Tarikat Adabı

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
TARİKAT ADABI

Erenköylü Hikmet Efendi (k.s.)

Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor:

...Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik... (Mâide SûresiAyet 48)

Fahri Râzi tefsiri Kebîrinde “Şir’adan muradşeriattır.Minhac’dan maksat nurlu bir yoldur oda tarikattır”der.
Şah-ı Nakşibendi (k.s) buyuruyor ki:“Tarikat ve hakikat şeriat’ın hadimleridir.”
Tarikatın birinci şartı: Kalbi Allah’tan gayrisinden tamamen temizlemektir.
İkincisi: Namazda tahrîme makamına kaim; mecrasına cari olan kalbin zikrullah ile istiğrakıdır.
Üçüncüsü: Cenab-ı Hakk’ın muhabbetinde tamamen fâni olmakdır.
Dördüncüsü: Zaruret olmadıkça konuşmamaktır. ZîrâAfât-ı lisan pek çoktur; gıybet nemîme hümeze lümeze kizib iftirâ istihzâ gibi.
Müride lazım olan zaruretinden gayri dünyadan alakasını kesmesidir. Evvela kalbini mal ve makam sevgisinden temizlemeye çalışmalıdır. Çünkü mal ve câh insanı Hak’dan uzaklaştırır. Bir müridin yanında halkın kabul ve reddi müsavi olmadıkça tarîkde bir şeye nail olamaz. Hatta mürid için en zararlı şey “Halk beni sevip bana hürmet ediyor mu?” diye düşünmektir. Bu fikirde olan müridin henüz iradesi sabit ve sahih olmamıştır. Eğer mürid mal ve câh sevgisinden kurtulduysayine de dünyada zâhid olmanın kendisinde tevlid edebileceği riya ihtimali baki demektir. Çünki halk zâhidler için mütevazi olup ellerini öperler ve onlarla teberrük ederler. Böylece zâhid de halkın ikbal ve teveccühünden hoşlanır da kendini bu âfetten kurtaramazsa onun telefinden korkulur.
Şeyh Muhammed Mağribi (k.s) buyururlar ki: “Bir kul üç menzili kat etmedikçe seyr-i ilâllaha ayağını koymak sahih olmaz. Bu menzillerden biri; Dünya nimetleriniikincisi; Ahiret nimetlerini gönülden çıkarmak üçüncüsü de; Kemiklerini kıracak derecede bir belâ ile imtihan olsa dâhi Cenab-ı Hakk’dan râzı olmakdır. Ancak bu mertebeden sonra mübtedi mürid tarik da seyr-i ilâllaha başlar”.
Tarikat edeblerinden biri de; öyle itikad etmeli ki kendinin tariki eşref tarikidir. Eğer böyle itikat etmezse müridin nefsi başka bir tarika meyl eder. Halbuki Nakşî tarikinden şereflisini bulamaz.
İmam-ı Gazalî rahimahullah hazretleri buyururlar ki: “Ulûm-ü Zahirenin tahsilin den sonra tarik-i sofiyye’ye ikbal eyledim. Tariki ilahiyyeye sâlik olanlar ancak sofiyyedir”.
Sofiyye’nin sîretleri ve tarikleri ahsen ahlâkları güzel ahlâkdır. Eğer farazâbilcümle ukalâ hükemâ ve ulemâ ittifak ederek ehl-i tarîkin sîret ve ahlâklarını tebdile uğraşsalar asla ona muvaffak olamazlar. Zira sofiyyenin bütün harekat ve sekenâtı zahiren ve batınen mişkâtı nübüvvet nurundan alınmıştır. Yeryüzünde nübüvvet nurunun ötesinde bir nur yoktur ki o nur ile ziyâlanmasın.
Bunun için Şeyh Ebü’l Mevâhib Muhammed Şâzelî rehimehullah buyurdu ki “Bir kimse sofiyye’nin adâbı ile teeddüb etmezse edîb olamaz.”
Tarîkat adâbı ise şöyle mülâhaza edilir. Kötü arkadaştan kaçınmalı. Fakat sâlik bundan evvel kendi fena huylarından sıyrılması icabeder. Asilerin yüzüne bakmak dâhi basar-ı basîreti perdeler kalbe kasvet verir. Ehl-i salâh ise bunun aksinedir. Bu sebeple küffar yüzüne bakmadan şarap içilen gadab edilen yerlerde ve zalimlerin kabirleri olan mevkilerde de her türlü mâsiyet işlenen mekanlarda bulunmakdan sizleri tahzir ederim. Şâyet yolunuz bir zaruretle oralara düşerse koşarak geçmenizi tavsiye ederiz.
Adâb-ı tarîkdan biri de kendi zamanındaki salihler zikr olunursa tenkid etmeyip hayırla yâd etmelidir. Kendi nefsi için başkalarından gelen noksan işlere isyan etmeyip tahammül etmeli ve zararlarına ve fukaralığa sabır etmelidir. Eğer bu hallerde razı olmazsa maâzallah maksûdu elinden gider ve tarîkdan yüz çevirir.

İmam-ı Şâzeli (k.s) buyururlar ki: “Bir müridin kalbinde şehvet olursa melekût ve marifet kapısının açılması muhaldir. Nefsâni hazzına talip ve meyl olan mürid yalancıdır. Eğer bir mürid ahvâline riâyetten ve kalbini muhafazadan gaflet ederek marifetullaha işaret ederse o mürid kezzabdır. Eğer bir mürid medh ile zemmin kabul ile reddin arasında fark gözetirse ve bununla da Marifetullahı iddia ederse ona inanılmaz.
 
Üst