Yüce Allah “Yakın akrabalarını uyar!” (Şuara, 26:214) ayetini inzal buyurunca peygamberimiz (sav) “Ey Ka’boğulları, ey Ebd-i Menâfoğulları! Ey Haşimoğulları! Kendinizi ateşten koruyunuz. Ey Fatıma binti Muhammed! Kendinizi ateşten koru! Çünkü ben sizi ateşten kurtarmak için Allah’tan başka bir şeye sahip değilim. Ancak size akrabalığım var ve bunun için önce size iyilik etmek isterim!” buyurdular.
2. Bir sahabe peygamberimize (sav) gelerek “Beni cehennemden uzaklaştıracak ve cennete yaklaştıracak şeyi haber ver” dedi. Peygamberimiz (sav) “Allah’a ibadet edersin ve ona hiçbir şeyi şirk koşmazsın, namazını kılar, zekâtını verirsin ve akrabana iyilik edersin” buyurdular.
3. “Kötü idareciler iş başına geldiği zaman yeryüzünü fesada verir, akrabalık bağlarını keserler” (Muhammed, 47:22) ayeti nazil olduğu zaman peygamberimiz (sav) buyurdular: “Yüce Allah mahlukatı yarattığı zaman Rahim/Akrabalık ayağa kalktı. Yüce Allah “Niçin kalktın?” dedi. O da “Benim kalkışım akrabalık bağlarını kesenin kalkışıdır” dedi. Yüce Allah buyurdu: “Sana ilgi gösterene ilgi gösteririm, senden ilgiyi kesenden ilgimi kesmeme razı olmaz mısın?” buyurdu. Rahim, razı oldum ey Rabbim!” diye cevap verdi. Yüce Allah “Bu senin hükmündür” buyurdu. Yani, “Sıla-i Rahim” mal ile yardım etmek, işini görmek, zararı ortadan kaldırmak, akrabadan gelen eziyete güler yüzle mukabele etmek ve onlara gıyaben dua etmek şeklindedir.
4. Yüce Allah “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Malını da saçıp savurma. İsraf edenler şeytanın kardeşleridir. Şeytan ise rabbine karşı çok nankördür. Şayet Rabbinden istediğin bir rızkı aramak için onlardan yüz çevirmek zorunda kalırsan bu durumda onlara yumuşak söz söyle. Elini boynuna bağlayıp cimrilik etme, büsbütün de açıp israf etme. Sonunda eli boş kalırsın.” (İsra, 17:29) ferman eder. İhtiyaç ateşten bir gömlektir, insana pişmanlık verir. İşlerin hayırlısı vasat olandır.
5. Bir adam peygamberimize (sav) geldi ve “Ya Resulallah! Benim akrabalarım var ve ben onlara gidiyorum, onlar benden kaçıyorlar. Ben onlara iyilik yapıyorum, onlar bana kötülük yapıyorlar. Ben ise onların bu ezalarına tahammül edip onları affediyorum” dedi. Peygamberimiz (sav) “Şayet durum anlattığın gibiyse sen onlara ateşli kül serpiyor gibisin. Sen bu vaziyette devam ettikçe Allah’ın yardımı seninle beraberdir” buyurdular.
6. Yüce Allah bir hadis-i kutside “Ben Rahmanım. Rahimi, yani akrabalığı ben yarattım ve akrabalığı rahman ismimin tecellisi kılıp ona rahîm adını verdim. Kim akrabasına iyilik ederse ben de ona iyilik ederim. Kim de ondan ilgiyi keserse ben de ondan iyiliği keserim” buyurdular.
7. “Rahîm’in, yani akrabalara merhamet ve iyilik etmenin kıyamet gününde fasih bir lisanı ve beliğ bir dili vardır.” Yani akrabaya yapılan iyilik kıyamette gelir sahibini müdafaa ederek ateşten ve azaptan kurtarır.
8. Kim rızkının bol olmasını ve ömrünün uzun olmasını isterse akrabaları ile olan ilgisini artırsın.
9. Rabbinden korkanın ve sıla-i rahim yapanın Allah ecelini geciktirir, malını artırır ve ehlinin, ailesinin, akrabalarının sevgisini artırır.
