Endülüs ve Fas’a Hadisin Girişi

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Endülüs ve Fas"a Hadisin Girişi

Doç. Dr. Kemaleddin ÖZDEMİR

İslâm ülkesinin hudutlan çok kısa bir süre içerisinde fevkalâde genişlemiş, birçok ülke İslâm hakimiyeti altına girmiş ve pek çok millet Müslüman olma şerefine ermiştir. Müslümanlar karşılaştıkları sorunlarına çözümünü Kur"ân-ı Kerîm"de aramışlar, onda sarih bulamadıkları hususlarda ise mevcut sahabeden müşkilleri ile ilgili çözüm için Peygamberimiz (s.a.s)"in sözleri, fiilleri veya takrirlerini sormuşlardır. Tabun, sahabeden doyasıya istifade ediyor, etmeye çalışıyordu. Allah elçisini gören, onunla yaşayan, onun sohbetini dinleyen, onun nuru ile nurlanan bu övülmüş, bu seçkin insanlar, hadîsin ilk mukaddes taşıyıcıları idiler. Hattâ değil yalnız hadîs-i şerifleri, Kur"ân-ı Kerîm"i de onlar bize ulaştırdılar.

Kur"ân-ı Kerîm, İslâmî ilimlerin temel, değişmez, İlâhî kaynağıdır. İslâmî teşriin esaslarından ilkini teskil eder. Müslüman lar"ı n kendisinden vazgeçmeleri mümkün olmayan ayrı bir teşri kaynağı daha vardır ki, o da hadîstir. Hadîs, hüküm koyan, bazı şeyleri haram kılan bazı şeylerin helâl olduğu hükmünü veren müstakil bir teşri kaynağıdır. Ayrıca hadîs, Kur"ân-ı Kerîm"deki mücmelleri tafsil, mutlakları takid, mübhemleri tefsir, umumî olanları da tahsis eder.
Meselâ, Kur"ân-ı Kerîm"dekİ namaza dair emir mücmeldir; kılınış şekli, rekâtları, vakitleri, namazı bozan hâller Allah Resulü (s.a.s)"nün namazı kıldırarak göstermesi ve açıklaması ile bilinebilmiştir. Kur"ân-ı Kerîm"dekİ zekât emri de böyledir; zekât verilmesini zarurî kılan asgarî miktar nedir, emtia çeşitlerine göre ne kadar olacaktır; şartlan nelerdir, hangi maldan verilmesi gerektiği gibi hususları ancak hadîslerde bulabiliriz. Diğer bir örnek olarak, içkii de zikredebiliriz. Kur"ân-ı Kerîm içkii şu âyette kesin olarak yasaklar:"Ey iman edenler, muhakkak ki içki, kumar. İbadet için dikilen putlar, fal okları şeytan işi birer pisliktirler, sakının banlardan ki kurallasınız.""

Burada içkiden kastedilen nedir, hangi miktarı yasaklanmaktadır, dünyevî müeyidesi nedir gibi soruların cevaplarını hep hadîslerden öğreniriz.
Bu keyfiyet esasen Kur"ân-ı Kerîm"e istinad eder. "Biz sana Kur"ân"ı indirdik ki sen insanlara ne indirildiğini izah edesin"2âyeti bu hususun Allah (c.c) emri olduğunun açık seçik ifadesidir.

Gerek Allah Resulü (s.a.s)"ne arz edilen meselelerde, suallerde, gerekse onun huzurunda meydana gelen hâdiselerle ilgili gelen âyetler bazen hükmü veya cevabı teşkil ederken, bazen âyet inzal edilmez. Peygamberimiz (s.a.s), gerekli hükmü veya cevabı verirlerdi. O"na ittiba hususu Cenâb-ı Hakk"m şu emirlerinde ne kadar da sarihtir. "Allah elçisi size ne verirse (emrederse) onu alınız ve sizi neden nehyederse ondan kaçınız."Bir başka âyette Peygamberimiz (s.a.s)"e ve diğer peygamberlere itaat şöyle anlatılır: "Biz her peygamberi ancak Allah izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik."

Allah Resûlü"nün emirleri ve nehiyleri daha açık ifadeyle bir hususu; farz, vacip, sünnet, müstehab, mubah, mekruh, haram olarak ifade buyurması Kur"ân-ı Kerîm"e uygundur. Çünkü Efendiler Efendisi (s.a.s) vahye tâbidir. "Ben ancak bana vahyedilene tabiim""diyen Efendimiz (s.a.s)"e itaat dolayısıyla Allah"a (c.c)itaattir. Nitekim, "Kim peygambere itaaı ederse Allah"a itaal etmiş olur."

