Dudağıma Borçlu Olduğum Dualar

enderhafızım

Tecrübeli
sabaruzgari_Husu1.JPG

İki yakamızdan tutulup ;
"Niye şunlar için dua etmedin?" diye hesap sorulacaksa, uzunca bir liste hazırlamalıyız kendimize.
Bu listeyi de "dudağımıza borçlu olduğumuz dualar" diye adlandıralım.

Unutulmuşluğun kuyusunda, ilgisizliğin hiç tırmanılmayacak yamaçlarında, anlayışsızlığın körlüğe ittiği karanlıklarda hiçbir dile değmemiş/belki hiç değmeyecek, hiç akla gelmemiş, hiçbir acıyı uyandırmamış nice haller vardır kim bilir?

Tekini kaybetmiş çoraplar duayı hak etmez mi meselâ?

Ters döndürülmüş kaplumbağalar için dua ediyor muyuz meselâ?

Gönderileninin gönderildiğinden habersiz kalmış hiç okunmamış mektuplara acıyor muyuz meselâ?

Hiç kimsenin görmediği, görse de anlayamadığı çocuk gözyaşları için ağlıyor muyuz meselâ?

"Yılın adamı" ödülünü alırken karısını üzdüğüne, çocuklarını kırdığına sessizce ağlayan, plaketle poz verirken içten içe utanan, aldığı her övgüyle içindeki utancı dilsizleşen, her adam sayılışında içinin sesine sağırlaşan (bu) adam için bir dua yok mudur meselâ?

Dillere destan olası bir şiire çok daha iyi gidecekken yerini haksız yere şöhret olmuş anlamdaşına kaptıran bir kelime için gözyaşımız yok mu meselâ?

Sahiden ağladığı halde "timsah gözyaşları n'olacak" diye aşağılanan bir timsahın duygularının şablonlarda yitirilişine acıyor muyuz meselâ?

İçtenlikle güldüğü halde "sırtlan sırıtışı" diye karşılık vermediğimiz bir sırtlan tebessümünün önyargılarda eriyişini dert ediyor muyuz meselâ?

Az önce cinnetle kendi elleriyle öldürdüğü sevdiklerinin bedenlerinin başında "ah şu saati bir geri alsam!" diye yalvaran bir katilin ancak silahı kendi şakağında patlatarak susturduğu o kavurucu pişmanlığın alevini dilimize değdirdik mi hiç meselâ?

Utanılacak hallerden utanmayı unutmuş birinin ara sıra da olsa yüzünün kızardığı oluyordur değil mi? Utanmayı hatırladığı o çatlaklardan onun kalbine baraj suları gibi hemencecik ve hızla sızacak dualarımız birikiyor ve bekliyor olmasın mı dudağımızda?

İyice bakınız, güzelce okuyunuz: Mustafa Merter, Dokuz Yüz Katlı İnsan (Kaknüs Yayınları)

Başını örtmek isteyenlerin başını örtebilmesinin başını örtmeyenler üzerindeki baskısını kaldırdığın gibi ALLAH'ım,

Başını örtmek isteyenlerin başını örtebilmesinin başını örtmeyenler üzerinde baskı yapacağı ihtimalinin başını örtmek isteyenler üzerindeki baskısını da kaldır,

Başını örtmek isteyenlerin başını örtebilmesinin başını örtmek isteyenler üzerinde baskı yapacağı ihtimalini başını örtmek isteyenler üzerine baskı yapanların akılları üzerindeki baskıyı da kaldır.

Başını örtmek isteyenlerin başını örtebilmesinin başını örtmeyenler üzerinde baskı yapacağı ihtimalini -hiç inanmadıkları, inanmak istemedikleri halde- başını örtmek isteyenler üzerine baskı yapmak zorunda kalanların üzerindeki siyasal baskıları, sosyal klişeleri de kaldır.

"Kadından kendisinde olmayanı isteriz/Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz" diyen şairin (Necip Fazıl) dediğince gizli bir gündemi kalbinde saklarken Leylâ'ya takılıp kaldığını bilmeyen sözde Mecnûnlara da bir diriliş çölü nasip eyle ALLAH'ım.

Hiçbir erkeğin üzmediği, hiçbir erkeği üzmeyen bir kadının da olabileceğine inanabilen erkek kalbini bekleyen hüsranı şimdiden onar ki, kadınlar da bilmeden zalim olamayabilsinler ey Rabbim.

Bana kalbimden de yakın olduğunu, kalbime benden de yakın olduğunu bilerek, kalbime mukayyet olmakta benden daha iyi olduğunu anlayacak bir kalp ver bana ey kendimde sakladığım sırlarımı da kendimden sakladığım sırlarımı da bilen Rabbim.

"Bağışlamayı, menekşenin kendini ezen topuğa anında bulaşan güzel kokusu" diye bilen inceliği benim kalbime de bulaştır ki, Seni Sadi-i Şirazî'nin Ben günah işlerim, O utanır!" diye bilenlerden olayım ey Rabbim.

Edemediğim dualarımın da olduğunu, her hamdim için ayrıca ve daha büyükçe bir hamd daha borçlandığımı, borcumu ödemeye her niyetlenişimde yeni ve daha büyük bir minnetle borçlandığımı bilecek bahtiyar borçlulardan eyle beni ey Rabbim.


Senai Demirci
 
Üst