10. Her Perşembe akşamı olan Cuma gecesinde kişinin amelleri şanı yüce olan Allah’a arz edilir. Akrabalık bağlarını kesenin ameli kabul edilmez.
11. Sevabını Allah’tan bekleyerek kişinin nefsine ve ehline harcadığı şeye karşılık Allah onu mükâfatlandırır. Harcamaya önce geçimini üzerine aldığın kimselerden başla. Şayet malın çoksa yakın akrabalarına harca. Daha da fazla ise dilediğin yere ver.
12. Akrabalık bağlarını kesen bir topluma Allah’ın rahmeti inmez.
13. Sıla-i Rahimi terk eden kimse cennete giremez.
14. Akrabalık, yani “Rahim” ahirette Allah’a şikâyetçi olur ve der ki: “Ya Rabbi! Ben terk edildim. Ya Rab! Bana zulmedildi. Ya Rab! Bana haksızlık yapıldı!” Yüce Allah “Seni terk edene ben de rahmetimi kesrim, senin hakkını verene de ihsan ve ikram edeceğim” buyurur. Böylece onu razı eder.
15. Sıla-i rahimi terk ile azgınlık/zulüm günahının cezası hem dünyada hem de ahirette verilir.
16. Sıla-ı Rahimi yerine getiren kendisine gelen akrabasına giden değil, akrabaları kendisinden alakayı kestiği halde sıla-i rahim yapandır.
17. Bir adam geldi peygamberimize (sav) “Beni cennete sokacak ameli bana haber ver” dedi. Peygamberimiz (sav) “Köle azat et, mükâtep olanın borcunu öde, sağılır sütlü koyunu ariyet olarak ver ve akrabaya iyilik yap” buyurdular. “Buna gücüm yetmez” deyince de “O zaman iyiliği emret, kötülüğü yasakla, buna da gücün yetmezse dilini tut ve ancak hayır söyle!” buyurdular.
18. Bir sahabe peygamberimize (sav) gelerek “Cahiliye günlerinde ben köle azat ettim, akrabaya iyilik yaptım, sadaka verdim. Bu amellerimin mükafatını görebilecek miyim?” dedi. Peygamberimiz (sav) de “Sen zaten işlediğin bu hayırlı amellerinle Müslüman olmayı hak ettin” buyurdular.
19. Nesebinizi ve soyunuzu öğrenin, yakın akrabalarına iyilik ve ihsanda bulunun. Allah’a yemin ederim ki, insan kendisi ile kardeşi arasındaki yakınlığın değerini bilseydi ilgiyi bozmasına engel olurdu.
20. Akraba ve yakınlarınızı unutmayınız. Sıla-i rahim yapıldıkça uzaklık gider, yakınlık ve sevgi artar. Sıla-ı rahim ahirette gelir Allah’ın huzurunda şahitlik yapar.
21. Bir gün peygamberimiz (sav) şöyle hitap etti: “Ey Nâs! Muhakkak ki Kureyş halkı emin kimselerdir. Onlara kim zulmederse Allah onu yüzüstü süründürür.”
22. Kimin üç kızı olur da onları sabırla yetiştirir, yedirir ve giydirirse muhakkak onlar onun için ateşten koruyucu perde olurlar. Hatta iki hayırlı kız evladı yetiştirirse onlar sayesinde cennete girer.
23. Sadakaların en büyüğü ve Allah katında en makbul olanı boşanarak veya kocası ölerek sana dönen kız evladına yaptığın yardımdır.
24. Kendine yedirdiğin helal lokma sadakadır. Çocuğuna ve zevcine yedirdiğin lokma da sadakadır. Hizmetçine yedirdiğin de senin için sadakadır. Bunların dışında Allah için yedirdiğin ve verdiğin her şey senin için sadakadır.
25. Abdullah b. Ömer (ra) şöyle dedi: “Rızkı veren Allah’tır. Bizler ise onun vasıtalarıyız. Yüce Allah vasıta olmak hasebiyle bizi onunla şereflendirmekte ve imtihana tabi kılmaktadır. Biz olmasak Allah başka sebeple daha iyi şekilde rızkını verecektir.”
