risale-i nur 2.söz

furkan42fatih

Tecrübeli
ikinci söz sözler 2. söz​


İkinci Söz

بِسْمِ اللّهِ الرّحْمنِ
الرّحِيمِ

اَلَّذِينَيُؤْمِنُونَبِالْغَيْبِ

Îmanda ne kadar büyük
bir saadet ve ni'met ve ne kadar büyük bir lezzet ve rahat bulunduğunu anlamak
istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle:

Bir vakit iki adam, hem
keyif, hem ticaret için seyahate giderler. Biri hodbin, talihsiz bir tarafa;
diğeri hudabin, bahtiyar diğer tarafa süluk eder, giderler.

Hodbîn adam,
hem hodgâm, hem hodendiş, hem bedbin olduğundan bedbinlik cezası olarak
nazarında pek fena bir memlekete düşer. Bakar ki: Her yerde âciz bîçareler,
zorba müdhiş adamların ellerinden ve tahrîbatlarından vâveylâ ediyorlar. Bütün
gezdiği yerlerde böyle hazîn, elîm bir hâli görür. Bütün memleket, bir
matemhane-i umumî şeklini almış. Kendisi, şu elîm ve muzlim haleti hissetmemek
için sarhoşluktan başka çare bulamaz. Çünki: Herkes ona düşman ve ecnebi
görünüyor. Ve ortalıkta dahi, müthiş cenâzeleri ve me'yusâne ağlayan yetimleri
görür. Vicdanı, azab içinde kalır. Diğeri Hüdâbîn, hudâperest ve hak-endiş,
güzel ahlâklı idi ki: Nazarında pek güzel bir memlekete düştü. İşte bu iyi adam,
girdiği memlekette bir umumî şenlik görüyor. Her tarafta bir sürur , bir
şehr-âyin, bir cezbe ve neş'e içinde zikirhâneler.. herkes ona dost ve akrabâ
görünür. Bütün memlekette yaşasınlar ve teşekkürler ile bir terhisat-ı umumiye
şenliği görüyor. Hem, tekbir ve tehlil ile mesrurâne ahz-ı asker için bir davul,
bir musiki sesi işitiyor. Evvelki bedbahtın hem kendi, hem umum halkın elemi ile
müteellim olmasına bedel; şu bahtiyar, hem kendi, hem umum halkın süruru ile
mesrur ve müferrah olur. Hem güzelce bir ticaret eline geçer. Allah'a şükreder.
Sonra döner, öteki adama rastgelir. Halini anlar. Ona der: "Yâhu sen divâne
olmuşsun. Batnındaki çirkinlikler, zâhirine aksetmiş olmalı ki; gülmeyi ağlamak,
terhisatı, soymak ve talan etmek tevehhüm etmişsin. Aklını başına al. Kalbini
temizle.

(Orjinal Sayfa:17)

Tâ, şu musibetli perde senin
nazarından kalksın, hakikatı görebilesin. Zira, nihayet derecede âdil,
merhametkâr, raiyet-perver, muktedir, intizam-perver, müşfik bir melikin
memleketi, hem bu derece göz önünde âsâr-ı terakkiyat ve kemâlât gösteren bir
memleket, senin vehminin gösterdiği Sûrette olamaz." Sonra o bedbahtın aklı
başına gelir. nedâmet eder. "Evet, ben işretten dîvâne olmuştum. Allah senden
razı olsun ki, Cehennemî bir hâletten beni kurtardın." der.

Ey nefsim!
Bil ki: Evvelki adam kâfirdir. Veya fasık gafildir. Şu dünya, onun nazarında bir
mâtemhâne-i umumiyyedir. Bütün zîhayat, firak ve zeval sillesiyle ağlayan
yetimlerdir. Hayvan ve insan ise; ecel pençesiyle parçalanan kimsesiz
başıbozuklardır. Dağlar ve denizler gibi büyük mevcûdât, ruhsuz, müdhiş
cenazeler hükmündedirler. Daha bunun gibi çok elîm, ezici, dehşetli evham,
küfründen ve dalâletinden neş'et edip, onu mânen ta'zip eder. Diğer adam ise;
mü'mindir. Cenâb-ı Hâlikı tanır, tasdik eder. Onun nazarında şu dünya, bir
zikirhane-i Rahman, bir talimgah-ı beşer ve hayvan ve meydan-ı imtihan-ı ins ü
cândır. Bütün vefiyat-ı hayvâniye ve insanîye ise; terhisattır. Vazife-i
hayatını bitirenler, bu dâr-ı faniden, mânen mesrurâne, dağdağasız diğer bir
âleme giderler. Ta yeni vazifedarlara yer açılsın, gelip çalışsınlar. Bütün
tevellüdat-ı hayvaniye ve insaniyye ise; ahz-ı askere, silâh altına, vazife
başına gelmektir. Bütün zîhayat, birer muvazzaf mesrur asker, birer müstakkim
memnun memurlardır. Bütün sadalar ise, ya vazife başlamasındaki zikir ve tesbih
ve paydostan gelen şükür ve tefrih veya işlemek neş'esinden neş'et eden
nağamâttır. Bütün mevcûdât, o mü'minin nazarında, Seyyid-i Kerim'inin ve Mâlik-i
Rahim'inin birer mûnis hizmetkârı, birer dost memuru, birer şirin kitabıdır.
Daha bunun gibi pek çok latif, ulvî ve leziz, tatlı hakikatlar, îmanından
tecelli eder, tezâhür eder.

Demek îman, bir mânevî Tûba-yi Cennet
çekirdeğini taşıyor. Küfür ise mânevî bir Zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor.
Demek selâmet ve emniyet, yalnız İslâmiyette ve îmandadır. Öyle ise, biz
daima:

اَلْحَمْدُ ِللّهِ عَلَى دِينِ اْلاِسْلاَمِ وَ كَمَالِ اْلاِيمَانِ
demeliyiz...

* * *
devamını getireceğim inşallah​
 
Üst