1.Dünya Savaşı

_HuzuR_

Tecrübeli
1914-1918 senelerinde Ingiltere, Rusya ve Fransa'nin yer aldigi îtilâf devletleriyle, aralarinda Osmanli Devleti'nin de bulundugu Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan'dan meydana gelen ittifak devletleri arasinda meydana gelen ve Harb-i umûmi diye de bilinen savas.
1789'dâ meydana gelen Fransiz ihtilâli ve çeyrek yüzyil süren ihtilâl savaslari; on dokuzuncu yüzyil içinde bir takim siyâsî, ekonomik ve sosyal gelismelere sebeb oldu. Ihtilâlin ortaya çikardigi fikirler ve içtimaî müesseseler, devletlere oldugu kadar milletlerin davranislarina da yeni bir istikâmet verdi. Bu gelismeler devletler arasi münâsebetlerin de yeni bir çerçeve içinde olmasina yol açti. Liberalizm ve milliyetçilik hareketlerinin çikmasi, Italya ve Almanya'nin birliklerini kurmasini sagladi. Almanya ve Italya, devletler arasi münâsebetlerde büyük devlet olarak yeralmak istediler. Bu hareketler, Avrupa' da yeni bloklarin ortaya çikmasina ve bunlarin birbirleriyle çatismasina yol açti. Bloklar arasindaki gerginlik, karsilikli silahlanmalara sebeb oldu. Bu gelismeler, Balkanlarda milliyetçilik akimlarinin gelismesine ve Osmanli Devleti himayesindeki Balkan milletlerinin kaynasmasina sebeb oldu.
Alman basbakani Bismark'in, Alman Imparatorlugu'nu kurmak için uyguladigi baris siyâseti,devletler arasindaki rekabeti arttirdi. On dokuzuncu asirda meydana gelen sanayilesme ve sömürgecilik faaliyetleri, diplomatik münâsebetlerin alaninin Avrupa'dan Afrika ve Uzakdogu Asya'ya kaymasini sagladi. Almanya'nin denizlerde ve sömürgelerde Ingiltere ile rekabete yönelmesi, dünyâ pazarlarini ele geçirmeye çalismasi ve askerî yönden güçlenmesi; diger devletler gibi Ingiltere'yi de endiseye sevk etti. Nitekim Almanya, 1890'dan sonra tâkib ettigi politika ile Güney dogu Avrupa ve ön Asya'yi etkisi altina aldi. Afrika ve Uzakdogu'da girisimlerde bulunmaya basladi. Böylece Almanya, Ingiltere için denizlerde güçlü bir râkib, Avrupa'da da dengeyi bozan bir güç hâline geldi. Bu da Ingiltere' nin güvenligi, Hindistan yolu ve deniz asiri çikarlari yönünden çok tehlikeliydi. Almanya'nin gücünün ve etkinliginin azaltilmasini isteyen ingiltere, Almanya'yi ezmek için çesitli tedbirlere basvurdu.
Fransa da, yâni basinda güçlü bir Almanya'nin bulunmasindan endise ediyordu. 1870'deh beri Almanya'dan Alsace-Loren'i ele geçirmek ve intikam almak istiyordu. Çikabilecek bir savasta müttefikleri ile birlikte Almanya'yi parçalamanin hesabini yapiyordu.
Rusya ise, bati sinirlarinda birgüç olarak beliren Almanya'nin,, Dogu Avrupa'daki panislavist emellerine set çekmesinden endise ediyordu. Bu sebeble Almanya'yi yikarak ve ona dayanan Avusturya-Macaristan Imparatorlugunu parçalayarak bu tehlikeyi ortadan kaldirmak, bütün Slavlari Rus hâkimiyeti altina alabilmek gayesini güdüyordu. Ayrica, Ingiltere'nin karsi çikmasindan dolayi bir türlü alamadigi Istanbul ve bogazlari, Ingiltere ve Fransa'nin müttefiki olmasindan faydalanarak ele geçirmek ve sicak denizlere açilmak emelindeydi.