26. Hz. Aişe (ra) anlatıyor: “Babam Ebubekir (ra) bir gün “Allah’a yemin ederim yeryüzünde en çok sevdiğim kişi Ömer’dir” dedi. Sonra döndü ve “Ben yanlış bir söz söyledim, çocuk kalbe yapışıktır ve daha sevgilidir” dedi.
27. Bir adam Abdullah b. Ömer’e “Sivrisinek öldürmek günah mıdır?” diye sordu. İbn-i Ömer ona “Sen nerelisin?” dedi. O da “Iraklıyım” diye cevap verdi. İbn-i Ömer (ra) “Şuna bak, onlar peygamberin (sav) torunlarını öldürmekten çekinmiyorlar; ama bana sivrisineği öldürmenin günahını soruyorlar. Ben işittim ki peygamberimiz (sav) “Hasan ve Hüseyin dünyada benim iki reyhanımdır” buyuruyordu.
28. Peygamberimiz (sav) torununu omuzuna almış “Allah’ım ben bunu seviyorum, sen de onu sev” buyurarak seviyordu. Bu nedenle çocukları sevmek ve omuzda taşımak sünnettir.
29. Adamın biri Hz. Mıkdad b. Esved’in yanına gelmiş ve “Resulullah’ı gören gözlere ne mutlu! Keşke ben de onu görseydim!” diyor ve bu sözü tekrar edip duruyordu. Hz. Mıkdad onun bu sözünden rahatsız oldu ve şöyle dedi: “Bir insan ki Allah onu Resulullah’ı görmeyi nasip etmemiştir. Ama o imanlı haline şükretmiyor da Resulullah’ı görmediği için hayıflanıyor. Bilmiyor ki onu görse nasıl olacaktı? Acaba iman mı edecekti, karşı mı çıkacaktı? Nice kimseler Resulullah’ı gördüler de iman etmemeleri sebebiyle Allah onları yüzüstü cehenneme attı” dedi.
30. Bir adam Hz. Huzeyfe b. Yeman’a (ra) “Siz Resulullah’a kavuştunuz, biz ise kavuşamadık!” diye hayıflandı. Hz. Huzeyfe şöyle dedi: “Kardeşim, sen Resulullah (sav) ile karşılaşmış olsaydın durumunun nasıl olacağını bilemezdin. Hendek gecesi bizi bir görseydin. Gece soğuk ve yağmurluydu. Peygamberimiz (sav) “Kim gider de bize düşmanla ilgili haber getirir? Allah onu İbrahim’in (as) arkadaşı yapsın” buyurdular. Bizden kimse kalkmadı. Sonra “Allah onu benim arkadaşım yapsın” dedi yine kimse kalkmadı. Hz. Ebubekir (ra) “Huzeyfe’yi gönderelim” dedi. Peygamberimiz (sav) bana “Sen git!” dedi. Ben de “Ya Resulallah! Gidersem yakalanır esir edilirim” dedim. Bana “Sen asla esir edilmeyeceksin” buyurdular. Ben kalktım gittim ve haberlerini getirdim” dedi.
31. Enes b. Malik (ra) diyor ki: “Bir gün ben annem ve teyzem Ümm-ü Haram ile Resulullah’ın (sav) evine gittik. Peygamberimiz (sav) geldiler. Peygamberimiz (sav) geldi ve “Size namaz kıldırayım mı?” dedi. Namaz vakti değildi. Biz kabul ettik. Beni sağ tarafına durdurdu. Annem ve teyzem arkada durdular. Sonra bize namaz kıldırdı. Sonra bize ve ehl-i beyte dua etti. Annem “Enes senin hizmetçindir, ona da dua et!” diyince “Allah’ım! Bunun malını ve evlatlarını çoğalt ve kendisine mal ve evladında bereket ver!” diye dua etti. Bu dua bereketiyle Hz. Enes 90 yaşına kadar yaşadı, pek çok çocuğunu kendi eliyle defnetti ve pek çok hayırlı evlada sahip oldu, malının da haddi hesabı yoktu.
