Gül Bahçesi...

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
gul_bahcesi.JPG


Bir gezginin yolu günün birinde bir bahçeye varmış.
O bahçede yalnız gül yetişirmiş. Birbirinden narin ve zarif güller.
O güller kadar zarif ve latif bir hatun kapı önünde duruyormuş.
GEZGİN hatuna hayranlık ve saygı ile yaklaşıp kendisini takdim etmiş.
Ve hatundan adını bağışlamasını istemiş.

HATUN: Bana SEVGİ derler.

GEZGİN: Sevgi hatun burada yalnız mı oturuyorsunuz?

SEVGİ: Hayır eşimle beraber oturuyoruz. Ona İLİM derler.
Şu anda bahçede çalışıyor. Bıkmaz yorulmaz bir kişidir.

GEZGİN: Bahçeyi dolaşmama izin var mı?

SEVGİ: Hay hay... Lütfen ayakkabılarınızı çıkarın da SAYGI dediğimiz şu mesleri giyiniz.
Onlar öylece konuşurken İLİM çıkagelmiş. Bahçeyi birlikte dolaşmaya başlamışlar.
SEVGİ önde, İLİM ve GEZGİN arkada yürüyorlarmış...

Her gülün bir adı varmış. MUTLULUK, HOŞGÖRÜ, SABIR, KANAAT, ADALET, İRADE, ŞEFKAT, MERHAMET, AKIL, HİKMET, KUDRET, SAMİMİYET, TEVAZU, FAZİLET ve...
Bu kadar çeşitte ve bu kadar yoğunlukta güzellik, bu kadar bakım ve özen, böylesine bir düzen karşısında heyecanlanan ve hayrete düşen gezgin bahçıvan İLİM efendiye sormuş:
GEZGİN: Siz hangi gülün hangi isimde olduğunu bazen karıştırıyor musunuz?

İLİM: Bazen şaşırdığım oluyorsa da SEVGİ hemen yardımıma koşuyor, bana doğru ismi hatırlatıyor.

GEZGİN: Güllerin erip eriştiği bu toprağın bir özelliği var mı?

İLİM: Özelliği olup olmadığını bilmiyorum. Bu toprağı bize
VEFA adında bir dostumuz getirir. VEFA dostumuzun dediğine göre, örneğin; MERHAMETLİ bir insan görünce, ondan oluşan toprağı bize getirir, biz de onu MERHAMET gülünün altına serpiveririz veya ŞEFKATLİ bir insan görünce ondan oluşan toprağı bize getirir, biz de o toprağı ŞEFKAT gülünün altına sereriz ve bu böyle devam edip gider.

GEZGİN: Güller arasında aşı yapılıyor mu?

İLİM: Elbette HAYAL gülüne GERÇEK'i aşıladık; ÜMİT gülü oluştu.
İMAN gülüne HİZMET'i aşıladık; TESLİMİYET gülü oluştu. HİKMET gülüne AKIL 'ı aşıladık; İRADE gülü oluştu. Bu aşıları sürekli yapmak zorundayız.

Örneğin; o muhteşem ADALET gülüne KUDRET gülünü aşılamazsak, ADALET hemen sararıp soluyor, aciz kalıyor.
KUDRET gülüne ADALET'i aşılamazsak, KUDRET gülünün toprağında ZULÜM böcekleri üreyiveriyor.

GEZGİN: Bu aşıları siz mi yapıyorsunuz?

İLİM: Çelikleri ben hazırlıyorum ama aşıyı koyup kovuşturan eşim SEVGİ'dir. O ilham kalemini eline alır, aşılanacak varlığın AKIL perdesini yumuşak yumuşak aralar, böylece o varlığın gönlüne ulaşır, oraya aşı çeliğini bir güzel yerleştirir. Sonra da oluşan bütün kader sicimi ile tatlı tatlı sarar. Ben de bütün bu işleri, bu aşamaları her seferinde aynı dolgun zevk ve heyecan içinde seyrederim. Sanki o anda Rabbim yanımızdaymış gibi...

GEZGİN: Tercih ettiğiniz güller var mı?

İLİM: Aslında yok. Fakat eşim SEVGİ,
HOŞGÖRÜ için; "O benim beş duyumdur." der.
SAMIMIYET için; "O benim AHLAKIMDIR." der.
TEVAZU için; "O benim EDEBİM'dir." der, ama ÜMİT'e fazlaca düşkün galiba...
Zira ÜMİT için; "O benim kanımdır." der durur...
Birkaç gün sonra gezginimiz bir kasabaya varmış... Bir kahvehaneye girmiş. Burası oldukça tenha imiş. Kuytu bir kösede bir kişi oturuyor ve çay içiyormuş... Gezginimiz bu zata yaklaşmış, yanına oturmuş, kendisini takdim etmiş, adını bağışlamasını dilemiş...

O zat demiş ki: "Bana ÂDEM derler." Gezginimiz başından geçenleri; gül bahçesini, iki soylu bahçıvanı, konuşmaları anlatmış. Âdem dinlemiş.

Sonunda demiş ki: "O bahçeye, İNSANLIĞIN KEMAL BAHÇESİ derler."......
 
Üst