olsun!” düs
turlarına rahatlıkla göz yumabiliyoruz!
Derken bir gün, bir ay, bir yıl, bir ömür
geçip gidiyor…
Az bir ömür olan dünya hayatı için
“Az sonra!” denilebilir. Fakat ilim veya
ibâdet cihetinde bu kafes bizi hüsrâna sü
rüklüyor. Söz gelimi ibâdetteki sabrımızı
sağa sola dağıtırsak, merkezi zayıflatırız.
Yani o andaki vakti öldürür, nefis düşma
nının silahını kuvvetlendiririz.
Gençliğini hep ertelemekle geçiren bir
insan sayısız nimetleri kaybeder. Başta Pey
gamberimiz (asm)’ın, “Sancağımdan başka
hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde
Allah’a ibâdet ile büyüyen gençler benimledir.”
mükâfatından mahrum kalır. “İhtiyarlayınca
yaparım!” der, ömür biter!
İşlediği bir kusurda tövbesini erteleyen
kimse kiri birikmiş çamaşır gibidir. Bedîüz
zaman Hazretleri’nin dediği gibi “Günah,
kalbi siyahlandıra siyahlandıra nûr-ı îmânı
kalpten çıkarır.” Tövbesiz bir seher vakti,
bir Berat, bir Kadir, geçer giderken diğer
Berata kadar belki ömrü biter. Beynimizde
yine aynı efsunlu bir levha: “BİR DAHA
Kİ SENEYE!”
Rahmetli dedem anlatırdı: Bir gün do
kuma tezgâhında çalışan işçi, patronundan
namaz kılmak için izin ister. Îman ve itâ
atten nasipsiz zavallı patron, işçiye der ki:
“Namaz kazâ olur iş kaza olmaz!” Bu hatıra
zaman zaman aklıma gelir. Bizim namazı
mız, ilmimiz, okumamız gibi uhrevi haya
tımız hep kazalarla süslü; hep ertlemelerle
dolu. Oysa dünya hayatımız dakik mi da
kik. Dünyamızla ilgili neleri erteliyoruz
Hak aşkına? Uhrevî işlere gelince “Ebedi
dünyada kalacak gibi” nazlanıyoruz maalesef!
“Hiç kat i senedimiz var mı ki gelecek seneye
belki yarına çıkacağız!”
Ne bir dakika geri ne bir dakika ileri;
ertelenmeyen ölüm zamanı gelince kimse
demiyor, diyemiyor: “AZ SONRA!”
Daha önce hiç karşılaşmadığımız ve îfâ
etmediğimiz gibi aceleci bir tavırla işlem
lerin tamamlanıyor. Ertelediğin amellerin,
ilimlerin, tövbelerin ile baş başa kalıyorsun!
O anda, yepyeni bir nidâ yükseliyor: “BU
FANİ ÖMÜR BİTTİ; AZ ÖNCE!”
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

ALLAH-U ALEM

KF Ailesinden
Özel Üye
O anda,yepyeni bir nida yükseliyor,"BU FANİ ÖMÜR BİTTİ:AZ ÖNCE."

Allah razı olsun çok doğru biz en fazla zamanı israf ediyoruz.
 

Rüya

Tecrübeli
Az bir ömür olan dünya hayatı için
“Az sonra!” denilebilir. Fakat ilim veya
ibâdet cihetinde bu kafes bizi hüsrâna sü
rüklüyor. Söz gelimi ibâdetteki sabrımızı
sağa sola dağıtırsak, merkezi zayıflatırız.
Yani o andaki vakti öldürür, nefis düşma
nının silahını kuvvetlendiririz.
Gençliğini hep ertelemekle geçiren bir
insan sayısız nimetleri kaybeder. Başta Pey
gamberimiz (asm)’ın, “Sancağımdan başka
hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde
Allah’a ibâdet ile büyüyen gençler benimledir.”
mükâfatından mahrum kalır. “İhtiyarlayınca
yaparım!” der, ömür biter!
İşlediği bir kusurda tövbesini erteleyen
kimse kiri birikmiş çamaşır gibidir. Bedîüz
zaman Hazretleri’nin dediği gibi “Günah,
kalbi siyahlandıra siyahlandıra nûr-ı îmânı
kalpten çıkarır.” Tövbesiz bir seher vakti,
bir Berat, bir Kadir, geçer giderken diğer
Berata kadar belki ömrü biter.
 
Üst