32. Bir kadın iki çocuğu ile Hz. Aişe’nin (ra) yanına geldi. Hz. Aişe (ra) ona üç hurma verdi. Kadın çocuklarına birer hurma verdi, birini de kendisine bıraktı. Çocuklar hurmaları yediler ve annelerine baktılar. Kadın bir hurmayı da böldü ve ikisine yedirdi. Hz. Aişe (ra) bu durumu taaccüple peygamberimize (sav) anlattı. Peygamberimiz (sav) “Yâ Aişe! Neden taaccüp ediyorsun? O kadının çocuklarına merhameti sebebiyle o Allah’ın rahmetini hak etmiştir” buyurdular.
33. Bir Arabi peygamberimizin (sav) torunlarını öptüğünü gördü ve “Siz çocuklarınızı öper misiniz? Biz onları öpmeyiz” dedi. Peygamberimiz (sav) “Allah senin kalbinden merhameti çıkarmışsa ben ne yapabilirim?” buyurdular.
34. Sahabeler “Olgunluk Allah’tan, terbiye babadandır” diyorlardı.
35. Numan b. Beşir (ra) peygamberimize (sav) gelerek “Ban falan çocuğuma şunları bağışladım, sizi de şahit tutuyorum” dedi. Peygamberimiz (sav) “Diğer çocuklarına da aynı şeyleri bağışladın mı?” buyurdular. O “Hayır!” deyince “Beni haksızlığa şahit tutma, başkalarını tutardan tut” buyurdular. Bu bir ruhsat değil, haksızlığı tescildir.
36. Abdullah b. Ömer (ra) “Allah Kur’ân-ı Kerimde salih kimselere “Ebrâr” adını vermiştir. Ebrar, hem anne-babalarına hem de çocuklarına iyilik ve ihsanda bulunan kimselerdir. Çünkü senin baban üzerinde hakkın olduğu gibi, çocuğunun da senin üzerinde hakkı vardır.
37. Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.
38. İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.
39. Allah kullarından ancak insanların hakkını en çok yerine getirene merhamet eder.
40. Allah rahmeti ve merhameti yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendisine alıkoydu, birini de tüm mahlûkat üzerine inzal buyurdu. Bu nedenle mahlûkat yavrusuna şefkat gösterir. Bir at yavrusuna isabet eder diye ayağını kaldırır.
Kaynak: El-Edebü'l-Müfred, Buhari
2. Bir sahabe peygamberimize (sav) gelerek “Beni cehennemden uzaklaştıracak ve cennete yaklaştıracak şeyi haber ver” dedi. Peygamberimiz (sav) “Allah’a ibadet edersin ve ona hiçbir şeyi şirk koşmazsın, namazını kılar, zekâtını verirsin ve akrabana iyilik edersin” buyurdular.
3. “Kötü idareciler iş başına geldiği zaman yeryüzünü fesada verir, akrabalık bağlarını keserler” (Muhammed, 47:22) ayeti nazil olduğu zaman peygamberimiz (sav) buyurdular: “Yüce Allah mahlukatı yarattığı zaman Rahim/Akrabalık ayağa kalktı. Yüce Allah “Niçin kalktın?” dedi. O da “Benim kalkışım akrabalık bağlarını kesenin kalkışıdır” dedi. Yüce Allah buyurdu: “Sana ilgi gösterene ilgi gösteririm, senden ilgiyi kesenden ilgimi kesmeme razı olmaz mısın?” buyurdu. Rahim, razı oldum ey Rabbim!” diye cevap verdi. Yüce Allah “Bu senin hükmündür” buyurdu. Yani, “Sıla-i Rahim” mal ile yardım etmek, işini görmek, zararı ortadan kaldırmak, akrabadan gelen eziyete güler yüzle mukabele etmek ve onlara gıyaben dua etmek şeklindedir.
4. Yüce Allah “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Malını da saçıp savurma. İsraf edenler şeytanın kardeşleridir. Şeytan ise rabbine karşı çok nankördür. Şayet Rabbinden istediğin bir rızkı aramak için onlardan yüz çevirmek zorunda kalırsan bu durumda onlara yumuşak söz söyle. Elini boynuna bağlayıp cimrilik etme, büsbütün de açıp israf etme. Sonunda eli boş kalırsın.” (İsra, 17:29) ferman eder. İhtiyaç ateşten bir gömlektir, insana pişmanlık verir. İşlerin hayırlısı vasat olandır.
