Kur'ân-ı Kerîm'i hatmetmek ile ilgili bazı güncel sualler

Nurun Ala Nur

Düzenleyici
Moderator
Kur'ân-ı Kerîm'i hatmetmek ile ilgili bazı güncel sualler ve cevapları...Kuran okurken dili hiç kıpırdatmadan göz ile okusak hatim olur mu?

Dili kıpırdatmadan göz ile okuyarak da hatim yapılır. Ancak dil ile okumanın sevabı daha fazladır.

Toplu olarak okunan hatimlerde başkalasının bu hatmi hediye etmesi bizim de hediye etmemize mani mi?


Güneş bir tane olmasına rağmen bütün insanları aydınlatmaktadır. Bütün insanların aydınlanması ile bir insanın aydınlanması arasında fark yoktur. Bütün insanları ısıtması ve aydınlatması ısınmamıza ve aydınlanmamıza mani değildir. Bunun gibi birlikte okunan hatim dualarını herkes ölülerin ruhlarına hediye edebilir. Birinin onu hediye etmesi diğerine mani değildir. Herkese aynı sevap hiç eksilmeden gitmektedir.


Bilgisayarda sesli okunan Kuranı Kerimi dinlemekle hatim indirilmiş olur mu? Meal okuyarak hatim indirilir mi?

Kuranı Kerimin baştan sona okunmasına hatim denir. Bilgisayardaki sesli Kuranı Kerimi dinlemekle hatim indirilmiş olunur. Kuranı Kerim meali Kuran yerine geçmediği için meal okumakla hatim indirilmiş olunmaz. Latin alfabesiyle yazılmış Kuran'ı okumanın veya mealini okumanın da sevabı vardır. Ancak orjinal arapçadan okumak kadar sevap olmaz. Arapçasından hatim yapmak elbette daha faziletlidir.

Allah yolunda yapılan en küçük bir iş ve amel bile neticesiz kalmaz. Hele Kur’an okumak gibi Kainatın en büyük bir hadisesi hiç sevapsız kalmayacaktır. Kur’anın yüzüne bakmak bile sevap olursa Kur’anın anlamını veren bir kitabı okumak elbette sevabı vardır. Fakat Kur’an-ı aslından okumak ile mealinden okumak arasında fark vardır. Esas olan Kur’an okumayı aslından öğrenmek ve manasını anlamak içinde mealden okumaktır. Ancak hiçbir Kur’an meali aslının yerini tutmayacağından namazda Kur’an yerine okunmaz. Namazımızda mutlaka Kur’an-ı Kerimi aslından okumalıyız. Allah kelamı olan arapça olandır. Bunun yeri ve sevabı ayrıdır. Her harfine kat kat sevap verilir.

Bizi yaratan Allah, Kur’an-ı kerimi Arapça olarak bize göndermiş. Elbetteki manasını öğrenmek için Türkçe, İngilizce gibi mealleri okumamız gerekir. Ancak namaz ibadetinde okuduğumuzda mutlaka aslından orjinalini okumalıyız. Çünkü onun aslı Arapça’dır. Allah kuran’ı Arapça olarak indirmiştir. Tercümesi kuran yerine geçemez.

Örneğin bir çekirdeğin aslını bozarak parçalara ayırsak, sonra da toprağa eksek ağaç olamayacaktır. Çünkü özellikleri kaybolmuştur. Bunun gibi kuran ayetleri, kelimeleri ve harfleri birer çekirdek gibidir. Başka dillere çevrilince özelliğini kaybedeceği için kuran olmayacaktır.

Kur'an-ı kerim'de altı yerde “kur'anen arabiyyen” ifadesi geçer. Yani cenab-ı hak, kur'an-ı kerim'i arapça olarak indirdiğini bildirir. İbrahim suresinin 4. Ayetinin meali de şöyledir:

“hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi biz kendi kavminin lisanıyla gönderdik. Sonra Allah, dilediğini sapıklığında bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. Onun kuvveti her şeye galiptir ve o her şeyi hikmetle yapar.”

Bu durumda kur' an'ın manası nasıl Allah'tan gelmişse, lafzı, ifadesi ve yazılışı bakımından da ilahidir. Kur' an dendiği zaman hem onun arapça olarak okunan lafzı ve kelimeleri, hem de anlaşılan manası akla gelir ve hakikatte de öyledir. Bu iki hususiyeti birbirinden ayırmak, farklı mütalaa etmek mümkün değildir. Kur'an ancak kendi lisanı üzerine okunabileceği için, sadece o lisanın kendi harfleriyle yazılır, o harflerle okunur.

