Ölüme beş kala

enes61

KF Ailesinden
Özel Üye
2315348-lg.jpg

Ölüme beş kala

I

annemdi, ölüyordu bir kış sabahı
ben seni özlüyordum
ölümün soğuk kollarını özlüyordum
ölüm kimliksiz bir şeydi
İçimdeki kuşlar ölüyordu
ağlıyordum

gelseydin bahar olacaktı
ben senin olacaktım
senden başka kimseye inanmayacaktım
yorulacaktım
sana doğmamış bir ülke vadedecektim
şehrin sıcağını sevecektim
terkedip gidecektim bir daha
damarları çatlatmayacaktım sürgünümün
sana yağmurlarımı verecektim

annemdi, ölüyordu bir kış sabahı
bir yol öyküsünü anlattın bana
çiçekleri öksüz bir kentin
delisi kalacaktım
haramiler yollarımı kesmişti
sıcaktı, saçlarım üşüyordu
sen ölüyordun
annem ölüyordu
söylemedin temmuzun ne olduğunu
kar yağıyordu her sabah
boynumu vuruyordu
vuruyordun beni oniki yerimden

kasıklarından kusuyordu şehir
bozguna uğramış bir ordu
beni çağırıyordu
seni çağırıyordu heybemdeki çakıllar
denizler çağırıyordu bir kadın
ki ben terkedilmişlerin çocuğuydum
biliyordun, habire vuruyordun
parmaklarımdan emziriyordum ölümü
ihanetlerimi gözlerine salıyordum
grinin tonunu bilemiyordun sen
ya da unutmanın ağır bedelini

üç kere ihaneti düşündüm
üç kere intiharı
saçlarımı süpürge yaptım
saçılan kanımı toplamak için
daha doymamıştım gözlerine
yollar kırılıyordu bir bir, ay karanlıktı
içimi kemiren geceler
ihanetini muştuluyordu
akşamı süpürmüştü perçeminden
buruk sesin rüzgarın nefesinden
annemdi
ölüyordu bir kış sabahı
sen ölüyordun
ağlıyordum

şehirleri ellerimde topluyordum
toprağımın rengi kankırmızıydı
sen deniz görmemiş bir kızdın
kuşları hep martı bellemiştin
vurgun yemiş balığı soruyordun
ağlarda çırpınan tutsaklığın adını bilmiyordun
ya da bir şairi en çok ne kahreder
kırk kilidin kırk anahtarını
en kolay kim çevirir
kim yarasını kanatır durur hançerle
zindana kim gönderir yusuf'u
ey beni israil kehaneti
kşmamı istedin ardından
gelemezdin, deniz vurgundu
gömleğini yırtamazdım arkandan
aşkı beslemeyen vuslat yalandı
bana hile karışmış dört yıl bıraktın

annemdi, bir kış sabahı ölüyordu
sıcaktı, yorulmuştum koşmaktan
sırtımı dönmüştüm tüm perilere
sırrın içinden çıkıp kendin geldin
bunda hiç suçum yok, bağışlayamam
bersis gibi geldin rum kızına
sen bersis'i kapından kavmuştun
kendi savaşını benim savaşıma uladın
bir yanından açan gülleri kopardın
düşmemek için tutunmayı bilmeden
bilemedin ben yürürken
düşenlerdendim

II
kaçmayı denedim, yüküm ağırdı
kar yağıyordu içimde, dışarda temmuz
kendimi sakındığım tüm akıllılar
sana haberle gelen ölümlülerin yalanlarıydı
açtım, susuzdum, dudaklarım uçuktu
bana ihanetleri sen öğretmedin
ölümü yüreğinde taşıyan bendim
bedenimin enkazından bir bahar bekliyordum

behey şaşkın, seni unutmak var ya
ölümden beter gelsin bana
temmuz geri versin kinimi
her soluklandığımda sıcak bir günü
ve park anısının acısını
ve adımı duyduğun her lahza
üçe bölünmüş bir mektubun birini
kalbinin bir köşesinde taşıyasın diye
yazmaya devam ettiğimi

annemdi, ölüyordu bir kış sabahı
ben seni özlüyordum
ölümün soğuk kollarını özlüyordum
ölüm kimliksiz bir şeydi
içimdeki kuşlar ölüyordu
ağlıyordum

Müştehir Karakaya
 
Üst