HAZRET-İ ZÜLKİFL -aleyhisselâm-

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Benî İsrâîl peygamberidir. Elyesa’ -aleyhisselâm-’ın amcasının oğludur.

Rivâyetlere göre, ismi Bişr olup Zülkifl lakâbıdır. Bu lakab, kendisine Elyesa’ -aleyhisselâm-’dan sonra, dînin emirlerini İsrâîloğulları’na bildirmeye kefîl olup, bir de zamanındaki peygamberlerin amellerini işleyip kat-kat sevâba nâil olduğu için verilmiştir. Nitekim Arapça’da “zü” sâhip, “kifl” de kefâlet (kefillik), nasîb, kısmet, kat (misil) gibi mânâlara gelir. Bu lakap ile, dünyevî zenginlik ve kısmetler değil, üstün kişilik husûsiyetleri ve âhiretteki yüksek dereceler kastedilmektedir.

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-’tan şöyle bir rivâyet vardır:

“Allâh Teâlâ, İsrâîloğulları peygamberlerinden birine, lutfetmiş olduğu nübüvvetin yanında bir de mülk ve saltanat verdi. Bu peygamberin vefâtı yaklaştığında, O’na rûhunu kabzedeceğini vahiyle bildirdi:

«Mülkümü, İsrâîloğulları’ndan geceleri sabaha kadar namaz kılan, gündüzleri oruç tutan ve insanlar arasında kızmadan hükmedecek birine ver!» buyurdu.

Bu peygamber, kendisine verilen emri, İsrâîloğulları’na bildirdi. Aralarından bir genç kalkıp:

«–Bu işe ben kefil olurum! Bu vazîfeyi üstlenirim!» dedi.

Peygamber o gence:

«–Bu kavmin içinde senden daha büyükleri var; sen otur!» dedi.

Sonra ikinci defa aynı teklifi yaptı, yine o genç:

«–Ben kefil olurum.» dedi. Üçüncü defa aynı teklif tekrarlanınca, cevap veren, yine o genç oldu. Bunun üzerine teklifi yapan peygamber, yerine onu kefil bırakıp mülkünü ona verdi. Bu genç, Bişr idi.”

Şeytan, bu gence hased etti. Gencin üstlendiği vazîfeyi gerçekleştirememesi için çeşitli hîleler yaptı. Fakat o, iblîs’in vesveselerine meyletmeyerek, yüklendiği emâneti lâyıkıyla taşıdı. Gayreti eksiksizdi. Bu sebeple kendisine “Zülkifl” denildi.

Hazret-i Zülkifl hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de iki âyet-i kerîme vardır:

وَاذْكُرْ إِسْمَاعِيلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِ وَكُلٌّ مِّنْ الْأَخْيَارِ

“(Ey Rasûlüm!) İsmâîl’i, Elyesa’yı, Zülkifl’i de hatırla! Hepsi de en hayırlı kimselerden idi.” (Sâd, 48)

وَإِسْمَاعِيلَ وَإِدْرِيسَ وَذَا الْكِفْلِ كُلٌّ مِّنَ الصَّابِرِينَ

(85)

وَأَدْخَلْنَاهُمْ فِي رَحْمَتِنَا إِنَّهُم مِّنَ الصَّالِحِينَ

(86)

“İsmâîl, İdrîs ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da hatırla! Onların her biri sabredenlerdendi. Onları rahmetimize kattık. Doğrusu onlar sâlihlerdendi.” (el-Enbiyâ, 85-86)

Zülkifl -aleyhisselâm- da, Mûsâ -aleyhisselâm-’ın şerîati ile amel etmiş, insanlara Tevrât’ın emir ve yasaklarını bildirmişti.

Şam beldelerinden birinde vefât ettiği rivâyet edilmektedir.
 
Üst