BİŞR-İ HAFÎ (Radıyallahü Anh)

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Evliyânın büyüklerinden. Künyesi Ebû Nasr olup, asıl adı Bişr bin Hâris Abdurrahmân el-Hafî'dir. Kısaca Bişr-i Hafî olarak tanınmıştır. Bişr-i Hafî Merv şehrinin Bekird bölgesinde 150 (m. 767) senesinde doğmuş, Bağdâd'da yaşamıştır. Hadîs, fıkıh ve tasavvuf ilminde büyük âlimlerden olmuştur. Yedi sandık dolusu hadîs kitabını ezberlemişti. Tasavvufta yüksek makamlara erişmiş olan Bişr-i Hafî (r.a.) 227 (m. 841) yılında Bağdâd'da vefât etti

Bişr-i Hafî, devrinin ileri gelen âlimlerinden ilim tahsil etmiş ve hadîs-i şerîf öğrenmiştir, İbrâhîm Sa'd, Abdurrahmân bin Zeyd bin Eslem, Hammâd bin Zeyd, Şüreyk bin Abdullah, Muafa bin İmrân Mûsulî, Abdullah bin Mübârek, Ali bin Müşhir, Îsâ bin Yûnus, Abdullah bin Dâvûd el-Hayrî, Ebû Muâviye ed-Darîr, Zeyd bin Ebi'z Zerga ve daha birçok âlimlerden ilim öğrenmiş ve hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.

Bişr-i Hafî'den, Nuaym bin Heydâm, Muhammed bin Heydâm; İbrâhîm bin Hâşim bin Muskan, Nasr İbn-i Mansûr, el-Bezzâr, Muhammed bin el-Müsennâ, Sırrî-yi Sekatî, İbrâhîm bin Hâni en-Nişâbûrî, Ömer bin Mûsâ el-Celâ gibi birçok âlini ders almış ve hadîs-i şerîf okumuştur.

Gençliğindeki hatâlardan dönüp doğru yola girmesi şöyle anlatılır:

"Birgün, sarhoş bir halde giderken, üstünde Besmele yazılı bir kâğıt buldu, içi sızlayıp yerden aldı. Öpüp, çamurlarını silip, temizledikten sonra, güzel kokular sürüp, evinin duvarına astı. O gece âlim ve evliyâ bir zâta, rü'yâda,
"
Git Bişr'e söyle! İsmimi temizlediğin gibi seni temizlerim, ismimi büyük tuttuğun gibi, seni büyültürüm, ismimi güzel kokulu yaptığın gibi, seni güzel ederim, izzetime yemin ederim ki, serün ismini dünyâda ve âhırette temiz ve güzel eylerim" dendi.

Bu rü'yâ üç defa tekrar etti. Sabah Bişr-i Hafî"yi arayıp meyhanede buldu. Mühim haberim var diye içerden çağırdı. Bişr geldiğinde
"
Kimden haber vereceksin?" dedi.
"
Sana Allahü teâlâdan haber vereceğim" deyince, ağlamaya başladı.
"
Bana kızıyor mu, şiddetli azâb mı yapacak?" dedi.
Rü'yâyı dinleyince arkadaşlarına,
"
Ey arkadaşlarım! Beni çağırdılar, bundan sonra bir daha beni buralarda göremiyeceksiniz" dedi. O zâtın yanında hemen tövbe etti. Bu anda ayağında ayakkabı bulunmadığı için, hiç ayakkabı giymedi. Sebebini soranlara,
"
Söz verdiğim zaman yalın ayaktım, şimdi giymeye haya ederim" derdi!
Ayakkabı giymediği için kendisine "Hafî" (yalınayak) denilmiştir.

Hânbelî Mezhebinin kurucusu Ahmed bin Hanbel, Bişr-i Hafî'yi çok sever, devamlı yanına giderdi. Talebeleri
"
Siz âlimsiniz. Hadîste, fıkıhta, ictihâdda ve bütün iKmler de eşiniz yoktur. Niye Bişr-i Hafî gibi birini sık sık ziyâret ediyorsunuz?" dediklerinde,
"
Evet, dediğiniz ilimleri ondan iyi bilirim. Fakat o, kalb ilimlerini benden iyi bilir" derdi.