Bütün bu gelismelerin hedefi olan Almanya ise, ekonomik ve siyâsî yönden dünyâda daha etkin hâle gelmek istiyordu, özellikle doguya dogru genislemek ve yeni pazarlar ele geçirmek emelindeydi. Avrupa'nin gittikçe güçten düsen devleti Avusturya-Macaristan Imparatorlugu ise, kendisine en büyük zararin panislavizmden gelecegini biliyordu. Rusya'nin destegi ve kiskirtmasiyla harekete gecen, büyük iddialar pesinde kosan Sirbistan'i ortadan kaldirarak, doguya dogru genislemek ve Rus etkisini Balkanlardan uzaklastirmak istiyordu.
Italya ise, Almanya ile ittifak içinde bulunmasina ragmen gizlice Fransa ile anlasmisti. Gayesi, Avusturya'nin hâkimiyeti altinda kalan Italya topraklarini kurtararak, Akdeniz ve çevresinde yeni sömürgeler elde etmekti.
Büyük devletlerin hepsi bir harbin çikmasinda kendi çikar ve emelleri açisindan fayda görmekte ve harbin çikmasi için zahirî sebebler aramaktaydilar.
Avrupa'da Almanya, Avusturya-Macaristan ve Italya'dan meydana gelen üçlü ittifak ve Ingiltere, Fransa ve Rusya'dan meydana gelen üçlü îtilaf bloklarinin kurulmasi ve savas hazirliklarinin devam ettigi sirada Osmanli Devleti; ittihâdcilarin tesvik ve tahrikiyle girdigi Balkan harbinden maglûb çikmis, pek çok vatan topragini kaybetmis, düzenli ve disiplinli ordulari daginik, bitkin ve teçhîzâtsiz olup, perisan bir hâldeydi. Çikacak bir harbe girmeye maddî gücü ve tahammülü olmadigi gibi, böyle bir harbe girmeyi gerekli kilacak birsebeb de yoktu.
28 Temmuz 1914 günü Avusturya-Macaristan veliahdi Arsidük Fransuva Ferdinand'in Saraybosna'da bir Sirpli tarafindan öldürülmesi üzerine, Avusturya, Sirbistan'a agir bir ültimatom verdi ve harb ilân ettigini bildirdi. Rusya Sirbistan'in, Almanya da Avusturya'nin yaninda harbe girdi. Böylece bir hafta içinde Avrupa, dünyâ çapinda bir harbe sürüklendi. Almanya Rusya'ya, Rusya'nin müttefiki olan Fransa da Almanya' ya savas ilân etti. Fransa'yi ezmek ve ardindan Rusya üzerine yürümek üzere hazirlanan Almanya' nin Belçika'dan geçmesi gerekiyordu. Belçika geçis izni vermeyince, Almanya Belçika'ya savas îlân etti. Fransa ve Rusya' nin müttefiki olan Ingiltere de bu sirada Almanya ve Avusturya'ya savas ilân etti. Belçika'ya giren Almanlar hizla Fransa üzerine yürüdüler, ilk anda geri çekilen Fransizlar, Marne nehri üzerinde kuvvetli bir savunma hatti kurdular. Bu hatti yaramayan Almanlar, dogu cephesine dönüp, Ruslari iki defa maglûb ettiler. Avusturya ise hiç bir basari saglayamadigi gibi Ruslara da yenildi. Galiçya, Ruslar tarafindan isgal edildi. Denizlerde Ingiltere ile Almanya arasinda meydana gelen iki savasin ilkini Almanlar, digerini ise Ingilizler kazandi.
Bu arada Almanya'nin Uzakdogu'da yayilmasini istemeyen Japonya, 23 Agustos 1914'de Almanya'ya savas îlân ederek itilâf devletlerinin yaninda yer aldi.
