Karışık Düz Yazılar

hidak

Üye
Üye
BU FETVAYI NERDEN ALDIN MÜSLÜMAN Eşarbı VAKKOdan alınmış bone İnanması çok zor allahım bu ne Altında pantolon modaymış yine Giyinmenin manası örtünmek inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Kısa pardesüler dizden yukarı Renk renk başörtüler kırmızı sarı Yüz metre öteden parlar jakarı İslami kıyafet bu değil inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Daracık pardesü yırtmaç yarısı Tamamen ortada vücut yarısı Başları döndürür parfüm korkusu Kadının ziyneti hayadır inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Ten rengi çoraplar görmez setreni Modaya geçecek alman ketreni Eli kolu kuyumcu vitrini İslami yaşayış bu değil inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Moda diye bizi soydular Örtümüzü soyup bir kenara koydular Bizi öyle görüp sevinç duydular Bizim dinimizde bu yoktur inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Modern müslümanın işi pratik Evinde eşyası var hep otomatik Dokun parmağını bütün işler bitik Bu rahatlık bizi bizden aldı inan Sadece mutluluk bu değil inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Kimisi avamdan kimisi derviş Gözleri sürmeli topuk bir karış Modern müslüman böyle giyermiş İslamın özünde bu yoktur inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Üstünde pantolon kılarsın namaz Ne olur sözümü dinlesen biraz Rasulullah seni böyle tanımaz Sünnneti yaşamış olmazsın inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Zamanı çaldı dizi filmler Rafları süsledi cilt cilt ilimler Bizi görse kahrolurdu alimler İslami yaşayış bu değil inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Süslenir püslenir gezer düğünde Yeri baş köşedir paralı günde Allah için nefes tüket bir günde İslami yaşayış bu değil inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN Birde deriz müslümanız hepimiz Kötülük düşünmem kalbimiz temiz Namaz borcumuzdur elbet birgün öderiz Gerçek müslümanlık bu değil inan BU FETVAYI NERDEN ALDIN MÜSLÜMAN Sormayın dertliyim bunlardan yana Şanlı tarihine dönüp bir baksana Üzülmez mi görse Fatıma ana Allah seni konu yaptı Kuran’a Nisa suresinde geçiyor inan BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN

[NOT]Yiğido nun konuları birleştirilirken araya giren konular ve mesajlar toplu halde buraya taşınmıştır, tüm konu ve mesaj sahiplerinden özür dileriz.
/sah[/NOT]
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Modern müslümanın işi pratik
Evinde eşyası var hep otomatik
Dokun parmağını bütün işler bitik
Bu rahatlık bizi bizden aldı inan
Sadece mutluluk bu değil inan
BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN

Zamanı çaldı dizi filmler
Rafları süsledi cilt cilt ilimler
Bizi görse kahrolurdu alimler
İslami yaşayış bu değil inan
BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN

Allah razı olsun....
 
A

AhDe_VeFaLi

Ziyaretçi
Sormayın dertliyim bunlardan yana
Şanlı tarihine dönüp bir baksana
Üzülmez mi görse Fatıma ana
Allah seni konu yaptı Kuran’a
Nisa suresinde geçiyor inan
BU FETVAYI KİMDEN ALDIN MÜSLÜMAN

:tşk:
 

natifree

Kıdemli Üye
Kademeli
36923_130165410348241_112022845495831_200325_826997_n.jpg




Üzülme!..
Dert etme can!..
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan......
Ne mutlu sana!..
Elinde olmayanları söyleme bana...
......Elinde olanlardan bahset can!…
Üzülme!..
Geceler hep kimsesiz mi geçecek?.....
Gidenler dönmeyecek mi?..

Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede..

Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış...

Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...

Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?..
“Hüzün olgunlaştırır” ...

:gül2:
 

