Abdullah b. Mübarek

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Tebe-i Tabiînin büyüklerinden. Mücâhid bir zât olup, hadîs ve fıkıh âlimi idi. İsmi, Abdullah bin Mübarek bin Vâdıh Hanzalî Temîmî, künyesi Ebû Abdurrahmân’dır. Emevî halîfelerinden Hişâm bin Abdülmelik devrinde 736 (H. 118) yılında Horasan’da Merv şehrinde doğdu. 797 (H. 181) senesi bir gaza dönüşü, Bağdad yakınlarında Hît denilen yerde vefat etti. Türk asıllıdır.


Abdullah bin Mübarek, sâlih bir ana babadan dünyaya geldi. Ana ve babası ve doğumu ile ilgili menkıbe meşhûrdur:
Merv şehri kadısının bir kızı vardı. Şehrin eşraf ve ileri gelenleri bu kızı istediler. Kadı, danışmaya ehil olanlarla meşveret etti. Bir de hıristiyan komşusu vardı.
Onunla da meşvret edeyim, başka dindendir ama, görünüşte komşumuzdur” deyip, çağırdı. Meşveretten sonra, hıristiyan şöyle dedi:
Ey Kadı! Bu işte, bizden öncekilerin yolları, âdetleri vardır. Sizden öncekilerin de âdetleri, sünnetleri vardır. Zamanımız insanlarının da âdetleri vardır. Şimdi sen serbestsin. Hangisini istersen seç.” Kadı;
Üç yolu, âdeti de açıkla” dedi. Hıristiyan şöyle anlattı:
Bizim evvelkilerin yolu, asîl, soylu birisini bulup, kızını oha verirlerdi. Sizin evvelkilerinizin sünneti, âdeti, takva sahibine (Allahü teâlâdan korkana) vermekti. Zamânımızdakilerin âdeti ise zenginleri tercih etmektir. İyi soya, asalete ve kuvvetli dîne îtibâr etmezler. Sen hangisini seçiyorsun!” Kadı;
Ben kendi evvelkilerimizin sünneti ile amel eder ve takva sahibini tercih ederim” dedi. Sonra düşündü. Merv’de, kölesinden daha muttaki (Allahü teâlâdan korkan) ve dindar kimse bulamadı. Kızını ona verdi. Fakat kölesi kırk gün kızın yanına gitmedi. Annesinin bundan haberi olunca, kadıya şikâyet edip;
Böyle sâlihâ bir kızı, kölene verdin de, henüz yüzüne bile bakmadı, senin bu yaptığın nedir?” dedi. Kadı, (kölesi Mübârek’e;
Ey Mübarek! Sen benim kızıma nâz mı ediyorsun da, yanına gitmiyorsun?” dedi. Mübarek cevâbında;
Ey müslümanların kadısı! Bu nasıl söz? Sizin kerîmenize nasıl nâz edebilirim? Ama siz kadısınız. Bu yüzden kızınızın evinizde iken şüpheli birşey yemesinden korktum. Ben ise, lokmalara çok dikkat ediyorum. Ona helâl yemek yediriyor ve kanının tamamen temiz olmasını istiyorum. Allahü teâlâ bize bir çocuk verirse, sâlih ve iyi olmasına çalışıyorum” dedi. Kırk gün sonra hanımının yanına yaklaştı. Haram ve helâle bu derece dikkat etmesi neticesinde, Allahü teâlâ ona Abdullah gibi bir oğul verdi. İşte bu çocuk; bütün dünyânın makbulü olan Abdullah bin Mübarek hazretleri idi.


Abdullah bin Mübarek, ilk tahsilini Merv şehrinde yaptı. Sonra Bağdad’a geldi. Tabiînden büyük âlim, şaşıranların yol göstericisi, dînin senedi, Hanefî mezhebinin reîsi olan İmâm-ı a’zamdan ilim tahsil etti. Ayrıca zamanın meşhûr âlimlerinin derslerine devam ederek, hadîs ve fıkıh ilimlerinde söz sahibi oldu.
Süleyman Teymî, Hamîd-i Tavîl, İsmail bin Hâlid, Yahya bin Sa’îd Ensârî, Sa’îd bin Sa’îd Ensârî, İbrahim bin Ebî Abele, Ebû Halde Hâlid bin Dînâr, Âsım el-Ahvel, İbn-i Avn, İkrime bin Ammâr, Îsâ bin Tahmân, Fıtr bin Halîfe, Muhammed bin Aslan, Mûsâ bin Ukbe, A’meş, Hişâm bin Urve, Süfyân-ı Sevrî, Şu’be bin Haccâc, Evzâî, İbn-i Cüreyc, Mâlik, Leys, İbn-i Ebî Zi’b hocalarından bâzılarıdır. Talebelerinden bâzıları da; Ma’mer bin Râşid, Ebû İshak Fezârî, Ca’fer bin Süleyman, Bakıyye bin Velîd, Dâvûd bin Abdurrahmân, Süfyân bin Uyeyne, Ebü’l-Ehvâs, Fudayl bin Iyâd, Mu’temir bin Süleyman, Velîd bin Müslim, Ebû Bekr bin lyâş ve başkalarıdır. Kitapları, kerametleri ve yetiştirdiği talebeleri pek çoktur. Bunlardan birisi de mezheb reisi Ahmed bin Hanbel hazretleridir.
Abdullah bin Mübarek, ilim tahsîlinden sonra tekrar Merv’e döndü. Burada bir yıl ticâretle uğraşır, kazancının hepsini fakirlere dağıtırdı. İkinci yıl, İslâmiyet’i yaymak için cihâda çıkar, harblere giderdi. İlmi, fıkhı, edebi, fesahati ve zühdü çok idi. Geceleri ibâdet ile geçirirdi. Az konuşmayı kendine âdet edinmiş olup, emîn ve sözleri sehed idi. Arkadaşından emânet aldığı bir kalemi iade etmek için, Merv’den Şam’a kadar yaya olarak gelmiş ve emâneti yerine ulaştırmıştır. Kitaplarında yirmi binden ziyâde hadîs-i şerîfe yer vermiştir.


“Tezkire”de onun hakkında şöyle bildirilmektedir:
Din düşmanları ile cihâd edenlerin başında gelirdi. Âlimlerin sultânı ismini alan Abdullah bin Mübarek, ayrıca yiğitlikte zamanının bir tanesi idi. Dînimizin büyüklerini görmüş, sohbet etmiş ve onların makbulü olmuştur.
Onun hakkında, önceleri hıristiyan olan ve hidâyetine vesile olduğu, Hasen ibni Îsâ Masercis şöyle anlatır:
Abdullah bin Mübârek’in arkadaşlarından Fadl bin Îsâ, Muhalled bin Hüseyn ve başkaları yanıma gelip; “Haydi Abdullah bin Mübârek’in güzel hâllerini sayalım” dediler. Beraberce şöyle saydık Onun; ilmi, edebi, fıkhı, nahvi, lügati, şiiri, fesahati, zühdü, verâı, insafı, gece ibâdeti, haccı, gazası, biniciliği, kahramanlığı, riyazeti, boşuna konuşmaması, arkadaşlarına karşı gelmemesi ve başkalarıdır.”

alıntı
 
Üst