Bu hususa Kur"ân-ı Kerîm"de pek çok yerde tahşidat yapıldığını da görürüz: "Allah"a ve Peygambere itaat edin umulur ki rahmete erersiniz.""
Şu âyette de Allah"ın münevver, muallâ elçisinin davetine icabette hayat olduğu anlatılmaktadır: "Ey iman edenler sizi, size hayat verecek Allah emirlerine davet ettiği zaman, Allah ve Resûlü"nün emirlerine icabet edin. "* Bir başka âyette Cenâb-ı Hak, Resûlullah sevilmeden Allah"ın sev i içmeyeceğini. Kendisine olan sevginin resulüne itaatten geçtiğini şöylece ifade buyurur: "ite: Eğer Allah"ı seviyorsanız bana tabî olun ki Allah da sizi sevsin, günahlarınızı mağfiret etsin. Allah Gafur ve Rahimdir.""

Kur"ân, ona muhalefetten de şiddetle sakındırarak şöyle bildirir: "Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belâ İnmesinden yahut kendilerine acıklı bir azap isabet etmesinden sakınsınlar. "• Bir diğer âyet-İ kerîme"de ise: "Allah"a ve Resûlü"ne itaat edin, nizaa düşmeyin. Aksi takdirde gevşer, dağılır, za"fa uğrarsınız da kuvvetiniz, gücünüz, hâkimiyetiniz elinizden gider, dayanın, sabredin."Allah"a ve resulüne itaat, gücün, kuvvetin, devletin, hâkimiyetin kaynağıdır.

Allah"a arz ve Kitabullah"a müracaat burada Resûlullah"a arz, sünnete müracaatla bir arada zikredilmektedir: "Ey iman edenler Allah"a itaat edin, Peygamber"e ve sizden olan idarecilere de itaat edin. Eğer bir hususta nizaa düşerseniz Allah"a ve resulüne arz ediniz, eğer Allah"a ve ahiret gününe inanıyorsanız. Bu arz sizin için hem hayırlı hem de neticesi itibarıyla en uygundur.""

Sırat-ı müstakim, en doğru yolu bulabilmek ve o yolda sabit kadem olarak, istikâmetten ayılmayarak devam edebilmek, O"na her meselede ittiba eden sünnetine ikti-da eden, nizaa götüren her meselede de O"nun hakemliğine müracaat edenlere müyesser olabilir. "Hayır, hayır yemin olsun ki Rabbine, aralarında ihtilaf ettikleri her meselede seni hakem olarak kabul etmedikten verdiğin hükümden ötürü içlerinde bir bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle bağlanmadıktan sonra gerçekten iman etmiş olamazlar."Müslümanların hadîsten bîgâne kalmaları mümkün değildir. Sahabe; Efendimiz (s.a.s)"in gerek hayatında gerekse hayat-ı seni yy elerinden sonra ittihada gerekli hassasiyeti elhak göstermiştir.

Hadîs; dinî, hukukî, ahlâkî hükümlerdeki rehberliği yanında birçok ilmî sahada dahi kaynağımızdır. Onun tarihle de yakın ilgisi vardır. İslâm"ın zuhuruna kadar olan zamanda cereyan eden hâdiselerden, yaşayış şekillerinden, kabile ve devletler arasındaki münasebetlerden, Örf-âdetlere kadar, o dönemi ve sonrasını bize hadîs rivayetleri nakleder.
Hadîs, Arap filolojisi ve etnolojisi için de bir kaynaktır. Hadîs ilminin nazarî, tatbikî ve tarihî faidelerini bu makaleye inhisar ettirmek esasen mümkün de değildir. Hadîsi doğrudan İlgilendiren bu hususları kısaca hatırlattıktan sonra, hadîsin Endülüs coğrafyasına girişini ana hatlarıyla tespit etmeye çalışalım: Endülüs"te hadîs ilminin, hadîs çalışmalarının başlaması İlk fakîh fatihlerin bölgei fethetmeleri ile başlamıştır.14

Müslümanlar"m Endülüs"te İlmî faaliyetleri fetih hareketi ile birlikte olmuştur. Süratle kurulan İlim merkezlerinin neşrettiği nur Endülüs"le sınırlı kalmayıp Kuzey Afrika"ya, Mağrib"e ulaşmıştır.15 Kuzey Afrika"da fetih hareketlerinden ilmî faaliyetlere zaman ayıramadan Endülüs"e geçmiş fatihler, dönüp akıllarda ve kalplerdeki fethi gerçekleştirmişlerdir. Bütün ilim dallarında olduğu gibi hadîs İlminde de bu böyle olmuştur.