Bütün ömrünü ilim öğrenmekle ve öğretmekle geçirdi. Son derece şüphelilerden sakınırdı. Konuştuğu zaman etrafa ilim, ahlâk, hikmet kokuları yayılırdı. Vefât ettiğinde cenâzesini sabah evden çıkardılar. Fakat o kadar çok kalabalık vardı ki, ancak gece kabristana varaA
bildiler. Kendisini rü'yâda görüp,
"A
llahü teâlâ sana ne muamele etti?" diye sorduklarında;
"
Benim cenâzemde bulunanı ve kıyâmete kadar beni seveni affeyledi" buyurdu.

Bişr-i Hafî hazretleri hayatta olduğu süre içinde Bağdâd'daki hayvanlar, yalın ayak gezdiği için o-nun hürmetine yolda pislemezlerdi. Birisinin hayvanı bir gece yolda pisledi. Üzülerek Bişr-i Hafî öldü dedi. Baktılar ki gerçekten vefât etmiş.

Âlimlerden ba'zıları onun hakkında şunları söylemişlerdir. Abbâs bin Dehkâm diyor ki:

"
Dünyâya geldiği gibi ölen tek insan Bişr-i Hafî'dir. Dünyâya malsız geldi ve malı olmadan gitti. Ölüm döşeğine yattığı sırada biri gelerek ondan birşey istedi. Onun bir gömleği vardı. Onu da çıkardı, dilenciye verdi ve bir başka kimseden ödünç gömlek aldı ve o şekilde öldü. Ya'nî ölünce bir gömleği de yoktu. Gömleksiz geldi, gömleksiz gitti."
İbrâhîm Harbî şöyle der:
"
Ben üç büyük zât gördüm. Bu üç kişinin benzeri yoktur: Birincisi Ahmed bin Hanbel'dir ki, anneler onun gibisini doğurmaktan âciz kalır. İkincisi Bişr-i Hafî'dir ki, asrından eski devirlere kadar akıllı bir zâttır. Üçüncüsü Ebû Ubeyd bin Sellâm ki, sanki o ilmi kendisinde toplamış bir dağ gibidir. Bişr-i Hafî hiçbir müslümana gıybette bulunmadı. Eğer onun aklı Bağdâd halkına dağıtılsa, hepsi akıllı olurdu."

Bilâl el-Havas şöyle anlatır:
"Birgün Sina çölünde yürüyordum. Yanımda bir zât belirdi."
Kimsin" deyince, "Kardeşin Hızırım" dedi. "Sana suâl sormak istiyorum deyince"; sor dedi.
"
İmâm-ı Şâfiî hakkında ne dersin?" diye sordum,
"
Dünyâdaki dört büyük âlimden biridir" diye cevap verdi.
"
Ahmed bin Hanbel hakkında ne düşünürsün?" dedim.
"
Sıddîk (doğru, samîmi) bir zâttır" dedi.
"
Bişr-i Hafî hakkında ne söylersin?" deyince
"
Ondan sonra onun gibi bir zât gelmedi" dedi.

KAYNAKLAR
1) Hilyet-ül-evliyâ cild-8, sh-336
2) Vefeyât-ül-a'yân cild-1, sh-274
3) Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye sh-991
4) Şezerât-üz-zeheb cild-2, sh-60
5) Târîh-i Bağdâd cild-7, sh-67, 80
6) Kıyâmet ve Âhıret sh-103
7) Mir'ât-ül-cinân cild-2, sh-92, 94
8) El-Bidâye ven-Nihâye cild-10, sh-297
9) Rehber Ansiklopedisi cild-3, sh-8
10) El-A'lâm cild-2, sh-54
11) Tabakât-ül-kübrâ cild-1, sh-84
12) Tabakât-üs-sûfiyye sh-39
13) Risâle-i Kuşeyrî sh-68
14) Nefehât-ül-üns sh-102
15) Tezkiret-ül-evliyâ sh-68
16) Keşf-ül-mahcûb sh-233
17) Câmi'u-kerâmât-il-evliyâ cild-1, sh-367
18) Sıfat-üs-safve cild-2, sh-183
19) Tehzîb-üt-tehzîb cild-1, sh-444
20) Tezkiret-ül-huffâz cild-2, sh-1312
21) Kâmûs-ul-a'lâm cild-2, sh-1312
22) Brockelman, GAL-1, sh-638
23) El-Kevâkib-üd-Düriyye cild-1, sh-208

alıntı
 
Üst