Gizli Dini Nikah Yaptırmak Doğru Mudur

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Aralarında evlenme engeli bulunmayan akıllı ve ergin bir erkekle kadın, iki erkek veya bir erkek iki kadın şahidin bulunduğu bir mecliste evlenme iradelerini açıklayarak bizzat evlenebilirler. Hanefi mezhebine göre nikah için velilerinden izin alarak veya velilerinin de katılmasıyla böyle bir evlilik akdini yapmaları müstehab sayılmıştır.

Evlilik gibi en önemli akidlerden olan bir muamelede velilerin haberleri olması ve onların rızasının alınması İslamî edeb, ahlak ve faziletin de gereğidir. Ancak veli izninin bulunmaması Ebu Hanife ve Ebu Yusuf�a göre nikahın sıhhat şartlarından olmayıp gereklilik (lüzum) şartlarındandır.
Diğer yandan evlenecek erkek veya kadını nikah sırasında bizzat velilerinin temsil etmesi de mümkün ve caizdir. Ancak bu durumda, evlenecek olan eşler hazır bulunmazsa, veli veya vekillerin onlardan izin ve yetki almış olması gerekir.

Hanefiler dışında üç mezhep imamına göre ise kadın akıllı ve ergen olsa nikah akdinde bizzat irade beyanında bulunamaz. Onu nikahta velisi temsil eder. Aksi halde nikah geçerli olmaz. Bu konuda Hanefi mezhebinin kadına irade serbestliği tanıdığını görmekteyiz. Ancak veliye, gerekli durumlarda evliliği feshettirme yetkisi tanınarak kadının karışılaşabileceği bazı sıkıntılı durumlara karşı onu koruma esası getirilmiştir. (Aile İlmihali-Prof. Dr. H. Döndüren, Sh. 183)
Gizli nikahın hükmü:

Dışarıda açıklanmamak üzere gizlice yapılan nikah akdi caiz değildir. Ancak nikah akdi şahitlerin önünde yapılıp da sonradan şahitlere bunu gizlemeleri ve dışarıda açıklamamaları tavsiye edilse, bu, gizli yapılmış sayılır.
Ebu Hanife ve İmam-ı Şafi�ye göre böyle bir evlilik gizli yapılmış sayılmaz. Çünkü şahitlere sonradan yapılacak gizli tutma tavsiyeleri nikah akdine zarar vermez.
İmamı Malik ise, evliliğin topluma ilanını bir şart olarak kabul ettiği için gizli yapılan veya şahitlerden gizlemeleri istenen bir nikahı geçerli saymaz. (A.g.e., Sh. 163)

Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifte nikahla ilgili olarak: "Ey gençler zümresi! Kim içinizden evlenmeye muktedirse evlensin. Çünkü gözü haramdan en çok saklayan, ırzı en iyi muhafaza eden budur. Kim de evlenmeye gücü yetmezse oruca devam etsin. Zira oruç onun için bir korunmadır." demiştir.

Kişinin kendisini ve karısını harama düşmekten koruması, insan nevinin son bulmaktan, yok olmaktan, doğurmak ve çoğalmak yoluyla korunması, neslin bekası, nesebin muhafazası, toplum nizamını düzenlenmede tamamlayıcı bir unsur olan ailenin kurulması ve bireylerin arasında yardımlaşma ruhunu geliştirmesi gerekir. Evlilik, hayatın yükünü taşıyabilmek için karı-koca arasında bir yardımlaşma, toplumlar arasında sevgi ve dayanışma bağı kurulur. Aile bağlarını kuvvetlendiren bu bağ, yararlı şeyler için yardımlaşmayı gerektirir.
Nikah kıyılacaksa, kişiler bu konuda kararlılarsa önce resmi nikahı, sonra da dini nikahı kıymalılar. Bu, bilhassa kadının menfaatini içerir. Zira insanlar nikahı İslamî kurallara göre kıyıyorlar. Ama ayrılma vaki olunca İslamî kaidelere göre ayrılma olmuyor. Kadının haklarının muhafazası için resmi nikahın gerçekleşmesi elzemdir.

Nişanın bozulması veya böylesi bir nikahın bozulması durumunda ise özellikle bundan kadının telafisi mümkün olmayan zararlar gördüğü bilinmektedir. Bunu dikkate alarak velilerin çocuklarını zaman zaman uyarması ve ileride bunalıma yol açabilecek davranışlara girmekten onları sakındırması gerekir. Çünkü böylesi olumsuz durumlarda geride pişmanlık, iffetsizlik, öfke gibi hoş olmayan manzaralarla karşı karşıya kalınabilir. Ömür boyu onların peşini bırakmaz. Meşru olmayan bir çocuğun dünyaya gelmesinin kadın ve aile için nasıl bir yıkım meydana getireceğini tahmin etmek güç olmaz.
Gençler şunu iyi düşünmeliler: Gençliğin verdiği heyecanla kişiler kâmil manada düşünmekten yoksun olabilirler. Yanlış bir karar verebilirler. Zira ölçüsüz aşkın sonu hüsrandır. İşte o zaman bazı ulemanın ve mezheplerin velinin izni ve nikahın aleni olması görüşündeki hikmeti düşünmek gerekir. İnsanlığın başına gelen sıkıntıların gerçek nedeninin Kur�an ve Sünnet ölçülerine uyulmamasından kaynaklanıyor olması her aklı selim sahiplerince mâlumdur.

