Seleme bin ekvâ

ma'vera

Emektar
Özel Üye
( Piyadelerin en hayırlısı.....)

Peygamber Efendimizin mübarek ashabındandır. Nübüvvettin ilk yıllarında doğmuş ve Hicretin altıncı yılında Müslüman olmuştur. İslam’a dahil olduktan sonra Mekke’yi ve ailesini bırakıp Medine’ye hicret etmiştir. Bir çok savaş ve sefere katılmış ve kahramanlığı ile dikkat çekmiştir. 77 hadis rivayet etmiştir. Kendisinin de ravileri arasında bulunduğu bazı hadis-i şerifler Risale-i Nur’da yer almış ve bu vesile ile ismi zikredilmiştir. Hz. Osman’ın halifeliği dönemine kadar yaşamış ve Medine-i Münevvere’de vefat etmiştir.
Seleme’nin ilk hayatı ve doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Vefat ettiği zaman seksen yaş civarında olduğu şeklindeki nakiller göz önüne alınırsa, Peygamberliğin nazil olmasından sonra doğduğu söylenebilir. Bundan dolayıdır ki, Müslüman oluşu Hicretten sonra gerçekleşti. Çocuk yaşta ve Hicretin altıncı yılında Müslüman oldu.
Seleme, Müslüman olduktan sonra Mekke’den ayrılarak Peygamber Efendimizin (asm) yanına Medine’ye gitti. Bütün ailesini ve yurdunu geride bırakarak Hicret edenler kervanına katılmış oldu. Medine’ye geldikten ve İslam ile müşerref olduktan sonra bütün savaş ve seferlere katıldı. Ok atmadaki mahareti, kahramanlığı ve cesaretiyle dikkat çekti. İlk defa katıldığı Hudeybiye gazasında büyük bir cesaret örneği gösterdi.

İslam tarihinde önemli bir yeri olan “Rıdvan Biatı”nda bulundu. Peygamber Efendimiz ve Sahabelerinin Kabe’yi tavaf etmelerine izin vermeyen müşrikler, elçi olarak gelen Hz. Osman’ı (ra) göz hapsine aldılar. Çünkü, müşrikler sadece kendisinin tavaf yapabileceğini söyleyince, kendisi de; Hz. Muhammed (sav) tavaf etmedikçe ben de tavaf etmeyeceğim, demiş ve bu cevaba sinirlenen müşrikler de onu hapsetmişlerdi. Uzun süre dönmeyen Hz. Osman’ın şehit edildiği şayiası yayılınca, Peygamber Efendimiz de Sahabelerinden Kureyşliler ile savaşma konusunda biat aldı. İşte bu biat yani kabul, tarihe “Rıdvan Biatı” olarak geçti.

Sahabeler tek tek Peygamber Efendimize biat ederken Seleme de biat etti. Resulullah ise Seleme’nin biatını üç kez tekrarlattı. Her biattan sonra bağlılığı daha da arttı. Daha sonra kendisine bu durum sorulduğunda “ölümüne biat” ettiğini söyleyecektir. Bunu duyan ve Müslümanların savaşmaya hazırlanmasından korkan müşrikler telaşa kapıldı ve barış görüşmelerine başladılar. Akabinde de Hudeybiye Barışı imzalandı. Biattan sonra diğer Sahabeler gibi o da bir kenara çekildi.
Bu sırada yanına gelen silahlı dört müşrik Peygamber Efendimizin aleyhinde bulunmaya başladılar. Öfkesine zorla hakim oldu. Çünkü, Peygamber Efendimiz tahriklere kapılmama ve savaşmama konusunda uyarıda bulunmuştu. Müşrikler daha sonra bir ağacın altına gidip silahlarını da ağaca astılar. Seleme de gizlice yanlarına gidip silahlarını aldı. Dördünü önüne katıp Peygamber Efendimize götürdü. Peygamber Efendimiz yapılan barışı bozan taraf olmayacaklarını ve serbest bırakılmalarını söyledi.

Peygamber Efendimiz Hudeybiye dönüşünde konakladıkları yerlerde gözcülük görevini Seleme’ye verdi. Bazen tek başına bu görevi büyük bir cesaretle yerine getirdi. Peygamber Efendimiz ile beraber bir çok savaşa katıldı. Savaşa piyade olarak katıldığı için Peygamber Efendimizin, “Bugün piyadelerimizin en hayırlısı Seleme, süvarilerimizin en hayırlısı ise Ebu Katade’dir” mealindeki övgüsüne mazhar oldu. Gözetlediği ve takip ettiği düşmanları yakalamakla de meşhur oldu. Ok ve mızrak atmada çok usta idi.

