el-Vâris

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
el-Vâris

imaj%20%2898%29.jpg


el-Vâris, mahlûkatın tümü yok olduktan sonra diri kalacak olan, ebedî olan, dünya hayatındaki servetlerin geçici sahipleri ahirete göçtükten sonra da varlığı devam edecek olan, servetlerin gerçek sahibi olan demektir.
Âl-i İmrân sûresi (3), 180: “Göklerin ve yerin mirası Allah’a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
Allah, Malik-el Mülk’tür; varlığın tek sahibidir, mülkünde ortağı yoktur. Kulları, bu mülkten kendilerine emaneten verileni kullanabilir.
Hıcr sûresi (15), 23: “Elbette Biz diriltiriz ve Biz öldürürüz! Ve hepsinin varisleri de Biziz.”
Kasas sûresi (28), 58: “Biz, maişetleriyle şımarmış nice memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara Biz Vâris olmuşuzdur.”
İnsanoğluna hayatta “mülkün sahibinin Allah olduğunu bilmesi” yeter! Bu gerçek, insanda varlık sahibi olunca şımarmayacak kadar büyük bir bilinç yerleştirir.
Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.s.) şöyle buyuruyorlar:
“Ölüyü üç şey takip eder, kabre kadar gider de ikisi tekrar geri döner. Biri orada onunla beraber kalır. Ölüyü ailesi, malı ve ameli takip eder. Neticede ailesi ve malı geriye döner de, kendisiyle beraber sadece ameli kalır.” (Buhârî, Rikâk, 42; Müslim, Zühd, 5; Tirmizî, Zühd, 46; Nesâî, Cenâiz, 52; Ahmed, III, 110.)
Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sav) bir gün Tekâsür Sûresi’ni okuyordu. Sûreyi bitirince sahabelerine dönerek şöyle buyurdu:
“Âdemoğlu “malım malım” deyip duruyor. Ey Âdemoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın var mı?” (Müslim, Zühd, 3-4; Tirmizî, Zühd, 31, Tefsîru sûre (102), 1; Nesâî, Vesâyâ, 1.)
Yine, İki Cihan Serveri Muhammed Mustafa (s.a.s.) şöyle buyurdular:
“Kişinin kendi malı, hayır yaparak önceden gönderdiği; mirasçının malı da harcamayıp geri bıraktığıdır.” (Buhârî, Rikâk, 12.)
Âl-i İmrân sûresi (3), 180: “Allah’ın, kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır, o, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
İslâm, insana muhteşem bir hayat felsefesi kazandırır dostlarım. Varlığın gerçek sahibini tanımak, bilmek, dünya hırsını yok eder, bitirir. Mülkün emanetçisi olduğunu bilmek paylaşmayı getirir insanın hayatına... Mülkün emanetçisi olduğunu bilmek veren el eder insanı...
İnanan insanın işi, para biriktirmek, üst üste mal yığmak değildir... İnanan insan zamanını, kendisine ölüm meleği gelmeden önce emanetçisi olduğu malı yerlerine ulaştırmakla geçirir...
İnanan insan, “Rabbim! İlmimi artır” (Tâhâ sûresi (20), 114.) diye dua eden İki Cihan Serverinin izinde yürür ve ilim peşinde koşar.
İnanan insan Allah’a olan sevgisini, Kur’ân-ı Kerîm’i okuyup, öğrenerek ve onunla amel ederek; Hz. Peygamber’e olan sevgisini de sünnetlerini öğrenip yaşamına geçirerek ispat etmeye çalışır.
İnanan insan bilir ki, toprağa birkaç metrelik kefenden başka bir şeyle girilmiyor! Ahiret yolculuğundaki tek azık “takvâ”dır dostlarım!
Meryem sûresi (19), 63: “O cennet ki, biz kullarımızdan takvâ sahiplerini ona vâris kılacağız.”
Mü’minûn sûresi (23), 11: “Ki, Firdevs’e vâris olan bu kimseler orada ebedî kalırlar.”
Ey, malın mülkün tek sahibi; mülkünde ortağı olmayan, her şeyin tek varisi olan Rabbim! Beni, el-Vâris isminin ışığında yaşayıp, dünyaya “metelik” vermeyenlerden; gönüllere sevgi ile girip, sevgiyi miras bırakanlardan, kendini mal-mülk sahibi sananlardan değil, rızanı kazanan ve kullarınla yaptığı alış-verişlerde, “Allah senden razı olsun” duasını alabilenlerden eyle!
Enbiyâ sûresi (21), 105: “And olsun ki, Tevrat’tan sonra Zebûr’da da yeryüzüne ancak sâlih kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık.”
Ey Rabbim! Halifelik görevimi bilinçle yapıp, “arz”ı “ahiret”e basamak eyleyen, salih kullarından olmamı nasip eyle!
Ey Rabbim! Yerlerin-göklerin kullara şahitlik edeceği o zorlu günde “ilm”i peygamber mirası kabul edip, onun peşinden koşan, ilim öğrenen, ilim öğreten ve o ilimle amel ederek yaşayanlardan olmamı nasip eyle!
Ey Rabbim! Tek kapımsın. Sinemdeki özü bilensin! Satırlarımı, aciz gönlümün Sana hediyesi olarak kabul et! Bu satırları, arkamda bıraktığım yavrularıma ve gönül dostlarıma tek mirasım eyle!
Bu satırları kudretine emanet ediyorum; indinde makbul eyle! Âmîn.
 
Üst