Trablusgarb ve Balkan savaslarindan yenik çikan Osmanli Devleti, ordu ve donanmasini islâha çalismasi yaninda, bloklara ayrilmis Avrupa'da kendisini siyâsî yalnizliktan kurtarma tesebbüslerine giristi. 23 Ocak 1913'de düzenledikleri Bâb-i âlî baskiniyla iktidari ele geçiren Ittihâd ve Terakkî firkasinin ileri gelenlerinden olan Cemâl Pasa, Fransiz dostlugundan faydalanarak Osmanli Devleti'ni îtilâf devletleri safina sokmak istediyse de netice alamadi. Çünkü Osmanli Devleti'nin, itilaf devletleri yaninda yer almasi, Fransa ve Ingiltere'nin müttefiki olan Rusya' nin isine gelmiyordu, itilâf devletleri arasinda yer alma tesebbüsleri neticesiz' kalan Ittihad ve Terâkki ileri gelenleri, Enver Pasa'nin Alman hayranligi sebebiyle Almanya'nin yaninda yer almak için tesebbüse geçtiler. Harbin baslamasindan bes gün sonra, 2 Agustos 1914'de sadrâzam Saîd Halim Pasa, harbiye nâziri Enver Pasa, dâhiliye naziri Talat Pasa ve Meclis-i meb'ûsân reisi Halil beylerden meydana gelen dörtlü grup; Fransa tarafdâri olan Cemâl Pasa ile diger vükelâ ve Meclis-i meb'ûsânin haberi olmadan Osmanli-Alman ittifakini imzaladilar. Daha önceki bütün harbler, Meclis-i meb'ûsân ve hey'et-i vükelâdan baska sarayda toplanan fevkalâde harb meclisinin karariyla ilân edilirdi. Birinci dünyâ harbine girisin ilk basamagi olan bu ittifak andlasmasi, pâdisâhtan, bütün meclislerden ve yetkililerden gizli olarak imzalanmak suretiyle Osmanli Devleti' 'nin yikilisi hazirlandi. Hiçbir millî menfeat saglamayan, fakat pek çok yükümlülükler getiren bu ittifak andlasmasinin imzalanmasindan sonra, ihtiyat tedbiri olarak ertesi günden baslamak üzere seferberlik ilan edildi. Harb hazirliklarina vakit bulabilmek için zahiri olarak tarafsizligini ilân eden Ittihâd ve Terakki, 11 Agustos Sali günü Goeben ve Breslau isimli Alman zirhlilarinin ingiliz takibinden kurtulmak üzere Çanakkale bogazindan girmelerine müsâde etti.
Bu Alman zirhlilarinin Çanakkale bogazindan içeri girmesinden ise, sadrazamin, kabinenin, Meclis-i meb'ûsânin, hey'et-i vükelânin ve Enver Pasa haricindeki diger Ittihâd ve Terakki ileri gelenlerinin de haberi olmadi. O günün aksami Saîd Halim Pasa' nin yalisinda toplanan Encümen-i veküleâya biraz geç gelen harbiye nâziri Enver Pasa, içeri girerken gülerek; "Bir oglumuz dünyâya geldi" dedi. Hemen îzâh ederek, Alman gemilerinin Ingiliz takibinden kurtarmak için içeri alinmalarini kendisinin emrettigini söyledi. Bu suretle Enver Pasa, Almanya'nin Türkiye'yi istedigi zaman harbe sokacak bir vaziyete gelmesini te'min etmek gibi târihin hiç bir zaman affetmiyecegi bir cinayeti tek basina isledigi gibi, faciaya ses çikarmayan arkadaslari da suç ortakligini kabul etmis oldular.
Bütün bu gelismelere ragmen Osmanli Devleti'nin tarafsiz oldugunu kabul eden itilâf devletleri, Osmanli Devleti'nin tarafsiz kalmasini ve harbe girmemesini saglamak için gayret sarfettiler. Fransa ve Ingiltere büyükelçileri, sadrâzami ziyaret ederek protesto notasi verdiler.
Itilâf devletlerinin bu tesebbüsleri karsisinda, hükümet, Alman sefirine müracaat ederek bir müddet gemilerin silâhtan arindirilmasini istediyse de, vaziyete hâkim olan Alman sefîri, hükümetin bu istegini kesin olarak reddetti. Alman sefirinin bu davranisi üzerine, Saîd Halîm Pasa'nm yalisinda toplanan Encümen-i vükelâ, Alman zirhlilarini Osmanli Devleti tarafindan satin alinmis gibi göstermeye karar verdi, Itilâf devletleri bu hayalî satis oyununa inanmamis olmakla beraber, Osmanli Devleti'nin tarafsizligini te'min için, inanmis göründüler. Gemilerin Alman mürettebattan arindirilmasini istedilerse de bu istekleri kabul edilmedi. Alman gemilerinin birincisine Yavuz, ikincisine de Midilli adi verildi. Biraz sonra da donanma baskumandanligina Alman filo kumandani Amiral Souchon (Suson) Pasa tâyin edildi. Böylece tarafsiz kalmaya giden bütün yollar kapatildi.
