Allah (c.c.) İçin Yaşamak

  • Konuyu başlatan Ze'Mahşer
  • Başlangıç tarihi
Z

Ze'Mahşer

Ziyaretçi
De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır" (Enam Suresi, 162)



Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir (Maide Suresi, 16)

Müslümanlarla diğer insanlar arasındaki fark nedir? Bu soruya Müslüman olmayanlardan farklı cevaplar gelebilir Onlar, Müslümanlarla aralarında kültürel ve ahlaki bazı ayrılıklar olduğunu söyleyebilirlerMüslümanların "dünya görüşü"nün farklı olduğunu, onların bazı "değer"lere inandıklarını, kendilerinin ise bu "değer"leri kabul etmediklerini öne sürebilirler Müslümanların kendilerinden fikri yönde farklılıklar taşıdıklarını belirtebilirler

Ama aslında bu söyledikleri, yalnızca temel bir farklılığın sonuçları olarak ortaya çıkmıştır ve yalnızca gözle görülür bazı farklılıklardır Onlar, Müslümanların gerçekte kendilerinden ne yönde farklı olduklarını çoğunlukla anlayamazlar (Zaten bu farkı anlamamış oldukları için Müslüman değillerdir)

Müslümanları diğerlerinden ayıran temel özelliğin ne olduğundan söz etmeden önce bir noktayı hatırlatmakta fayda var: "Müslüman" derken, nüfus cüzdanında "Müslümandır" ibaresi bulunan insanı kastetmiyoruz Müslüman, Allah'ın, dinine bağlananlara verdiği bir isimdir Kuran'da tarif edilen Müslümanları diğer insanlardan ayıran temel fark, bu insanların Allah'ın sonsuz kudretinin farkında olmalarıdır Allah'ın sonsuz kudretinin farkında olmak ise, yalnızca, bir Yaratıcı'nın var olduğunu tasdik etmek demek değildir Allah Kuran'da bu gerçeğe şöyle dikkat çekmektedir:

De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir?" Onlar: "Allah" diyeceklerdir Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz?" (Yunus Suresi, 31-32)

Ayette soru sorulan kişi, Allah'ın varlığını tasdik eden ve O'nun sıfatlarını kabul eden, ama tüm bunlara rağmen, "Allah'tan korkup-sakınma" özelliğinden yoksun olan ve Allah'tan yüz çevirmiş biridir (Zaten şeytan da Allah'ın varlığını tasdik etmiyor değildir)

Allah'ın büyüklüğünü kavramak bunu sözle tasdik etmekten ibaret değildir Müslümanlar Allah'ın varlığının ve büyüklüğünün farkına varan, O'ndan "korkup-sakınan" ve hayatlarını farkına vardıkları bu büyük gerçeğe göre düzenleyen insanlardır Diğerleri ise, ya Allah'ı inkar edenler, ya da Allah'ın varlığını üstteki ayette tarif edilen kişininkine benzer bir tarzda tasdik etmesine rağmen Allah'tan "korkup-sakınmayanlar"dır

Bu özellikteki insanların yaşamları, kendilerini yaratmış olan Allah'ın farkında olmadan geçirilen yaşamlardır Bunlar hayatlarının, kim tarafından, nasıl ve neden başlatıldığını göz ardı ederler Kendi zihinlerinde, Allah'a ve O'nun dinine yer olmayan yeni bir hayat kurmaya çalışırlar Kuran'da ise, böyle bir yaşamın boş ve çürük bir temele dayandığını, yıkımla bitmeye mahkum olduğunu Rabbimiz şu hikmetli benzetmeyle anlatır:

Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez (Tevbe Suresi, 109)

Allah'ın ayette de haber verdiği gibi, Kuran'da tarif edilen şekilde bir imana sahip olmayanların yaşamları, "yıkılacak yar"ların kenarlarına kuruludur Onların hayattaki tek amaçları "bu dünya"da mutluluğu ve rahatlığı elde etmektir Bu insanların kimi, kendine "zengin olmak" gibi bir hedef belirlerBu hedefine ulaşmak için elinden geleni yapacak, tüm fiziki ve beyinsel gücünü zengin olmak için kullanacaktır Kimisi de hayattaki amacını "itibar sahibi ve ünlü bir insan olmak" olarak saptar Bunu elde etmek için de elinden gelen herşeyi yapar Her türlü zorluğa katlanır, çeşitli fedakarlıklarda bulunurAma bunların hepsi, ölümle birlikte yok olacak olan, yalnızca dünya hayatına hedeflerdir Hatta birçoğu henüz hayattayken de kaybedilebilir

