Mâlik'el-Mülk

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
Mâlik'el-Mülk

imaj%20%2885%29.jpg


Mâlike’l-Mülk, bütün mülkün, kâinatın yegâne sahibi, bütün varlık âleminin tek hâkimi demektir.
Mülk sûresi (67), 1: “Mutlak hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve O’nun her şeye gücü yeter.”
Mülk sûresi (67), 15: “O size yeri boyun eğer kıldı. Haydi onun omuzlarında (dağlarında, tepelerinde) yürüyün ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O’nadır.”
Bugün, hem Kur’ân-ı Kerîm’den âyetlerini, hem de kâinat kitabının âyetlerini okudum Allah’ım! Beynim ve yüreğim âlemleri gezerken, gördüğüm her şey, bana seni anlattı Rabbim!
Âl-i İmrân sûresi (3), 109: “Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. Bütün işler Allah’a döndürülür.”
Göklere baktım Rabbim, masmavi gökler, sonsuzluk hissi ile ruhumu sarmalarken, bana “mülk O’nun” dediler.
Mâide sûresi (5), 17: “...Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti sadece Allah’a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah, her şeye kâdirdir.”
İsrâ sûresi (17), 44: “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, O’nu (Allah’ı) tesbih eder...”
Yerlere baktım Rabbim, mis gibi kokan toprak bağrını açtı, nice gizli hazineyle dolu sinesinde, binbir çeşit tohum çatlamayı beklerken, haşrı bekleyen bedenler, “mülk O’nundur” dediler!
En’âm sûresi (6), 13: “Gecede, gündüzde barınan her şey O’nundur. O, işitendir, bilendir.”
Fâtır sûresi (35), 13: “O (Allah), geceyi gündüze sokuyor, gündüzü de geceye sokuyor. Güneşi ve ayı emrine âmâde kılmıştır. Her biri mukadder bir gayeye akıp gidiyor. İşte (bu gördüklerinizi yapan) Allah sizin Rabbinizdir. Mülk (hükümranlık) O’nundur. O’ndan başka taptıklarınız ise, bir çekirdek zarına bile malik değillerdir.”
Gece, sevgiliden ayrılan Mecnûn misali, gündüzden sıyrılırken ve gündüz, güneşin ışıklı saçlarıyla zamana gülümserken, zaman, “mülk O’nundur, biz de emir eriyiz”, diye mesaj verdi...
A’râf sûresi (7), 57: “Rahmetinin önünde müjdeci olarak rüzgarları gönderen O’dur...”
En’âm sûresi (6), 95-99: “Şüphesiz ki taneleri ve çekirdekleri yaran Allah’tır. O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkaran O’dur. İşte Allah budur. O halde nasıl olup da (imandan) çevriliyorsunuz? Karanlığı yarıp tanyerini ağartan O’dur. Geceyi, dinlenmek için; Güneş’i, Ay’ı (vakitlerinizi) hesaplamak için yaratmıştır. İşte bu, her şeye galip gelen ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir. Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan O’dur. Şüphesiz biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. Sizi bir tek candan yaratan O’dur. Sonra sizin için bir karar yeri, bir de emanet yeri vardır. Biz âyetlerimizi, anlayan bir toplum için apaçık beyan ettik. Gökten suyu indiren O’dur. Onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, o bitkiden bir yeşillik çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş taneler; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar (bahçeleri) çıkarıyoruz. (Bunların) kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Bunlar meyvelendikleri zaman meyvelerinin olgunlaşmasına bakın! Bunlarda inanan (ve inanacak) bir toplum için ibretler vardır.”
Bu âyetlerini okurken, yağmuru düşündüm Allah’ım. Şimşek, göklerden bir kamçı gibi inerken yeryüzüne, korku ile doldururken yüreğimi, rahmeti ve ümidi anlatan yağmuru düşündüm uzun uzun. Yağmur, şimşek ve gök gürültüsü hep bir ağızdan, “Mülk O’nundur” dediler Allah’ım.
