Ana Baba Hakkı İle İlgili Kıssalar

EyLüL

Çalışkan Üye
Kademeli
Ana Baba Hakkı İle İlgili Kıssalar


Birgün Hasan-ı Basri hazretleri, Kabe'yi ziyaret ve tavaf ederken bir zat gördü ki, arkasında bir zenbil ile tavaf ediyor. O zata dönüp dedi ki:

- Arkadaş, arkandaki yükü koyup öylece tavaf etsen daha iyi olmaz mı?

- Bu arkamdaki yük değil, babamdır. Bunu Şam'dan yedi kerre buraya getirip tavaf eyledim. Çünki, bana dinimi, imanımı bu öğretti! Beni İslâm ahlâkı ile yetiştirdi.

- Kıyamet gününe kadar böylece arkanda getirip tavaf eylesen, bir kerre kalbim kırmakla bu yaptığın hizmet havaya gider ve yine bir defa gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.

- Birisi, sevgili Peygamberimize "aleyhisselam" geldi ve dedi ki:

"- Yâ Resûlallah! Benim anam-babam ölmüştür. Onlar için ne yapmam lâzımdır?"

Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Onlara daima dua eyle, Onlar için Kur'ân-ı kerim oku ve istiğfar et!)

Eshâb-ı kiramdan biri dedi ki:

- Yâ Resûlallah bundan fazla yapılacak bir şey var mı?

- (Onlar için sadaka verin ve hac eyleyin.)

Biri çıkıp dedi ki:

- Anam-babam çok şefkatsizdirler, onlara nasıl itaat eyleyeyim?

Sevgili Peygamberimiz buyurdu ki:

(- Anan seni dokuz ay karnında gezdirdi, iki sene emzirdi. Seni büyütünceye kadar koynunda besledi ve sakladı, kucağında gezdirdi. Baban da seni büyütünceye kadar birçok zahmetlere katlanarak seni besledi, idare ve geçimini temin eyledi. Sana dinini, imanını öğrettiler. Seni islâm terbiyesi ile büyüttüler. Şimdi nasıl olur da şefkatsiz olurlar? Bundan daha büyük ve kıymetli şefkat olur mu?)

Musa aleyhisselâm, Tûr-i Sina'da Hak Teâlâ hazretlerine:

- Yâ Rabbi! Âhirette benim komşum kimdir? diye sordu.

Allahü teâlâ buyurdu ki,

- (Ey Musa? Senin komşun falan yerde, falan kasaptır.)

Musa aleyhisselâm kasabın yanına giderek:

- Beni misafir edebilir misin? dedi.

Yanında misafir oldu. Yemek zamanı gelince, kasap bir parça et pişirdi. Duvardaki asılı zenbili aşağı alarak orada bulunan ihtiyar bir kadına et yedirdi ve su içirdi. Üstünü başını da temizleyip zenbile koydu. Hazret-i Musa sordu:

- Bu senin neyindir?

- Annemdir, ihtiyar olup bu hâle girdi. İşte her sabah akşam kendisine böyle bakarım.

Kasap annesine yemek verirken, o zayıf ve âciz annesi, oğluna dua ederek,

"- Ey Rabbim, oğlumu Cennette Musa aleyhisselâma komşu eyle!" dediğini Musa aleyhisselâm dahi işitti. Bunun üzerine, kasaba, Musa aleyhisselâm müjde vererek, "Seni Allahü teâlâ af ederek, Musa aleyhisselâma komşu etmiştir" dedi.

Bir insan, gaflet ve şaşkınlığa kapılarak ana-babanın kalbini kırarsa derhal onların rızasını almaya çalışmalı, yalvarmak, onların gönlünü almalıdır. Ana-babanın evlat üzerinde hakları çok büyüktür. Bunu daima göz önünde tutarak, ona göre hareket etmelidir.

Evliyanın büyüklerinden birisi, hacca gitmek üzere yola çıktı. Bir ara Bağdat'a uğradı. Orada Ebû Hâzım-ı Mekkî hazretlerini ziyaret etti. O esnada uyuyordu. Bir müddet bekledi. Uyandı ve o zata dedi ki:

- Şimdi Sevgili Peygamber Efendimizi rüyada gördüm. Bana, senin hakkında, (Annesinin hakkını gözetsin, hac etmekten daha iyidir) haberini ulaştırmamı emretti.

Bunun üzerine o zat geri döndü ve bütün hayatı boyunca annesine hizmet edip duasına kavuştu.

Bir gün Sevgili Peygamber Efendimizin huzuruna bir zat gelip der ki:

- Ey Allah'ın sevgilisi! Sizinle beraber Allah yolunda savaşa katılmak istiyorum.

- Annen ve baban var mı?

- Var, Ya Resûlallah!