Almanya, dogu Avrupa'daki Rus kuvvetlerinin bir kismini üzerinden atabilmek için Osmanli Devleti'nin bir an önce harbe girmesini istiyordu. Enver, Talat ve Cemâl Pasa disindaki diger Osmanli idarecileri ise, devletin mali ve askerî durumunun iyi olmadigini ileri sürerek harbe girisin geciktirilmesini istiyorlardi. Fakat ittihadcilarin Balkan harbinde halk üzerinde biraktiklari kötü hâtiralarin silinmesini isteyen, böylece binde bir ihtimâlle de olsa ulasilacak bir Alman zaferinden sonra kendi ikbâllerinin daha parlak olacagini zanneden, gerçekte ise sâdece Alman ordularinin üzerinde bulunap Avrupa' daki yükünü hafifletmek isteyen harbiye naziri Enver Pasa ve kabinenin bâzi üyeleri, devletin bir an evvel savasa girmesini istiyorlardi. Netîcede Enver Pasa'nin izniyle amiral Souchon donanmayi alarak 29-30 Ekim 1914 gecesi Karadeniz'e çikti. Odesa ve Sivastopol gibi Rus limanlarini bombaladi. Böylece fiilen harbe giren Osmanli Devleti'ne karsi îtilâf devletleri harb îlân ettiler.
Gerek Almanya gerekse Itti-hâd ve Terakkî ileri gelenleri, Rusya ve Ingiltere'nin hâkimiyeti altinda bulunan veya sömürgesi olan müslümanlari ayaklandirarak bu iki devlete gaile çikaracaklarini ümid etmislerdi. Ancak çesitli sebeblerle beklenen netice alinamadi. Harbin basladigi ilk zamanlarda tarafsizligini îlân eden Italya; Ingiltere ve Fransa' nin bâzi vâdlerde bulunmasi üzerine 20 Mayis 1915'de Avusturya' ya, Agustos 1915'de de Almanya ve Osmanli Devleti'ne karsi savas îlân ettigini bildirerek itilâf devletleri yaninda yer aldi. ikinci Balkan savasinda kaybettigi topraklari geri almak isteyen Bulgaristan da, 6 Eylül 1915'de Almanya ve Avusturya ile imzaladigi andlas-malar geregince Sirbistan'a karsi savasa girdi.
Osmanli Devleti'nin fiilen harbe girmesinden sonra itilâf ve ittifak devletleri degisik cephelerde savasmaya basladilar.
1 Kasim 1914'de Ruslarin Dogubâyezîd'den sinirimiza tecâvüz etmeleri ile Kafkas cephesi açildi. Ruslar ilk iki muharebede maglûb edildi ise de tâkib edilip atilamadi. "Dondurucu kista taarruz dogru olmaz. Ilkbahara te'hir edelim" tavsiyelerine ehemmiyet vermiyen Enver Pasa'nin bizzat idare ettigi Sarikamis harekâtinda dondurucu kisin da etkisiyle en kiymetli ordu birliklerimiz imha edildi. Ruslar, 1915'e kadar Van, Mus, Bitlis; 1916'dan sonra Erzurum, Erzincan, Trabzon, Bayburt, Gümüshane'yi zabt ederek Sarkî Anadolu'yu ellerine geçirdiler.
1 Kasim 1914'de Ingilizlerin Süveys'te Akabe'yi bombardiman etmeleri üzerine Filistin-Sûriye cephesi açildi. Bahriye naziri Cemal Pasa'nin basinda bulundugu ve büyük hayâllerle 1915'de yapilan kanal harekâti iki defa basarisizlikla neticelendi.Bu bölgeye gönderilen ordumuz zayiat vererek Gazze'ye çekildi. 1917*de meydana gelen üç Gazze savasinin ikisini ordularimiz kazandi ise de, üçüncüsünde yenildi. 1918 Nablus meydan muharebesinde de, Ingilizlerin oyunlarina aldanan bedevilerin ihaneti neticesinde yenildi. Neticede Suriye. Filistin, Sam, Haleb ve Beyrut elimizden çikti.