Ra’d sûresi (13), 13: “Gök gürültüsü O’na hamd ile, melekler de O’nun korkusundan dolayı O’nu tesbih ederler. O yıldırımlar gönderir, onunla dilediğini çarpar. Onlar (kâfirler), Allah hakkında mücadele edip duruyorlar. Oysa Allah’ın çarpması pek çetindir.”
Ve yarattıklarına baktım Rabbim.
Dünya adlı sarayda dört tür işçi çalışıyor. Onların vazifelerini ve karşılığında aldıkları ücretleri düşündüm: Birinci tür işçilerin, adeta kölelerin hükmünde... Bunların ne maaşı ne de bir ücret talebi var Senden. Her birinin sabit bir makâmı ve rütbesi var. Mükâfatları da hizmetlerinde gizli... Nurdan yaratıldıkları için de gıdaları sadece “nûr”; yani, Senin zikrin, ismini tesbih ve Sana hamd etmek için varlar. Bunlar senin meleklerin Rabbim. Mülkündeki işçilerin en latîfleri onlar...
İkinci tür işçilerin bilgisizler. Onları, Mâlik-el Mülk olan Rabbim, Sen, ilmin ve iradenle çalıştırıyorsun. Sen onları hangi iş için yaratmışsan, o ilme yönelik çalışıyorlar. Nefse sahip oldukları için de amellerinden nefislerine bir hisse vererek, onları maaşa bağlamışsın. Bu işçilerine, dünya lügatinde hayvanlar deniliyor. Bunlardan bazılarına özel ücret de vererek, insanlara güzellikleri anlatmada vazifelendiriyorsun onları. Bülbülü güle âşık ediyor, kelebeği süslüyor, tavus kuşunun tüylerini tablolaştırıyorsun.
Üçüncü tür işçilerin, bitkiler ve ağaçlar, Yüce Rabbim! Bunların cüz’î iradesi olmadığı için maaşları da yok. Ama bu sınıfın amelleri tamamen Senin için olup, onlar halleri ile dua ederek, “Ya Rabbi! Bize kuvvet ver de, yeryüzünün her tarafında senin Esmâ-i Hüsnâ’nın nakışlarını teşhir edelim ve kendi lisanımızla Senin, o yüce saltanatını ilan edelim.” diyorlar.
Sen, Yüceler Yücesi Rabbim, onların bu dualarını kabul etmiş, bitkilerin ve çiçeklerin tohumlarına adeta kanat takmış, rüzgârlarla oradan oraya uçar eylemişsin. Onların yerlerinden ayrılma kabiliyeti olmadığı halde, yağmurla rızklarını önlerine gönderiyorsun, Allah’ım.
Dördüncü tür işçilerin ise insanlar, Yüce Rabbim! Ve bunlar, Senin mülkündeki vazifelerinin ne olduğunu bilmekle mükellefler! Ve insan, kullukta meleklere; iştahlı nefsi ile de hayvanlara benziyor Rabbim. Onun için de insanların ücretini iki türlü ve iki kat veriyorsun. Biri “ruhî lezzetler” diğeri, “nefsî lezzetler” olmak üzere iki çeşit ücret alıyor insan.
Dünya sarayındaki işçiliğimi en iyi şekilde yapabilmek için, Seni bilmek ve Seni tanımak için isimlerini öğrenmekle başladım işe Rabbim. Bana yardım et, Seni bileyim. Hayatıma Senden başka hiçbir güç müdahale edemesin!
Senin “sevginle” dolayım. Yüreğime başka hiçbir sevgi sızmaya yol bulamasın!
En’âm sûresi (6), 62: “Sonra da gerçek Mevlâlarına döndürülürler. Dikkatli olun, hüküm ancak O’nundur ve O, hesap görenlerin en süratlisidir.”
Mü’min sûresi (40)’nde (16): “O gün onlar (kabirlerinden) meydana fırlarlar. Kendilerinden (meydana gelen) hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. (Allah buyurur:) “Bugün mülk kimindir?” (Yine Kendisi cevap verir:) “Tek olan, (her şeye hâkim ve) kahhâr olan Allah’ındır.” buyuruyorsun, Allah’ım.
Benim tek ilâhım, Rabbim dayanağım! Ben, Sana inanıyor ve beş vakit namazımda, “Mâliki yevmiddîn” diyerek, yalvarıyor ve Âl-i İmrân sûresi (3)’nin 26’ıncı âyeti ile dua ediyorum:
“De ki: “Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu çeker alırsın, dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Bütün hayır, Senin elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kâdirsin.”
Ya Rabbi! Beni memur ettiğin mülkü, yolunda harcamayı, Seni hoşnut edip rızanı kazanmayı nasip et! Âmîn.
 
Üst