Zulüm, payidâr olmaz

sevde34

Kıdemli Üye
Kademeli
Zulüm, payidâr olmaz

Zulüm; adaletsizlik, adaletin sınırını aşmak, haksızlık etmek, başkasının malına, canına, namusuna zarar vermek anlamındadır.

Adalet, bir amirin memleketi idare için koyduğu kanun, çizdiği hudut içinde hareket etmektir. Zulüm ise, bu kanunun, bu hududun dışına çıkmaktır. Adalet, kendi mülkünde olanı kullanmaktır. Zulüm ise, başkasının canına, malına, mülküne tecavüz etmektir.

Allahü teâlâ mutlak adalet sahibidir ve insanlara gönderdiği en son dininde de tam bir adalet vardır. Bu adaletin dışında ise zulüm vardır. Kur’an-ı kerim, adaleti emretmiş, zulmü ise haram kılmıştır. Nisa suresinin 58. âyetinde mealen; (İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adalet ile hükmetmenizi Allahü teâlâ emreder) buyurulmuştur.

İnsanın, önce kendine, hareketlerine ve bütün uzuvlarına, sonra çoluk çocuğuna, komşularına, arkadaşlarına adalet yapması lazımdır. İdarecilerin de, millete adaletli olması gerekir. Demek ki, bir insanda adalet huyunun bulunabilmesi için, önce kendi hareketlerinde, uzuvlarında adalet bulunmalıdır. Her kuvvetini, her uzvunu, ne için yaratıldı ise, o yolda kullanmalıdır. Allahü teâlânın adetini değiştirip, onları aklın ve İslamiyet’in beğenmediği yerlerde kullanmamalıdır.

İnsanlar bir araya gelince, açıkgözler başkasının hakkına saldırır, güçlü olanlar zulmeder. Çünkü her nefis, istediğine kavuşmak ister, kendisi için tatlı olanı almaya uğraşır. Aynı şeylere sahip olmaya çalışanlar, çekişmeye, kavgaya başlar. Bir leşe toplanan köpeklerin birbirlerine hırlamaları gibi, aralarında dövüş başlar. Bunları ayırmak için, kuvvetli bir hakim lazım olur. Bu ise, Allahü teâlânın Peygamberleri vasıtası ile bildirdiği adalet ile mümkün olur. Hadis-i kudside; (Ey kullarım! Ben kendi nefsime zulmü haram ettim. Onu sizin aranızda da haram kıldım, birbirinize zulüm yapmayınız...) buyurulmuştur.

İmam-ı Gazali hazretleri, Kimya-i se’adet ismindeki eserinde insanları dört kısma ayırmakta ve şöyle buyurmaktadır:
“Bunlardan birinci kısımdakiler, dünyada yemek içmek ve zevk etmekten başka bir şey bilmeyenlerdir.

İkinci kısımdakiler, cebir, şiddet, zulüm ile hareket edenlerdir.

Üçüncü kısımdakiler, hilekarlık ve mürailikle etrafındakileri aldatanlardır.

Dördüncü kısımdakiler ise güzel ahlak sahibi olan Müslümanlardır.”

Süleyman bin Ceza hazretleri buyuruyor ki:
“Ey oğul! Şakilerin, kötü kimselerin alameti sende bulunmasın. Bu alametlerin evveli zulmetmektir.
Zulüm üç kısımdır.
Birincisi Allahü teâlâya asi olmak.
İkincisi zulmeden kimselere yardım etmek.
Üçüncüsü kendi emri altında bulunanlara eza-cefa etmek, onların ibadet yapmalarına mani olmak. Bu üç çeşit zulmü işleyenlerin varacakları yer Cehennemdir.”

Vaktiyle doğruluktan ve insanlıktan uzak bir kimse, Muhammed Baki-billah hazretlerinin komşularından birine eziyet verir, zulmeder. Muhammed Baki-billah hazretleri, o kimseye nasihat eder. Fakat zalim kimse, nasihatleri kabul etmez. Baki-billah hazretleri, mazluma merhametinin çokluğundan, o zalime; (Merhameti gibi gayreti de çok olan büyük velilerin komşularına yaptığınız bu iş sizi helak eder, haberiniz olsun) buyurur.

İki, üç gün sonra o zalim kimse, çok büyük bir suç işlerken yakalanır ve öldürülür.

Hadika’da buyuruluyor ki:
“Zulüm ile öldürülene, idam edilene, eziyet edilene bakmamalıdır. Zulüm ile ölmek ihtimali bulunduğu için, böyle ceza verilirken hiç bakmamalıdır. Hadis-i şerifte; (Bir kimse zulüm ile öldürülürken, orada bulunmayınız! Orada bulunup da, kurtarmayana lanet yağar) buyuruldu.”

Netice olarak, hiç kimseye eziyet vermemeli, zulmetmemeli, kimseyi incitmemelidir. Allahü teâlâ, zalime imhal eder yani belli bir müddet verir fakat ihmal etmez. Her şey inceldiği zaman, zulüm ise kalınlaştığı zaman kopar, yıkılır. Hadis-i şerifte buyurulduğu gibi:
(Bir kimse zulüm ile bir karış yer alsa, kıyamet gününde o kimse yedi kat yerin dibine batıncaya kadar o yer boynuna takılır.)


Osman ÜNLÜ

 
Üst