5. Bir adam peygamberimize (sav) geldi ve “Ya Resulallah! Benim akrabalarım var ve ben onlara gidiyorum, onlar benden kaçıyorlar. Ben onlara iyilik yapıyorum, onlar bana kötülük yapıyorlar. Ben ise onların bu ezalarına tahammül edip onları affediyorum” dedi. Peygamberimiz (sav) “Şayet durum anlattığın gibiyse sen onlara ateşli kül serpiyor gibisin. Sen bu vaziyette devam ettikçe Allah’ın yardımı seninle beraberdir” buyurdular.
6. Yüce Allah bir hadis-i kutside “Ben Rahmanım. Rahimi, yani akrabalığı ben yarattım ve akrabalığı rahman ismimin tecellisi kılıp ona rahîm adını verdim. Kim akrabasına iyilik ederse ben de ona iyilik ederim. Kim de ondan ilgiyi keserse ben de ondan iyiliği keserim” buyurdular.
7. “Rahîm’in, yani akrabalara merhamet ve iyilik etmenin kıyamet gününde fasih bir lisanı ve beliğ bir dili vardır.” Yani akrabaya yapılan iyilik kıyamette gelir sahibini müdafaa ederek ateşten ve azaptan kurtarır.
8. Kim rızkının bol olmasını ve ömrünün uzun olmasını isterse akrabaları ile olan ilgisini artırsın.
9. Rabbinden korkanın ve sıla-i rahim yapanın Allah ecelini geciktirir, malını artırır ve ehlinin, ailesinin, akrabalarının sevgisini artırır.
10. Her Perşembe akşamı olan Cuma gecesinde kişinin amelleri şanı yüce olan Allah’a arz edilir. Akrabalık bağlarını kesenin ameli kabul edilmez.
11. Sevabını Allah’tan bekleyerek kişinin nefsine ve ehline harcadığı şeye karşılık Allah onu mükâfatlandırır. Harcamaya önce geçimini üzerine aldığın kimselerden başla. Şayet malın çoksa yakın akrabalarına harca. Daha da fazla ise dilediğin yere ver.
12. Akrabalık bağlarını kesen bir topluma Allah’ın rahmeti inmez.
13. Sıla-i Rahimi terk eden kimse cennete giremez.
14. Akrabalık, yani “Rahim” ahirette Allah’a şikâyetçi olur ve der ki: “Ya Rabbi! Ben terk edildim. Ya Rab! Bana zulmedildi. Ya Rab! Bana haksızlık yapıldı!” Yüce Allah “Seni terk edene ben de rahmetimi kesrim, senin hakkını verene de ihsan ve ikram edeceğim” buyurur. Böylece onu razı eder.
15. Sıla-i rahimi terk ile azgınlık/zulüm günahının cezası hem dünyada hem de ahirette verilir.
16. Sıla-ı Rahimi yerine getiren kendisine gelen akrabasına giden değil, akrabaları kendisinden alakayı kestiği halde sıla-i rahim yapandır.
17. Bir adam geldi peygamberimize (sav) “Beni cennete sokacak ameli bana haber ver” dedi. Peygamberimiz (sav) “Köle azat et, mükâtep olanın borcunu öde, sağılır sütlü koyunu ariyet olarak ver ve akrabaya iyilik yap” buyurdular. “Buna gücüm yetmez” deyince de “O zaman iyiliği emret, kötülüğü yasakla, buna da gücün yetmezse dilini tut ve ancak hayır söyle!” buyurdular.
18. Bir sahabe peygamberimize (sav) gelerek “Cahiliye günlerinde ben köle azat ettim, akrabaya iyilik yaptım, sadaka verdim. Bu amellerimin mükafatını görebilecek miyim?” dedi. Peygamberimiz (sav) de “Sen zaten işlediğin bu hayırlı amellerinle Müslüman olmayı hak ettin” buyurdular.