Kanaatimizce nişanlılık döneminde veya gizli bir nikah sonrasında dikkat edilmesi gerekenleri vurgulamakta yarar var:

a) Gizli bir nikahı bir an önce ilan ederek evliliği meşru zeminde devam ettirmek gerekir. Nişan vuku bulmuş ise bu vesile ile nikah kıyılmışsa yakın bir zamanda düğünün yapılması güzel olur.

b) Resmi nikahtan önce dini nikah akdi yoluna gitmemelidir. Çünkü İslamî nikah bazı fiilleri meşru hale getirirken kişilerin rahat hareketine müsaade ediliyor. Halkın arasında rahat dolaşılıyor.
Diğer insanlar bu hali müşahede ediyor. İstenmeyen bir hal vaki olunca ayrılık vuku buluyor. Kadının zarar görmesi kaçınılmaz hal alıyor. Manevi değeri de düşüyor.

d)Taraflar erken nikaha karar vermişler ise kadında bir boşanma yetkisi (Tefvizi talak) olması uygun olur. Çünkü bazı ayrılıkların sonunda erkeklerin kadınları boşamadıklarını müşahede ediyoruz. Hatta önceki erkekten boşanma vaki olmadan bir başkası ile evlendiği oluyor ki, nikah üstüne nikah caiz değildir.

d) Nişan ve gizli nikahtan sonraki ayrılığın neticesinde mehir meselesi de müşkül hal alıyor. Kişiler arasında kul hakkı teşekkül ediyor.
Erkeğin, evlenirken karısına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya sair bir mala mehir denmektedir.
Nikah kıyılır da eşler arasında bir birleşme veya halveti sahiha (üçüncü bir şahsın yanlarında olmamaları birleşmeye mani bir ortamın bulunduğu mekan) vaki olmaz ise mehrin yarısı, aksi halde birleşme vaki olmuş veya halveti sahiha vaki olmuş ise o zaman mehrin tamamını erkeğin kadına ödemesi gerekir.
Allah (c.c.) Kur�an-ı Kerim�de şöyle buyuruyor: "Eğer siz kadınları kendilerine cinsi yakınlıkta bulunmadan önce boşar, (fakat daha önceden) onlara bir mehir tayin etmiş bulunursanız, o halde tayin ettiğiniz (o mehrin) yarısı onlarındır." (Bakara, 237)
Günümüzde kişiler araba ile şehir dışına çıkarak veya muhtelif yerlerde rahat bir halde geziyorlar. Elbette bu da bir halveti sahihadır. Bu konuda velilerin dikkatli olması gerekir.

e) Hediyelerin durumu: Hanefilere göre nişanlıların ve ailelerin birbirine verdiği hediyeler hibe (bağış) hükmündedir. Bu yüzden bağışlanan şeyin telef olması ve tüketilmesi durumunda bağıştan geri dönmemeyi engelleyen bir durum söz konusu olmadıkça bağıştan geri dönmek caizdir. Bu yüzden erkek verdiği hediyelerin durması halinde onları geri alabilir. Fakat nişan yüzüğünün kaybolması, kurbanda götürülen koçun kesilerek tüketilmesi, nişan giysilerinin giyilip eskitilmesi gibi durumlarda hibe edilen şey elde bulunmadığı için bedel olarak tazmin edilmeleri gerekmez.

Malikilere göre hediyelerin durumu, nişan bozanın erkek ve kız oluşuna göre değişiklik göstermektedir. Eğer nişanı erkek bozmuşsa hiçbir hediyeyi geri alamaz. Hatta hediyenin mevcut oluşu veya tüketilmiş bulunması da sonucu etkilemez. Eğer vazgeçen kızsa erkeğin hediyeleri geri alması caizdir. Hediyeler tüketilmişse kadın bunların bedelini tazmin eder.
Şafi ve Hanbeliler�e göre ise nişanın bozulması durumunda artık hediyeler geri alınamaz. Çünkü hediye hibe hükmündedir. Hibeden dönme teslimden sonra artık caiz değildir.

Hadis�te şöyle buyurulmuştur: "Bir kadın nikah akdinin sorumluluğunu üstlenmeden önce kendisine verilen mehir, hediye veya verilmesi va�dedilen şeylerin tümü bu kadına aittir. Nikah akdi sorumluluğunu üstlendikten sonra verilenler ise, kime verilmişse ona aittir." (Aile İlmihali, Prof. Dr. H. Döndüren, 147)

Bir kimse evlenmek isterse, İslam terbiyesini almış, Kur�an ve Sünnete bağlı Hz. Hatice ve Ayşe annemizi taklit eden, Rabbine tevekküllü zevk edinen, mahşerde vereceği hesaba göre kendisini hazırlayan bir kadınla evlenmek için çaba göstermelidir.
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Kadın dört şey için nikahlanır. Malı, güzelliği, soyu ve dini için. Sen dindarı tercih et." (Buhari)
Erkek de elbette Kur�an ve sünnete bağlı, sorumluluğu müdrik, emanet ehli, Muhammedî ahlaka sahip, Allah korkusu ile kendini tezyin eden, ehli takva bir Mü�min olmalı.

Allah�ım nebileri, sıddıkları, şehitleri, salihleri seven, sadıklarla beraber olan, dünya ve ahiret saadetini kendisine düstur edinen aileler nasip et. Amin. Allah�ım ümmeti Muhammedi Kur�an�a mahkum et. Amin.
alıntı
 
Üst