- Onların yanında bulun, senin cihadın budur. Onlara hizmet et!
 

EyLüL

Çalışkan Üye
Kademeli
Bir gün Hz. Peygamber’e (asm) birisi gelir ve:
"Ya Resulullah! Bir genç ölmek üzere. Ona ölürken ‘La ilahe illallah...’ sözü telkin edildi. Ama bunu söylemedi." der. Resulullah (asm):
“Namaz kılıyor muydu?” diye sorar. Adam:
“Evet, diye cevap verince Resulullah (asm) ile birlikte kalkarak o gencin yanına giderler. Hz. Peygamber (asm) ölmek üzere olan delikanlıya”:
“La ilahe illallah de, diye telkinde bulunur.” O da:
“Söyleyemiyorum, gücüm yetmiyor." der. Hz. Peygamber (asm):
“Niçin?" diye sorunca, orada bulunanlardan birisi:
“Annesine isyan ediyordu” diye cevap verir. O zaman Hz. Peygamber (asm):
“Annesi yaşıyor mu?” diye sorar.
“Evet!" derler. Ve çağırırlar. Kadın gelince Hz. Peygamber (asm) ile kadın arasında şu konuşma geçer:
“Bu senin oğlun mu?”
“Evet.”
“Kızgın alevlerle yanan kocaman bir ateş gördüğünde sana:
“Eğer oğlunu sen bağışlarsan biz de bırakırız, yoksa onu gördüğün bu ateşe atacağız denilse bağışlamaz mısın?”
“Ya Resulullah! Öyleyse onu affediyorum.”
“Ondan razı olduğuna dair Allah'ı ve beni şahit tut.”
“Allah’ım! Sen ve Peygamberim şahidimsiniz, oğlumdan razıyım” dedi.
Hz. Peygamber (asm) bu konuşmadan sonra delikanlıya dönerek:
“Ey Delikanlı ‘La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh ve Eşhedü enne
Muhammeden Abdühü ve Rasülühü’ de, diye telkinde bulunur ve delikanlı bu kez söyleyebilir.” Bunun üzerine Resulullah (asm):
“Şefaatim sebebiyle onu ateşten kurtaran Allah'a hamd olsun, der.” (Taberânî, Ahmed)
Annesini sırtına alıp tavaf ettiren sahabe
“Hac sırasında bir sahabe hasta annesini omzuna alarak Kâbe’yi tavaf ettirmişti. Sonra Resulullah'ın (asm) yanına gelerek:
“Ya Resulallah, annemi sırtımda taşıyıp tavaf ettirerek hakkını ödedim mi?" diye sorunca, Resülullah (asm):
“Hayır, sana hamile iken alıp verdiği bir
nefesin hakkı bile değildir.”
(Kütüb-i Sitte)
Annesinin duası ile Hz. Musa’ya (as) komşu olan adam
Musa (as) “Ya Rabbi bana cennetteki arkadaşımı göster!” dedi. Allah ü Teâlâ:
“Filan şehrin, filan çarşısına git. Orada bir kasap vardır. Yüzü şöyle, boyu şöyledir. Senin cennetteki arkadaşın odur” buyurdu.
Hz. Musa (as) o dükkâna gitti. Güneş batıncaya kadar orada kaldı. Akşam olunca, kasap, bir parça et alıp zembiline koydu. Dükkândan ayrılırken, Musa (as):
“Ey genç, misafir için, yanında yer var mı?” buyurdu. Genç “evet” deyip, beraber gittiler. Eve gelince, genç, bu etten güzel bir çorba pişirdi. Sonra evin bir köşesinden bir zembil daha çıkardı. İçinde çok yaşlı, zayıf, güçsüz bir kadın vardı. Bir güvercin yavrusunu andırıyordu. Onu zembilden çıkardı. Bir kaşık alıp, doyuncaya kadar ağzına yemek koydu. Sonra elbisesini yıkadı kuruttu ve yine ona giydirdi. Sonra tekrar zembile yerleştirdi. Bu esnada annesinin dudakları kımıldadı. Sonra adam zembili alıp duvara astı. Bunları gören Hz. Musa (as):
“Bu yaptıkların nedir?” buyurdu.
“Bu benim annemdir. Çok yaşlandı gücü takati yok. Oturacak halde de değildir. Çarşıdan gelince, onu yedirmeden, doyurmadan, ne yerim ne de içerim” dedi. Bunun üzerine Hz. Musa (as):
“O esnada annenizin dudaklarını kımıldattığını gördüm” buyurdu.
“Ya Rabbi oğlumu cennette Musa’ya (as) arkadaş eyle” diye dua eder” dedi. O zaman Hz. Musa (as):
“Gözün aydın olsun, Musa benim ve benim cennetteki arkadaşım sensin” buyurdu. (Şamil İslam Ansiklopedisi)
