Depremler ve musibetler Kader Meselesi

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Depremler ve musibetler, kaderin bir tensip ve programı ise, alınacak tedbirlerin ne anlamı kalıyor?

Maalesef birçoğumuz kaderi yanlış anlıyoruz. Kaderi Allah tarafından, geçmişte hakkımızda yazılanların bizim tarafımızdan mecburen canlandırılması diye anlıyoruz ki, bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Kaldı ki böyle olduğu varsayılsa bile, biz kaderimizde ne yazıldığını bilmiyoruz ki?

Hiç kimse, kaderimde ne varsa onu göreceğim diye iş yerini açmazlık etmiyor. Sabahın erken saatlerinde iş yerini açmayı ihmal etmeyen bir kimse, kaderimde deprem varsa, mecbur göreceğiz diyemez. Çünkü rızkı da kaderde vardı. Peki, niye iş yerini açıyor ve niye rızkının peşinde koşuyor?

İşimize gelmeyen yerde kadere sığınmak veya kadere havale etmek nefsin bir tuzağıdır. Kendi hakkı olmayan başarıları ile gururlanan, fakat yaptığı yanlışları kadere havale edenlerin sayıları maalesef az değildir.

Ders çalışan öğrenciler başarılı oluyorlar, çalışmayanlar ise başarısız. Eğer kaderde hangi notları alacağı önceden belli olsaydı, bazen de tembel öğrenciler başarılı olurdu. Ancak şu bir gerçek ki, başarılı öğrenciler ders çalışanlar arasından çıkar. Sınavda yüksek not alan bir öğrenci, “Kaderimde ne varsa onu göreceğim.” deyip ders çalışmayı bıraksa, acaba yine aynı başarıyı gösterebilir mi?

Kader, bizim yaptıklarımızın veya yapacaklarımızın Allah tarafından önceden bilinmesidir. Allah’ın ilmi sonsuz olduğu için, sadece dünü ve bu günü değil, sonsuz ilmi ile ezelden biliyor. Ezel ise, sadece maziye yani geçmişe bakmaz; geçmiş, hâl ve geleceği tamamen ihata eder ve tutar. Bu anlamda bir ezeli ilim bizim ne yapacağımızı ezelde biliyor.

Bu ezeli ilim ve Cenab-ı Hakk’ın ezelde bilmesi, bizleri mecburi istikamet olarak yönlendirmiyor. Mesela, takvim yapraklarında bir sene sonra güneşin saat kaçta doğacağı yazılıdır. Takvimde yazıldığı için mi güneş o saatte doğuyor, yoksa güneş o saatte doğacağı için mi takvimde yazılıdır? Acaba takvimde güneş öğle vakti doğacak diye yazılsaydı, güneş öğle vakti mi doğacaktı. Elbette ki hayır.

Demek ki, ezeli olarak bilmek olayı etkilemiyor. Güneş yine olması gereken vakitte doğacaktır.

Güneş ne zaman doğacaksa, takvimde o yazılıdır. Bizler de ne yapacaksak, Allah da onu biliyor ve yazıyor.

Bir adam kendini yüksek bir apartmandan attı ve öldü. Kaderinde yazılı olduğu için değil, kendini atacağı için kaderinde öleceği yazılıdır. Hem kaldı ki, adam kaderinde apartmandan atlayarak öleceğini önceden nasıl bilebilir ki? Böyle bir şey mümkün mü? Hiç kimse kaderinde ne olduğunu bilemez.

Dolayısı ile bizler tedbir almazsak, kaderimizde tedbir almadığımızdan dolayı depremden zarar gö-receğimiz yazılı olacaktır. Eğer tedbir alırsak; tedbir aldığımız için depremde hasar görmeyeceğimiz yazılı olacaktır. Nitekim önlem alan ülkeler, depremleri az zararla atlatıyor. Acaba kaderlerinde, az zararla atlatacaklar diye yazılı olduğu için mi, zararı az görüyorlar, yoksa tedbir aldıkları için mi, kaderlerinde az zarar görecekleri yazılıdır. Vicdanımıza danışırsak mesele anlaşılır.

Not: Bu çalışma Bediüzzaman Said Nursi’nin “Sözler”adlı kitabının “On Dördüncü Söz” Risalesinde geçen deprem konusundan yararlanılarak hazırlanmıştır. (SUFFA VAKFI)
 
Üst