Kuşlar Hakkında Bilgi

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
KUŞLAR tabiatın olduğu gibi bahçelerimizin, hattâ evlerimi-zin de canlı birer süsü, neşe, canlılık kaynağıdır. Issız bir ormanda kuş sesleri ortalığa nasıl bir canlılık verirse, sabahları uyanınca bahçemizden, yakındaki bir korudan gelen kuş cıvıltıları da bize neşe aşılar. Ev içinde, kafes içinde beslenen kuşlar ise, ötüşleriyle, durmadan uçuşmaları, zıplamaları ile bu neşeyi, canlılığı odalarımızın dört duvarı arasına kadar getirir.

Tabiatın birçok yaratıkları evcilleştirilip insana alıştırıldığı halde, kuşlarla böyle bir yakınlık kurulamamıştır: Bir kediyi, bir köpeği ev içinde serbesçe dolaşır hale getirebilir, onu kucağına alarak sevip okşıyabilirsiniz ama, bir kuşla bu kadar yakın bir ilgi kuramazsınız. Çünkü kuşlar, yaradılıştan, ürkek hayvanlardır. Cami avlularındaki güvercinler, kumrular insanlara çok alışmışlardır, elinizden yem yemeye bile gelirler; öyleyken, onlar bile, daima tetiktedirler, en ufak ürkütücü bir hareket karşısında hemen uçuve-rirler.

Onun için, kuş sevenler, onları evlerinde beslemek isteyince kafese kapatmak zorunda kalırlar. Hiçbir kimse sevdiği, gözü gibi bakıp beslediği bir yaratığı kafese kapamak istemez ama, bir kuş da, ne yazık ki, kendi isteğiyle bizim yanı başımızda yaşamaya razı olmaz. «Kuşu al tın kafese kapamışlar da gene «Ah! yuvam!» demiş» sözü onların özgür lüğü, kendi başıboş hayatlarını ne kadar sevdiklerini belirtir. Belki de kuşların kanatları oluşu, böylece isteyince geniş ufuklara açılmaya imkân bulmaları onların insanlara tutsak düşmekten alıkoymuş, her zaman için daha geniş çevreler için de yaşamak istemelerini sağlamıştır kim bilir, belki kediler, köpekler de uçup kaçmak kudretinde olsalardı, insanlara yanaşmazlar, başlarını alıp giderlerdi.

Birçok kimseler, evlerinde kuş beslemekten hoşlanmazlar. «Zavallı bir hayvancağızı kafese kapatıp onun çırpınıp durmasını seyretmek bana zevk değil, azap verir» derler. Buna karşılık, kuşseverler de şöyle savunurlar: «Ben bir kanaryayı, tabiatın birçok yaratıkları evcilleştirilip insana alıştırıldığı halde, kuşlarla böyle bir yakınlık kurulamamıştır: Bir kediyi, bir köpeği ev içinde serbesçe dolaşır hale getirebilir, onu kucağına alarak sevip okşıyabilirsiniz ama, bir kuşla bu kadar yakın bir ilgi kuramazsınız. Çünkü kuşlar, yaradılıştan, ürkek hayvanlardır. Cami avlularındaki güvercinler, kumrular insanlara çok alışmışlardır, elinizden yem yemeye bile gelirler; öyleyken, onlar bile, daima tetiktedirler, en ufak ürkütücü bir hareket karşısında hemen uçuverirler.

Onun için, kuş sevenler, onları evlerinde beslemek isteyince kafese kapatmak zorunda kalırlar. Hiçbir kimse sevdiği, gözü gibi bakıp beslediği bir yaratığı kafese kapamak istemez ama, bir kuş da, ne yazık ki, kendi isteğiyle bizim yanı başımızda yaşamaya razı olmaz. «Kuşu altın kafese kapamışlar da gene «Ah! yuvam!» demiş» sözü onların özgürlüğü, kendi başıboş hayatlarını ne kadar sevdiklerini belirtir. Belki de kuşların kanatları oluşu, böylece isteyince geniş ufuklara açılmaya imkân bulmaları onların insanlara tutsak düşmekten alıkoymuş, her zaman için daha geniş çevreler için de yaşamak istemelerini sağlamıştır kim bilir, belki kediler, köpekler de uçup kaçmak kudretinde olsalardı, insanlara yanaşmazlar, başlarını alıp giderlerdi.

Birçok kimseler, evlerinde kuş beslemekten hoşlanmazlar. «Zavallı bir hayvancağızı kafese kapatıp onun çırpınıp durmasını seyretmek bana zevk değil, azap verir» derler. Buna karşılık, kuşseverler de şöyle savunurlar: «Ben bir kanaryayı, isketeyi, sakayı kafeste beslemekle ona kötülük değil, iyilik ediyorum. Çünkü bu ufacık kuşlar, ormanlarda, korularda yaşadıkça her an büyük kuşlara yem olmak tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.»

alıntı
 
Üst