Annesine hakaret ettiği için eşek suretine çevrilen adam
Havşeb oğlu Avvam (ra) der ki;
“Günün birinde, bir yerde konaklamıştım. Orada bir kabir vardı. İkindi sularına doğru birden bire kabir açıldı. İçinden başı merkep, vücudu ise insan vücudu bir adam çıkarak üç kez anırdı. Sonra kabir, adamın üzerine örtüldü. Yaşlı bir kadın, tiftik veya yün eğiriyordu. O sırada bir kadın:
“Şu ihtiyar kadını görüyor musun?” diye seslendi. Ben de;
“Nesi var?” dedim.
“O adamın anası!”
“Bu nasıl oldu (meselenin aslı nedir)?”
“Adam içki içiyordu. Gittikçe de arttırdı. Anası ona,
‘Yavrum Allah’tan kork! Daha ne zamana kadar içeceksin bunu!’ deyince, adam anasına:
‘Sen ancak eşeğin anırması gibi anırıyorsun’ diye karşılık verirdi. Günün birinde, ikindiden sonra öldü. Öldüğü günden bu yana her gün ikindiden sonra, bu kabir açılır. Adam da bu şekilde çıkarak üç kez bu şekilde eşek gibi anırır. Sonra kabir üzerine kapanır.” dedi. (Esbehânî)
Hz. Üsame’nin (ra) annesinin isteğini yerine getirmesi
Hz. Osman zamanında bir hurma ağacının fiyatı bin dirheme kadar yükselmişti. Buna rağmen Üsâme, hurma ağaçlarından birisinin özünü çıkararak annesine yedirdi. Ona:
“Bunu ne için yaptığını anlayamadık. Bir hurma ağacının bir dirheme çıktığı bir zamanda bunu nasıl yapabildin?” dediler. O da:
“Annem hurma ağacı özü istemişti. Gücüm yettiği sürece onun her istediği benim boynumun borcudur” diye cevap verdi. (Hayatü’s-Sahabe)
Veysel Karâni Hazretleri’nin (ra) annesine olan yüksek hürmeti
“Yemen illerinde ömrünü geçiren Veysel Karâni Hazretleri daima Rasûlü Kibriya’yı (asm) dünya gözü ile görmek isterdi. Yüce Allah sevgilisini görmeden âşıktı. Hasretiyle yanar tutuşurdu. Bir gün hatırını çok saydığı anasını ayaklarına kapanarak şöyle dedi:
“Yâ ana! İznin olursa Hazret-i Muhammed (asm) Efendimizi görmeye gideceğim. Kısa bir süre için hizmetini aksatsam bile Rasul-i Ekrem’i (asm) görmek için gitmeme izin ver.” Annesi cevaben;
“Elbet izin veriyorum, yalnız bir şartla; Rasul-i Kibriya’nın (asm) mübarek evlerinden kapısından başka yere gitmeyeceksin. Sana vasiyetim budur. Haydi, yolun açık olsun” dedi.
Anasının iznini alan Üveys (ra), Rasul-i Kibriya’nın (asm) kapısına gitti.
“İki cihan serverini görmeye izin var mı?” diye seslendi. Hz. Aişe (ra) anamız, mescitte olduğunu, orada görebileceğini, beklerse görüşebileceğini söyledi. Veysel Karâni (ra):
“Ne yazık ki gayrı yere gidip arayamayacağım gibi, fazla da bekleyemeyeceğim” cevabını verdi. Aişe anamız (ra) kendisine:
“Hz. Peygamber (asm) geldiğinde kim aradı diyelim?” dedi. Üveys derin bir üzüntü ile:
“Adım Üveys” buyurdu. Ağlaya ağlaya tekrar Yemen’e döndü. Rasul-i Ekrem (asm) biraz sonra mescitten evine geldi. Kapıda Üveys’in nurunu gören Hz. Peygamber (asm), Hz. Aişe’ye (ra):
“Yâ Aişe! Üveys gelmiş, bana bu fani âlemde enis olmak istemiş. Hâlbuki beni bu dünya gözleri ile göremeyecek. Allah onu imtihan ederek, azim mükâfat vermiş olsa gerek” buyurmuştur.
“Veysel Karani Hazretleri ise, annesinin yanına ağlayarak anasının ayaklarına kapandı:
“Yâ ana! Habib-i Ekrem’i (asm) görüp, mübarek ayaklarına yüz süremedim. Kendileri mescitte imiş, sana asi olmaktan korktum. Ne fena talihtir ki bu kadar yol gittiğim halde, onu göremedim.” Anası cevaben:
“Kaygılanma oğul, nasıl olsa onu ahirette göreceksin. Benim rızamı aldığın için de ayrıca sana şefaatçi olur” buyurdu. (Ahmediyye Şerhi)
 
Üst