Araplardan başka farsça, hintçe, çince, uzakdoğu dilleriyle konuşan müslümanlar da, biz türkler de müslüman oluşumuzdan bu yana kur'an'ı arapça olarak yazmış, o dille okumuşuz. İslam alimlerinin de ortak görüşü, kur'an'ın başka dille yazılamayacağı yolundadır. Bunda ittifak vardır.

Zaten kur'an'ı başka bir dille yazmak mümkün olmadığı gibi, başka bir dille doğru olarak okumak da mümkün değildir. Çünkü kur'an harflerinin kendisine has özellikleri vardır. Bu harflerin bazılarının karşılığı ve okunuş şekli başka dilin alfabelerinde mevcut değildir. Söyleniş bakımından birbirine benzer harfler olsa da, mahreçleri (ağızdan çıkış yerleri) itibariyle de farklıdır. Mesela, arapça için “lügat-ı dad” denir; yani fatiha suresinin sonundaki “veleddallin” deki “dad” harfi hiçbir lisanda bulunmamaktadır. Bu harfin bulunduğu bir kelimeyi başka bir lisanın ifade etmesi mümkün değildir.

Mesela türkçede sadece “h” harfi yerine arapça'da üç çeşit “h” harfi vardır. Noktasız “ha” noktalı hırıltılı “ha” ve ”he”. Aralarındaki farkı küçük bir misalle açıklayalım. Noktasız ha ile yazılan “mahluk”, noktalı hırıltılı ha ile yazılan “mahluk” ve he ile yazılan “mahluk”. Her üçünün de türkçe de yazılışı ve okunuşu aynıdır. Halbuki arapça’da birincisi tıraş edilmiş, ikincisi yaratılmış, üçüncüsü ise helak edilmiş anlamındadır. İşte kur’an’ı latince yazıdan okuyan birisi bu farkları anlayamayacağından, sözgelimi Allah’ın yaratmasından bahseden bir ayeti, farkına varmadan “tıraş etmek” veya “helak etmek” manasına okuyabilecektir.
Yine kur'an harflerinin içinde üç adet “ze” vardır. Biri ince “ze”, biri peltek “zel”, diğeri de “zı” dır.

Türkçe deki “s” yerine üç harf bulunur. “sin, sad” ve peltek “se”. Arapça'ya has bir harf vardır ki, o da “ayın” olarak okunan harftir. Bu harf başka bir dilde pek bulunmamaktadır.

Şimdi kur'an harflerini bilmeyen bir kişi, yukarıdaki harfler türkçe ile yazıldığı zaman nasıl okuyacaktır? Bu harfleri çıkaramadığı gibi, okuduğu kelime ve ayetler de birer kur'an kelimesi ve ayeti olmaktan uzak olmaz mı?
İşte latin harfleriyle yazılmış olan kur' an'ı daha bunlar gibi pek çok mahzurlardan dolayı doğru olarak okumak mümkün değildir. Kur' an okumasını öğrenmek isteyen kimse ancak onu aslından okumak suretiyle öğrenebilir. Böylece sıhhatli bir neticeye varmış olur.

Cüz dağıtıp hatim edip, bu hatmi hacca giden kişiye emanet ederek hediye gondermek adeti doğru mudur?

Birisine hatim bağışlamak için mutlaka canlı olarak birini göndermek gerekmez. Hatim okunur ve niyet edilerek istenilen kişiye veya yere bağışlanıp hediye edilebilir. Bu şekilde bağışlanan hatim onlara ulaşır.
Ancak hacca giden bir kişiyede hatmi verip oraya hediye olarak göndermeninde dinen sakıncası yoktur. Buna bid'at denmez.

Bu durumu adet haline getirmek doğru değildir. Şu kadar var ki Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi'de yapılan dualar makbul dualardır. Kabule daha yakındır. Bu sebeple bir hatmin duası bu gibi duaların makbul olduğu yerlerde yapmakta bir sakınca yoktur.

Gönderilen hatim değil sevabıdır. Bu sebeple bir kimse okuduğu hatmin sevabını nerede olursa olsun Hz. Peygambere gönderebilir


Ana rahmindeki çocuğa hatim indirilir mi?


Kuranı Kerim okuyup sevabı her kese bağışlanabilir. Bu bakımdan indirilen hatmin sevabı çocuğa da bağışlanabilir.


Ölmüşlerimize Kuran okuyup sevabını bağışlama asr-ı saadette de var mıydı?