Bu ilk dönemlerde bölge, sadece İmam Malik"in mezhebinin yayıldığı, Malikî fıkhına ziyadesiyle ehemmiyet verilen, fetva ve fıkıh öğrenme programı içinde Muvatta"ın tedris edildiği bir hususiyete sahiptir. Muhaddisler arasında kullanılan mânâsı ile hadîs ilmi ki, rivayetlerin toplanması, illetin ve sebeplerinin bilinmesi, ricalin tanınması, onların adalet ve zapt yönleriyle bilinmeleri, nasih ve mensuh olan rivayetler, hadîs çeşitleri vd. konular... Bu mânâda hadîsten, Endülüs ve Mağrib bölgelerinde İlk fetihler döneminde bahsetmek mümkün değildir. Ancak hicrî 6. asrın sonlarına doğru Muvahhidîlerden Ya"kub b. Mansur (554-595) döneminden itibaren hadîsin gerçek mânâda Endülüs"e girdiğini söylememiz mümkündür."Bu ifadelerimizle bu döneme kadar hadîs adına hiçbir faaliyetin olmadığı mânâsını da çıkarmamalıdır. Sistemli bir hadîs mektebinin varlığını göremediğimizi ifade daha uygun olur. O dönemde bölgede bulunan muhaddislerden Şam ehlinin hadîsini Endülüs"e taşıyan (123 H - 740 M), Endülüs"e gelmiş Muaviye b. Salih el-Hadrami"i18, sadece bir talebesine 3 hadîs yazdırdığı nakledilen muhaddis Davud b. Cafer es-Sağir"i"ve Sa"saa b. Selâm"ı zikredebiliriz. Mağrib ülkelerinde Maşrık ülkelerinde olduğu gibi, ne çok sayıda muhaddisin teşkil ettiği ilim meclisleri, ne kendilerinden hadîs yazılan şeyler, ne de nesilden nesile intikal ettirilen hadîs risaleleri bulabiliyoruz. Ricali, adalet ve zapt yönleriyle tanımak, rivayetleri toplayıp bir araya getirmek. İsnadın tenkidi, hadîste bulunan nâsih ve mensuh, İllet ve sebeplerini tanımak, kendisi ile amel edilecek hadîslerin tasnifi, etrafu"l-hadîs ve benzeri hadîs ilimlerini teşkil eden ilimler bu dönemde Mağrib"te bilinmiyordu. Hadîsin hıfzı, ona teşvik, sahihini zayıfından ayırmakla ilgili bazı es.a.slar bilinmiyor değildi.
Mescitlerde kıraat ilmi, fıkıh ilmi yanında hadîs dersleri de vardı, fakat sadece Malikî mezhebi çerçevesine göre. Dinî ilimler Mağriblilerin en çok itibar ettikleri sahalar idi. Şiir, lügat, tarih, tıp, hesap ikinci derecede itibar görüyordu. Sadece Kurtuba dışında 3 civarında mescit bulunuyordu. Ve her mescidin başında Muvatta"ı ezbere bilen imamlar vardı. Endülüs"te o dönemdeki ilim erbabı fıkhı meselelerle hattâ füru atına varıncaya kadar ilgileniyor, bunlarla iktifa ediyor ve Muvatta dışında hadîs kitaplarının tedrisine de itibar etmiyorlardı. Bu durum Muhammed b. Vaddah ve Bakî b. Mahled"in itim talebi için çıktıkları seferden dönünceye, hattâ Yakub b. Mansur el-Muvahhidî zamanına kadar devam etti.!l

El-Huşenî naklediyor: Yahya b. Main (233 H) Muhammed b. Vaddah"a "Muaviye b. Salih"in hadîslerini derleip; toplaçtınız mı"deip sorduğunda, İbn Vaddah "Hayır"dedi. Yahya b. Main"in "Niçin"sorusuna ise, "O, öyle bir beldeye gelmişti ki halkı o gün ilim ehli değildi"cevabını alınca, İbn Main "Allah"a yemin ederim ki siz büyük bir ilim kaybettiniz"demişti. Burada İbn Vaddah ilim kelimesi İle hadîs alimleri arasında bilinip, kullanılan hadîs ilmini kasdetmektedir. Muhammed b. Abdulmelik b. Esmer, "Endülüs"e geldiğimde Muaviye b. Salih"in eserlerini aradım, alimlerin (sahip çıkması gereken ehl-İ İlmin) ilgisizliğinden kaybolmuş olduğunu gördüm"der. Endülüs halkının hadîs eğitimine itibar etmemesi şu Uç ana sebepte toplanıyordu:

