Efendimizin (SAS)'in Kur'an Okuyuşu

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Kur’ân’ın ilk muhatabı olan Efendimiz, her konuda olduğu gibi Kur’ân okuma, onu anlama ve onun hükümlerini hayata geçirme konusunda da bizlere en güzel örnekliği sunmuştur. Biz burada maddeler halinde Hz. Peygamberin Kur’ân okuyuşunu ve Kur’ân anlayışını okuyucularımıza sunmayı uygun bulduk. Zira Kur’ân’a muhatap olan o eşsiz insanın Kur’ân okuyuş ve anlayışı, bu konunun ilk ve en önemli referansıdır.

a) Hz. Peygamber, Kur’ân’ın İlk Muhatabıdır.
O, Kur’ân’ın ilk emri “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” emrinin de ilk muhatabıdır. İlk muhatap olarak O, Kur’ân’ı okumak, ezberlemek ve anlamak için büyük gayret göstermiştir. O, Kur’ân okumaya ve onu ezberlemeye son derece düşkündü. O, bu konuda uyarılacak kadar çaba göstermiş, kendisine inmekte olan Kur’ân’dan bir şeyler kaçırma endişesi taşımıştır. Bu konuda Kur’ân’da şu ayetler yer almıştır:
“Gerçek hükümdar olan Allâh, çok yücedir. Sana vahyedilmesi henüz tamamlanmadan unutma endişesi ile Kur’ân’ı okumada acele etme ve: ‘Ya Rabbî! Benim ilmimi artır.’ de!” (Tâ hâ, 20/114)
“Sana vahyedileni unutmamak için tekrarlarken, hemen anında bellemek için dilini kımıldatma! Çünkü vahyi senin kalbinde toplamak ve onu okutmak Bize ait bir iştir. O halde Biz Kur’ân’ı okuduğumuzda, Sen de onun okunuşunu izle! Ayrıca onu açıklamak da bize ait bir iştir.” (Kıyamet, 75/16-19)
“Bundan böyle sana Kur’ân okutacağız da sen unutmayacaksın.” (A’lâ, 87/6)
“Bir de o kâfirler dediler ki: ‘Bu Kur’ân ona toptan, bir defada indirilmeli değil miydi?’ Halbuki Biz vahiyle senin kalbini pekiştirmek için böyle ara ara indirdik ve onu parça parça okuduk.” (Furkan, 25/32)

b) O, Kur’ân’ı tane tane, ağır ağır, üzerinde dura dura, düşüne düşüne ve ağlaya ağlaya okurdu.
Rahmet ayetine gelince, Allah’ın rahmetini ister; azap ayetine gelince de ondan Allah’a sığınırdı. Bu şekildeki bir okuyuş bizzat Kur’ân’ın emri idi:
“Kur’ân’ı tertîl ile, düşünerek oku.” (Müzzemmil, 73/3) âyeti, tane tane, ağır ağır okumak; düşüne düşüne, açıklayarak, tefsîr ederek oku, şeklinde anlaşılmıştır.1
Allah Teâlâ’nın “Hem o vahyi, insanların zihinlerine sindire sindire okuman için zaman zaman gelen Kur’ân dersleri halinde indirdik.” (İsra, 17/106) emrini yerine getiren Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in okuyuşu “kıraat-i müfessere” denilen ağır ağır, üstünde dura dura, anlaya anlaya olan bir okuyuştu.2
Ümmü Seleme, Allah Resûlü’nün kıraatini nitelerken şöyle demiştir: “O’nun okuyuşu açık bir şekilde ve harf harf / tane tane idi.”3
“Okurken bir korku ayetine geldiklerinde Allah’a sığınır, bir rahmet ayetine geldiklerinde Allah’tan rahmet diler, Allah’ı tenzih eden bir ayete geldiklerinde O’nu tesbih ederdi.”4
Peygamber Efendimiz, okuduğu ayetlerin mesajını çok iyi anlıyor ve onları yerine getirme konusunda sorumluluğunun bilinci içerisinde bulunuyordu. “Beni Hûd suresi ve kardeşleri (Vâkıa, Hâkka, Mürselat, Nebe’, Tekvîr, Ğâşiye) ihtiyarlattı.”5 buyururken bunu açıkça ifade ediyordu. Bu sûrelerde gerçekleri yalanlayan, Allah’a ve elçilerine başkaldıran geçmiş kavimlerin nasıl helak edildiklerini, kıyametin dehşetli anlarını tasvir eden, diriliş ve hesap günü ile cennet ve cehennemi tasvir eden ayetler yer almaktadır. Nitekim İbn Abbas, Peygamberimize “Emr olunduğun üzere dosdoğru ol..” (Hud, 11/112) ayetinden daha zorlu bir ayet inmediğini, bu yüzden Peygamberimiz’in “Beni Hûd sûresi ihtiyarlattı” dediğini bildirir.6
Allah Resulü (s.a.s.), peygamber olmadan önce de doğru ve sağlıklı düşünen, temiz ve selim akıl sahibi bir insandı. O nübüvvetinden evvelde de bir nebi gibi tertemiz bir hayat yaşamıştı. Ama Kur’ân ile o, her bakımdan daha da mükemmelleşti. Kur’ân ayetleri onun düşünce ve davranışlarını şekillendirdi. O, Kur’ân sayesinde Yüce Allah’a, kendisine ve insanlara karşı sorumluluklarını en kestirme yoldan ve en doğru bir biçimde öğrendi.
 
Üst