Ingilizlerin 1 Kasim 1914'de Basra körfezine asker çikarmalari ile Irak cephesi kurulmustu. Umûmi kumandanliga tâyin edilen Süleyman Askerî Bey, ingilizlere maglûb oldu ve civar yerler düsman eline geçti. Albay Halil Bey'in Küt zaferini kazanmasina ragmen, bundan istifâde edilemedi, ingilizlerin bu havalideki askerleri tamamen temizlenmeden, Iran seferine girisilip, kuvvetler dagitildi. Bundan istifâde eden düsman, takviye kuvvetleri alarak 11 Mart 1917'de mukavemet görmeden Bagdad'i ele geçirdi. Sehrin düsüsü ile Irak bölgesi de elimizden çikti.
Birinci Dünyâ savasi esnasinda Çanakkale'de de çok mühim savaslar oldu. Gauben ve Breslau gemilerinin Osmanlilara siginmasindan sonra düsman Çanakkale üzerine yüklendi. 1915'den sonra Çanakkale'de meydana gelen savaslar sehamet destanlari ile doludur. Kirte, Zigindere ve Anafartalar, Kocaçimen, Conkbayiri, Kanlisirt, Kirtetepe, Kanlitepe, Aslantepe muharebeleri cereyan etti. Düsmanlar muvaffak olamayacaklarini anlayinca belli etmeden gizlice çekilmeye basladilar ve 1916 Ocagi'nda tamamen çekilip gittiler.
Türk milletinin târihinde ayri bir önem tasiyan ve 9 aya yakin süren Çanakkale muharebelerinde 250.000 kadar sehîd verilmis, yeni yetisen bir nesil burada erimistir. Neticede Türk cesareti Ingiliz sogukkanliligini, Türk azmi Ingiliz inadini ve Türk vatanseverligi Ingiliz gururunu yenmis, sanli târihimize "Çanakkale geçilmez" ibaresini yazdirmistir.
Avrupa'da durumun îtilâf devletleri lehine gelistigini gören Romanya da, bâzi topraklar elde edebilecegini düsünerek 28 Agustos 1916'da itilâf devletlerinin yaninda harbe girdi.
Denizlerde de savaslar oldu. Yavuz ve Midilli gemilerinin Rus sahillerini bombardiman etmelerinden sonra Ruslar da Trabzon'u bombaladilar, Ingilizler Gazze ve Iskenderun limanlarini, donanmamiz Batum'u bombardiman etmisti. Kanal'da, Gazze'de, Suriye ve Çanakkale muharebelerinde Ingilizler tayyareden de istifâde ettiler.
1917*de Rusya'nin savastan çekilmesi ile bosalan yeri Amerika doldurdu. Bu durum merkezî kuvvetlerin aleyhine oldu. Bu tarihte bütün devletlerde bir yorgunluk ve bikkinlik basgösterdi. Rusya'nin savastan çekilmesiyle imzalanan Brest-Litovsk andlasmasi ile Osmanli Devleti, dogudaki topraklarini istilâdan kurtardigi gibi, Kafkasya'daki isyanlari firsat bilerek Baku'yu ele geçirmeye kalkisti. Ancak 1917 Haziran'inda, Yunanistan'in itilâf devletleri safinda savasa girmesi ve ayrica 1918 yazi sonlarina dogru itilâf devletlerinin bütün cephelerde umûmî bir taarruza geçmeleri, merkezi devletlerin sonunu getirdi.
