Annelerin Gözleri Vardır

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
A.Ali URAL

Güneş, anne gözleri yüzünden gecenin kapısını kırıyor her sabah. Ay, anne gözleri yüzünden uyuyamıyor fecre kadar. Anneler mi; gözlerini kırpıştıran yıldızlar. Nebulalarda su, galaksilerde kan.

Anne gözleri kayıyor bir dilek tut. Hayır dua et sabah olacak. Anne gözleri taşısın gemiler filika yerine. Anne gözleri taşsın kayboldu çocuklar. Anne gözleri peşinde hırsızların. Kartallar gibi yerden kaldırıp, çuvallarıyla gömsünler boşluğa. Mihenk taşları gök taşları. Kuyumcuların eli titresin ışığa tutunca. Heyhat! Anne gözleri yüzüklerde taş yerine. Aç çocukların önünde koşuyor kazanda taşlar. Taş kaynatan anne ağlatıyor emîri. Annelerin emri: Titanlar yerini Müheymin’e bıraksın! Hem annelerin gözlerinden seyredince insanı Hakk. Titrer vahşetin dizleri. Gözlerini kapar, anneler gözlerini açtığı zaman yırtıcı hayvanlar. Meşalemin ışığı dişlerine vurdu. Sıçrasalar yüzümde pençeleri.
Anne gözlerini aç!
Annelerin gözleri var, çocuk omuzlarına yıldızlar döşeyen. Merhametin taçlarıyla donatan masum başları. Küçük Prens’in ayağına dolanan yılan şaşırdı, anne gözleriyle karşılaşınca. Eşkıyaların reisi şaşırdı, altının yerini söyleyince çocuk. Annesi tembih etmişti: Yalana tutunma! Krallar taçlarını fırlattı, sultanlar tahtlarını yaktı. Her çocuk bir hükümdar. Her çocuk annesinin sözlerine tutunup tırmanıyor göğe. Gölgeleniyor anne kirpiklerinde çocuklar. Yanacaklar yoksa güneşin karnını deşti hayat. Yanacaklar yoksa lambalar hep kırmızı. Yanacaklar, günahın gölgesi düştü taze tenlerine. Yanacaklar annelerine sarılmasalar.

- İnsanların içinde kendisine en iyi davranmam gereken kimdir?
- Annen.
- Sonra kim.
- Annen.
- Sonra kim.
- Annen.
- Sonra kim?
- Baban.
Kulak ver çocuk üç kere kapını tıklatan kim. Tam karanlıkta kalmışken üç pencere açan önünde. Önüm, arkam, sağım, solum anne! Bak ne diyor Allah yolunda savaşmak isteyene Peygamber(sav): Annenin izni var mı? Yoksa dön. Ona yapacağın hizmet cihada denktir. Ve ne diyor arınmak isteyene günahlarından: “Annene iyilik et!” Arındıran ırmak annenin gözlerinde! Yemen çöllerinden Kâbe’ye akıyor. Adam annesini taşıyor sırtında tavaf ederken. Dudaklarında aynı nakarat: “Annemin zelil devesiyim ben. Başka binekleri usansa da asla bıkmam ben.” İbn Ömer’le karşılaşınca Yemenli soruyor: ” Annemin hakkını ödedim mi?” Cevap, “Hayır!” oluyor. ” Tek bir âh çekmesini ödeyemedin hâlâ!” Annenin hakkını ödeyemedin. Gözlerini ödeyemedin pahalı gözlerini. Bir serçe gibi zıplayan tabaklarında çocuklarının.
Üç hurması var evinde Hz. Ayşe’nin. Yoksul bir kadına veriyor onları. Kadın birer hurma veriyor iki çocuğuna. Birini kendine ayırıyor. Hayır, ikiye pay ediyor onu da.
- Burnu sürtülsün, yazıklar olsun, perişan olsun!

- Kim?
- Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse!
Elçi haber verdi. Anneler yüzünden cennetin kapısı açık hâlâ. Kafkas Tebeşir Dairesi’nde çekiştiriliyor çocuk. Sahte ve gerçek anne çekiyorlar iki yana, parçalanacak. Gerçek anne bırakıyor çekişmeyi; “Annesi odur!”diyerek. Yeter ki yaşasın çocuk! Perde kapanıyor. Gerçek anne bulunuyor çünkü. Merhamet bulunuyor dünyada. Yıl 1959 Harry Harlow bir televizyon programında iki anne maketi çıkarıyor ekrana. Kablo ve tellerden oluşan “Tel Anne” ve kumaştan yapılan “Kumaş Anne” Tel anneden kaçan yavru maymunlar kumaş anneye koşuyorlar. Zira bir şey eksiktir o annede: Gözler. “Annelerin gözleri vardır,” demiş Harlow. Yıllar sonra ünlü bir analitikçi şöyle tamamlamış cümleyi: Annenin gözlerinde gelişir çocuk.
Yaşasın annelerin gözleri var!
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Üst