Mevlana ve İnsan - Alçak Gönüllü Olmak

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Alçak gönüllülük; tevazu ile anlatılır. Ahlakın bir parçasıdır. Meyveli dalın başı öne eğik olur denir. Tevazu, ağırbaşlılıktır. Kendini, her şeyi bilir pozisyonunda görmek, halk tabiriyle ukalalık yapmak kimsenin tasvip etmediği bir tutumdur.

Alçak gönüllülük; miskinlik değildir. Alçak gönüllü olmak demek; her kötülüğe, her çirkinliğe, her olumsuzluğa; “Evet” demek değildir.

Sevgili peygamberimiz; “Bir kötülük gördüğünüz zaman önce elinizle değiştirmeye çalışın. Buna gücünüz yetmezse dilinizle değiştirmeye çalışın, buna da gücünüz yetmezse kalben gidermeye çalışın....” buyurur. Bu; doğru, güzel, ahlaki, ilahi emirlere ters olmayan, insanlara yararlı olan... şeylere onay vermek anlamı taşır.

Alçak gönüllülük; kamil insan olmanın bir boyutudur. Mevlana, Mesnevi’de bu konuyu şöyle ele alır:“Yusuf’a karşı nazlanma, güzellik iddia etme. Yakupcasına niyaz etmek ve ah eylemekten başka bir şey yapma.”“Baharların tesiriyle taş yeşerir mi? toprak ol ki, renk renk çiçekler bitiresin.”“Yıllarca gönüller yırtan, kalplere elem veren taş oldun. Bir tecrübe et, bir zaman da toprak ol.”“Hangi hoş vardır ki nahoş olmamıştır? Yahut hangi tavan vardır ki yıkılmamış, yere serilmemiştir?”“Ululuk, zehirli bir şaraptır. O şarapla aptal kişi sarhoş olur.”“Onun zehirli olduğuna inanmıyorsan, bak da gör; Âd kavmine o zehir neler etti?”“Kılıç, boynu olanın boynunu keser. Gölge, yerlere döşenmiştir, o hiç yaralanmaz.”“Ululuk; fazla ateştir a azgın! Kendini ateşe nasıl atıyorsun?”“Yerle bir olan, bak hele, oklara hedef olur mu hiç?”“Fakat yerden baş kaldırdı mı, o zaman hedefler gibi çaresiz yaralanır.”

Alinti
 
Üst