1. İmam Matik"in talebelerini hadîs rivayetlerini azaltmaya yönlendirmesi, İmam Malik"İn talebelerinden Abdülhamid b. Ebu İveys ile Abdülhamid b. Ebi İsmail"e olan su sözleri önemlidir: "Sizlerin bu işi yani hadîsi sevdiğinizi görüyorum, Allah"ın ikinizi hadîsten faidelendirmesini istiyor iseniz, onu azaltarak derinleşmeye, anlamaya çalışınız.""3 İmam Malik"İn talebelerine söylediği şu sözleri de İbn Beşir bize nakleder: "Bu kitaptakine (yani Muvatta"ya) yönelin, başkasını da karıştırmayın."Muvatta"ya yapılan bu yönlendirmede maksat hadîs ilminde henüz rüsuh kazanmadan, yani mevzuunu, zayıfını, sahihini temiz edemeyen kimselerin çok hadîs rivayetinin
önüne geçmekti. Yoksa çok rivayette bulunması sebebiyle Abdullah b. Vehb"in (125 H - 742- 812 M) düştüğü durum söz konusu olacaktır. O şunu anlatır: "Eğer Allah (c.c) beni İmam Malik ve Leys vasıtasıyla kurtarmasaydı dalâlete düşmüştüm."Nasıl olduğu
sorulduğunda İse: Çok hadîs elde ettiğimde (amel edeceklerim) hususunda şaşırmıştım. İmam Malik ve Ley s"e arz ediyordum. Onlar da bana; "bunu al onunla amel et, bunu bırak"diyorlardı.24

2. Bu dönemde Endülüs"te fıkha rağbet hadîse rağbetten çok daha fazlaydı. Maliki mezhebinin yayılıp, meşhur olduğu Endülüs"te, insanların muhtelif problemlerini çözen fukahaya, bu teveccühleri de esasen tabiî karşılanmalıdır.
3. Bu dönemde eğitim; Muvatta, İmam Malik"İn Muvatta dışındaki kavilleri ve İbn Kasım"ın sözleri sonra İmam Malik"İn diğer büyük talebelerinin fetvaları ile sınırlıdır.

Bu dönemde eğitim hadîs ilminin yerinde saymasına ve onda derinleşmenin olmamasına karşılık fıkha doğru idi.

Endülüs bölgesinde yaygın olan bu fıkha yöneliş Muhammed b. Vaddah"ın şarka yaptığı ikinci seferinden dönüşü ile büyük muhaddis Bakî b. Mahled ve Muhammed b. Abdüsselâm el-Huşenî"nin ilmî seya-hatlarım (er-Rıhle fi Talebi"1-İlm) tamamlayıncaya kadar devam etti.
Muhammed b. Vaddah b. Bezîg el-Kurtubî (202-277 H - 817-890 M)"şarka ilim (hadîs) talebiyle iki defa sefer yaptı. Ahmed b. Hanbel (164-241 H 780-855 M) Yahya b. Main (158-233 H. - 775-848 M) İbn Medinî (161-234 H - 778-848 M) ve emsali gibi sayıları 165"e varan büyük muhaddislerin hadîslerini alarak onlardan rivayetlerde bulundu. İbn Vaddah, Endülüs"e ilmî pek çok meselei toplamış, hadîsin illetleri üzerinde konuşabilecek büyük bir hadîs âlimi olarak döndüğünde, kıraat imamı İmam Verş"in Abdüssamed b. Abdurrahman b. Kasım"dan rivayet ettiği kıraatini de getirmişti. İbn Vaddah hadîs âlimleri arasında bilinen manâsıyla hadîs ilmini Endülüs"e getiren ilk âlimdir. O, senedi gerçek anlamda bilen ve insanların kendisinden hadîs dinlemek üzere etrafında toplandıkları, Endülüs"ün ilk muhaddisidîr.

İbn Vaddah, ecrini Allah"tan bekleyerek, sabrederek İnsanlara hadîs Öğretiyordu. Allah onun vasıtasıyla Endülüs halkına böylece lütufta bulundu. Aralarında Kasım b. Esbağ, Muhammed b. Lübabe, Abdülmelİk b. Eynıen, Vehb b. Meserre ve benzerleri gibi büyük hadîs âlimleri bulunan bir cemaat yetişmiş oldu. İbn Vaddah, hayatını hadîse ve hadîs ilimlerinin tedrisine hasretti. Ve o İlmine mukabil ne bir makam ne de bir ücret talep ediyordu. Endülüs ve Mağrib"te yavaş yavaş yayılan büyük hadîs harekatında onun büyük emeği ve payı vardır. O aynı zamanda zühd ve takvada Endülüs"ün üstadı idi.26 Pek çok te"lîfatı vardı. Zühdle alâkalı el-Ibad ve"I-Avabid, hadîsle ilgili "El-Kıta"an"Malikî fıkhına dair "Meknunu "s-Sır"ve daha bir çok eseri vardır.