19. Nesebinizi ve soyunuzu öğrenin, yakın akrabalarına iyilik ve ihsanda bulunun. Allah’a yemin ederim ki, insan kendisi ile kardeşi arasındaki yakınlığın değerini bilseydi ilgiyi bozmasına engel olurdu.
20. Akraba ve yakınlarınızı unutmayınız. Sıla-i rahim yapıldıkça uzaklık gider, yakınlık ve sevgi artar. Sıla-ı rahim ahirette gelir Allah’ın huzurunda şahitlik yapar.
21. Bir gün peygamberimiz (sav) şöyle hitap etti: “Ey Nâs! Muhakkak ki Kureyş halkı emin kimselerdir. Onlara kim zulmederse Allah onu yüzüstü süründürür.”
22. Kimin üç kızı olur da onları sabırla yetiştirir, yedirir ve giydirirse muhakkak onlar onun için ateşten koruyucu perde olurlar. Hatta iki hayırlı kız evladı yetiştirirse onlar sayesinde cennete girer.
23. Sadakaların en büyüğü ve Allah katında en makbul olanı boşanarak veya kocası ölerek sana dönen kız evladına yaptığın yardımdır.
24. Kendine yedirdiğin helal lokma sadakadır. Çocuğuna ve zevcine yedirdiğin lokma da sadakadır. Hizmetçine yedirdiğin de senin için sadakadır. Bunların dışında Allah için yedirdiğin ve verdiğin her şey senin için sadakadır.
25. Abdullah b. Ömer (ra) şöyle dedi: “Rızkı veren Allah’tır. Bizler ise onun vasıtalarıyız. Yüce Allah vasıta olmak hasebiyle bizi onunla şereflendirmekte ve imtihana tabi kılmaktadır. Biz olmasak Allah başka sebeple daha iyi şekilde rızkını verecektir.”
26. Hz. Aişe (ra) anlatıyor: “Babam Ebubekir (ra) bir gün “Allah’a yemin ederim yeryüzünde en çok sevdiğim kişi Ömer’dir” dedi. Sonra döndü ve “Ben yanlış bir söz söyledim, çocuk kalbe yapışıktır ve daha sevgilidir” dedi.
27. Bir adam Abdullah b. Ömer’e “Sivrisinek öldürmek günah mıdır?” diye sordu. İbn-i Ömer ona “Sen nerelisin?” dedi. O da “Iraklıyım” diye cevap verdi. İbn-i Ömer (ra) “Şuna bak, onlar peygamberin (sav) torunlarını öldürmekten çekinmiyorlar; ama bana sivrisineği öldürmenin günahını soruyorlar. Ben işittim ki peygamberimiz (sav) “Hasan ve Hüseyin dünyada benim iki reyhanımdır” buyuruyordu.
28. Peygamberimiz (sav) torununu omuzuna almış “Allah’ım ben bunu seviyorum, sen de onu sev” buyurarak seviyordu. Bu nedenle çocukları sevmek ve omuzda taşımak sünnettir.
29. Adamın biri Hz. Mıkdad b. Esved’in yanına gelmiş ve “Resulullah’ı gören gözlere ne mutlu! Keşke ben de onu görseydim!” diyor ve bu sözü tekrar edip duruyordu. Hz. Mıkdad onun bu sözünden rahatsız oldu ve şöyle dedi: “Bir insan ki Allah onu Resulullah’ı görmeyi nasip etmemiştir. Ama o imanlı haline şükretmiyor da Resulullah’ı görmediği için hayıflanıyor. Bilmiyor ki onu görse nasıl olacaktı? Acaba iman mı edecekti, karşı mı çıkacaktı? Nice kimseler Resulullah’ı gördüler de iman etmemeleri sebebiyle Allah onları yüzüstü cehenneme attı” dedi.
