Kalbim kırık bugün

  • Konuyu başlatan AhDe_VeFaLi
  • Başlangıç tarihi
A

AhDe_VeFaLi

Ziyaretçi
Kalbim kırık bugün
Bugün kalbim kırık.

Soluduğum hava ciğerlerimi yakıyor. Baktığım herşey içimi burkuyor. Sebebsiz ağlamak, benim için hep olacakların habercisi oldu bugüne kadar. Sebebsiz olmadığını biliyorum elbette artık. Ama neyin habercisidir, bunu ancak takdir olanın vuku'unda öğreneceğim.


"kim dokunsa teninden suskunluk akar
acı diye bildiği herşey insanların
sende hergün yenilenen isimlerle belirir",

ve defalarca defalarca tekrarlayıp duruyorum bu dizeleri zihnimde.

Çaresizliğin acımasız kolları arasında kalakalmış bir garibin hissi, tüm bildikleri tüm sevdikleri göçüp gitmiş naif bir yüreğin yalnızlık hissi, dost meclisinin gönül açan muhabbetlerinden fersah fersah uzağa düşmüş birinin bedbahtlığının doğurduğu ağırlık hissi, ölümün nefesini ensesinde bilen hayat kaçkını bir canın endişe dolu yüreğinin nedamet hissi, ve daha ne kadar hüzünle bulanık his varsa, hepsini birden duyuyorum içimde bugün.

Merhum Üstad Necip Fazıl'ın büyük eseri Reis Bey'i hatırlıyorum. Mesut Uçakan'ın başyapıtı addettiğim aynı isimli filmi defalarca izlemiş ve her seferinde kalbimin titreyişine, gözümün yaşarmasına engel olamamışımdır. Bu filmde beni en çok etkileyen sahne, Reis Bey'in hapse düşüşü esnasında, bulunduğu koğuşta yapılan bir hırsızlık sebebiyle suçsuz yere dayak yiyen bir garibanın durumu olmuştu. Yapmadığı, işlemediği bir suçtan bile kendini mesul görüyordu bu zavallı. Reis Bey mahkemede bu garibin hissiyle şöyle diyecektir: Amerika’da bir suç işlense ve bütün dünyayı kaplayan bir ses sorsa: ‘Suçlu kim?’ Çıkıp ‘Ben!’ diyeceğim. Ben, ben, ben…"

İşte aynen böyle. Bugün öyle kırık ki gönlüm. Dünya'nın neresinde bir suç işlense, dünyanın neresinde bir yetimin gözü yaşarsa, dünyanın neresinde bir garibin âhı semâya yükselse, "benim", diyeceğim. "Tüm bunların müsebbibi benim. Tek suçlu benim!"

İdamlık genç şöyle diyordu Reis Bey'e: "Etmeyin Reis Bey! Siz ağlayamazsınız! Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz. Siz, merhametten yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. Yerine göre haklısınız. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için en büyük hakkı kaybediyorsunuz. Rahmet kaldırılmış sizin gönlünüzden. Buz çölünde yol alıyorsunuz. Reis Bey! Mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim."

Yaşadığımız hayat, buz çölünde sürdürüyor hükmünü. Kalplerimizin mühürlü olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu bilgiyi kendimizden bile gizlemeye yahut kaçırmaya gayret etsek de, bunun mümkün olmadığını biliyoruz. Unutuyoruz. Unutmayı seçiyoruz. Rahmetin gönüllerden pek uzak olduğuna, her gün yaşadığımız hadiselerle çokça şahid oluyoruz.

Gördüğümüzün ötesindedir asıl görmemiz gerekenler. Ama gördüklerimizi bile görmemekte direniyoruz. Halbuki, insanın mühim hususiyetlerinden birisi, hatta en mühimi onun şâhid olabilme kabiliyetine sahip olması değil mi? Peki şâhidi olduğumuz hayatın, şâhidi olduğumuz ahdimizle ne kadar âlâkalı olduğunu düşünüyor muyuz?

Kalbim kırık bugün. Hem pek kırık. İnceden inceye sızlayıp durmakta. Ateşler içinde. Titremekte.

Mahmut ÇETİN
 

asya_kurt

◄ كُن فَيَكُونُ ►
Özel Üye

"kim dokunsa teninden suskunluk akar
acı diye bildiği herşey insanların
sende hergün yenilenen isimlerle belirir",


teşekkürler...
 
Üst