İmam Serhasi Rahimullah

Mukeka

Düzenleyici
Moderator
Özel Üye
İmam Serahsî Ramihimullah Kimdir

Serahsî
Karahanlılar devri Hanefî mezhebi büyük fıkıh alimlerindendir.

serahsi.png

Ebûbekr Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, yaklaşık olarak 1009 yılında dünyaya gelmiş ve 1090 yılında (H.483) vefat etmiştir. Bugün İran-Rus sınırında bulunan Serahs (veya civarında) doğduğu için buraya nisbet edilmiştir. Meşhur Hanefi fakıhi Şemsü’l-eimme el-Hulvânî’nin parlak talebesidir. Eserlerinin miktarı bakımından, müslüman fakîhler içinde Serahsî ilk sırayı tutar. Zamanındaki (Karahanlılar) Hakan Emir Hasan tarafından “halk hareketinin sevkedicisi olarak”, şehrin kalesinin kuyularından birine hapsedildi. haksız vergilerle halka zulmettiği kanaatine sahib olması ve bunu savunması sebebiyle, Uzkent’te 1073’ten itibaren onbeş yıl kadar hapishane hayatı yaşayan büyük âlim Serahsî eserlerinin en büyük kısmını burada talebelerine dikte ettirmek suretiyle telif etmiştir.

İnsanı hayrete düşüren kuvvetli bir hafızaya mâlik bulunan İmam Serahsî, hapisliğinde kütüphanesini kullanmaktan men’ edilmiş; “gücünün yettiği ve yokluğun verdiği imkân nisbetinde” eserlerini birbiri ardınca bu kuyu-hapiste (fi’l-cübb) yazdırmıştır. Hiçbir kitaba müracaat etmeksizin ve mütalâada bulunmaksızın, hafızasından; kuyunun üst tarafında bulunan talebelerine el-Mebsût, Usûlü’l-Fikh, Şerhu’s-Siyeri ‘l-Kebîr, Ziy âdâtü ‘z-Ziy âdât, Şerh-u Câmii’s-Sağîr, Şerhu’l-Câmii’l-Kebîr’i yazdırdı.

Onbeş yıllık hapis hayatından sonra 480/1087 yılında tahliyesine karar verilip serbest bırakılan İmam Serahsî, fakîh imam Seyfü’d-Dîn Ebû İbrahim İshak b. İsmail’in misafirperverliğinden istifade etmek için, Mergınan’a gitti ve eserlerinin yazılmasını burada tamamladı.
Büyük fakih Şemsü’l-Eimme Ebû Bekr Muhammed b. Ebî Sehli’s-Serahsî, 1090’da 81 yaşında iken Mergınan’da vefat etti.

Serahsî, Hanefî fıkhının temelini teşkil eden İmâm Muhammed b. Haşan eş-Şeybâni’ye ait altı eserin (“zâhiru’r-rivâye eserleri”) el-Mervezî tarafından kısaltılarak bir araya getirilmiş şekli olan Muhtasarul-Kâff’yi el-Mebsut adıyla şerhetmiştir. Bu önemli eser, yekûnu büyük boy 6335 sahife tutan 30 cilt halinde basılmıştır.

Ömrünü bir taraftan ibadet ve zühd içinde geçirmesinden ötürü “zâhid” lâkabıyla anılmasının yanısıra, ilim dünyasına tuttuğu ışık dolayısı ile “şemsü’l-eimme” (imâmların güneşi) lâkabıyla anılması, Serahsî’nin her iki yönü hakkında özlü bir fikir vermektedir.


15 yıl kaldığı kuyuda El Mebsut’u yazdı


‘İnsan aklının sınırlarını zorlamadıkça ilme ulaşamaz’ sözü Serahsi’nin hayatında vücut buluyordu adeta..

“Rüyanızın gerçek olmasını istiyorsanız önce uykudan uyanmanız gerekir” der bir yazar. Yaşadığımız teknoloji ve internet çağında tek tıkla binlerce ayete, yüz binlerce hadise ve milyonlarca kitaba aynı anda ulaşabilmek mi acaba bizleri böyle tembel ve miskin hale getiren?

