Evet, allah’tan korkulur!

Talebe-i Kur'an

Üye
Kademeli
Şimdi bir de bu çıktı. Sık sık işitir olduk. Birileri çıkıyor: “Allah’tan korkulmaz, Allah sevilir.” Diyor.
Evet, Allah sevilir ama aynı zamanda Allah’tan korkulması da gerekir.
Fatih Altaylı da Teke Tek programında: “Ben Allah’tan korkmam,Allah’tan niye korkayım ki?” gibi şeyler söyledi.
Bu tür sözler, birtakım korkulan şeylerle mukayese edilerek, güya mantık örgüsü içine de alınmaya çalışılıyor.
“Allah zalim mi, Allah despot mu ki ondan korkulsun? Canavardan, aslandan şundan bundan korkulur.” deniliyor. Haşa !
Bu tür iddialar, eğer inkarcılık hesabına söylenmiyorsa tamamen cehaletin ürünüdür. Allah sevilir denildiğine göre öyle anlaşılıyor. Bunları söyleyenler Allah’ı tanımıyorlar,İslam’ı bilmiyorlar. Acaba Allah’ı nasıl tasavvur ediyorlar ki Allah’tan korkulmaz diyorlar.
Evet,Allah’tan korkulur!
Allah’ın azameti var, kibriyası var! Onun büyüklüğü insan idrakinden hariçtir. İnsan havsalası onu alamaz. Düşüncesi onu ihata edemez.
Onun saltanatı, kudreti pek azimdir. Sen daha onun yarattığı kainatı ihata ve idrak edemiyorsun ki o Zat-ı Akdesi mi kavrayacaksın?
Böyle namütenahi (sonsuz) bir azamet ve saltanat sahibi Zat-ı Zülcelal’e karşı elbette haşyet duyulur. Ondan korkulur. Böyle bir varlık insana ürperti verir.
Evet,Allah’tan korkulur!
Çünkü o insanı imtihan ediyor. Emirleri ve yasakları var. İnsana bir mükellefiyet ve sorumluluk yüklemiş. O mesuliyetten ve o sorumluluktan heyecan ve korku duymayacak mısın?
Bir memur mesuliyetten dolayı müfettişten titriyor. Bir tüccar mükellefiyetinden dolayı vergi memurundan çekiniyor, heyecanlanıyor.
Adamın Allah’ın emirlerine uygun bir yaşayışı yok. İslam’a, Kur’an’a uygun bir hali ve etvarı yok. Mesuliyetini bilmiyor. Haramları, günahları irtikab ediyor. Sonra da: “Ben Allah’tan korkmam.” diyor.
Evet,Allah’tan korkulur!
Çünkü Allah’ın azabı var, cezası var. pek büyük ve şedid cehennemi var. İnsanı bunlarla tehdit ediyor. Haddini bil diyor. İlmi kasır bir insan da KALKIYOR: “Allah’tan korkulmaz.” diyor.
Allah’tan korkmak farzdır. Cenab-ı Hak Kur’an’da ferman ediyor:
“Yalnızca benden korkun.” (Bakara suresi/ 40)
“Allah buyurdu ki: İki ilah edinmeyin! O ancak tek ilahtır. O halde yalnız benden korkun!” (Nahl Suresi/51)
“Göklerde ve yerde ne varsa onundur, din de yalnız onundur. O halde Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?” (Nahl suresi/52)
“Musa’nın öfkesi dinince levhaları aldı. Onlardaki yazıda rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet vardır.” (Araf Suresi/154)
Demek ki yalnız Allah’tan korkulacak, başkalarından korkulmayacak. Ayrıca tefsirlerde izah edilir ki Allah korkusunda tatlı bir lezzet vardır.
Yine Kur’an-ı Kerim’de beyan edilir:
“Müminler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir.” (Enfal/2)
Geçmiş peygamberlerden tevarüs eden bir söz de budur ki: “Allah’tan korkmuyorsan dilediğini yap.”
Bir şahıs bir sebeple Hz.Ömer’e: “Allah’tan kork ya Ömer!” dedi. Hz. Ömer yere kapanarak yüzünü, sakalını topraklara sürüp: “Ömer kim ki Allah’tan korkmasın?” diye haşyetle cevap verdi.
Peygamber aleyhissalatü vesselam sahabeler içindeyken: “İçinizde Allah’tan en ziyade korkan benim.” demiştir.
Ayrıca İslam inancına göre Allah’tan emin olmak alamet-i küfürdür. Havf ve reca ortasında yani korku ve ümit içinde olacaksın. Şöyle ki: Bir kişi cennete girecek denilse, o ben olabilirim diye ümitlenecek; bir kişi de cehenneme girecek denilse, o ben olabilirim diye korkacaksın. Tabi ki bu korku ve ümit Allah’a karşıdır.
Allah’ı hem sevecek, hem ondan korkacaksın!
Allah’tan korkulmaz diyen, insanın mahiyetini de bilmiyor, tanımıyor demektir.
Tefsirlerde Fatiha Suresindeki “Sırat-ı Müstakim”in manası izah edilirken:
Değişimlere ve felaketlere maruz şu insan bedeninde iskan edilen ruhun yaşayabilmesi için eline üç kuvvet verilmiştir. Bu kuvvetlerin birincisi menfaatleri kendine çekecek (kuvve-i şeheviye), ikincisi zararlı şeyleri uzaklaştıracak kuvve-i gadabiyye), üçüncüsü iyi ve kötüyü, fayda ve zararı ayıracak (kuvve-i akliye).
Lakin insandaki bu kuvvetlere din ve şeriatça bir sınır çizilmişse de fıtraten bir sınır tayin edilmediğinden bu kuvvetlerin her birisi “tefrit,vasat,ifrat” namlarıyla üç mertebeye ayrılır.
Biz sadece konumuzla alakalı “kuvve-i gadabiyyeye bakalım: Bunun tefrit (aşağı) mertebesi cebanettir ki korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat (aşırı) mertebesi tehevvürdür ki ne maddi ne manevi hiçbir şeyden korkmaz. Vasat (orta,ideal) mertebesi ise şecaattir ki din ve dünya hakları için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz.
Vasat mertebesindeki korku, insana Allah’tan korkması için verilmiştir. “Allah’tan korkulmaz” ifadesi kasd-ı mahsusla söylenmiyorsa, adem-i malumattan, bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.
Amerikalı yazar John Lloyd’un dünyada çok satanlar listesinde bulunan “Cahillikler Kitabı” isimli eserine –hem de ilk sıraya- bizdeki bilmediği halde dini konularda ahkam kesenler, iyi bir örnek teşkil ederlerdi.
Evet, Allah’tan korkulur!
Allah’ın Kahhar ve Cebbar isimleri var. Bela ve musibet hazineleri de geniştir.
Sözü fazla uzatmayalım. Kuvve-i gadabiyyenin ifrat derecesine örnek olacak bir hatıra ile bitirelim.
Şair, Allah’tan korkmaz, zalim ve gaddar bir şahsı hicvetmiş:
“Sen Hz.Ali’den bile cesursun
Hz.Ali Allah’tan korkardı
Sen ondan bile korkmuyorsun!”


Talebe-i Kur'an
 
O

Osmnn Dnmzz

Ziyaretçi
Benim de bir tanıdığım cehalet içinde olduğundan bi haber birisi Allah tan korkulmaz dedi. Baktım laf anlatamszsın sustum. Allah hidayet etsin ne denir.
 
Üst