Türkiye-İran-Mısır Paktı-3: Dipdalganın altın vuruş fışkırması

YİĞİDO

Üye
Kademeli
Türkiye-İran-Mısır Paktı-3: Dipdalganın altın vuruş fışkırması
04 Eylül 2011 Pazar 06:59
Cumhuriyet tarihinin en önemli Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun İsrail'in "lâ yüs'el" politikalarına, haydutluklarına, estirdiği terör havasına "dur!" diyen açıklamaları, Türkiye'nin, kurulmakta olan yeni dünyanın kaptan köşküne yerleşeceğini sarahatle ortaya koyan uzun, zorlu ve soylu yolculuğunun miladı, başlangıç noktası olarak nitelendirilebilecek çapta önemli bir altın vuruş'tur.
Üstad Sezai Karakoç'un "dünyanın şahdamarı" olarak tarif ettiği Ortadoğu, "Yeni Türkiye"nin "yelkenler fora!" diyerek yeniden tarihe girmeye hazırlandığını dünya âleme gösterdi. Batılı başkentlerde alarm zilleri çalmaya başladı. Ama sus-puslar Batılılar: Ayakta duracak mecalleri kalmadı çünkü!
* * *
Yeni bir dünya kuruluyor ve altın vuruş'u, bu kez, Batılılar değil, bu coğrafyanın emniyetinden, selâmetinden, geleceğinden birinci derecede sorumlu olan biz yapıyoruz yeniden. Peygamberler yurdu, insanlığın atan kalbi, taşan yüreği, coşan vicdanı, merkezinde "temiz belde"nin / "beldetün tayyibetün"ün köksaldığı, korumasını Yüce Rabbimiz'in bize tevdi ettiği bu kutlu coğrafya, artık öksüz değil; artık kimsesiz değil; artık sahipsiz değil...
Gönül, ruh ve beyin uçbeyi Erol Göka'nın deyişiyle, "artık onlar geldi, vakit tamam oldu": Şimdi tarihî yürüyüş, tarihin yürüyüşü, tarihte yürüyüş başlayabilir: Gülbanklar vurabilir: Dağın binlerce yıldır bağrında gözü gibi sakladığı, gözbebeği gibi koruyup kolladığı, bizi beklediği, bizi yeniden tanık olmaya çağırdığı "yüce çağrı"ya kulak kabartılabilir: "Güneş", önümüzü aydınlatabilir: Gölgeler, önümüzü kesen "gölgeler", Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün deyişiyle, "yok hükmündedir," denilerek yola revan olunabilir yeniden...
"Çöl" aşılabilir artık: Çünkü Sakarya'nın, Fırat'ın, Dicle'nin, Kızılırmak'ın herkese ruh üfleyen, can veren, mayası ilâhî rahmetle yoğrulan toprağının suyu, Nil'in sularını kabartabilir; şahdamarın bir vücudun bütün damarlarını hayata geçirmesi, canlandırması, deverân ettirmesi gibi, Nil'den Ganj'a, Volga'dan Tuna'ya kadar insanlığa ve bütün varlığa hayat bahşeden kutlu suyu, Doğu Akdeniz'de buluşturup Kızıldeniz'den Hint Okyanusu'na, Cebelitarık'tan Atlas Okyanusu'na ulaştırabilir: Somali'nin, Mali'nin, Fildişi Sahili'nin açlık orucuna yatan çocuklarının susuzluğunu giderebilir: Latin Amerika'nın kirlenen, bulanıklaşan sularına dipdiri, taptaze gökarmağanı suyuyla tâze can katabilir: Avrupa'nın, Amerika'nın, Uzak Asya'nın köreltilen, manevî susuzluğa mahkûm edilen çocuklarına, Anadolu topraklarından fışkıran gökekini kutlu, leziz ve aziz suyu armağan edilebilir artık.
* * *
Kardeşlerim! Bu gelen, insanlığın son adası Anadolu kıtası'na gökarmağanı dip dalganın su yüzüne vurmasıdır.
Kardeşlerim! Bu gelen, durdurulan, önüne türlü setler çekilen, kurutulmaya çalışılan, kurutulduğu sanılan dip dalganın yeryüzüne fışkırmasıdır.
Kardeşlerim! Bu gelen, bu kutlu dipdalganın, Asya'nın, Afrika'nın, bütün dünya kıtalarının kurutulan, çölleştirilen, ruhsuzlaştırılan topraklarına cansuyu, özsuyu, hayatsuyu sunmasıdır.
Tarihin gündönümü anındayız! Tarih bizi bekliyordu: Bizi çağırıyordu: Bizi özlemişti. Çünkü biz, hiçbir zaman "hâkimü'l-harameyn" zilleti yaşamayan, yalnızca "hâdimü'l-harameyn" aşkıyla, izzetiyle yanıp tutuşan yüce gönüllerdik sadece: Çünkü biz, kendimizi, insanlığa, yalnızca hakkın hakikatini, hakkın bahşettiği erdem, ahlâk, cesaret, metanet, adalet ve fütûhat hakikatini hatırlatmakla yükümlü kılmış alperenlerdik. Çünkü biz, keşfedilmemiş kıtaları / hakikatleri keşfetmekle, bu hakikatleri insanlığa ulaştırmakla yükümlü, uçbeyleri, hakikat erleri akıncılardık.
* * *
Batılılar gibi yakıp yıkmaya değil, ebed-müddet felsefesini, hakikat meş'alesini, insanlığın burçlarına yeniden dikmeye, insanlığa yeniden Türk'ün erdemini, vicdanını, yüce merhamet ve asaletini; Acem'in engin muhayyile, zengin şiir ve ruh dünyasını; Arab'ın ilim coşkusunu, "kitap şavkı"nı ve hakikat aşkını; Kürd'ün şecaatini, teslimiyetini ve kutlu aşk çilesini; Hind'in engin, dingin ve derin sükûnetini yeniden insanlığın ufku katına yükseltmeye geliyoruz.
Biz geliyoruz kardeşlerim, biz! Bizim gelmemiz, Ortadoğu şahdamarının ana can damarları demek olan Türkiye'nin, İran'ın ve Mısır'ın yeniden toparlanması, yeniden ayağa kalkması, bu coğrafyayı cehenneme çeviren, kanını emen, kaynaklarını sömüren, her fırsatta aç kurtlar gibi bütün kutsallarımıza saldıran ikiyüzlü Batılıların bu coğrafyayı kirleten ayaklarını buradan kesmeleriyle mümkün çünkü.
Hazırlanın! Yemişlerinizi hazırlayın, gökazıklarınızı altın vuruş için hazırlıklı hâle getirin, biz geliyoruz artık: Geri dönüşü olmayacak şekilde, "Vira Bismillah!" dedik çünkü!
Yeni Şafak
 
Üst