Iman etmedikçe cennete giremezsiniz

Yolgezer

KF Ailesinden
Özel Üye
İMAN ETMEDİKÇE CENNETE GİREMEZSİNİZ



Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!"

(Müslim, îman 93-94. Ayrıca bk.Tirmizî, Et'ime 45, Kıyamet 56; İbni Mace, Mukaddime 9, Edeb 11)

Açıklamalar

Sevgili Peygamberimiz, İslam'a göre her işin başı ve ahiretin yegane geçer akçesi olan iman ile sevgi arasındaki bağı en çarpıcı biçimde bu hadisinde dile getirmiş bulunmaktadır. Konunun ehemmiyetine binaen yemin ederek söze başlamış ve önce kesin bir gerçeği, imansız cennete girilemeyeceğini haber vermiştir. Sonra da cennete girebilmenin vazgeçilmez şartı olan imanı elde edebilmek için mü'minlerin birbirlerini sevmeleri gerektiğini, aynı kesinlikle ve aynı açıklıkla bildirmiştir: "Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız!"

Bundan şu sonuç çıkmaktadır: İman, nasıl cennete girebilmenin, vazgeçilmez şartı ise, mü'minleri sevmek de tam ve kamil bir imana sahip olabilmenin biricik şartıdır. Mü'min, kendisiyle aynı imanı paylaşan herkesi, ırkına, rengine, yurduna ve diline bakmaksızın sevecek, onlara karşı muhabbet ve sorumluluk duyacaktır. Çünkü imana sınır, yine imanın kendisiyle çizilebilir.

Müslümanları, tasa ve kıvançlarını paylaşma, dertlerini dert edinme seviyesinde sevgi ve ilgiye layık bulmanın tabiî sonucu onlarla selamlaşamaz hale gelmemektir. Selam, müslümanlar arasında oluşacak sıcak ilgi ve alakanın mukaddimesidir. Müslümanlar selam ile tanışır, bilişir ve sevişirler. Onları aynı inanç çizgisinde birleştiren, bir anda kalbî duygularla birbirlerine bağlı olduklarını hissettiren sihirli kelime selamdır. Bu hadisten hareketle, büyük muhaddis Tîbî'nin de ifade ettiği gibi, selamı yaymak sevginin sebebi, sevgi imânın kemâlinin ve Allah'ın dînini her şeyin üstünde tutmanın ve onu bütün yeryüzüne hâkim kılmak için var gücüyle çalışmanın sebebidir ki, bu gerçek mü'minliktir.

Sevgili Peygamberimiz, sadece tesbit ve teşhis ile kalmaz, mutlaka tedavî yollarını da müslümanlara gösterir. Bu hadîs-i şerîfte de onun böyle bir uygulamasını görmekteyiz. Müslümanlar arası ilişkilerin sevgi düzeyine çıkarılabilmesi için nereden başlanması gerektiğini, "Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi, aranızda selamı yayınız!" sözleriyle ortaya koymuş bulunmaktadır. Artık sonuç belli, vasıta belli, o vasıtayı elde edebilmek için gereken sermaye (sevgi) belli, o sermayeye ulaşmak için atılacak ilk adım da bellidir. Ötesi müslümanlara kalmıştır.

Cennet-iman-sevgi-selam irtibatı, konumuz olan sevginin önem ve yerini göstermesi bakımından başkaca hiçbir söze ihtiyaç bırakmayacak kadar açıktır.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. İmansız cennete girilmez.

2. Birbirlerini sevmeyenler gerçek manada iman etmiş sayılmazlar. Çünkü iman sevgiden doğar, sevgi ile kemal bulur.

3. Selamlaşmak müminler arasındaki sevgi bağlarının kuvvetlenmesine vesîledir.

4. Mü'minlerin birbirlerini sevmemeleri, iman zayıflığının işaretidir.

alıntı...
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

RedveKabul

Üye
Üye
Eksik bilgi.

Salt kuru bir iman ile kimse cennete giremez. İmanın olmazsa olmaz şartı amel'dir. İmansız amel, amelsiz de iman olmaz. Birinin yokluğu diğerini iptal eder.

İmanın geçtiği bütün ayetlerin akabinde amel zikredilir. İmanın muhafazası ancak amelle mümkündür. Düşünebiliyor musunuz, kişi iman ettiğini söyleyecek ama namaz kılmayacak, bu olacak iş değildir.