Medine yakınlarında otlatılmakta olan Peygamber Efendimizin develerine bakma görevini Rebah ile birlikte üstlenen Seleme sabaha kadar nöbet tuttu. Sabahleyin dinlenmek üzere çekildikten kısa bir süre sonra çevrede bulunan eşkıya, çobanı öldürdükten sonra hayvanları alıp götürdü. Durumu öğrenen Seleme, haber vermek üzere Rebah’ı Medine’ye gönderdikten sonra yardım beklemeksizin hırsızların peşine düştü. Çıkan çatışmada birkaçını okla vurduktan sonra gasp edilen hayvanları ellerinden kurtardı. Tek başına ve yayan olarak eşkıyayı takip etmesi ve gösterdiği cesaretinden dolayı Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar oldu.

Seleme, Hz. Ebu Bekir’in (ra) başkanlığı altında Beni Kilab üzerine yapılan sefere katıldı. Daha sonra meydana gelen çatışmada tek başına birçok kişi ve aileyi dağıttı. Çoluk-çocuk ve kadın bir çok kişiyi toplayıp esir aldı. Hz. Ebu Bekir, bunları görünce esir alınma sebebini sordu. O da çocuk ve kadınları, Müslüman esirlerin kurtarılmasını sağlamak için getirdiğini belirtti. Daha sonra yapılan anlaşma ile esirler serbest bırakıldı.

Seleme ibn Ekva, savaşlarda gösterdiği cesaret ve kahramanlığının yanında cömertliği ile de tanındı. Kendisinden bir şey isteyeni geri çevirmez, “Allah rızası için … senden istiyorum” mealindeki hitaplara karşı, “zaten başka ne için istenebilir ki?” şeklinde mukabelede bulunur ve talepte bulunanları hoşnut ederdi. Sadece tanıdıklarına değil, tanımadıklarına da ikramda bulunur ve hiç kimseyi boş çevirmeyip, reddetmemeyi prensip edinmişti.

Seleme ibn Ekva Hicretin 74. yılında (693/94) Medine-i Münevvere’de vefat etti. Vefat ettiği zaman seksen yaşlarında olduğu nakledilmektedir. Cenazesi Medine’de defnedildi. 77 hadis-i şerif rivayet etti. Kendisinin de ravileri arasında zikredilen hadislerden bazıları Risale-i Nur’da da nakledilmektedir. Peygamber Efendimizin büyük mucizelerinden olan; bir kurdun dile gelerek Peygamber Efendimizin varlığını bildirdiği mucizeyi aktaranlardan birisi de Seleme’dir (Mektubat, 1994, s. 153).

Bir savaş sırasında ordusu aç kalan Resul-i Ekrem (asm) sahabelerine buyurarak, “Heybelerinizde kalan bakıye-i erzakı toplayınız” dedi. Herkes yanında bulunanı getirdi. En çok getiren, dört avuç hurma getirebildi. Getirilenler bir kilimin içine kondu. Durumu nakleden Seleme; “Mecmuunu ben tahmin ettim, oturmuş bir keçi kadar ancak vardı. Sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bereketle dua edip ferman etti: ‘Herkes kabını getirsin.’ Koşuştular, geldiler. O ordu içinde hiçbir kap kalmadı, hepsini doldurdular. Hem fazla kaldı.” Demektedir. (Mektubat, s. 115)

Seleme’nin şahit olduğu mucizelerden bir tanesi de Hudeybiye seferi sırasında gerçekleşti. Sefer sırasında önüne gelinen bir kuyuda ancak elli kişiye yetecek kadar su vardı. Müslümanların sayısı ise bin dört yüz kişi idi. Su bitince Peygamber Efendimize haber verildi. “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm geldi, kuyunun başına oturdu. Bir kova su istedi; getirdik. Kovanın içine mübarek ağzının suyunu bıraktı ve dua etti, sonra o kovayı kuyuya döktü. Birden kuyu coştu ve kaynadı, ağzına kadar doldu. Bütün ordu, kendileri ve hayvânâtı doyuncaya kadar içtiler, kaplarını da doldurdular.” (Mektubat, s. 123)

Hayber Savaşına katılan Seleme, savaş sırasında aldığı bir kılıç darbesiyle yaralandı ve bacağı yarıldı. Kendisi Peygamber Efendimizin yanına götürüldü. Peygamber Efendimiz mübarek nefesiyle yarasını tedavi etti ve ayağı birden şifa buldu. (Mektubat, s. 140 )
 
Üst