İslâmî manada adalet kavramlarını nasıl anlamalıyız?

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Adalet; hak ve hukuka uygunluk, her hak sahibine hakkını vermek ve haksızları cezalandırmak, hukuk önünde herkese eşit davranmak demektir.

Adaletin zıddı zulümdür. Zulüm; başkasının mülkünde onun izni olmaksızın tasarruf etmek, hak ve hukuk dinlememek manasına gelir.

Allah hakkında zulüm muhaldir. Çünkü mülkün ondan başka sahibi yoktur. Gerçeği böylece tespit ettikten sonra adalet konusuna girebiliriz...

Adaletin iki temel esası var: Birincisi, ihkak-ı hak, diğeri zalimleri cezalandırmak. İhkak-ı hak, her yaratığa, her hayat sahibine varlığı için gerekli her şeyin en güzel surette verilmesi demektir. Kendimizden örnek verelim: Organlarımızdan hangisinin yerini veya şeklini beğenmiyoruz? Hangisinin vazifelerine itirazımız var? Sayılarını noksan mı buluyoruz fazla mı? Göz yüze, parmak ele takılmış. İki kulağa karşılık bir ağzımız var. Ayaklarımız altta, başımız üstte yer almış... Bu ilâhî tanzime kim itiraz edebilir!...

Her bir ağaç, her bir hayvan, her bir çiçek, her molekül, her atom ve semadaki her sistem ihkak-ı hakkı güneş gibi göstermiyor mu?.. İnsanoğlu adaletin bu tecellisi üzerinde çok durmuş ve onu anlamada hayli yol almış. Astronomiden biyolojiye, tıptan jeolojiye kadar yazılan bütün eserler, bir bakıma bu hakikatin tefsiri...

Adaletin diğer yönü ise, zâlimlerin cezalandırılması, her ferdin lâyık olduğu mükâfatını yahut cezasını görmesi... İşte, akıl ve vicdan emrediyor ki, adaletin birinci yönünün sonsuz bir hikmetle işlediğini gören insan, ahirete bakan bu ikinci yönüne karşı da iman ile, teslim ile mukabele etsin. Ama, gel gör ki, uygulama böyle olmuyor!.. Nice insan, âhiretteki tecelliyi bu dünyada arıyorlar. Zaten, adalet tartışmalarının çoğu bu yanlış arayıştan kaynaklanmıyor mu?”

Geçenlerde peygamber efendimizin doksan dokuz esma-i hüsna’yı saydığı hadis-i şeriflerini okudum. Adl isminden önce ve sonra gelen isimler dikkatimi çekti. Adl’den önce Basîr ve Hakîm; Adl’den sonra ise Lâtif ve Habîr isimleri sayılmıştı...

Şöyle düşündüm :
Her şeyin her şeyini her an gören ve yaptığı her işini hikmetle yapan Allah, elbette mutlak âdildir. En ince şeyleri bilip kullarına sezilmez yollardan lütuflarda bulunan ve her şeyin iç yüzünden haberdar olan Allah, elbette sonsuz derecede âdildir.

Diğer isimleri de aynı şekilde tefekkür edebiliriz:
Rahman ve Rahîm olan Allah, şüphe yok ki kullarına adaletle muamele eder...
Kahhar ve Cebbar olan Allah, muhakkak ki adaleti en iyi tatbik edendir...
Gaffar ve Settar olan Allah, kulunu cezalandırırsa, artık o kul bunu hak etmiş demektir...
 
Üst