İbn Vaddah"lan sonra diğer büyük muhaddis, zamanın eşsiz âlimlerinden Ebu Abdurrahman Bakî b. Mahled el-Kurtubi (201-H - 816-889 M) gelir/7 Döneminde İslâm âleminde onun telifatı kadar müellefat sahibi kimse nadirdir.
O, ilk eğitimini Endülüs"te almış, şarka iki büyük sefer yapmış, ilkinde 20 yıl, ikincisinde 14 sene ilim tahsil ettikten sonra memleketine dönmüştür. Gençliğini ilim yolunda sarf eden bu ilim adamı, ıbn Vaddah"ın bütün şeyhlerinden ve onların dışında pek çok şeyhten hadîs dinlemiştir. Kendisinden rivayette bulunduğu üstâd-1 arının sayısı 284"tür.

Bakî b. Mahled, memleketine, hem büyük bir ilim yüklenmiş olarak hem de Endülüs"te bilinmeyen kitaplarla dönmüştür. Bunların arasında ımam-ı Şafiî"in El-/mm"unü, Ebu Bekr b. Ebî Şeybe"nin, El-Müsned"ini, İbn Hayyat"m Kitabu"t-Tarih ver- Tabakatım, Ed-Devrakî"nin Siretu Ömer b. Abdulaziz isimli eserlerini saymamız mümkündür. Müstecabu"d-da"ve, abîd, zahid bir zat olan Bakî"in her gece Kur"ân-ı Kerîm"İ hatmettiği rivayet edilir.!"

Bakî b. Mahled, Malikî fıkhı tedrisi yanında hadîs tedrisini bilfiil başlatmıştır. O, kitap ve sünnetin faziletlerini anlatmış, talebelerine İbnu Ebi Şeybe"nin Müsnedmİ, İmamı Şafiî"nin El-İınm isimli eserini ve pek çok eseri okutmuştur.
Malikî mezhebinin müfrit bir kısım mensupları bu faaliyetlerine karşı çıkmışlar, Bakî b. Mahled"İn rivayet etmesine mani olmuşlardır. Mani olanların başında gelen. Emin b. Muhammed b. Abdurrahman (238-273 H - 852-886 M), neşrine karşı çıktığı İbn Ebi Şeybe"nin Müsned"ini okuduğunda, neşrine engel olunması gereken bir husus olmadığını gördü ve hattâ çok beğendi. Kütüphanesinin sorumlusuna "Bu eserin kütüphanesinde bulunmasının gerekli olduğunu, bir nüsha da kendisi için yazdırılması"talimatını verdi. Bakî b. Mahled"e de "Sende bulunun hadîsleri rivayet et, ilmini de neşret"dedi, Ve ona karşı çıkanları da bu fiillerden menetti.2"

Bundan sonra Bakî, büyük cemaatlere ders vermeye başlamıştır. Günden güne cemaat büyüyerek çoğalmış, Bakî b. Mahled bundan sonra te"lifata yönelmiştir. Hazırladığı Kur"ân-ı Kerîm tefsiri büyük alâka görmüştür. İbn Hazin bu tefsir hakkında "tslâm âleminde böyle bir tefsir yapılmadı. Onun gibisi yoktur. Ne Taberî"nin ne de diğerlerinin tefsiri ona yetişebilir"demektedir...
Bakî bin Mahled"İn hazırladığı büyük Müsned"i, hadîsleri rivayet eden sahabinİn baslığı altında, mevzulara göredir. Onda 1 küsur sahabinin rivayetinin topladığını İbn Hazm nakletmektedir. Ve Bakî b. Mahled hakkındaki hükmünü de "Biz ancak Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesaİ"i ona tercih edebiliriz"şeklinde dile getirmektedir. Onun aynca sahabe ve tabiinin fetvalarım topladığı bir eseri bulunmaktadır. Endülüs ve Kuzey Afrika Hadîs Medresesi"ni, îbn Vaddah"ın faaliyete geçirdiğini ve medresenin Bakî b. Mahled"le kemâle eriştiğini ve devam ettiğini böylece bölgenin bir hadîs yurdu hâline geldiğini söylemek bir hakkı teslim etmek olacaktır.
 
Üst