eternafelicity

KF Ailesinden
Özel Üye
Bazı arkadaşlar bana “Hizmet nedir?” diye soruyorlar.
Çin’in başkenti Pekin’de içki içmeyen, kumar oynamayan bir Müslüman varmış. Çok çalışır, az konuşurmuş. Bazı kimseler, “Burası darü’l harptır. Faiz bile yiyebilirsin.” deseler de o, İslamiyet’e ayna tutabilmek için bunlardan kaçınırmış. Hiç kimsenin hakkını yemezmiş. Borcunu ya zamanından evvel öder veya ödeyemeyecek duruma düşerse, haber verir, özür dilermiş. Zaten yemesi ve giymesi de çok basitmiş. Az konuşmasına rağmen güzel ve öz konuşurmuş. Elbisesi daima temizmiş. Bir işte çalışırmış; o işi en iyi bilen o imiş. İşine zamanında gelir, ter dökermiş. Paydostan evvel ayrılmaz, herkesten sonra çıkarmış.
Dinden imandan hiç bahsetmemesine rağmen İslam’ın emirlerini yapıp, yasaklarından kaçarmış.
Bazı toplantılarda komünistlerin kötü hareketlerini anlatanlar olurmuş. O, bunları duyunca içi kan ağlarmış. Çünkü komüniste kızanlardan bazısı borcunu ödemez, bazısı sözünde durmaz, bazısı da bindiği dalı kesecek kadar yaptığı işten habersizmiş. Bu sebeple dudaklarına kilit vurulmuşçasına susar, ahmaklardan kaçarmış. Dolayısıyla kalabalık bir memlekette yalnız yaşamak zorunda kalmış.
Bir gün Pekin halk mahkemesi onu tevkif etmiş. Suçu, İslam’ı yaşamakmış. Hakim diyormuş ki, “Sen Müslümansın, bunu biliyoruz. Fakat diğer Müslümanlardan farklı bir Müslüman’ sın… İşte bunun için seni tevkif etmek zorundayım. İslamiyet’i kendi şahsında yaşadığın gibi O’nu başkalarına da sevdiriyorsun. İşte buna izin veremeyiz. Bunun için senin yerin güneş görmeyen zindanlardır.”
Adamcağız düşünmüş, “Yalnızlık… Binlerce insanın içinde de yalnızdım, zindanda da yalnız olacağım. Ne fark eder?” Sonra içine bir güneş doğmuş. Kış ortasında sanki baharı, zindanda ziyafeti bulmuş. İslam’ı yaşadığı için bu hallere düştüğünden, İslamiyet’in sahibi olan Allah, ona huzur vermiş.
Savaş esirleri vardır ya…
Bir de onları kontrol eden nöbetçiler… O nöbetçilerin omzunda silah vardır. Ve o silahların da namlusu… İşte esirler, o namlunun ucunda hayat bitmesin diye, bitmez zannedilen işleri bile bitiriverirler. Hiçbir zaman, hiçbir an “yoruldum” demezler. Hasta olsalar bile dilleri varmaz ki söylesinler. Çünkü nöbetçi er, “Sen işe yaramıyorsun! Boşuna ekmek yeme!” deyiverir; belki de bir kurşuna acır, ya süngüsünü saplar veya tekmeler… Bir esir ölmüş; kimin umrunda…
Bütün bunları düşünmüş adam.
“Ben Müslüman’ım! Menfaat kulesinde yükselen, şöhretin sancağını açan; gururun mabedinde, ahmaklık mihrabına yönelen insanların içinde mahkûm olan bir insanım. Yani hem esir, hem Müslüman’ım! Çalışmaktan başka hiçbir sermayem yoktur. Her işimin ağırlığını, hem de esirliğin akla gelmez çilelerini çekip, şahsi dertlerimin bütününü unutmuş bir kimseyim. Artık ben parçalanmış bir gemiden, denize düşen kazazedeyim. Sadece ve sadece intihar etmemiş olmak için, kah yüzüp, kah çırpınıyorum. Fakat başımı suya batırmayacağım. Gücüm yettiği sürece, başımı dik ve suyun dışında tutacağım.”
Hizmet, İslamiyet’i yaşamaktır.
Bir otomobilin motoru paslanmaya yüz tutmuşsa trafik kazalarından ona ne? Sigortalar atmışsa avizeler işe yaramaz. Yangın çıkan bir evde ziyafet sofrasına oturulmaz. Bunun için bir Müslüman, her şeyden evvel kendi iç dünyasını Darü’l İslam (İslam memleketi) yapmak zorundadır. İslam yurdu olmayan bir vücudun giriş kapısına asacağı tevhid bayrağı insana ne kazandırır?
Denizde olmasına rağmen yanarak batan çok gemi vardır.
Hekimoğlu İsmail

 

natifree

Kıdemli Üye
Kademeli



Kimi zaman sevdiğimizin ne olduğunu bilmeden severiz.
Ve insan henüz neyi sevdiğini bilmediği böyle zamanlarda O’ndan başkasını sevdiğini zannedebilir:


Bir çiçeği, bir kuşu,


denizi, yağmuru,


gökyüzünü, yazıyı,


yazıyı yazanı, kalemi tutanı,



bir yaratılmışı hasılı.


Söz gelimi Leylâ Mecnun’u, Şirin Ferhâd’ı, Züleyha Yûsuf’u
sevdiğini zannedebilir.



Oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.



Çünkü ışığın kaynağı tektir ve kim aydınlığının kendinden menkul olduğunu iddia edebilir?



Her aşk O’na çıkar sonunda,
O’ndan başkasını sevmek imkansız gibidir.
Seven neyi sevdiğini bilse de bu böyledir, bilmese de bu böyledir.



Bu yüzden değil mi ki kendini kaybetmek gibi görünen aşk,
aslında kendini bilmek.
İstese de insan O’ndan özgeyi sevme şansı yok.
Şans sözcüğü yok lügatlarde bundan böyle,
O’ndan özgeyi sevme ihtimali yok.
Ve neyi sevdiğini bilenle bilmeyen arasındaki fark sadece bilmenin bilincinden ibaret.



Küçük bir biliş farkı.



Mülk gibi aşk da Allah’tan.



Ruhun da O, kalbin de O, aklın da O.