Eğer kuru bir iman iddiası kişiyi Müslüman yapmaya yetseydi, mekkeli müşrikler de bu anlamda Allah'a iman ediyorlardı ama Allah onları müşrik olarak niteledi;

"de ki; sor o müşriklere "yeri ve göğü kim yarattı?" elbette Allah'tır diyeceklerdir"

Demek ki müşrikler de Allah'a iman ediyorlardı. Bu da bize imanın tek başına brişey ifade edemeyeceğini gösterir.

vesselam
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Bence yukarıdaki yazı,iman etmiş kimselerin birbirleri ile olan münasebetlerindeki sevgi ve muhabbetin önemine dikkat çekmek istemiş. Burada esas olan ,kulun Allah'a karşı olan vazifelerinden değil de,insanların birbirleri ile olan münasebetleri .Konu eksik değil,fakat dini hususlar çok kapsamlı...

Mekkeli müşrikler yaratıcıya inanıyor fakat diğer iman esaslarını red ediyorlardı.İman esasları bir bütündür.Dolayısıyla iman etmiş sayılmazlar....

Kimsenin ibadet etmeyene imansız deme hakkı yoktur.
 

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye
Örneğin Ateşe tapan biri veya ateist biri tevbe edip iman etmiş fakat hastalanıp yatağa düşmüş ve ölmüş diyelim.İbadette etmemiş fakat ölmese edicekti son nefestede imanlı gitti ve samimi tevbe etti diyelim.Siz bu kimseye cehenneme gidecek diyebilirmisiniz.Tevbeninde derecesi var.Gerçek ve içten ve pişmanlıkla tevbe etmek.Günah bırakır mı?Allah böyle tevbeleri zaten kabul ediceğini bildirmiş.Sonuçta kalplerimizi bilende Allah.

Allah günahları sevablara dönüştürür.Onu kurtarır.Bunu sizde duymuşsunuzdur.Allah için hiçbirşey zor değil.

Elbette bu iman edip tembellik edin anlamına gelmiyor.İmanlı olarak ölüceğimizi ve gerçek ve samimi tevbe edip günahlarımızın sevaplara dönüceğini bilemediğimizden son nefese kadar ibadet etmeliyiz.

Bir müslümanın yapacağı şey kul olduğunu bilmektir.Allahın emir ve yasaklarına uymaktır.Hiçbir iyilik karşılıksız kalmadığına göre ahiret için çalışmalıyız.

Kabir,kıyamet günü ,mahşer,hesap günü,sırat köprüsü,cennet,cehennem... bunları düşünerek insan tüm vaktini hayıra harcalmalıdır.
Dünya hayatı kısa ve geçicidir.Ahiret ise sonsuz ve kalıcıdır.
 

ma'vera

Emektar
Özel Üye
“Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk, ibadet etsinler diye
yarattım.” (51 Zariyat: 56)

İman,cennete gidebilmek için şarttır. Ama duruma göre ibadet şart değildir. Hangisi olduğunu hatırlayamadığım bir savaşa gitmek için henüz müslüman olmamış ama harp için zırh giymiş bir kimse Efendimizin yanına gelerek "Önce müslüman mı olayım yoksa harbe mi gideyim?" Diye sorunca, Efendimiz " Önce müslüman ol ." der. Bunun üzerine kelime-i şahadet getirip müslüman olur ve cihat için gider şehit olur. Daha sonra Efendimiz bu kişi hakkında " Az çalıştı ama çok kazandı ." Buyurmuştur.... Yani bu şehit olan kimsenin başı bir kez bile secdeye gitmemiştir...

Hadisi buldum,ekliyorum....
El-Bera İbni Azib (ra)'den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: uhud Harbinde Resulullah (sav)'e yüzü demir zırh ile kaplı bir kişi geldi ve

-Ya Resulullah, hemen harb edeyim de sonra mı müslüman olayım? diye sordu. Resulullah (sav):

- Önce müslüman ol, sonra savaş! buyurdu.

Adam müslüman oldu, savaştı, sonunda şehit düştü.

Bunun üzerine Hz. Peygamber;

- “Az çalıştı, çok kazandı” buyurdu.

Bu Hadis-i Şerifte en çarpıcı tablo, Uhud savaşında, sıkıntılı anlar yaşadığı hengamda Peygamber Efendimiz (sav)'in harbe hazır birisine “Önce İslam!” fıkrini telkin etmesidir. Demek oluyor ki, İslam’ın mü'minlere kazandırmak istediği dünya görüşü ve öncelik fikri, her hal ü karda “önce İslam” eksenlidir.

Diğer bir nokta da, bir rekat namaz kılmadan, abdest almadan, bir defa dahi secde etmeden cennete giren müslümanın gıpta uyandıran bu hali için Hz. Peygamber(sav), “az çalıştı, çok kazandı” buyurmaktadır.

Buhârî, Cihâd 13; Müslim, İmâre 144
 
Son düzenleme:
Üst