30. Bir adam Hz. Huzeyfe b. Yeman’a (ra) “Siz Resulullah’a kavuştunuz, biz ise kavuşamadık!” diye hayıflandı. Hz. Huzeyfe şöyle dedi: “Kardeşim, sen Resulullah (sav) ile karşılaşmış olsaydın durumunun nasıl olacağını bilemezdin. Hendek gecesi bizi bir görseydin. Gece soğuk ve yağmurluydu. Peygamberimiz (sav) “Kim gider de bize düşmanla ilgili haber getirir? Allah onu İbrahim’in (as) arkadaşı yapsın” buyurdular. Bizden kimse kalkmadı. Sonra “Allah onu benim arkadaşım yapsın” dedi yine kimse kalkmadı. Hz. Ebubekir (ra) “Huzeyfe’yi gönderelim” dedi. Peygamberimiz (sav) bana “Sen git!” dedi. Ben de “Ya Resulallah! Gidersem yakalanır esir edilirim” dedim. Bana “Sen asla esir edilmeyeceksin” buyurdular. Ben kalktım gittim ve haberlerini getirdim” dedi.
31. Enes b. Malik (ra) diyor ki: “Bir gün ben annem ve teyzem Ümm-ü Haram ile Resulullah’ın (sav) evine gittik. Peygamberimiz (sav) geldiler. Peygamberimiz (sav) geldi ve “Size namaz kıldırayım mı?” dedi. Namaz vakti değildi. Biz kabul ettik. Beni sağ tarafına durdurdu. Annem ve teyzem arkada durdular. Sonra bize namaz kıldırdı. Sonra bize ve ehl-i beyte dua etti. Annem “Enes senin hizmetçindir, ona da dua et!” diyince “Allah’ım! Bunun malını ve evlatlarını çoğalt ve kendisine mal ve evladında bereket ver!” diye dua etti. Bu dua bereketiyle Hz. Enes 90 yaşına kadar yaşadı, pek çok çocuğunu kendi eliyle defnetti ve pek çok hayırlı evlada sahip oldu, malının da haddi hesabı yoktu.
32. Bir kadın iki çocuğu ile Hz. Aişe’nin (ra) yanına geldi. Hz. Aişe (ra) ona üç hurma verdi. Kadın çocuklarına birer hurma verdi, birini de kendisine bıraktı. Çocuklar hurmaları yediler ve annelerine baktılar. Kadın bir hurmayı da böldü ve ikisine yedirdi. Hz. Aişe (ra) bu durumu taaccüple peygamberimize (sav) anlattı. Peygamberimiz (sav) “Yâ Aişe! Neden taaccüp ediyorsun? O kadının çocuklarına merhameti sebebiyle o Allah’ın rahmetini hak etmiştir” buyurdular.
33. Bir Arabi peygamberimizin (sav) torunlarını öptüğünü gördü ve “Siz çocuklarınızı öper misiniz? Biz onları öpmeyiz” dedi. Peygamberimiz (sav) “Allah senin kalbinden merhameti çıkarmışsa ben ne yapabilirim?” buyurdular.
34. Sahabeler “Olgunluk Allah’tan, terbiye babadandır” diyorlardı.
35. Numan b. Beşir (ra) peygamberimize (sav) gelerek “Ban falan çocuğuma şunları bağışladım, sizi de şahit tutuyorum” dedi. Peygamberimiz (sav) “Diğer çocuklarına da aynı şeyleri bağışladın mı?” buyurdular. O “Hayır!” deyince “Beni haksızlığa şahit tutma, başkalarını tutardan tut” buyurdular. Bu bir ruhsat değil, haksızlığı tescildir.
36. Abdullah b. Ömer (ra) “Allah Kur’ân-ı Kerimde salih kimselere “Ebrâr” adını vermiştir. Ebrar, hem anne-babalarına hem de çocuklarına iyilik ve ihsanda bulunan kimselerdir. Çünkü senin baban üzerinde hakkın olduğu gibi, çocuğunun da senin üzerinde hakkı vardır.
37. Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.
38. İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.
39. Allah kullarından ancak insanların hakkını en çok yerine getirene merhamet eder.
40. Allah rahmeti ve merhameti yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendisine alıkoydu, birini de tüm mahlûkat üzerine inzal buyurdu. Bu nedenle mahlûkat yavrusuna şefkat gösterir. Bir at yavrusuna isabet eder diye ayağını kaldırır.
Kaynak: El-Edebü'l-Müfred, Buhari