Tenin de O, canın da O, cismin de O.



Ve aradan perdeleri kaldırarak O’nu bilmek olarak tanımlanan şey,
bu seyr ü sefer, sadece O’nu bilmeyi bilmenin sancısından ibaret.



Sevginin yanılgısı yok.
Yanlış olan neyi sevdiğini bilmemek ve yolu yanlış çizmek.
Hangi kaynaktan geldiğini suyun, hangi dağın üstünden döküldüğünü aydınlığın, bilmemek.
Bilmemek yanlış kılar sevgiyi.



Züleyha ki Yûsuf’u sevdi, ibtida, neyi ve kimi sevdiğini bilmedi.
Sonra aşkın kaynağını bildi, Yûsuf’u değil, Yûsuf’ta tecella eden nuru sevdiğini fark etti.
Yûsuf da, ki rüyasında güneş, ay ve on bir yıldız ona secde etmişti, bir kuyuya atılmış ve kendisine zindanda rüya yorumu verilmişti, önce aşkın kaynağını bildi sonra nurun Züleyha suretinde tecellâ ettiğini fark etti.

Biri suretten nura yükselirken diğeri nurun surette tecellâ ettiğini idrak etti.


İşte bütün hikâye:
Kim düştü kuyuya, Yûsuf mu, Yakub mu, Züleyha mı?
Zindan kimin kaderi, Yûsuf’un mu, Yakub’un mu, yoksa Züleyha’nın mı? Yûsuf, Yakub ve Züleyha yok aslında.
Hepsi bir, hepsi O bir, hepsi tek bir.
 

Bitter

KF Ailesinden
Özel Üye
İşte bütün hikâye:
Kim düştü kuyuya, Yûsuf mu, Yakub mu, Züleyha mı?
Zindan kimin kaderi, Yûsuf’un mu, Yakub’un mu, yoksa Züleyha’nın mı? Yûsuf, Yakub ve Züleyha yok aslında.
Hepsi bir, hepsi O bir, hepsi tek bir.[/QUOTE]
Düştüm kuyuya, zindan benim kaderim.. Tek olan Bir'den aman dilerim..:üzgün:
 

mekke-medine

KF Ailesinden
Özel Üye
Öyle Bir Söyle ki Hoşgelsin Yâre Ağyâra
207311_10150152134337638_89361212637_6842242_1721049_n.jpg

Sözü süz de söyle,
Mânâyı inci gibi diz de söyle,
Yüzde söyle,gıybet olmasın,
Ukdeyi içinden çöz de söyle,yapmasın yara,
Öyle bir söyle ki hoş gelsin yâre ağyâra.
İmâ ile söyle, ister remizle,
İllâ haddini hududunu çiz de söyle,
Güz de söyleyeceğini güzde söyle, bırakma yaza,
Sırlarını candan içe dosta söyle, sızdırma yoza.
Düzde söyleyeceğini düzde söyle,
Ne yüksekte ne tümsekte.
Hem de iyi bir pozda, tam bir dozda söyle.
Bir de acele etme kozu gözetle.
Hakkı yüzde yüz söyle cebbâra,
Dilsiz şeytan olmayasın sonra,
Söyle sen hakkı yerli yerince,
Artık düşünme pek ince ince.
İster gözle söyle, ister yaz da söyle,
İster nazla ister niyazla.
SÖYLERKEN HAKKI BİRAZ DA
NEFSİNE SÖYLE, DEĞİLÂFÂKA.

eb7571fd54cf.jpg
 

mekke-medine

KF Ailesinden
Özel Üye


"KÜN FEYE KÜN"
"Ol" der ve Olur..
O Zaman "Ümitsizlik" Niye !
O'na Dayan,
Duaya Dur,
İste..
-----------------------------------------
27092_406288265476_127418950476_4976817_5162636_n.jpg


Dayan be gönlüm!. Bîçâre değilsin, Yaradan sana yâr..
Kimsesiz değilsin, yanında "Kimsesizler kimsesi" var!
Biliyorum, Sığmazsın hiç bir yere bu sevdayla, dünya sana dar!
Ama dayan gönlüm! Dayan ki her gecenin mutlaka bir sabahı var..
(Hz. Mevlana)
-----------------------------------------
images

Bircok ramazan-i serifi birlikte idrak etmis bir hanimla beyi konusuyorlarmis.

Bey, hanimina:

”Hanim, Bunca senedir oruc tutuyoruz. Acaba Ramazan-i Serifi hic memnun edebildik mi?”
diye sormus.

Hanimi;

”A Efendi ! Düsündügün seye bak, o mübarek hic memnun olmasa idi, her sene on gün önceden gelir mi idi?” demis.




( Osmanli fikralari)
-------------------------------------------


“Ilahi !
Sana layık taatim , Sana layık ibadetim yok.
Senin affından ümitleniyorum !
Allahım, huzuruna sermaye getiremedim, ama ümit getirdim .
Beni, af edilmekten ümidini kesenlerden eyleme..”

 
Üst