Oysa mümin, Allah'ın varlığının ve gücünün farkındadır Allah'ın onu niçin yarattığını ve ondan neler istediğini bilir Bu nedenle de dünyadaki asıl amacı Allah'ın razı olduğu bir kul olmak için çalışmaktırKendisini amacına ulaştıracak her yolu dener, bunun için ciddi bir çaba gösterir Bu sayede -diğer insanlar için kesin bir yıkımdan başka bir şey olamayan- ölümün de sırrını çözer: Ölüm bir yokoluş değil, asıl hayata geçiş aşamasıdır

Müslüman olmayanlar, hayatlarının tesadüfen ve "kendi kendine" oluştuğunu sandıkları gibi, hayatlarını bitiren ölümün de "kendi kendine" oluşan bir "kaza" olduğunu düşünürler Oysa hayatı yaratan da ölümü yaratan da Allah'tır Bir tesadüf ya da kaza olmayan ölüm, Allah'ın özel olarak yarattığı, zamanı ve yeri belirlenmiş bir olaydır

İşte mümin de, Allah'ın herşeye hakim olduğunu bilen ve ölümün bir son değil, asıl hayata (ahiret) geçiş aşaması olduğunu kavrayan insandır Bu gerçeklerin farkındayken de, elbette diğerleri gibi hayatını "yıkılacak bir yarın kenarına" kurmaz Hayatın, ölümün ve ölüm-sonrası gerçek hayatın asıl sahibinin kim olduğunu ve kendisini kimin yarattığını bildiği için, Allah'a yönelir Paranın, makam ve mevkinin, fiziki güzelliğin Allah'ın yarattığı ve yaratılmakta olan bu sistem içinde asıl kurtuluş yolu olmadığını görür Bunlar ancak, Allah'ın koyduğu kurallar sayesinde kısa bir süre işleyecek olan "sebep"lerdir

Allah'ın yaratmış olduğu sistemin anahtarı ise Allah'ın rızasıdır Çünkü Allah sadece rızasına uyanları doğru yola iletecektir:

Allah, rızasına uyanları bununla Kuran'la kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir (Maide Suresi, 16)

Müslüman, Allah'ın rızasını aradığı için Müslümandır İşte Müslümanı, diğerlerinden ayıran en önemli fark buradadır Müslümanlar, dini Allah'ın rızasını kazanmak için izlenecek bir yol olarak görürken, birçokları için din, birtakım inançları içeren kurallar bütünüdür ve hayatlarında önemli bir yeri yoktur

Zaten gerçek Müslümanlarla, Müslüman taklidi yapan ikiyüzlüler (münafıklar) arasındaki ayrım da burada ortaya çıkar Müslümanlar, dini Allah'ın rızasını kazanmak için izlenecek bir yol olarak kabul ederken, münafıklar bunu kendi çıkar ve isteklerini tatmin etmeye yarayacak bir araç olarak görürlerMüslümanlar namazı "huşu" (Allah'a karşı saygı dolu bir korku) içinde kılarken (Müminun Suresi, 1-2), münafıkların bunu insanlara "gösteriş" olsun diye (Maun Suresi, 6) yapmaları da bundandır Aynı şekilde münafıklar, Allah yolunda yapılan harcamayı (infak) da gerçekte Allah rızası için değil, yine insanlara gösteriş olsun diye yaparlar:

Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverirOnlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez (Bakara Suresi, 264)
 

Mu@YMe

Vip Üye
Özel Üye
emeğinize sağlık buda diğerleri kadar faydalı bir konuydu
ALLAHU zülcelal razı olsun inşeALLAH
RABBİM imanımızı kuvvetlendirip onun rızası doğrultusunda yaşayanlardan eylesin inşeALLAH​
 
Üst