1918 Eylül'ünde Bulgarlar, Makedonya cephesinde Fransiz taarruzu neticesinde yenilince, mütâreke istediler. Bulgarlarin savastan çekilmesiyle Almanya yolu kesilmis, daha önemlisi, Istanbul, Trakya yönünden bir saldiriya açik duruma gelmisti. Bu sirada sayisi dokuza çikan Türk ordulari hayli uzaklarda savasiyordu. Gerek bu durum, gerekse Suriye cephesindeki yenilgi, yillardir zafer vadiyle aldatilan millete, Ittihâd ve Terakkî'nin siyâsetinin basarisizligini göstermisti. Savasa devam etmekte hiç bir fayda yoktu, 1918 Mart'inda sadrâzam olan Talat Pasa, mütârekeyi imzalayacak bir hükümetin kurulmasina imkân vermek için 7 Ekim 1918'de istifa etti. Hükümeti daha çok itilâf firkasi mensuplari ile Ahmed Izzet Pasa kurdu. Bu sirada dört yildir Anadolu Türk erkeklerini cepheden cepheye kosduran, yüzbinlerce sehîd veren, gâlib fakat maglûb sayilan Osmanlilar, mütâreke istemek mecburiyetinde kaldilar. Bagdâd-Kerkük arasindaki Kûtül-Amare'de Osmanlilarca esir alinan ve Büyükada'daki kampta bulundurulan Ingiliz generali Townshend (Tavnsend) araciligi ile Londra'ya basvuran Ahmed Izzet Pasa hükümeti, Bozcaada yaninda Limni adasindaki Mondros limaninda demirleyen Ingiliz Akdeniz donanmasi amirallik gemisi Agamemnon zirhlisi içinde, dikte ettirilen mütâreke sartlarini 30 Ekim 1918 günü imzalamak mecburiyetinde kaldi. Bu mütârekenin imzalanmasi esnasinda, Osmanli Devleti'ni bahriye nâzin Rauf, hâriciye müstesari Resâd Hikmet ve erkân-i harb kaymakami Sâdullah beyler temsil etti. Amerika cumhurbaskani Wilson'un ünlü on dört maddelik prensiplerini Ingiltere ve Fransa kabul etmislerdi. Bu Wilson prensiplerinde; "Osmanli Devleti'nin Türk olan bölgelerinde, itirazsiz olarak Türklerin hâkimiyeti saglanacak ve bir bölgenin halki.coklukça hangi idareyi istiyorsa, o idareye tâbi olacaktir" hükümleri de vardi.
Bütün bunlara ragmen, Ingilizler müttefikleri Fransizlara bile bildirmeden Akdeniz baskumandani visamiral Arthur Calhorpe (Kaltorp)'a, Londra'dan telsizle bildirdikleri, bütün Osmanli târihinde görülmemis korkunç bir esaret ve teslim olus vesikasi olan yirmi bes maddelik Mondros mütârekesini dikte ettirerek ve hiç bir îtirâzina yer vermiyerek Osmanli temsilcilerine imzalattilar.
Bu mütârekenin imzalanmaini tâkib eden günlerde, keyfî idareleri, ikbâl ve makam hirslari sebebiyle Osmanli Devleti'nin yikilmasina, milyona varan müslüman-Türk evlâdinin sehid olmasina ve Anadolu disindaki bütün topraklarimizin elden çikmasina sebeb olan ittihâd ve Terakki'nin üçlüsü olan Talat, Enver ve Cemâl pasalar ile diger ileri gelenleri yurt disina kaçtilar.
Halkimizin seferberlik dedigi dört yil süren Birinci dünyâ harbinde Osmanli ordulari; Kafkasya cephesinde ve Karpatlardaki Galiçya'da Ruslarla; Makedonya' da Yunanistan ve Fransizlarla; Çanakkale'de Ingiltere-Fransa-Italya ve (Hintli, Avusturalyali) sömürgeleriyle; Sûriye-Filistin ve Irak cephelerinde, Yeni Zelanda ve Hindistan dâhil, Ingiltere Imparatorlugu ordulari ile san ve serefle kahramanca çarpisti. Bu kahramanliklar halk türkülerine yedi düvelin önünde; "Osmanliydi ki dayandi" sözleriyle aksetmistir.
Basta Ingiltere, Fransa ve Rusya olmak üzere, Amerika, Belçika, Brezilya, Çin, Kosta Rika, Küba, Yunanistan, Guatemala, Haiti, Honduras, italya, Japonya, Liberya, Montenegro, Nikaragua, Panama, Portekiz, Romanya,Sirbistan ve Siam'dan meydana gelen itilâf devletlerine karsi; Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan'dan meydana gelen ittifak devletlerinin yaninda harbe giren Osmanli Devleti, Hicaz, Yemen, Asir, Irak, Suriye, Filistin, Lübnan ve Misir'i kaybetti. Osmanli Devleti'nin Birinci dünya harbindeki asker zayiatinin yekûnu ise 3.842.580 (üç milyon sekiz yüz kirk iki bin bes yüz seksen) kisidir. Dört milyona yaklasan bu müdhis yekûnun 550.000'i (bes yüz elli bin ) sehîd; 891.364'ü (sekiz yüz doksan bir bin üç yüz altmis dört) malûl; 103.731 'i (yüz üç bin yedi yüz otuz bir) kayip; 2.167.841'i (iki milyon yüz altmis yedi bin sekiz yüz kirk bir) yarali ve 129.644'ü (yüz yirmi dokuz bin alti yüz kirk dört) esirdir. Bu esirlerin büyük bir kismi esarette ölmüstür. Memleketin çesitli bölgelerinde açlik, salgin, bulasici hastalik ve muhaceret (göç) sebebiyle telef olan sivil ahâli kurbanlari bu yekûna dâhil degildir. Pek çok harb gemimizin de tahrîb oldugu bu harb esnasinda, Osmanli Devleti'nin daha önceki harbler sebebiyle zâten zayif durumda bulunan hazînesi iflâs hâline geldi, iste bütün bu millî felâketlere sebeb olanlarin, daragaçlariyla beraber kurduklari idarenin mâhiyetini de, faciaya sebeb olanlarin basindaki Talat Pasa; "Bizim bu memlekette kurdugumuz idare, olsa olsa münevver bir istibdâddir" diyerek ifâde etmistir. Kurulan dîvân-i harb, kaçak olan Talat, Enver ve Cemâl pasalar ile Dr. Nâzim'i giyabî olarak îdâma mahkûm etti.