İmam Serahsi'nin hayatını okuduğunuzda akla ilk gelen bu oluyor aslında. Onun o muazzam hafızası, müthiş ilmi, ibadet aşkı ve Allah'ın bunların karşısında ona bahşettiği izzetli bir ömür. Karahanlılar devri âlimlerinden olan Serahsi, 66 yaşında iken hükümdarın halktan aldığı haksız ve fazla vergiler için itiraz eder, halka da bu vergileri vermemeleri hususunda uyarılarda
bulunur.


.
14114-1.jpg


Bunun üzerine düşmanlarının kışkırtmaları sonucu Hakan Emir Hasan tarafından "halk hareketinin sevkedicisi olarak" 1073 yılında şehrin kalesinin kuyularından birine hapsedilir.

Kuyuda yazdırılan kitap

Böylece İmam Serahsi için hayatının meşakkatli lakin bir o kadar da bereketli geçecek olan 15 yılı başlar. Serahsi, bu atıldığı ve atan kişilerin onu ölüme ve yalnızlığa terk ettiklerini "zannettikleri" kuyuda Rabbiyle baş başa kalır, geceleri uzun nafile namazlar kılar, gündüzleri oruç tutar.

İnsanı hayrete düşüren şeyler ise bu esnada başlar. Bu kuyu hapisliğinde kütüphanesinden, kitaplarından ve tüm imkânlardan "men edilen veya öyle zannedilen" Serahsi, kuyunun başına toplanan öğrencilerine tam 30 ciltlik bir külliyat yazdırır.

El Mebsut adındaki bu müthiş fıkıh usulü kitabını öğrencilerine hiçbir yardım almaksızın, kuyudan onlara bağırarak yazdırırken, İmam Serahsi bazen hüzne kapılır ve "keşke şimdi kitaplarım yanımda olsaydı da size bu konuda daha çok şey söyleyebilseydim" demekten kendini alamaz. Cuma namazıyla ilgili bir bahsi yazdırırken ise öğrencileri kitaba insanın içini acıtacak şu notu düşerler: "Bize bunları yazdıran insan ne cumaya, ne cemaate gidemeyen bir insandır.”

usull-2-cilt.jpg


Soğuk yüzünden abdestten vazgeçmeye utanmıyor musun?


Derslerini icra ettiği kuyu hapsinde, İmam, bir gün bir talebesinin mevcut olmadığını fark eder. Sorması üzerine bir başka talebe, arkadaşının abdest almaya gittiği ve bizzat kendisinin de o gün hüküm sürmekte olan şiddetli soğuk sebebiyle bundan vazgeçtiği cevabını verir. Bunun üzerine o büyük fakih, talebesine şöyle der: “Allah seni affetsin. Bu kadar soğuk yüzünden abdestten vazgeçmeye utanmıyor musun? Hâlâ hatırımdadır. Ben Buhara’da talebe iken bir gün sağlığımdan muzdarib idim ve günde kırk defa rahatsızlığım beni çaresiz bırakıyordu. Her defasında da abdest tazelemek için ırmağa gidiyordum. Öyle soğuk idi ki, odama geldiğimde mürekkebi donmuş buluyordum, sonra onu bir müddet göğsüme sürüyordum ve göğsümün harareti onu eritince notlarımı yazmaya devam ediyordum.”

30 ciltlik eser!

“İnsan aklının sınırlarını zorlamadıkça ilme ulaşamaz” sözü Serahsi’nin hayatında vücut buluyordu adeta. O, atıldığı kuyuda aklının ve ilminin sınırlarını zorluyor, bizlere 30 ciltlik bir eser bırakmanın ötesinde ilmin özünün kalpte olduğunu, satırlara dökülenin sadece onun meyvesi olduğunu gösteriyordu.
 
Son düzenleme:

Benzer Konular

Üst