Nefis Tezkiyesi

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
Nefis Tezkiyesi

Tezkiye-i nefs zarurî olup, nefis tezkiyesi olmadıkça yakîn husulü de güç görünür. Ve felah da ancak tezkiye-i nefstedir.
Nitekim:
"Onu tertemiz yapan muhakkak umduğuna ermiş onu alabildiğine örten ise elbette ziyana uğratmıştır."
Şerîat-i Bahire'yi inkar eden kimse, nebatın halavetini münkir olan gibidir. Tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalbten maksad,emraz-ı kalbiyye ye afat-ı ma'neviyyeyi izaledir. Zira bu maraz ve afet-i kalb mevcüd iken îmanı surîdir. Nasıl vicdanı olabilir ki? Çünkü onun nefs-i emmaresi onun hilafına hakimdir. Sürî olan iman ve tasdik, safra hastalığına duçar olan kimse gibidir ki, onun vicdanı nebatın helavetinin hilafına şahid ve vaki'dir. Şekerin halavetine yakîn-i hakîkî ancak o zaman mümkün olur ki, safra hastalığından kurtulmuş ola.
Nefsin emmarelikten halâsı da ancak tezkiyesi ile mutmain olduktan sonradır. O zaman hakîkat-ı îman suret ve kuvvet bulur. Ve vicdanî olur ki, bu kısım iman zevalden muhfuzdur. Nitekim ayet-i kerîmede:
" Haberiniz olsun ki Allah'ın velî (kul)ları için hiç bir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir." buyurulmuştur. (Yunus: 62)
Zahiren necîb ve mes'ûd bir adama bir maraz arız olsa ve a'zasına bir afet gelse o kadar sa'y ü mübalağa eder ki, o hastalık ve afetin izalesine çalışır. Ve lakin maraz-ı kalb ki hakîkatta masivay-ı Hak Celle ve Ala'ya giriftarlıktan ibarettir. O maraz-ı kalbî öyle istîla eylemiştir ki, ebedî mevt eriştiği halde ve azab-ı sermedî'ye giriftarlığı yakîn olduğu halde hala o marazın izalesi fikrine asla gayret ve rağbet eylemez.
Eğer bu giriftarlık maraz olduğunu bilmezse sefîh-i mahz'dır. Ve eğer bilip te havf eylemezse pelîd-i sırf'tır.
Binaenaleyh, bu marazın izalesini fikr eylemek lazım geldi... Farz-ı ayn oldu.
Nefs-i emmare, tasdîk-i kalbî ve ikrar-i lisanî mevcüd iken yine kendi küfür ve inkarı üzerine musırdır. Ahkam-ı şemaniyyeye inkıyad eylemez ve evamir-i İlahiyye celle sultanühu'ya inkıyad eylemez.


NEFİS İLE CİHAD



Onun matlübı budur ki, kendisi bir kimseye münkad olmayıp cümlesi ona inkıyad edeler. Riyaset da'vası kendisinde mütemekkin ola. (Ene Rabbüküm) nidası iddiasındadır.
Onun içindir ki, "nefsine adavet eyle!" buyurulmuştur.
Hadîs-i Kudsî'de:
"Nefsini düşman bil! Zîra o bana düşmanlığı sebebiyle karşıma dikilmiştir," buyurulmuştur.
Hak Celle ve Ala Hazretleri katında makbul ve merza olup Şerîat-ı Garra'ya muvafık olarak nefis ile cihad ve ona muhalefet eylemek cihad-ı ekber oldu.
A'da yı haricî ile cihad eylemek gahî vaki' olur. Lakin düşman-i derünî olan nefs ile cihad daimîdir.
İslâm-ı hakîkînin husulü nefs-i emmarenin inkıyadına mütevakkıftır. Binaenaleyh, itmi'nan-ı nefs'ten evvel yalnız tasdîk-i kalbî ile husüle gelen İslâm'a İslâm-ı mecazî derler.
Ve nefis mutmainne olduktan sonra olan îman'a da, iman-ı hakîkî denir.
İtmi'nandan evvel erkan-ı İslâm'dan olma namaz, savm, zekat ve sair a'mal-i hasene güya süret-i a'maldır. Namaz kılarsa da suret-i namazdır. Eğer saim ise suret-i savmdır. Ve sair a'mal de buna kıyastır. Zîra nefs-i emmare,daha serkeştir, kendi inkarı üzredir, o vaziyetten hakikat-ı a'mal ne guna husüle gelebilir?
Ancak nefis İtminan'a erişipte emmarelik, serkeşlik ve tuğyandan fariğ olduktan sonra hakîkî a'mal yerine gelip, namaz'ın ve sıyam'ın ve sair a'malin hakikati eda edilmiş olabilir. Haklarında hitab-ı İlahi:
"Ey Rabbına muti' olan nefs-i mut'mainne!.. Sen dön O Rabbına!.. Hem radıye olarak, hem mardıyye!.. Gir kullarım içine, gir cennetime..." (Fecr: 27-30)
Bunda îman-ı kamil, İslâm-ı hakîkî kuvvet bulmuş olur. Ve bu îman zevalden mahfüz ve halelden masundur.
Fakat nefs-i emmarede îman, halel ve zevalden mahfuz değildir. Yani hatimede imansız gitmek tehlikesi vardır. Allahümme'h-fezna..
M.Sami RAMAZANOĞLU

Bilmeyenler İçin Kelimeler:

(A'da: Düşmanlar Azab-ı sermedi:Daimi azab,sürekli işkence Emraz-ı kalb: Kalb.hastalıkları Gahi: Halas: Kurtulma, kurtuluş Halavet: Tatlılık,zevk. İnkiyad: Boyun eğme, kendini teslim etme Mahfuz:Korunmuş Münkad: Boyun eğen Mütemekkin: Yerleşen Nadan: Bilmezlik.cehalet Pelid-i sırf: Büsbütün alçaklık rezillik Sa'y: Gayret, çalışma çabalama Sefîh-i mahz: Sırfzevkedüşkün, akılsız Surî: Hakiki ve içten olmayan Veliyyül'n niam; Nimetlerin sahibi Yakın-i hakiki: Gerçekliğine hiç şüphe olmayan Zeval: Zail olma sona erme)
 
Üst