Birinci dünyâ harbinden sonra îtilaf devletleri kazançli çikarken, ittifak devletleri zararli çikmis, en degerli topraklari ellerinden alinmistir. 1815 Viyana kongresinde kurulan, ancak on dokuzuncu yüz yil boyunca önemli degismelere ugramakla beraber umûmî olarak 1914 yilina kadar gelen Avrupa siyâsî haritasi ile güçler dengesi yikildi. Bunun neticesinde Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanli Imparatorluklari parçalanarak yerlerine küçük ve yeni bir çok devlet kuruldu. Avrupa'da yeni bir siyâsî harita ve güçler dengesi ortaya çikti. Daha genis mânâda dünyâda yeni bir statüko kuruldu. Ancak bu degisiklik, müttefik devletlerin lehine idi. itilâf devletleri; yenilen devletlerin topraklarini küçültecek, bâzilarini isgal edecek veya o topraklarda yeni devletler kuracak, askerî kisitlamalar ve yasaklar koyacak sekilde andlasmalar kabul ettirdiler. Bunun neticesinde yikilan üç imparatorlugun biraktigi bosluk, basta Ingiltere olmak üzere; Fransa, Italya ve Japonya gibi devletler tarafindan doldurulmak istendi.
Birinci dünyâ harbinden en kârli çikan devlet Ingiltere idi. Almanya'yi yenilgiye ugratmakla Avrupa'dan adasina gelebilecek tehlikelerden ve denizlerde bu devletin rekabetinden kurtulmus oldu. Diger taraftan Almanya' yi Ortadogu'dan uzaklastirarak, güçlü bir rakîbi ortadan kaldirdi ve böylece bölgeye hâkim oldu. Ayni zamanda Rusya'yi etkisiz hâle getirdi ve Fransa'yi da ikinci plânda birakti. Neticede, dünyânin bir numarali devleti hâline geldi.
Fransa ise; Almanya ve Avusturya-Macaristan devletlerinin yenilmesi ve parçalanmasi ile sinirlarindaki iki büyük tehlikeden kurtuldu. Avrupa'da ve Ortadogu'da elde ettigi kazançlarla da Ingiltere'den sonra ikinci devlet oldu.
Italya, Avusturya'dan aldigi topraklarla kuzeye dogru genisledi. Anadolu'da kendisine birakilan payi az buldugundan Ingiltere ve Fransa'ya kirgin olmakla beraber, elde ettigi adalar ve yerlerle Akdeniz ve çevresinde etkili duruma geldi. Japonya ise, Uzak Dogu'da genis çikarlar elde ederek dünyâda söz ve etki sahibi oldu.
Birinci dünyâ harbi sebebiyle gerek îtilâf, gerekse ittifak devletlerinin kendi bünyelerinde de bâzi siyâsî hâdiseler meydana geldi.
Ancak Birinci dünyâ harbi sirasinda ve sonrasinda yapilan andlasmalar, yenilenlere çok agir sartlar getirdiginden, gâlib devletlerin de çikarlarina aykiri oldugundan ilk zamanlardan itibaren tepkilere, anlasmazliklara ve yeni mes'elelerin ortaya çikmasina yol açti. Bunlar da barisin uzun sürmemesine sebeb oldu. Dünyâda kisa bir müddet sonra yeniden bir umûmî savas tehlikesi basgösterdi.
 
Üst