Geçmişlerimizin ruhuna Kur'ân'dan nelerin okunması gerektiği hususunda Peygamberimiz (a.s.m.) şu tavsiyelerde bulunur: "Yasin, Kur'ân'ın kalbidir. Onu bir kimse okur ve Allah'tan âhiret saadeti dilerse, Allah onu mağfiret buyurur. Yâsin'i ölülerinizin üzerine okuyunuz."(Müsned, 5:26)

Bu hadis-i şerif, Yasin Sûresinin hem ölüm döşeğinde olan hastaya okunmasına, hem de ölmüş mü'minlerin ruhuna bağışlanmak üzere okunabileceğine işaret etmektedir.

Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) rivayet ettiği şu hadis-i şerif de meseleyi açıklığa kavuşturmaktadır:

"Kim babasının veya anasının veya bunlardan birisinin kabrini Cuma günü ziyaret ederek orada Yasin Sûresini okursa, Allah kabir sahibini bağışlar." (İbni Mace Tercemesi, 4:274)

İslâm âlimleri, ölünün ruhuna Kur'ân okunduğu zaman peşinden bir dua ile ruhlarına bağışlanmasını tavsiye etmişler, Sahabiler de bu şekilde yapmışlardır. İmam-ı Beyhakî'nin bir rivayetinde, Abdullah bin Ömer'in ölülerin ruhuna Bakara Sûresinden okunabileceğini tavsiye ettiği anlatılmaktadır. (Beyhaki, 4:56)

Kur’ân okumasını bilen birisi okuyanı takip etmekle, bilmeyen de sadece dinlemekle Kur’ân-ı Kerimi hatmetmiş olur mu? Ayrıca teyp veya videodan okunan Kur’ân’ı, Kur’ân’dan takip ederek veya sadece dinlemekle hatim yapılır mı?


“Bazıları Kur’ân’ı hatmetmenin sadece bizzat okumakla olabileceğini söylüyorlar.”

Kur’ân mukabelesi âdeti ilk olarak Peygamber Efendimizle (a.s.m.) Hz. Cebrail’in Kur’ân’ı karşılıklı okumaları, birisinin okuyup diğerinin dinlemesi tarzında başlamıştı. Hadiste Peygamberimizle (a.s.m.) Hz. Cebrail’in Kur’ân mukabelesi için “Fe-yüdârisuhû” ifadesi kullanılır. Bu ibareyi Buharî mütercimi Aynî şöyle açıklar:

“Kur’ân-ı Kerim’i Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmla Hz. Cebrail karşılıklı okurlardı. Bu okuyuşu daha sonra Kur’ân hâfızları devam ettirmişlerdir. Yani, meselâ on âyet birisi okur, diğeri dinler, on âyet de birisi okur, diğeri dinlerdi; bu müşterek bir okumaydı.” (1)

Bugün cami ve mescitlerimizde ise bir veya birkaç hâfız her gün bir cüz’ü paylaşarak okuyor; okumasını bilen Müslümanlar Kur’an’dan takip ediyor, bilemeyenler de sadece dinliyorlar. Ramazan’ın son gününde de 30. cüz okunarak Kur’ân hatmedilmiş oluyor.

Burada sadece Kur’ân okuyan hâfızlar değil, hem Kur’ân’ı takip edenler, hem de bir ay boyu muntazaman dinleyenler Kur’ân’ı hatmetmiş sayılıyorlar ve sevabını alıyorlar. (2)

Teyp ve videodan Kur’an dinlemeye gelince, bazıları bunun hatim yerine geçmeyeceği ifade edilmektedir. Şu var ki, bu aletler Kur’ân’ı doğru okumamızda bize yardımcı olarak kullanılabilir. Bu gibi vasıtalarla Kur’an dinleyen kimseler, zamanla Kur’an okumayı da öğrenip hatimlerini bizzat kendileri okumaya çalışmalıdırlar.

Ancak Kuran-ı Kerim nurani olduğundan onu teyp, radyo, bilgisayar ve televizyondan takip ederek veya dileyerek Kuranı bitirenlerin de inşallah Hatim sevabı alacağını ümit ederiz.

Örneğin aynada yansıyan güneşin ışıkları, ısı ve renkleri de aynen güneşin özelliklerini taşımaktadır. Bunun gibi Kuranın değişik aletlerde yansıyarak okunması da onun özelliklerini taşıyabilir.


Kaynaklar:
1. Umdetü'l-Kari, 1:75.
2. Mehmed Paksu Çağın Getirdiği Sorular
 
Üst