Ya-sin-lam-ra...

  • Konuyu başlatan AhDe_VeFaLi
  • Başlangıç tarihi
A

AhDe_VeFaLi

Ziyaretçi



" YA, SİN, LAM, RA "





—bunlar sadece bildiklerim—





X.






Göz ardı edilen bir yaranın bütün bir ömrü kangren edip de ölümü, yağız bir tene mahpus edişinin tanığıyım!






Bir ihmalin sabahında tükenmiş ne varsa ve “ne” en çok ne kadar tükenebilirse gördüm!






Yangın vardı yaranın üstünde... Yara dediğim bir dağ başı... İçli bir ses...






Yara dediğim yâre ulaştırılamamış mektupların mühresi...






Yani gece gibi bir şey... Bir şey gibi çoğul.






Önce yaşayan sonra yaşadıklarına ateşi tanık tutan bir meçhulü gördüm!






Elleriyle bağlıyordu talihini...





Ve gördüm ki sessiz harflerden geliyordu başa gelen!





Oysa ben ‘ya’ idim. Seslenişin kalbiydim. ‘sin’siz kalacağımı nerden bilebilirdim...











X..






Kaleleri düşüyor gözlerimin. Kısa metrajlı hüzünlerle eğleşiyorum bir vakit!






Vakit dediğim tuz ile buz arası! Suyun yakan yanı!






Gümrah ırmakların inleyen nağmelerinde notaları düşmüş bir şarkı ne ise






Ne ise karası çalınmış yazgı işte oydum ben!...






Şehrin yerle bir edilmiş ayineleri ararken eczayı






İçinde ateşi kelimeler döndüren düzü ters olmuş bir çarktım!






Sağımdan bakanlamdedi... Soluma bakan noksan!






Öyle ya ters düz edilmiştim, tanığım hazirandı.






O gün almıştım muradımı... Görmüştüm olanı biteni.





Rabırakmasa da yolun elini ben değildim son, biliyordum!






Öyle ya noksandım.






Raolmadan bir lam
ne kadar çevirirse içte dikeni güle o kadardım.








Ra’sız kaldım, yoldaydım, yarımlarda sona vardım!











V.







Gözlerine kan sürer miydi bir güzel hiç?








Hiç derman arar mıydı can, gözüne düşen ilk ağrıya?






Hiç‘ya’ ‘sin’i olmadan geçer miydi akıldan?






Hiç‘lam’ ‘ra’ olmadan düşer miydi tenhalara?






Rab bağlamışsa, kul değer miydi?






Kim derdi?






Kim kendine dert ederdi
‘ya’yı... ‘sin’i... ?








Ya‘sin’ ile bilindiyse bundan bananeydi..







Ben harflerin sevisini bildim! Yoksa haddim değil besmelesiz anmak...








Kalem eğmişse boynunu ben kıldan inceyimdir!






Bitmişse söz, kendime gölgeyim sadece.






Harflerin sevisini bildim...






Vahiy arifesinde, Hıra çöl gülüyken ve and içilmişkentin’e, kutlu kente,






Söylenmişlerin ve söyleneceklerin Rabbinin adiyle;






Ya, sin...









Lam, ra...








—Duydum... And olsun duyduğuma, duyacağıma!





Harflerin birbirine örtülü bir ‘nun’ ile bağlandığını bildim!-




Eda Aktaş
 
Üst